Kategori: Diyet

  • Hocaların Hocası’ndan Bilimsel Gerçeklerle Kilo Vermenin ABC’si KARATAY DİYETİ

    Farklı beslenme ve diyet uzmanlarından yıllardır ‘az az ve sık sık yiyin’ nasihati dinliyoruz. Bu ‘uzmanlar’ çoğunlukla Amerika’dan ‘ithal’ ettikleri diyetlerin virgülüne dokunmadan Türk insanına sunuyorlar. Sonuçsa hüsran oluyor! Diyet reçetelerini uyguluyor, diyet ürünler yemeye özen gösteriyor, hatta çoğu zaman aç kalıyoruz. Tüm çabalarımızın sonunda bir miktar kilo veriyor ama fazlası ile geri alıyoruz. Mucize olarak önümüze sunulan diyetlerin balonu kısa sürede patlıyor, yerine bir yenisi geliyor. Ancak ne enteresandır ki, diyet konusu yaz kış demeden hep gündemde kalıyor; halkımız da zayıflayacağına giderek şişmanlıyor.

    Ülkemizdeki en büyük sağlık sorunlarından biri aşırı şişmanlık ve obezite. Bu sorunların sebep olduğu hastalıklar ise karaciğer yağlanması ile başlayıp, diyabet, hipertansiyon, kalp krizi, felç, inme, Alzheimer, erken bunama, kronik artritler, bel ağrıları, fibromiyosit, polikistik meme hastalığı, erken adet görme, polikistik over sendromu ile devam ediyor ve kanserle son buluyor!

    Peki, bu hastalıkların hiçbirinin genetik olmadığını ve önlenebilir hastalıklar olduğunu biliyor muydunuz? Tüm bu hastalıklardan korunmanın, sağlıklı bir şekilde zayıflayarak, daima zayıf, dinç, enerjik ve mutlu yaşamın aslında ilkokuldaki ABC harflerini çözmek kadar kolay olduğunu söylesek kulaklarınıza inanır mısınız?

    Kolesterolün aslında mutluluk hormonu, stres hormonu ve seks hormonlarının besin kaynağı, yani insan hayatı için ‘can simidi’ olduğunu söylesek dünyanız tersine dönmez değil mi?
    Ya tereyağlı pastırmalı yumurtayı özgürce yiyebilirsiniz desek, kuruyemişler kilo aldırmıyor aksine kilo verdiriyor desek? Aslında yağ depolamanın asıl kaynağı yıllardır bize öğretilen bu yanlışlar desek hayrete düşmezsiniz değil mi?

    Prof. Dr. M. Canan Efendigil Karatay, mesleğe 50 yılını vermiş değerli bir hekim. 4 farklı kıtada hekimlik yaptı, gezdi, gördü, farklı ülkelerin beslenme alışkanlıklarını gözlemledi. Sonuçta Türk insanı için ‘en uygun’, ‘en iyi sonuç’ veren diyeti geliştirdi. Bu diyete de kendi adını verdi. Türkiye’de birçok alanda ilklere imza atarak binlerce hastanın hayatını kurtarmış ‘Hocaların Hocası’ Prof. Karatay’ın Hayykitap’tan yayınlanan Karatay Diyeti kitabı, işte bu 50 yılın kazandırdığı bilimsel deneyimin bir sonucu. Prof. Karatay, bu diyetin eksiksiz uygulanması durumunda başarı şansının yüzde 100’e yakın olduğunu vurguluyor. Kitabında hem zayıflama konusunda doğru bilinen yanlışları anlatıyor hem de yukarıda saydığımız kronik hastalıklardan korunmanın basit formülünü bize açıklıyor.

    Yıllardır yasaklanan, kokusunu özlediğimiz sağlıklı gıdalarımızı da (kırmızı et, balık, süt, peynir, yoğurt, tereyağı, yumurta, pastırma, kuru fasulye ve turşu, sebze ve meyve, kuruyemişler) bilimsel gerçeklerle serbest bırakıyor.

    Bu kitap, klasik bir diyet kitabı değil. ‘1 kibrit kutusu peynir’, ‘ ‘iki yemek kaşığı fasülye’ gibi anlamsız ölçülerle insanları strese sokmuyor. Karatay Diyeti bir yaşam biçimi. Yıllardır pazarlanan beslenme balonlarını patlatıyor, doğru beslenmenin ne demek olduğunu anlatıyor.
    Beslenme ile hücresel/hormonal fonksiyon bozuklukları arasındaki yakın ilişkiye odaklanan Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay, kilo vermenin ABC’sini öğretiyor, hiç zorlanmadan zayıflamanın ve zayıf kalmanın sırrını açıklıyor.

    Eğer kilo vermek ve verdiğiniz kiloda kalmak istiyorsanız; kilo verirken halsizlik, bitkinlik, isteksizlik ve yorgunluk hissetmeden, mutlu ve enerjik bir şekilde yaşamayı arzuluyorsanız; unutkanlık şikâyetlerinden kurtulmayı, düşüncelerinizin berraklaşmasını ve yaptığınız işe kolaylıkla konsantre olmayı hedefliyorsanız, Prof. Karatay’ın yazdığı bu kitap tam size göre.

    Karatay Diyeti ile doğru bildiğiniz yanlışları düzelteceksiniz. Kilo verirken, sabahları dinç ve dinlenmiş olarak uyanacak, güne sevinç içinde başlayacaksınız. Bütün gününüzü de acıkmayarak, tatlılara saldırmayarak, enerji dolu geçireceksiniz. Bağışıklık sisteminizi güçlendirecek ve dolayısıyla sık sık hastalanmayacaksınız!

    Hocaların Hocası’ndan Bilimsel Gerçeklerle Kilo Vermenin ABC’si KARATAY DİYETİ | 1

    Kitabın Bölümleri

    1. KARATAY DİYETİ İLE GENÇ KAL UZUN YAŞA…
    2. NEDEN SPOR YAPMADAN SAĞLIKLI YAŞANMAZ?
    3. BÜTÜN YAĞLAR ZARARLI MI?
    4. HER GÜN İKİ YUMURTA
    5. KOLESTEROL TERÖRÜ
    6. KIRMIZI ET SAĞLIKLIDIR
    7. FINDIK, FISTIK ÇITIR ÇITIR, HEM KAN YAPAR, HEM ISITIR
    8. EFSANE DİYETLER
    9. BİR HAFTALIK ÖRNEK MÖNÜ
    10. PRATİK YEMEK TARİFLERİ
    11. KARATAY DİYETİ’NİN ÖZETİ
    12. KARATAY DİYETİ’Nİ UYGULAYANLAR NE DİYOR?

    Prof. Dr. M. Canan Efendigil Karatay kimdir?

    1943 yılında Elazığ’da doğdu. 1961 yılında Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nden,
    1967 yılında da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu.
    1972 yılında İstanbul Üniversitesi Tedavi Kliniği’nde iç hastalıkları uzmanlık eğitimini tamamladıktan sonra, İngiliz hükümeti bursu ile Liverpool Regional Cardiac Center’da kardiyoloji alanında uzmanlık eğitimine başladı. 1974-1976 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tedavi Kliniği’nde baş asistan olarak çalıştı.
    Bu sırada Türkiye’de bir kardiyolog olarak (cerrahi yardım almaksızın) bir ilki gerçekleştirdi. Kalıcı ve geçici kalp pili implantasyonu tekniğini başarıyla uyguladı. Koroner Yoğun Bakım’da ‘Vena Subklavya Ponksiyon’ tekniğini yerleştirdi.
    1976-1978 yılları arasında, Güney Afrika Cape Town Üniversitesi Groote Schuur Hastanesi’nde, dünyada ilk kez kalp nakli ameliyatını gerçekleştirmiş olan Christian Barnarnd’ın ekibinde çalışarak, doçentlik tezini kalp nakli yapılmış olan hastalar üzerinde gerçekleştirdi ve 1979 yılında doçent oldu.
    İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü’nde, Cape Town’da eğitimini görmüş olduğu (şu anda ülkemizde yaygın bir şekilde uygulanmakta olan) ‘femoral arter’ yolu kullanılarak yapılan koroner anjiyografi tekniğini (Judgkin tekniği) yine ilk kez ülkemizde uyguladı ve bu uygulamayı ülkemize yerleştirdi. 1987-1995 yılları arasında State University of New York Health Science’de kalp hastalıkları alanlarında araştırmalar yaptı.
    1995-1997 yılları arasında Gaziantep ve İstanbul’daki birçok özel hastanede, ‘koroner yoğun bakım’ ve ‘koroner anjiyografi laboratuvarları’nı kurdu.
    1997-2002 yılları arasında Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2002-2006 yılları arasında da Kadir Has Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı.
    2006-2010 yılları arasında Türkiye’de ilk ve tek sağlık üniversitesi olan İstanbul Bilim Üniversitesi’nde rektörlük yaptı. Halen İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Ana Bilim Dalları’nda öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
    M. Canan Efendigil Karatay, Ali Başak Karatay ile evlidir ve çiftin Mehmet
    Rahmi Karatay adında bir oğulları bulunmaktadır.

