Kategori: Cinsellik

  • Orgazm öğrenilmeden mutlu olmak zor!

    Orgazm öğrenilmeden mutlu olmak zor!

    Cinsellik sizin için sadece eşinizi ya da sevgilinizi mutlu etmek için yerine getirilen bir görevse, orgazm kelimesini sadece dergilerde okuduğunuz yazılardan tanıyorsanız üzgünüz ama  Ödülünüz ise yatakta ömür boyu mutsuzluk… 

    Küçük kızınıza hiç düşünmeden söylediğiniz “Çok ayıp” kelimesinin tüm hayatını etkileyeceğini bilseniz yine söyler misiniz? Cevabınız ne olacak bilmiyoruz ama “Evet” ise vay o kadının haline… Hayatı boyunca yatağa girmekten korkacak olan o kadın, sevdiği adam mutlu olsun diye elinden geleni yapacak ama kendisi bir kere bile mutlu olamayacak. Sebep ise çoğu zaman sizin söylediğiniz o basit cümle olacak.
    Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği’nden Psikolog Burcu Atatür, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Toplumumuz cinsellik konusunda sakatlanmış bireyler yetiştiren bir toplum. Kadınlarımız küçük yaşlardan itibaren cinsel duygu ve dürtülerini yok saymaya programlanıyor. Kendi bedenlerine dokunmaktan aciz, vajinalarını üçüncü bir şahıs kabul eden, bakmaya bile tahammülü olmayan kadıncıklar. Cinselliğin ayıp, yasak, günah ve pis bir şey olduğu inancıyla yetişen bir kadının da, evlendiğinde aniden tüm bu beyin programını silmesi ve eşiyle keyifli ve tatminkar bir şekilde, mekanik olarak değil, tam anlamıyla sevişebilmesi elbette mümkün olamıyor.”
    Özgür kadın, özgür cinsellik başta kadını korkutuyor. Üzerinde ahlakı yanlış yere konuşlandırmış olmanın verdiği büyük bir suçluluk duygusu bulunuyor. Cinselliği seviyor, istiyor, yaşıyor ve hatta zevk de alıyorsa, “Namussuz muyum, kötü kadın mıyım?” diye düşünmeye başlayabiliyor.

    Vajinismus en önemli sorun
    Kırsal, kentsel, her bölge ve coğrafyadan, kadınların çoğu kendilerine, bedenlerine, dişiliklerine yabancı oluyor. Üzerlerine giydirilmiş roller içerisinde boğulmadan hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Evlat rolü, eş rolü, anne rolü, ev-iş kadını rolleri, tüm bunlar gerçekte öncelikle bir birey ve kadın olduklarını unutturup en temel hak ve özgürlüklerini onlardan alıyor. Bu en temel özgürlük ise bir kadın için varolma ve varetmek anlamına geliyor. Psikolog Burcu Atatür, “Psikolojik olarak bakarsak bu kadınların kendini gerçekleştiremeyen tüm bireylerin yaşadığı sorunları yaşama ihtimalleri var. Ancak cinsel açıdan bakıldığında öncelikle vajinismus sorunu görülüyor. Yani yıllarca büyük bir özenle korudukları kızlıklarından evlenince bir anda vazgeçemiyorlar, dolayısıyla zihinleri ve bedenleri bir korku refleksi şeklinde eşleriyle cinsel ilişkiye girmeyi reddediyor. Diğer en sık gördüğümüz sorun ise, orgazm olamama. Onun da altında, kendi bedenlerine bakmayı bile kadınlarımıza yasaklamış zihniyet yatıyor” diyor.

    Korku ile utanç birleşiyor
    Cinsellikle ilgili temel sorunlar, kadınların korku ve utanç duygularından kaynaklanıyor. Bilgilendirmeden yoksun yetiştirildiği, bildikleri de büyük ihtimalle yalan yanlış temellere dayandığı için cinsel terapistler, vajina deliğinin nerde olduğunu bilemeyen eğitimli genç kadınlarla bile karşı karşıya kalabiliyor. Korku duygusu vajinismustan cinsel isteksizliğe, orgazm olamamaya veya ağrılı cinsel ilişkiye kadar birçok sağlık sorununa yol açabiliyor. Öğrenilmesi ve geliştirilmesi gereken cinsellik saklandığında, potansiyelinin binde birine dahi ömür boyu ulaşamamış, duygu ve istekleri dondurulmuş, hazları engellenmiş kadınlar yaratılmış oluyor. Bu kadınlar da böyle bir yoksunlukla çocuk sahibi olup, o çocukları da aynı duygularla yetiştiriyorlar.

    Günümüz kadını da zor durumda
    Günümüz modern kadınının cinsellik konusunda daha iyi durumda olduğu düşünülse de Psikolog Burcu Atatür bunun böyle olmadığını söylüyor ve “Gözlemlerime dayanarak, günümüz modern kadınının neredeyse daha fazla cinsel sorun yaşadığını söyleyebilirim” diyor.

    Kadın kadına engel oluyor
    Çoğunlukla kadını engelleyenlerin başında yine kadın geliyor. Kısıtlanmış kadın, kendinden sonra gelen kadınlara da aynı tarzda davranıyor. Engellenen kadın engelliyor, hatta daha büyük bir hırsla. Yargılanan kadın yargılıyor ama hep hemcinsini.

    Cinsellik bir bütün olmalı
    Psikolog Burcu Atatür, “Kadın her şeyden önce doğası gereği üretici,yaratıcıdır.Çok büyük bir sevgi kaynağıdır. Kadın yarattığı zeminde erkek var edebilir. Yani biri ortamı sağlar diğeri o ortama yaşam kurar. Cinsellik ise tüm bu olayların çekirdeğinde yer alıyor. Ama bedensel değil, ruhsal bütünlük içindeki cinsellik önemli.
    Bunu tam anlamıyla yaşayabilmek için en başta kadının kendini, bedenini, arzu ve isteklerini bilmesi, bulması, tanıması ve ifade edebilmesi gerekiyor” diyor.

    MUTLU OLMAK İÇİN NE YAPMALI?
    “Cinsellik bir yere kadar dürtüsel olsa da, bir noktada öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir davranış. Daha kendine dokunamayan, kendisiyle sevişemeyen bir kadından partneriyle sevişip mutlu olabilmesini, zevk alıp zevk verebilmesini beklemek yanlış olur. Bu konuda günümüzde yazılı ve görsel bilgilendirme materyali gitgide artıyor. Birçok dernekle birlikte, hastanelerde veya özel olarak çalışan cinsel terapistler, psikiyatristler, psikologlar bu kişilere yardım edebiliyor. Ancak buradaki önemli bir sorun, kişilerin bu konuda rahatlıkla gidip yardım alamayacak zihinsel, ruhsal ve sosyolojik yapıda olmalarıdır. Kadın kendine sanki ilk defa karşılaşıyormuş gibi en baştan, meraklı, özgür ve tanımaya açık gözlerle yeniden bakmalı. Aynanın karşına geçip kendini ilk defa görüyorlarmış gibi incelemeli. Cinsellik en başta dokunmaktan geçiyor. Çiftler gerek kendi bedenlerine, gerek birbirlerinin bedenlerine, acelesiz, şefkatle, özenle, merakla, istekle, tutkuyla dokunmalı ve tecrübelerini, hayallerini birbirlri ile paylaşmalılar.

    Psikolog Burcu Atatür, “Bence hepimizin kafası çok karışık, gerçekten arada sıkışıp kalmış bir halimiz var. Kadınlarımız da, yanlış bir şey yapmış küçük kız gözleriyle, kendi bedenlerini hem keşfedip yaşamaya hem de iç sıkıntısı duymaya devam ediyorlar. Kendileri bile kendilerinden ve namuslarından şüphe ettiklerinde ne haklarını koruyabiliyor ne de fikir ve duygularını ifade edebiliyorlar. Yine sonuçta mutsuz evlilikler, renksiz cinselliklere razı olup, çerçeveden çıkmamaya çalışıyorlar” diyor.