  • Kilo Kontrol Programı ile yemek yemenin keyfi keşfediliyor

    Kilo Kontrol Programı ile yemek yemenin keyfi keşfediliyor | 2Serotonin ve Davranış Bilimleri Enstitüsü ortak çalışması olan Kilo Kontrol Programı ‘Yemekle Kavgayı Bitirmek’ Serotonin Mutluluk Akademisi’nde başlıyor. Nisan ayında başlayacak ve Haziran’a kadar 10 hafta sürecek olan program, kilo kontrolünde eksik halkanın tamamlanmasını amaçlıyor ve psikoloji, beslenme, egzersiz üçlüsü bir arada uygulanıyor. Bu programa dahil olmak isteyenler için kayıt için son gün 6 Nisan 2011.

    Bilindiği gibi, kilo kontrolü ve ideal kiloyu korumak basit ve kolay anlaşılır bir sorun değil. Bilinen etkili faktörler; beslenme, egzersiz ve psikolojik faktörler. Genetik faktörler ise halen yoğun araştırma konusu olup, kilolu insanlar için bir ‘anlaşılabilme ve tedavi edilebilme’ değeri taşıyor.

    Batılı insanın doğa ile bağının kopması nedeniyle yeme ve kilo sorunları yaşadığını düşünen psikologlar ve davranış bilimciler var. Serotonin Mutluluk Akademisi de kilo kontrolünde veya popüler tanımlamasıyla, zayıflamada eksik halkanın yerine konması gerektiğine inanıyor. Bu düşünceden yola çıkan Serotonin, bir süredir bireysel danışmalarda ‘kilo kontrolü için psikoterapi’ veren Davranış Bilimleri Enstitüsü (DBE) ile işbirliği yaptı ve birlikte çalışma planları ‘psikoloji, beslenme politikası ve egzersiz’ üçlemesinden oluşan bir kilo kontrol programı ortaya çıktı. Yemekle Kavgayı Bitirmek ismindeki bu programda amaç, bugüne kadar diyetler ile ‘açlık veya oruç’ hissini yaşayan ve verdiği her kiloyu sonra yeniden alan kişiler için kilo sorununa kökten çözüm üretecek bir ‘duygu ve davranış değiştirme’ çalışması olarak özetlenebilir.

    Serotonin Mutluluk Akademisi kurucusu Fizik Tedavi Uzmanı Dr. Işık Akgöl, bu programla ilgili şunları söylüyor: “Kilo kontrol sorunu olan bireylere, katı, yasakları bol, gerçekçi olmayan ve sağlık koşullarını zorlayan, istismar edici programlara alternatif, fizyolojik ve psikolojik prensiplerin birlikte ele alındığı entegre bir programın katkısının çok daha fazla olacağına inanıyoruz. Bu programla hedeflenen ve önemle üzerinde durulan şey; kişiye kilo verdirmekten çok, kilo kontrol sorunu olan kişilerin gerçek motivlerini ve ihtiyaçlarını keşfetmelerini sağlamak, bu süreçte sağlıklı ve işlevsel olmayan alışkanlıklarını değiştirmelerine yardımcı olmak ve bedeniyle barışık, yemek yemenin keyfini yaşayan, mutlu ve sağlıklı birey profilinin oluşmasına katkıda bulunmaktır” diyor.

    Psikoloji, beslenme, egzersiz bir arada

    Yemekle Kavgayı Bitirme’nin psikoloji çalışmasında, DBE’den Uzman Psikologlar Emre Konuk ve Hejan Epözdemir çalışmanın ana eksenini oluşturan ‘Yemekle Kavgayı Bitirmek’ teması üzerinde çalışacaklar. Konular

    Yemek yemek ve doymak ne demektir
    Zayıf insanlar nasıl düşünür ve davranırlar
    Yeme ile ilişkili travmatik durumlar
    Acıkma ve doyma dürtüleri
    Beden ve hoşnutluk
    Yemek ile ilgili duygu ve davranış değiştirme çalışmalarından oluşuyor.

    Programın beslenme çalışmasında klişelerden uzak beslenme desteği verecek bir diyetisyen başlangıçta katılımcıyı değerlendirecek. Temel tetkikler ile sağlık sorunlarını ve mevcut durumu tespit edecek, psikolojik çalışmaya destek verecek haftalık planı yapacak. Gelişmeleri takip ve kayıt edecek.

    Programın egzersiz bölümünde ise ‘Pilates’ tıbbi bir tanı olsa bile, güvenilir şekilde yapılabilecek bir egzersiz disiplini olarak bu ortak çalışmaya destek verecek. Bir Fizik Tedavi Uzmanı ve Pilates Eğitmeni olan Dr. Işık Akgöl tarafından değerlendirilen katılımcının Pilates programı belirlenecek. Medikal bir disiplin içinde deneyim kazanmış Balance Body University sertifikalı Pilates Eğitmenleri tarafından bu program uygulanacak. Pilatesin bilinen çok güvenilir ve ‘daraltan’ programının yanı sıra, uygun adaylarda kilo kaybı sağlayacak ‘kardiyo pilates’ programı da kullanılabilecek.

    Program 13 Nisan Çarşamba DBE’den Uzman Psikologlar Emre Konuk ve Hejan Epözdemir grup çalışması ile başlayacak. Ancak katılımcıların öngörüşme, Dr Işık Akgöl ve Diyetisyen değerlendirmesi için 8 Nisan tarihine kadar başvurması gerekiyor.

    Programa kimler dahil edilebilir ?

    Bu programa, kilo kontrolüne ilişkin patolojik düzeyde ciddi bir fizyolojik ya da psikolojik sorunu olmayan veya ilgili uzman ekip tarafından belirli şartlar dâhilinde uygun görülen 20-60 yaşları arasında 3-15 kilo arasında fazla kilosu olduğunu düşünen kişiler alınmaktadır. Bu paralelde kilosunu kontrol etmeyi isteyen kişiler gerekli kriterleri sağlamak koşuluyla programa dâhil edilirler. Programa başvuran kişiler öncelikli olarak tıbbi ve psikolojik değerlendirmeye tabii tutulmakta ve bu değerlendirme sonuçlarına göre gruba alınmaktadırlar.

  • Tutarlı Diyet, Türkiye’nin ve dünyanın yemek haritasını çıkarttı.

    Tutarlı Diyet, Türkiye’nin ve dünyanın yemek haritasını çıkarttı. | 3– Güneydoğu ve Doğu Anadolu yemekleri padişah sofralarına layık…
    – Karadeniz Bölgesinde obezite en düşük seviyede.
    – Akdeniz ve Ege, beslenme alışkanlıklarıyla Türkiye’ye örnek olmalı!
    – Dünya mutfaklarında hangi ülke ne yiyor, nerede hata yapıyor?..

    Beslenme uzmanı, diyetisyen ve yaşam koçu Gizem Tutar, sahibi olduğu Tutarlı Diyet’le birlikte Türkiye’nin beslenme haritasını çıkardı. Hangi bölgede ne gibi beslenme yanlışlarının yapıldığını saptayan Tutar, dünya mutfaklarını da mercek altına aldı…

    Sağlıklı beslenmeyle ilgili temel kurallara uymaya çalışan ancak yaşadıkları bölge ya da kültürün beslenme alışkanlıklarına ayak uydurmak zorunda kalanlar, bir türlü arzu ettikleri kiloya inemiyorlar. Bu konuda kapsamlı bir araştırma hazırlayan Gizem Tutar ve Tutarlı Diyet ekibi, hangi bölgede ne gibi beslenme yanlışları yapıldığını da belirledi. İşte bölge bölge, şehir şehir Türkiye’nin beslenme haritası ve bu bölgelere yönelik kilo yönetimi tüyoları…

    GÜNEYDOĞU ANADOLU, EN ŞİŞMAN BÖLGE!

    Yapılan araştırmanın sonuçlarına göre; obezite oranının en yüksek olduğu bölge %61’le Güneydoğu Anadolu Bölgesi. İç Anadolu Bolgesi %55’le ikinci sırada. İş hayatının hızlı ve yaşam temposunun yüksek olduğu Marmara Bölgesi’nde ise bu oran %50. Deniz kenarında yaşayanlar kilosuna daha çok dikkat ediyor. Ege, Akdeniz ve Karadeniz Bölgeleri’ndeki şişmanlık oranının sadece %15 olması da bu durumun kanıtı…

    Beslenme Tarzı ve İklim, Şişmanlık Oranını Etkiliyor

    İklimi soğuk olan bölgelerde hem hava sıcaklıklığı ortalamaları hem de bölgede yetişen ürünlerin miktarı ve niteliği şişmanlık oranını etkiliyor. Çünkü bölgelerin yerleşmiş beslenme alışkanlıkları ve beslenme kültürleri; iklim, yetiştirilen tarım ürünlerinin çeşitliliği ve yapılan hayvancılıktan direkt etkileniyor. Bunun dışında şehir temposu, endüstri ürünleri ve iş hayatı koşullarından da etkilendiği için Marmara Bölgesi şişmanlık oranı açısından daha farklı bir profil çiziyor.

    Doğu İllerinin Mutfağı, sanki saray mutfağı…

    Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin beslenme alışkanlıkları içerisinde et ve süt ürünleri geniş yer kaplarken, sebze ve meyveler oldukça sınırlı oranda sofralarda yer buluyor. Geçmiş zamanlarda sebze bulmanın sıkıntısı yemek kültürünü kurutulmuş sebzeler ve salça kullanmaya doğru kaydırmış ve tahıllar da yemek kültüründeki yerlerini almış. Etli çorbalar, ekmek-pide ve unlu diğer mamuller ile bulgur, en çok tüketilen besinler arasında yer alıyor.

    Bunun sonucunda, Güneydoğu Anadolu’da yaşayan kişilerin karbonhidrat, protein ve yağ açısından zengin beslendikleri, vitamin, mineral ve lifler açısından yetersizlik riski ile karşı karşıya oldukları söylenebilir.

    Doğu ve Güneydoğu illerinin yemek çeşitleri kadar, pişirme yöntemleriyle de yağlı ve kalorili beslenmeye yatkın bir mutfak kültürü var. Kavurma ve kızartma sıkça tercih ediliyor ve etlerin yağlı kısımları seviliyor. Aynı şekilde kırmızı et de yoğun olarak tüketildiği için, iç yağı ve kuyruk yağının yemeklerde kullanımı da beslenme düzenini olumsuz etkiliyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde obezite ve karaciğer yağlanması oranı bu yüzden çok yüksek.

    Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi için Tutarlı Beslenme Önerileri

    Et ve kıyma çeşitlerinin daha az yağlı olanlarını tercih etmeleri bir ilk adım olabilir. Et ile pişirilen yemeklerin bir kısmında tavuk etini tercih ederlerse; günlük kolesterol ve doymuş yağ tüketimini bir nebze de olsa azaltabilirler.

    Bölgede süt ve süt ürünlerinin, kaymak gibi yağlı kısımları özellikle tatlılar üzerinde kullanılıyor. Bu tercihi hiç değilse biraz sınırlamak bile sağlıklı bir adım olacaktır. İç yağı ve kuyruk yağı, bu bölgelerimize ait beslenme kültürünün ayrılmaz parçası ancak tüketim miktarı ve sıklığını mutlaka azaltmaları gerekiyor. Etlerdeki yağların, pişirme sürecinde yemeğe kattığı lezzetle yetinmeleri, sağlıkları açısından daha faydalı olacaktır. Ekstra yağ kullanmaktan da kaçınmaları gerekir.

    İçli köfte gibi yemeklerin kızartarak değil, haşlayarak veya fırında pişirerek yemeyi deneyebilirler. Böylece yiyeceklerin kalori ve yanmış yağ içerikleri azalacaktır. Kuru patlıcan dolması gibi etli pişen sebze yemeklerinde kullanılan yağ miktarını da azaltmaları yerinde bir tercih olacaktır. Yine çorbaların üzerine ekstra yağ kızdırıp dökmek, günlük kalori ve yağ alımını gereksiz bir biçimde yükseltiyor. Ayrıca Doğu ve Güneydoğu mutfağında porsiyonlar gerçekten büyük. Dahası her öğünde çok çeşitte yemekle sofraya oturuluyor, bunlar da bize göre değiştirilmesi gereken beslenme alışkanlıklarından. Porsiyonları küçültmenin dışında bir de yemek çeşitlerinin öğlen ve akşama eşit dağıtılmasında fayda var.

    Tatlıya ve acıya dikkat!

    Doğu ve Güneydoğu mutfakları, tatlılarıyla da ünlü. Ancak bu tatlıların her biri kalori bombası gibi. Örneğin bir tek Gaziantep baklavası yaklaşık 2 dilim ekmeğe eşdeğer kalori içerdiği için, günlük ekmek tüketimi azaltılarak kilo yönetiminde başarı sağlanabilir. Aynı şekilde ağırlıklı olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Arap kültüründen etkilenen yemek kültürü acı baharatların bolca kullanılmasını gerektiriyor. Acı kırmızı pul biber sofraların ayrılmaz bir parçası. Gerçi içerdiği kapsaisin adlı maddeyle metabolik hızın yükselmesine yardımcı oluyor ancak mide ve tansiyon problemi olanlar tarafından da tüketildiği için sağlık sorunlarına yol açıyor. Öte yandan acı pul biberin saklama koşullarına da dikkat etmek gerekiyor çünkü nem nedeniyle pul biberin içinde aflatoksin oluşabiliyor ve bu da karaciğer kanseri oluşumuna zemin hazırlıyor.

    KARADENİZ HALKI, HASTALIK RİSKLERİNE GÖRE BESLENMELİ!

    Karadeniz mutfağı denince ilk akla gelenler hamsi, çay, mısır ve çok çeşitli yapraklı bitkiler oluyor. Aslında sağlıklı bir mutfak olarak değerlendirebileceğimiz Karadeniz yemek kültüründe, Karadeniz’de yoğun olarak gözlenen bazı hastalıklara önlem alma adına bir takım değişiklikler yapılması gerekiyor.

    Kırmızı et ve tavuk yerine, daha çok balık tüketilmesi, çok çeşitli otları sofralarında sürekli kullanmaları, yoğurt veya ayranın neredeyse her öğünde yer alması Karadeniz insanını beslenme açısından pozitif etkiliyor.

    Karadeniz’de obezite oranının düşük olmasına tek nedeni sadece beslenme alışkanlıkları değil. Karadeniz’de ulaşım zor ve kırsal hayat sürenler arasında fiziksel aktivite adeta mecburi! Köyler arası upuzun yollar, dağlar, yaylalar; hatta ekilen ürünlerle bunların hasadı bile ciddi bir fiziksel efor gerektiriyor. Yaşam tarzı zaten hareketli olan Karadenizli, her gün bağ bahçe işleriyle uğraştığı için de fazladan kalori yakıyor.

    Kızartma ve kavurmanın fazla tüketilmesi, yemeklere ilave edilen tuz oranının fazla olması ve turşu tüketiminin yaygınlığı, karalâhana tüketiminin aşırı miktarda olması ve balıkların genelde kızartma yöntemi ile pişirilmesi ise Karadeniz mutfağının eksi yönleri.

    Karadeniz Bölgesi için Tutarlı Beslenme Önerileri

    Kahvaltıda yaygın olarak kullanılan tereyağı ve kaymak, yoğurt ile yer değiştirebilir. Bu ufak değişiklik bile, günlük kalori ve kolesterol alımını düşürür. Ot ve sebzelerin kavrularak tüketilmesi çok yaygın. Kavurma yerine tencerede sulu yemek gibi pişirme veya fırında pişirme yönteminin tercih edilmesi daha sağlıklı olur. Karadeniz halkı beslenme alışkanlıklarını sürdürmekte ısrarlı olduğu için, en azından kavurma yaparken fazla miktarda yağ kullanmamaları ve yağı mümkün olduğunca yakmadan kavurma yapmaları kalp sağlığı açısından önemli. Turşu, salamura ve tuz kullanımının oldukça yaygın olduğu Karadeniz Bölgesi’nde fasulye gibi bazı sebzeler önce turşu yapılıp sonra kavrulduğu için yeniden tuz eklenmesine gerek yok.

    Bölge kadınları arasında demir yetersizliği anemisi yaygın. Bunun nedenlerinden biri de aşırı çay tüketimi. Çaydaki tanen, vücutta demir mineralinin kullanılmasını engelliyor. Çayın açık ve limonlu tüketilmesi önemli ancak yemeklerden en az 45 dakika sonra çay içilmesi demir yetersizliğini engellemekte yararlı olacaktır. Karalahananın aşırı tüketimi, guatra zemin hazırlar. Bu yüzden iyot tüketimini özendirmek, en basitinden yemeklerde iyotlu tuz kullanmak ve tuzu da karanlık ve serin bir ortamda, ışık geçirmeyen kaplarda saklamak gerekir. Balıkların kızartılarak pişirilmesi, hem kalori içeriğini yükseltiyor, hem de kalp sağlığı açısından önemli olan omega-3 yağ asitlerinin yapısını bozuyor. Hamsi tava yerine hamsi buğulama yemek sağlık açısından iyi bir çözüm olacaktır.