    Kadınların eğitimli olmaları ve modern hayatlar yaşamaları, cinsel problemlerini dile getirmelerini engelleyebiliyor. Sevişme esnasında zihinleri çok meşgul oluyor ve kendilerini akışa bırakmaya izin vermiyorlar. Çok fazla kontrol dürtüsü, hepimizin içinde olan uyumlanma becerisi ve arzuların ifadesini sınırlandırıyor hatta bastırıyor. Diğer bir deyişle kendini sürece koyuveremiyor. Eğitimli ve bu işi beceremiyor da diyemiyor. Böylece bir kısır döngü içerisinde, gitgide tatminsiz, mutsuz, huzursuz bireyler olarak yalnızlaşmaya devam ediyorlar.

    Orgazm öğrenilmeden mutlu olmak zor!
    Hayatında hiç orgazm olmamış bir kadının hiç mutlu olmamış olduğu söylenemez ancak hayatında hiç gerçek bir orgazm yaşamamış bir kadının, gerçek potansiyeline ve varoluşuna ulaşamadığı söylenebilir. Yıllardır bastırılmış, saklanmış, ayıplanmış, günahla karıştırılmış bu konu, ne kadar gün yüzüne çıkarılır, öğrenilir, öğretilirse birey, kadın, çocuklar ve toplum o derece sağlıklı olur.

    Tedavi
    Bu tür terapilerin temeli cinsel bilgilendirme oluyor. Cinsel terapinin bir diğer püf noktası da “çift bilinci”. Cinsel problem, genellikle kişinin problemi olmaktan çok çiftin problemi oluyor. Elbette kişisel problemler, psikolojik yapılanma, ailesel-çevresel problemler, çocukluk travmaları da büyük rol oynuyor ama sonuçta cinsellik çift kişilik bir olgu. Cinsel birleşme, iki ayrı kişinin ruhsal, zihinsel, bedensel bir bütün olma hali. İki kişiden birinde yaşanan bir sorun büyük ihtimalle bu bütünlenme aşamasında bir veya birkaç yerde yaşanan tıkanıklıkla ilgili oluyor. Sonuç olarak cinsel problemlerle uzmana başvuran kadınlara, düzenli bir partnerleri varsa, beraber gelmeleri öneriliyor. Ardından, çift, kadın ve erkek yapısı hakkında bilgilendiriliyor, kendilerini keşfetme yolları gösteriliyor, aralarındaki iletişim ve sevgi akışı iyileştiriliyor ve çifte ihtiyaç duydukları noktalarda destek veriliyor.

    ERKEKLER BU KONUDA NASIL DAVRANMALI ?
    Psikolog Burcu Atatür, “Erkekler öncelikle bilgisizliklerini kabul etmeliler. Sormaya başlamalılar. Erkeklerin üzerindeki yük de çok ağır. Çünkü kadınların bekaretine bu kadar önem verilen bir ülkede evli çiftin cinsel tatmininin sorumluluğu doğal olarak erkeğin omuzlarına kalıyor. Ancak erkeklerin de bu konuda pek bilgi sahibi olmadıklarını görüyoruz. El yordamıyla bir şeyler öğreniyorlar. Kendilerini eşlerine saklayanlar da var. Hele öyle bir durumda, her iki taraf da gözleri kapalı birbirlerini bulmaya çalışıyorlar. Bilmediğini kabul etmek ve yardım istemek, destek istemek bu kadar zor olmamalı. Artık ulaşılabilecek kaynaklar var ve gün geçtikçe de artacak. Yeter ki erkekler, bilgisizliği başarısızlığa denkleştirmesinler. Özellikle kadın bedeni ve cinselliği ile ilgili bilgiler, bilim çevrelerinde her geçen gün yenileniyor ve çeşitlendiriliyor” diyor.

    “Cinsellik ilişkinin merkezinde olmalı. Göz ardı edilmemeli çünkü ilişkiyi tek başına götürebilecek veya bitirebilecek kadar güçlü…”

    Formsante

  • Cinsellik beyinde başlıyor

    Cinsellik beyinde başlıyor

    Cinselliğin sadece yaşanan güzel anlardan ibaret olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz çünkü cinsel ilişki sırasında sadece duygularınız değil tüm vücudunuz harekete geçiyor. Ateşlenen vücutta ise baştan aşağıya birçok değişim oluyor.