    İÇ ANADOLU HALKININ GÖBEK BÖLGESİ YAĞLI

    İç Anadolu’nun karakteristik beslenme alışkanlığı; tahıl ürünleri ağırlıklıdır. Hamur işlerinin sevildiği bu bölgede, gelişmiş hayvancılık sayesinde et ve et ürünleri tüketimi de yaygın. Genel olarak karbonhidrat ve protein ağırlıklı beslenen İç Anadolu, kış mevsiminde sebze ve meyve tüketimini düşürüyor, yaz mevsiminde ise artırıyor. Turşu ve salamura besin tüketimi yaygın. Tencere yemeklerinin yanı sıra, kızartma ve kavurma yöntemleri de revaçta.

    Bölge halkının temel besin kaynaklarından biri olan beyaz un ve beyaz şeker, kan şekerini hızla yükseltip hızla düşürdüğü için karın bölgesindeki yağlanma da sıklıkla rastlanan bir sağlık sorunu. Bunu önlemek için Bölge halkının “elma tipi vücut” denen şekilde şişmanlama riski yüksek.

    İç Anadolu Bölgesi için Tutarlı Beslenme Önerileri

    Et ve et ürünlerinin yağlı kısımlarını yemeklere ilave etmedikleri taktirde günlük kalori ve kolesterol alımını düşüreceklerdir. 2 yemek kaşığı helvanın yaklaşık 1 dilim ekmek ve 1 tatlı kaşığı yağ kadar kalori içerdiği göz önüne alınırsa, helva gibi şekerli besinleri azaltmaları yerinde bir adım olacaktır. Kızartma tavalarını bir kenara bırakıp daha çok ızgara, fırında pişirme veya haşlama yöntemlerini tercih edebilirler. Özellikle kış aylarında sadece salamurayla turşuya bunca ağırlık vermez, bol bol taze sebze ve meyve tüketirlerse günlük lif alımları da artar ve tuz tüketimleri de azalır.

    AKDENİZ VE EGE BÖLGESİ, TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLMALI!

    İç Anadolu ve Doğu Anadolu’ya geçiş noktalarında zenginleşen mutfak kültürüne sahip olan bu bölgelerin deniz kenarına yakın kısımlarda oldukça sağlıklı beslenme alışkanlıkları gözlemleniyor. Sebzelerin, meyvelerin ve çeşitli otların sofralardan eksik olmadığı bu bölgelerde, katı yağ yerine zeytinyağı yaygın. Hamur işleri, tatlılar ve etli yemekler daha az tercih ediliyor ve bu da bölgelerdeki halkın kalp sağlığı açısından daha az risk altında bulunmasına yol açıyor.

    Akdeniz ve Ege Bölgesi için Tutarlı Beslenme Önerileri

    Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde yaşayanların beslenme konusunda en çok dikkat etmesi gereken nokta, zeytinyağının da diğer yağlar kadar kalori verdiği gerçeği. Bir tatlı kaşığı zeytinyağı yaklaşık 50 kalori içeriyor ve bu nedenle sağlıklı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış dahi olsa yemeklere eklenen zeytinyağı miktarı kilo yönetimi açısından önem taşıyor.

    MARMARA BÖLGESİ, TÜRKİYE’NİN AYNASI GİBİ…

    Marmara, ülkemizin en çok göç alan bölgesi olduğu, ayrıca gelişen sanayi ve İstanbul gibi kozmopolit bir şehir bu bölgede yer aldığı için mutfak kültürü açısından da oldukça zengin. Her bölgeden izler taşıyan Marmara mutfağı, özellikle Dünya Mutfakları açısından da rahatlıkla tercih yapacak durumda. Besine ulaşmanın kolaylığı ve besin çeşitliliğinin fazlalığı Marmara’da yaşayanların obezite tehdidine karşı tetikte olmasını gerektiriyor. Bunun dışında bölgede yaşayan insanların çoğu masa başı işlerde çalıştığı için, fiziksel aktivite düzeyleri de düşük ve bu da kilo sorunlarına yol açıyor.

    Marmara Bölgesi için Tutarlı Beslenme Önerileri

    Hazır beslenme yani fast-food besinler oldukça yaygın olduğundan, kişilerin günlük kolesterol ve doymuş yağ asidi alımı da yüksek. Bunun azaltılması için süt ve süt ürünleriyle et çeşitlerinin az yağlı / yağsız olanlardan seçilmesi uygun olacaktır. Kızartma ve kavurma besinler yerine ızgara, haşlama ve buharda pişirme yöntemlerinin benimsenmesi daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır. Yoğun şehir yaşantısı öğünlerde aksaklıklar yaratıyorsa mutlaka kuru meyve, taze meyve, kuru yemiş ve kepekli bisküvi gibi sağlıklı gıdaların tüketildiği ara öğünler beslenme düzenine entegre edilmelidir.

    DÜNYA MUTFAKLARINDAN TUTARLI BESLENME ÖNERİLERİ

    HİNT MUTFAĞI:

    Sıcak ve baharatlı, sebzeli seçeneklerin, lezzetli ekmeklerin ve karbonhidrat türlerinin bolca yer aldığı Hint mutfağında da sağlıklı ve tutarlı seçenekler var. Bu mutfaktan seçim yaparken birçok yemeğinde bol miktarda pirinç ve krema yer aldığını unutmamak gerekiyor. Ayrıca tatlılar da tereyağında kızartma usulü pişirildiği için pek sağlıklı oldukları söylenemez. Çeşit çokluğu ve porsiyonların büyük olması nedeniyle ilk dikkat edilmesi gereken nokta porsiyon kontrolü. Tabağınızın büyük bir kısmını sebzeli seçeneklerle doldurmak en maltıklı yol. Pirinç tüketecekseniz normal porsiyonun yarısını veya ¾’ünü tüketmek daha sağlıklı. Tandori usulü pişmiş tavuk fırında hazırlandığı için tercih sebebi… Saag seçenekli menülerde genelde koyu yeşil yapraklı sebzeler ve çoğunlukla da ıspanak kullanıldığı için endişelenmenize gerek yok. Tikka yazan seçenekler, baharatla marine edilmiş ve fırında pişirilmiş ürünleri ifade ediyor ve bu da sağlıklı oldukları anlamına geliyor. En sağlıklı seçeneklerden biri olarak kabul edilen Raita salatalık, yoğurt ve otlardan oluşuyor.

    İSPANYOL MUTFAĞI

    İspanyol mutfağı, doğru seçimler yapılmadığında kalori bombası olabilecek nitelikte. Örneğin en meşhur yemekleri olan paella’nın bir porsiyonu 1000 kalorinin üzerinde. Ayrıca içki ile birlikte servis edilen iştah açıcıların tamamı kızartma ürünlerinden oluştuğu için her zaman sipariş etmemek gerekiyor. Genellikle yemek servisinden önce içilen sangria isimli içecek; kırmızı şarap, portakal suyu ve şeker içerdiğinden, bir ölçüsü yaklaşık 400 kalori… Dolayısıyla salata çeşitlerinden tercih yapmak en sağlıklı seçim olacaktır. Genelde mönüde “asado” olarak geçen sote sebzeler ve rosto etler de diğer sağlıklı seçimler arasında. Başlangıç için, gazpacho isimli domates ve sebzeden hazırlanan çorbayı tercih edebilirsiniz. Izgara ile pişirilmiş sebzeler ise mönüde “a la plancha” olarak geçer ve sağlıklıdırlar. Derin yağda kızartılmış yiyeceklerden ise uzak durun. Mönüde “frito” olarak yer alan her yiyeceği görmezden gelin.

    İTALYAN MUTFAĞI

    İtalyan mutfağından seçeceğiniz yiyecekler, genelde deniz ürünleri ağırlıklı olduğu için sağlıklı kabul edilebilir ancak tek şartla: Yağ içinde yüzenleri sipariş etmeyin. İştah açıcılardan kalamar kızartmanın porsiyonu 600 kalori civarında. Patlıcan ve parmesan peynirinden hazırlanan Melanzane alla Parmigiana ise porsiyonu 1600 kalori civarında olan katıksız bir kalori bombası. Makarna seçimlerinde de büyük boy porsiyonlardan kaçınmayı unutmayın. En iyisi ızgara pişmiş et, tavuk ve balık seçeneklerinden birini tercih etmek ve tabağınızı da sote sebzelerle doldurmak. Pizza siparişi verirken, tek başınıza bir porsiyonu bitirmeye kalkışmayın. Bir sebze çorbası olan Minestrone’yi başlangıç olarak tercih edebilirsiniz. Lazanya tüketecekseniz, küçük bir porsiyona sadık kalın. Menüde genellikle “frito” ifadesiyle yer alan kızartmalardan da kaçının. Calzone yoğun miktarda yağlı peynir içerdiği için tüketmeden önce bir daha düşünün.

    JAPON MUTFAĞI

    Japon mutfağının en iyi bilinen yemeği sushi. Deniz ürünleri ve sebzeler de bu mutfağın demirbaşlarından ancak sağlıklı görünen mönüler, bu mutfağın gizli kalori kaynakları olabiliyor. Örneğin 110 gram sushi, içerdiği pirinç yüzünden yaklaşık 350 kalori ediyor. 3-4 adet tüketilmesinde bir sorun yok ancak sushiyi soya sosuna batırırsanız, fazladan sodyum alacağınız için tehlikeli… Listeria Monositogenez isimli bakteri geçişi tehlikesi barındırdığı için, hamile kadınların çiğ balıktan yapılan sushi tüketmesi sakıncalı. Sake, kışkırtıcı ve lezzetli bir içecek. 1-2 servis ölçüsü tüketmekte bir sakınca yok fakat küçük şişelerde servis edilenin tamamını tüketirseniz, artı 500 kalori aldınız demektir. Tofu ve sebzelerle hazırlanan sushileri tercih etseniz daha iyi. Sashimi de uygun porsiyonlarda tüketilirse sağlıklı bir gıda. Fermente edilmiş soya fasulyesinden hazırlanan miso çorbası da başlangıç için seçilebilir.

    Soya sosu, şeker ve pirinç şarabı ile marine edilen et veya deniz ürünlerinden hazırlanan Teriyaki’nin tüketim miktarına da dikkat edin. Sebzelerin tereyağı ile kaplanıp kızartılarak hazırlandığı Tempura’yı da tadımlık miktarlarda tüketin.

    MEKSİKA MUTFAĞI

    Kızartmanın bol bol yer aldığı Meksika mutfağından yapacağınız yanlış seçimler, günlük almanız gereken kalorinin ve doymuş yağın yarısından daha fazlasını tek öğünde almanıza sebep olabilir, dikkat edin. Bu mutfakta alkollü içeceklerin çoğu tekila kullanılarak hazırlanır. Örneğin margaritanın bir servis ölçüsü yaklaşık 350 kaloridir. Yanında Tortilla cipsi sipariş ettiyseniz, tam bir beslenme faciasına çanak tutmuşsunuz demektir. Et veya tavuk fajitas sizin için en sağlıklı seçim olacaktır. Sipariş verirken “az yağlı pişirilsin” demeyi sakın unutmayın.

    Quasadilla’lar peynir, et veya tavuktan hazırlandığı için orta seviyede kalori barındıran yiyeceklerdir. Kızartılmış fasulye, tortilla cipsi ve salsa sosu ile margarita, bu mutfağın riskli yiyecekleridir ve bunların tüketim miktarı sağlığınız açısından son derece önemlidir.

    Tutarlı Diyet – Gizem Tutar Hakkında :
    2007 yılında Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun oldu. Beslenme üzerine bir iş yapmak üzere üniversite sınavına giren Tutar ilk tercihi olan Hacettepe Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nü kazanarak okulu 4.’lükle bitirdi. Üniversitenin son senesinde Avrupa Birliği’nden burs kazanan Gizem Tutar, okulun bir dönemini Oxford Brookes’da okudu. Üniversiteden mezun olduktan sonra Alman Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Koordinatörü olarak iş hayatına başlayan Tutar, 2010 Ağustos ayında Tutarlı Diyet Merkezi’ni hizmete açtı. Alman Hastanesi’nde özellikle gebelikte beslenme, gebelik şekeri ve bulimia üzerinde çalışan Tutar, şu anda kendi merkezinde 120’den fazla hastaya hizmet veriyor. Deneyimlerini ve birikimlerini Tutar’lı Diyet Beslenme Danışmanlık &Yaşam Koçluğu Hizmetleri bünyesinde Tutar , “Beslenme Stratejiniz, Tutarlı olsun” sloganı ile bireysel ve kurumsal alanda çok farklı uygulamalar ile devam ediyor. Kurumsal danışmanlık verdikleri kuruluşlar arasında Ülker, Türkiye Futbol Federasyonu, Mavi- Yeşil, GenX Kongre Hizmetleri, Fresenius Kabi, AÇEV, Splenda, Sütiş Emirgan, Aygaz, Leziz Sofra ve Yemek Kültürü Dergisi ve Yemek Zevki Dergisi de yer alıyor.

  • Anne olmak istiyorsan, şişmanlama

    Anne olmak istiyorsan, şişmanlama | 4Tutarlı Diyet’ten Gizem Tutar, genç kızları ve kadınları uyarıyor:
    Anne olmak istiyorsan, şişmanlama!

    Eskilerin “iki dirhem et, bin ayıp örter” deyişi epeydir demode… Bilimin de aydınlattığı gerçekler, kişinin hem zayıf hem de sağlıklı olabileceğini gösteriyor. Kaldı ki fazla kiloların her geçen gün sağlık üzerinde yeni bir olumsuz etkisi bulunuyor. Tutarlı Diyet’ten Gizem Tutar, özellikle anne olmak isteyen hanımların, fazla kilolardan mutlaka uzak durması gerektiğini belirtiyor.

    Eskiler “can boğazdan gelir” öğretisiyle büyüdüğü için, bu alışkanlıklarını çocukları ve torunları üzerinde de uyguluyor ama göz ardı ettikleri bir gerçek var: Hareketsiz yaşam tarzı, insanları kilo almaya ve bu kilolarıyla yaşamaya adeta mecbur ediyor. Tutarlı Diyet’ten beslenme uzmanı, diyetisyen ve yaşam koçu Gizem Tutar da fazla kiloların sakıncalarına dair uyarılarda bulunuyor. “Şişmanlık, gebe kalmayı da zorlaştırabiliyor” diyen Tutar, vücutta yağ dokusu miktarının fazlalığı yüzünden kadınların adet düzensizlikleri yaşadığına ve doğurganlıklarının azaldığına dikkat çekiyor.

    Gizem Tutar, üç bin çift üzerinde bir yıl süren bir araştırma yapıldığını ve elde edilen sonuçlara göre normal vücut ağırlığına sahip kadınların, obez kadınlara göre %43 daha yüksek oranla gebe kalabildiğini dile getiriyor.

    Üstelik obez kadınların adetleri düzenli olsa da bu sonuç değişmiyor. “Obezitenin dereceleri de gebe kalmada etkilidir” diyen Tutar, 1.derecede obez kadınların gebe kalma olasılığı, normal vücut ağırlığındaki kadınlara nazaran %26 daha düşük olduğunu, buna karşılık morbid obez kadınlarda bu oranın %46’lara kadar çıktığını belirtiyor. Bütün bu bilgilere rağmen şişmanlıkla gebe kalma kapasitesi arasında ne gibi bir mekanizmanın devreye girdiği belli değil. Tutar, “Tokluk ve iştah ile ilgili leptin isimli hormonun aynı zamanda, doğurganlığı da etkileyebileceği düşünülüyor. Çünkü yumurtlama fonksiyonları normal olan obez kadınlar da gebe kalma ile ilgili beklenmedik sıkıntılar yaşayabiliyor. Bu arada obez kadınlarda östrojenin de fazla salgılandığı ve bu durumun da hormon dengesizliklerine yol açtığı biliniyor” diyor.

    “Adet düzensizliği olan, anne olmak isteyen ve tüp bebek tedavisi görmek isteyen kadınlara, doktorların ilk önerisi kilo vermeleridir” diyen Tutar, bir gerçeğe de dikkat çekiyor: Yumurtlama problemi olmayan veya herhangi bir hormon dengesizliği saptanmayan kadınlar, sadece zayıflayarak bile düzenli adet dönemi yaşamaya başlıyor ve gebe kalabiliyor.

    Tutarlı Diyet’te kendilerine başvuran ve anne olmak isteyen kadınların da kilo vermesi için yardımcı olduklarını belirten Gizem Tutar, “Burada önemli olan kas dokusundan değil, yağ dokusundan kilo vermektir. Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamasına göre; haftada 0.5-1 kg arası kilo kaybı sağlıklıdır. Tutarlı Diyet’te biz de bu kriterlere sadık kalarak obez hanımların ayda ortalama 4-6 kg kilo vermelerine yardımcı oluyoruz. Anne adayı hanımların daha fazla ve daha hızlı kilo vermelerini yanlış buluyoruz çünkü bütün o fazla kiloları su ve kas dokusundan kaybederek verecekleri için, gebeliklerini sağlıklı geçiremeyeceklerini biliyoruz” diyor.