    Aşk, cinsellik, evlilik hepsi yüzyıllardır üzerinde düşündüğümüz kavramlar. Birine aşık oluyoruz, ondan karşı konulmaz bir biçimde etkileniyoruz, belki hemen belki de bir süre sonra onunla cinsel bir deneyim için yatakta buluşuyoruz. Peki bu aşamalardan geçerken sadece anlık bir mutluluk mu yaşıyoruz? Uzmanlar ‘hayır’ diyor çünkü cinsel ilişki sırasında duyguların yanında fiziksel de birçok değişim oluyor. Bu değişimler ise genel sağlığımızı çoğu zaman olumlu yönde etkiliyor.
    ■ Kalp
    Aşk denilince akla gelen ilk organlardan biri olan kalp, cinsel ilişki sırasında öncelikle harekete geçiyor. Yapılan araştırmalar cinsel ilişkinin kalp sağlığı açısından oldukça yararlı olduğunu ortaya koyuyor. Bu araştırmalara göre seks kalp-damar sağlığını güçlendiriyor. Massachusetts’teki New England Araştırma Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen bu araştırmanın sonucuna göre düzenli seks yapan erkeklerin ayda bir veya daha az birlikteliği olan erkeklere oranla kalp rahatsızlığına sahip olma ihtimallerinin yüzde 45 daha az olduğunu ortaya koyuyor. Kalple cinsellik arasındaki bağlantı o kadar ciddi ki kimi zaman cinsel ilişkide yaşanan başarısızlığın nedeni kalpteki bir sorun olabiliyor. Fakat kalp ve damar hastalarının cinsel ilişkiden kaçması yanlış. Çünkü cinsel ilişki sırasında harcanan enerji iki kat merdiven çıkma için harcanan enerjiden fazla değil. Bu nedenle cinsel ilişkisi sırasında yüksek efor harcandığı ve bazı pozisyonların efor artışına neden olduğu düşüncesi de yanlış. Uzmanlar tarafından çiftlerin kendilerini en rahat hissettikleri pozisyonda cinsel aktivitede bulunmaları veya kalp hastalığı olan partnerin daha düşük efor harcayacağı pozisyonları tercih etmeleri öneriliyor.

    Kalp ve Damar Cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez, “Erkeklerde cinsel güçsüzlük nedeni, vücuttaki erkeklik hormonu olan testosteron seviyesinin düşmesi oluyor. Testosteron düşüklüğü de kalp ve damar hastalıkları riskini beraberinde getiriyor. Peniste problem varsa, kalpte de sorun var anlamına geliyor. Kalpteki sorun da penisteki problemin göstergesi oluyor. Penis damarları ince oluyor ve hastanın bir damar hastalığı sorunu varsa, öncelikle ereksiyon problemi yaşıyor” diyor.

    ■ Beyin
    İnsan vücudunun tüm sistemlerinin işleyişinde kontrolün beyin tarafından sağlandığını hepimiz biliyoruz. Cinsellik için de aynı durum geçerli ve cinsel fonksiyonların kontrolü de beyin tarafından sağlanıyor. Ancak bu işleyiş kadınlarda ve erkeklerde farklı olarak ortaya çıkıyor. Memorial Şişli Hastanesi Üroloji ve Androloji Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Murad Başar, “Cinselliği kontrol eden hormonların ilk etki gösterdikleri bölge beyin oluyor. İnsan beyninin alt bölümü hipotalamus olarak adlandırılıyor ve cinsel fonksiyonların beyindeki en önemli kontrol merkezinin burası olduğu biliniyor. Bu bölgeden salınan ‘gonadotropin’ adı verilen hormon aracılığıyla, tüm cinsel fonksiyon ve üreme sistemi kontrol ediliyor. Bu hormon hipotalamusun hemen altında yer alan hipofiz bezi üzerinde etkili oluyor ve buradan gonadotropinler adı verilen iki hormonun salınmasına neden oluyor. İki gonadotropinden biri olan ve hipofizden salınan LH erkekte testis üzerine etki göstererek erkeklik hormonu olarak adlandırılan testosteron salınmasını sağlıyor. Bu yolla cinsel istek (libido) ve cinsel aktiviteyi kontrol ediyor. Bu temel hormonların yanı sıra yine hipofizden salınan prolaktin ve oksitosin gibi hormonlarla, hipotalamustan salınan dopamin ve seratonin gibi pek çok madde cinsel aktivitenin düzenlenmesinde rol oynuyor” diyor.