    Gizem Tutar, birlikte çalıştığı jinekologlar kanalıyla Tutarlı Diyet’e gelen obez hanımların önce bir doktor kontrolünden geçtiğini, daha sonra bu hastaların yaş, sağlık durumu, varsa kullandıkları ilaçlar ve genel yaşam tarzı göz önüne alınarak kendilerine uygun bir beslenme programı hazırlandığını söylüyor. Tutarlı Diyet gözetiminde kilo veren hanımların vücut ağırlığında %10 kayıp yaşanmasıyla birlikte adet dönemlerinde düzelme gözleniyor ve bu hastalar arasında kendiliğinden gebe kalanlara sıkça rastlanıyor.

  • Tutarlı Diyet’ten Önemli Bir Öneri

    Tutarlı Diyet'ten Önemli Bir Öneri | 5AŞKINIZ TARTIDA AĞIRLIK YAPMASIN…

    Aşık olan bir kadın, yemeden içmeden kesilirken, sevgilisinden ayrılmış bir kadın ise soluğu buzdolabının önünde alıyor. Her iki durumda beslenmemizi ciddi anlamda etkileyen iki önemli durum. Tutarlı Diyet Gizem Tutar hem önemli bir diyetisyen hem de yaşam koçu olarak kadınlara önemli açıklamalar yapıyor, aşkınızı ve kilolarınızı dengede tutmanız için birkaç tiyo veriyor. Aşıkken tek çeşit beslenmekten kaçının, bitki çaylarının gücünden faydalanın, tam tahılları ve kuru baklagilleri sofradan eksik etmeyin ve somonun mutluluk gücü ile kendinize gelin. Sevgilimden ayrıldım diye buzdolabının önüne kamp kurmak yerine; egzersiz yapın, arkadaşlarınızı arayın, 100 kaloriyi geçmeyen tam tahıl barlarını tüketin, tarçın tatlı isteğini giderir içeceklerinize ekleyin ve buzdolabı ile vedalaşmak için 3-4 saatten uzun aç kalmayın.

    Kadınların erkeklere göre daha duygusal oldukları bilinen bir gerçek. Duygusal olmaları sebebi ile yaşamları ve yaşamlarının önemli bir parçası olan beslenme düzenleri de duygularından bir o kadar etkileniyor. Örneğin âşık olan bir kadın, yemeden içmeden kesilirken, sevgilisinden ayrılmış bir kadın soluğu buzdolabının önünde alıyor. Hatta bazı kadınlar 3 dilim çikolatalı kekten veya 1 paket çikolatadan sonra kendilerine geliyorlar. Aslında bu durum bize duygularımızın beslenmemizi ciddi anlamda etkileyebileceğini de göstermiş oluyor.

    Bilimde bu duruma duygusal yeme bozukluğu adı verilir. Aynı zamanda bu durum tıkanırcasına yeme sendromu adı verilen, adeta tıka basa çok kısa sürede aşırı miktarda besin tüketimi durumu ile birlikte de kendini gösterebilir. Duygusal yeme bozukluğu, baş edilemeyen stres, aşk, üzüntü ve keder gibi duygularla birlikte seyredebilir. Burada yaşanan açlık değil, üstesinden gelinemeyen duygulardır.

    Aşk, birçok kadında başlangıçta kısa süreli bir iştahsızlık yaparken, sonrasında eğer problemli bir ilişkinin içindeyse kadın duygusal yeme atakları geçirmeye başlayabilir. Duygusal yeme ataklarında, genelde kişinin arzu ettiği besinler yüksek karbonhidrat içeren şekerli ve unlu, çikolata, pasta, kek gibi yiyecekler olur. Genelde duygusal yeme atağı sonlandığında kişinin hissettiği duygu vicdan azabı olmaktadır.

    Eğer âşıksanız, kendinizi heyecanlı ve içi içine sığmaz hissediyor ve iştahınız kesiliyor ise; sağlığınızın olumsuz etkilenmemesi ve daha dingin ve huzurlu hissedebilmek için;

    – İştahsızsanız… En azından dört ana besin grubu olan süt ve süt ürünleri, et çeşitleri ve sebze-meyve ve tahıl grubu besinlerden azar azar ve sık aralıklarla tüketmelisiniz. Tek çeşit beslenmekten kaçınmalısınız.

    – Bitki çaylarının gücünden yararlanın… Melisa çayı, Sarı Kantaron ve papatya çayı gibi sakinleşmenize yardımcı olacak bitkisel çayları tüketerek kendinizi daha dingin hissedebilirsiniz.

    – Tam tahılları ve kuru baklagilleri sofranızdan eksik etmeyin… Tam tahıllı ekmeklerde ve bezelye, barbunya, nohut gibi kuru baklagillerde yüksek oranda bulunan B vitaminlerinin sinir sisteminiz açısından önemli olduğunu unutmayın. B vitamini yetersizliği olan kişilerde, depresyona daha sık rastlandığı bilimsel bir gerçektir.

    – Somon tüketin… Somon balığının içerisinde yer alan omega-3 yağ asitleri, daha mutlu hissetmenize yardımcı olacaktır.

    Eğer üzüntü, stres veya keder sebebi ile iştahınızın açıldığını hissediyor, tokken bile atıştırıyor, sebepsiz bir şekilde kendinizi buzdolabının önünde buluyorsanız;

    – Farkına varın… Yeme ihtiyacınızın aslında açlıkla ilgili olmadığının farkına varmalı ve hangi duygunuzun sizi buzdolabının önüne çektiğini kendinize itiraf etmelisiniz.

    – Nefes egzersizi yapın… Sessiz bir alanda nefes egzersizi yapıp, aslında yedikten sonra kendinizi daha mutsuz hissedeceğinizi kendinize söyleyerek kişisel telkin yapın.

    – En sevdiğiniz arkadaşınızı arayın… Kafanızdaki yeme güdüsünü dağıtmak adına yakın bir arkadaşınızı arayarak başka konulardan sohbet edin.

    – Kısa bir yürüyüşe çıkın… Evden çıkmak düşüncelerinizi dağıtmaya yardımcı olacaktır.

    – Tatlı isteğinizi masum seçenekler ile durdurun… Bir kupa sıcak çikolata veya sahlep içmek ya da bir adedi 100 kaloriyi geçmeyen tam tahıl barlarını tüketerek kendinizi durdurun.

    – Tarçın kullanın… Bilimsel çalışmalar, tarçının tatlı isteğini azaltmaya yardımcı olabileceğini göstermiştir. Bitki çaylarınızı içerken içinde kabuk tarçın bekleterek ya da sütünüze veya yoğurdunuza 1 silme çay kaşığı toz tarçın ilave ederek sizde tarçının bu olumlu etkisinden faydalanabilirsiniz.

    – Gün içerisinde öğün atlamayın… Gün içerisinde 3 saatten uzun aç kalmanız, kan şekeri dengenizi bozacağından ötürü kendinizi buzdolabının önünde bulma ihtimaliniz artar. Bu nedenle az ve sık beslenmeye ve günde 3-4 saatten uzun aç kalmamaya özen göstermelisiniz.

    Tutar’lı Diyet Beslenme Danışmanlık&Yaşam Koçluğu

    Tutarlı Diyet– Gizem Tutar Hakkında:

    2007 yılında Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun oldu. Beslenme üzerine bir iş yapmak üzere üniversite sınavına giren Tutar ilk tercihi olan Hacettepe Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nü kazanarak okulu 4.’lükle bitirdi. Üniversitenin son senesinde Avrupa Birliği’nden burs kazanan Gizem Tutar, okulun bir dönemini Oxford Brookes’da okudu. Üniversiteden mezun olduktan sonra Alman Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Koordinatörü olarak iş hayatına başlayan Tutar, 2010 Ağustos ayında Tutarlı Diyet Merkezi’ni hizmete açtı. Alman Hastanesi’nde özellikle gebelikte beslenme, gebelik şekeri ve bulimia üzerinde çalışan Tutar, şu anda kendi merkezinde 120’den fazla hastaya hizmet veriyor.

  • Tutarlı Diyet’ten 2011 Özel Reçetesi

    Tutarlı Diyet’ten 2011 Özel Reçetesi | 62011’e Formda Başlayın Formda Devam Edin

    Yeni bir yıl yeni umutlarla gelir. Ve hemen hemen herkesin aklında yeni gelen yılda daha formda olmak ve yılı formda geçirmek vardır. Tutarlı Diyet, 2011 için özel bir reçete ile sizi yeni yılın ilk günlerinden itibaren sağlıklı bir yaşama davet ediyor… Bu diyet ile 2011 yılında hem zayıflamak hem verilen kiloları geri almamak hem de sağlıklı beslenmek hedefleniyor.

    Diyet sadece kilo vermek için değil sağlıklı ve dengeli yaşam için de önemli diyenlerdenseniz, 2011’de tam size göre bir reçetemiz var. 2011 de Tutarlı Diyet’in reçetesi ile tüm yılı formda ve sağlıklı geçirmek elinizde. 2011’e bu özel reçete ile başlayın ve bir yılı formda, sağlıklı geçirmeyi başarın. 2011’in ilk günlerinden itibaren beslenmenize yeni bir yön vermek için; İçerdikleri yanmış yağ sebebi ile daha kolay yaşlanmamıza neden olan kızartma ve kavurmaları tamamen hayatınızdan çıkarın. Kış aylarında hastalıklardan korunmak adına içtiğiniz şekerli meyve sularının yüksek kalori ve şeker içeriği nedeniyle karın bölgenizde yağlanmayı kolaylaştıracağını unutmayın. Kahverengileri beyazları tercih edin… Beyaz un, beyaz pirinç gibi besinler kan şekerini hızlı yükseltip hızlı düşürdüklerinden ötürü daha çabuk acıkmanıza neden olabilir. Esmer ekmeklere ve esmer pirince sofranızda sıklıkla yer verin.

    Bunların yanı sıra yemek saatlerinizde düzeni sağlamaya çalışın. Gece geç saatlerde yenen yemeklerin kiloya davetiye çıkardığını unutmayın. Ayrıca sofranızdan kuru erik, turp, balkabağı, patlıcan, yeşil mercimek ve yeşilçayı eksik etmeyin. Kuru erik, potasyum bakımından çok zengin muzun iki katı potasyuma sahip olan kuru erik aynı zamanda bağırsak dostu bir antioksidandır. C vitamini deposu olan turp da antioksidan olma özelliğine sahiptir. B1,B3 ve B6 vitaminlerinin deposu olan patlıcan ise aynı zamanda beyin hücrelerinin yaşlanmasını geciktiren nasunin isimli antioksidanı içermektedir. Doğal protein deposu olan yeşil mercimeği de yemek olarak tüketebileceğiniz gibi salatalarda da kullanabilirsiniz. İçecek olarak ise yeşilçay hem yaşlanmayı geciktirir hem de hareketliliğin azaldığı kış aylarında metabolizmayı hızlandırır.

    2011 hedefiniz sağlıklı yaşam zinde ve formda bir vücut ise işte Tutarlı Diyet’in 2011 reçetesi:

    Uyanır uyanmaz 1 su bardağı ılık su ve 2 adet kuru mürdüm eriği
    1 kupa şekersiz kabuk tarçınla servis edilmiş yeşil çay

    Kahvaltı: 1 dilim yarım yağlı peynir
    1 adet yağsız sade omlet
    2 dilim çavdar ekmeği
    1 adet kivi veya 2 dilim ananas
    VEYA
    1 su bardağı meyveli soya sütü
    6 yemek kaşığı dolusu müsli
    1 küçük boy muz

    Ara Öğün: 10 adet Kaju veya 15 adet fındık veya 12 adet badem

    Öğle: Buharda veya közde pişmiş sebzeler
    (3 yemek kaşığı lor ve 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile servis edilebilir)
    4 yemek kaşığı dolusu buharda pişmiş esmer pirinç
    1 kutu probiyotik yoğurt
    1 dilim Çavdar ekmeği
    VEYA
    6-8 yemek kaşığı dolusu sebze veya kurubaklagil yemeği
    2 dilim yulaflı ekmek
    1 su bardağı kefir
    Nar ekşisi ile bol yeşil salata

    Ara Öğün: ½ simit ve 1 su bardağı ayran
    VEYA
    1 adet meyveli tahıllı bar

    Akşam: 150 gram ızgara edilmiş yağsız bonfile veya tavuk eti veya balık
    ½ avokado ilave edilmiş bol yeşil salata
    2 dilim Tam buğday ekmeği
    Ara: 3 dilim ananas veya 1 kup karışık meyve salatası veya 2 porsiyon mevsim meyvesi

    İletişim:
    Gizem TUTAR
    Diyetisyen ve Yaşam Koçu
    TUTAR’LI DİYET Beslenme Danışmanlık&Yaşam Koçluğu

  • Sofranızda Diyetin İpuçları

    Sofranızda Diyetin İpuçları | 7Yemeğinizi masada yiyin!! – Yemeğinizi yerken dikkatinizi başka yere odaklamazsanız düşündüğünüzden daha az yersiniz. Tabağınızı doldururken veya yemeğinizi çiğnerken televizyonu kapatıp, bilgisayarınızdan uzaklaşırsanız düşüncesizce davranmazsınız. Bir düşünün!! Kaç kere film izlerken korkunç büyüklükteki patlamış mısırı kasesini tek başınıza bitirdiniz?

    Tabağınızı doldurmayın!! – Sağlıklı beslenmek aynı zamanda porsiyon kontrolünde mücadele gerektirir. Özellikle de porsiyonların geçmiş yıllara göre büyüdüğünü düşünürsek.  Önce   “ tabağındaki her şeyi bitirmelisin” mantığını bir kenara bırakıyoruz. Onun yerine “yavaş yavaş ye ve doyduğun an yemeyi bırak”  sözünü ilke ediniyoruz. Eğer önce gözüm doymalı diyenlerdenseniz o zaman haydi küçük tabaklar kullanmaya!!!

    Yemekleri masadan uzak tutun!! – Gözden ırak  olan gönülden de ırak olur. Bu her zaman böyledir.. Çalışmalar göstermektedir ki, tüm yemekleri masaya koyarsanız daha fazla yersiniz. Tüm yiyecekleri masaya yerleştirmek yerine mutfakta tutun. Ha istisnalar yok mu? Taze sebzeler ve salata hariç:) Onlar her zaman gözünüzün önünde olsun..

  • Nasıl zayıflayacağınızı genlerinize sorun

    Amerika’dan sonra Türkiye’ye de uygulanmaya başlanan “Weight Management Genetic Test” isimli uygulama, kilo vermek isteyen kişinin genetik şifresini çözerek 2,5 kat daha hızlı ve kolay kilo verilmesini sağlıyor.
    Nasıl zayıflayacağınızı genlerinize sorun | 8Amerika’dan sonra Türkiye’ye de uygulanmaya başlanan “Weight Management Genetic Test”, diyet anlayışına yeni bir boyut kazandırıyor. Kilo vermek isteyen kişinin genetik şifresini çözerek 2,5 kat daha hızlı ve kolay kilo verilmesini sağlayan test, günlük olarak alınması gereken karbonhidrat, yağ ve protein miktarını tamamen kişiye özel olarak gösterebiliyor.

    Uluslararası yayın organlarında sıkça bahsedilen bu testin Türkiye’de uygulanmaya başlanmasının önemli bir gelişme olduğunu belirten Estetik Koçu Dr. Alp Mamak, konuyla ilgili olarak “WM Genetik Testi, genlerde bulunan 5 farklı kombinasyon ile kişinin metabolizmasını tam olarak inceleme imkanı veriyor. Sonuçların yurt dışında analiz edilmesiye kişiyle özel rapor hazırlanıyor. Test sonuçları kişisel gen profilini ortaya koyduğu için öngördüğümüz bir diyette hangi oranlarda karbonhidrat, yağ ve protein alınması gerektiğini çok kolay bir şekilde netleştirebiliyoruz . Bu sayede de vücut ağırlığının ideal seviyede tutulabilmesi için kişiye özel programlar çıkartıyoruz.” diyor.

    “Weight Management Genetic Test”inin yapılması için yanak içinden DNA numunesi alınıyor. Bu numunenin tamamen acısız bir şekilde, basit bir pamuklu çubuk yardımıyla alınabilmesi küçük çocukların da bu testi rahatlıkla yaptırabilmesine olanak tanıyor. Böylelikle, çocukta fazla kilolu olma potansiyeli varsa daha çok küçük yaşta özel bir diyetle rahatlıkla önlem alınabiliyor.

  • Ne kadar kiloluysanız o kadar çok su içmeniz gerekir

    Ne kadar kiloluysanız o kadar çok su içmeniz gerekir | 9Şişmanladikça su ihtiyaci artiyor…

    Tüketilen su miktarının, bedenimiz üzerinde hayati bir etkisi olduğunu açıklayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr.Yasemin Bradley kilo ile su ihtiyacının doğru orantılı olarak arttığını belirtti. Kilolu kişilerin özellikle doğal mineralli ve pH’ı yüksek olan suları tercih etmeleri gerektiğini de sözlerine ekleyen Dr. Bradley konu ile ilgili şunları söyledi;

    Bir kişinin günde nekadar su içmesi gerektiğini şu 3 faktöre göre belirleyebiliriz: Kilo, fiziksel aktivite ve iklim. Bedenimiz öyle bir sistemde çalışır ki alınan kilolarla beraber su ihtiyacında da gözle görülür bir artış olur. Mesela kilolu insanlar normal kilolu insanlara göre daha çok terler. Kilo arttıkça su gereksinimi de artar.

    Ne kadar kiloluysanız o kadar çok su içmeniz gerekir

    Ne kadar kiloluysanız o kadar çok su içmeniz gerekir. Tüketilen besinler beden sağlığınızda ne kadar etkili ise tükettiğiniz su da o derece etkilidir. Protein açısından zengin beslenenlerde ürik asit miktarı artar. Ürük asitin fazlası vücuda zararlıdır. Doğal mineralli ve pH’ı yüksek olan su içmek bu zararlı maddelerin vücudumuzdan atılmasını sağlar. Eğer yeteri kadar karbonhidrat almıyorsanız vücudunuz yağ hücrelerini parçalar ve keton denen toksik maddeler oluşturur. Bu maddeleri vücuttan uzaklaştırmanın da tek yolu su içmektir.

    Tüketilen su miktarı kadar tüketilen suyun kalitesi ve özellikleride önemlidir. İçilen sular arasında en etkili ve sağlıklı olan su doğal mineralli sulardır. Bu sular mineral içeriği, kalıntı elementleri ve diğer bileşenleri ile tanımlanan ve her türlü kirlenme riskine karşı korunmuş yeraltı sularıdır. Doğal mineralli ve yüksek pH’lı sular sadece su ihyicamızı karşılamakla kalmaz, kaybettiğimiz mineralleride yerine koymamızı sağlar. Aynı zamanda bu sular, içerdikleri minerallerin bağırsaklarda kolayca emilmesini sağlayarak özellikle kilolu insanların kaybettiği günlük mineral gereksiniminin karşılanmasına da katkıda bulunur. Mineral yönünden zengin sular sağlığımız için değerli sulardır. Fakat her su aynı özelliği taşımayabilir. Unutulmamalıdır ki her su doğal mineralli su değildir. Mineralli su alırken özellikle şişenin üzerindeki etikete dikkat edilmelidir.“ dedi.

  • Kış aylarında nasıl beslenilmeli ?

    Kilo almamak hatta kilo verebilmek için kışın uygulamanız gerekenleri Rafinera sizlere sunuyor:

    1- Açlık duygusunu bastırabilmek ve yiyebiliyorum duygusunu yaratabilmek için en az 5–6 öğünde beslenin. Rafinera diyetisyeninin bünyenize ve damak tadınıza göre hazırladığı menünün taze pişirilmiş bir şekilde 5 öğün şeklinde elinizin altında olması, öğün atlamanızı engelleyeceği gibi sağlıklı ve lezzetli bir şekilde ne yesem sorununu da ortadan kaldıracak…

    2- Mutlaka sabah kahvaltı yapın. Rafinera kahvaltınız işe gitmeden evinize ulaşacak ya da ofise geldiğinizde sizi bekliyor olacak. Hergün farklı ve sizin zevkinize göre taze hazırlanmış, vücudunuzun gün boyu ihtiyacı olan enerji için Rafinera kahvaltınızla güne başlamanız mutlu bir gün geçirmenizde çok önemlidir.

    3-Kış aylarında kan şekerini kontrol altında tutabilmek çok önemlidir. Bunun için mönünüzün arasındaki atıştırmalıklarınızı mutlaka tüketin. Bu yorgunluğunuzun önüne geçecek ve enerjinizi hep yüksek seviyede tutmanıza yardımcı olacaktır.

    Ara öğünlerde Rafinera size neler hazırlıyor:

     Yoğurt ve taze meyveler
     Kıtır mis gibi kurabiyeler
     Marmelatlı düşük kalorili muffinlar

    4- Evet mevsim kış, çok susamıyorsunuz ama yine de 2–2,5 lt. su için.

    5- Öğle yemeğini geçiştirmeyin. Oturarak yavaş ve doyurucu öğünler tüketin. Ofis ortamında da rahatça tüketebileceğiniz, dilerseniz ısıtabileceğiniz kaplarda size servis edilen Rafinera ile öğle yemeklerini yemek sorunundan keyifli ve lezzetli saatlere bağlayabileceksiniz. Her öğlen sizin için hazırlanmış, sağlıklı pişirilmiş, farklı damak tatları Rafinera size özel olarak sunuyor.

    6-Gece evde oturmaları uzun olduğundan atıştırma alışkanlıklarınıza dikkat edin. Akşam yemeklerinizi hafif yiyeceklerden oluşturun. Rafinera ile gerekirse bir davete gitmeden sağlıklı akşam yemeğinizi yiyebilir bu şekilde sosyal hayattan kopmadan fit ve partinin göz bebeği olabilirsiniz.

    Rafinera ne yapar?

    Rafinera, beslenme uzmanları ve gurme şefler eşliğinde, sizin tercih ve ihtiyaçlarınıza yönelik günlük menülerinizi size özel olarak tasarlayan ve adresinize teslim eden bir beslenme planı servisidir. Rafinera sistemi ihtiyaç ve hedeflere yönelik beslenme planları ve kişisel besin tercihleri ile şekillenmektedir.

    Sunulan her Rafinera beslenme planı sağlıklı ve dengeli beslenme konsepti üzerine kuruludur. Günlük menüler beslenme uzmanlarımız gözetiminde, sizden aldığımız veriler doğrultusunda, günlük almanız gereken kalori miktarları ve bu kalorinin öğün bazındaki yağ, protein ve karbonhidrat değerleri hesaplanarak oluşturulur. Şeflerimiz bu hesaplama ve sizin besin tercihleriniz ile size en uygun lezzetleri oluşturur.

    Rafinera servisi “3 ana ve 2 atıştırmalık ara öğün” olmak üzere tüm gün boyunca tüketmeniz gereken toplam 5 öğün yemekten oluşmaktadır. Özellikle kilo vermenize yardımcı olmayı hedefleyen beslenme planlarımız gibi sürekliliğin önemli olduğu durumlarda tam günlük paketlerimizi önersek de, ihtiyaçlarınıza göre daha az sayıda öğün içeren paketlerimizden de faydalanabilirsiniz.

    Rafinera mutfağından çıkan her ürün hijyenik koşullarda, mevsiminde ve en taze ürünler kullanılarak hazırlanır. Katkı maddesi, raf ömrü uzatıcı veya koruyucu madde hiçbir ürünümüzde kullanılmamaktadır. Kişiye özel olarak hazırladığımız yemekler pişirildikten sonra chiller’ımızda (şok soğutucu) çok kısa sürede soğutularak bakteri oluşumu engellenir. Chiller’dan çıkan besinler soğuk zincirin bozulmaması için gerekli olan derecede soğuk odalarımızda muhafaza edilir.

    Günlük teslimatlar özel bir kurye firması tarafından Rafinera standartlarında gerçekleştirilir. Size özel tasarlanan beslenme paketi her gün istediğiniz adrese önceden belirlediğiniz zaman diliminde ulaştırılır. Taşıma sırasında Rafinera kutularının muhafaza edildiği çantalar yemeklerin taşıma süresince soğuk kalması için özel olarak seçilmiştir.

    Servis ettiğimiz ürünler tamamen sizin kişisel ihtiyaçlarınıza göre hazırlanmakta ve sizin için pişirilmektedir. Soğuk zincirin bozulmaması için kullandığımız teknoloji gereği Rafinera mutfağından çıkan tüm ürünler soğuk olarak teslim edilir. Yemeklerin ısıtılması gereken durumlarda ısıtma talimatı çok kolaydır ve günlük olarak size yollanacak menülerde belirtilmektedir. İsteğiniz doğrultusunda ısıtabileceğiniz veya soğuk tüketebileceğiniz farklı alternatiflerimiz bulunmaktadır.

    Peki Ne Yapmanız Gerekiyor ?

     İhtiyaç ve tercihlerinize uygun beslenme planını belirlersiniz.
     Rafinera danışmanları detaylı kişisel bilgilerinizden oluşan bir form doldurarak profilinizi oluşturur.
     Belirlediğiniz beslenme planı ve beslenmenizi etkileyecek kişisel bilgileriniz doğrultusunda Rafinera diyetisyenleri ve gurme şefleri tamamen size özel menüler oluşturur.
     Menüler diyetisyenler ve gurme şeflerin gözetiminde Rafinera’nın kendi endüstriyel mutfağında, tamamen doğal ürünler kullanılarak, hijyenik koşullarda günlük olarak üretilir.
     Taze olarak hazırlanmış günlük paketler İstanbul sınırları içerisinde istediğiniz adrese, istediğiniz saat diliminde teslim edilir.