    Kadınlarda ise kalp ve damar hastalıkları; libidoda azalma, vajinal kuruluk, ağrılı cinsel ilişki, azalmış genital duygulanım ve orgazma ulaşmada zorluk ile kendini gösteriyor.

    Erkeklerin zamana ihtiyacı oluyor
    Erkek ve kadında cinsel aktivite döngüsü dört aşamada gerçekleşiyor: Arzu, heyecan, orgazm ve çözünme. Cinsel isteği sağlayan libido, ilişki sırasında hipotalamusa etki ediyor ve dopamin salınmasına katkıda bulunuyor. Diğer taraftan, testosteron seratonin salgısını ise engelliyor. Cinsel uyarılar ile birlikte oksitosin salınımı artıyor. Düşük düzeylerdeki oksitosin artışı hem uyarılmayı kolaylaştırıyor hem de boşalma ve orgazm için uyarıcı rol oynuyor. Orgazm sonrası ise oksitosin düzeyi çok daha hızlı artıyor. Bu artış cinsel fonksiyonlar üzerine baskılayıcı etki yapıyor. Bu nedenle erkeklerde ilk ilişkiden sonra tekrar ereksiyonu sağlayabilmek için oksitosin düzeyinin normal düzeylere ineceği bir dinlenme döneminin geçmesi gerekiyor.

    ■ Seks sırasında salgılanan sıvıların cinsellik üzerinde etkileri var mı?
    Prof. Dr. Mehmet Murad Başar, “Cinsel ilişkinin arzu ve heyecan dönemlerinde yoğun olmak üzere, her iki cinste de cinsel organlarda yer alan salgı bezlerinde birtakım değişiklikler görülüyor. Bu durum kadınlarda daha belirgin oluyor ve cinsel aktivite için önemli rol oynuyor. Erkeklerde ise cinsel ilişki sonrasında meninin iletildiği idrar kanalı (üreta) boyunca yer alan bazı salgı bezlerinde birtakım salgılar oluşuyor. Ancak, bunların erkek cinsel fonksiyonu üzerinde etkisi olmuyor ve erkek üreme hücresi içermiyor. Bu salgıların temel görevi meninin idrar kanalından geçişini kolaylaştırma ve meni içinde yer alan üreme hücrelerinin dış ortamda yaşamasına destek olacak maddeleri sağlamak” diyor.

    Aşkın da hormonu var
    Biz aşkı sürekli tanımlamaya çalışsak da bir türlü doğru cevabı bulamayız. Oysa ki aşkın da hormonu var: Oksitosin. Aşk hormonu olarak bilinen bu hormon, beyinde hipofiz bezinden salgılanıyor ve cinsel uyarılma sırasında ortaya çıkarak, kadın cinselliğinde büyük önem taşıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Dilek Erdoğru, “Oksitosin denilen sihirli formül 9 amino asitten oluşmuş peptid yapıda bir molekül. Kadının cinsel aktivite sırasında monogam şekilde bağlanmasını sağlayan da işte bu hormon. Bu nedenle bağlanma hormonu olarak da adlandırılıyor. Aşık olan kişilerin kan plazma seviyesinde oksitosin hormonu daha yüksek seviyede bulunuyor. Bu yüzden aşk hormonu olarak da biliniyor. Bu hormon stresi azaltıyor ve ruh halini iyileştiriyor” diyor. Oksitosin aynı zamanda kaslarda kasılmayı artırarak, sperm ve yumurta naklini kolaylaştırıyor ve üremeyi olumlu yönde etkiliyor. Normal doğumun 2. ve 3. evresinde rahim kasılmalarına yol açan oksitosin, rahim ağzının açılarak doğum kanalının genişlemesine de yardımcı oluyor.

    Hormon takviyesi
    Cinsel isteği artırmak için hormon takviyesinin yalnızca gerçekten testosteron düşüklüğü olan kişilerde uygulanması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Mehmet Murad Başar, “Ancak, bu tedaviyi planlarken erkeğin yaş dönemi ve beklentileri göz önünde bulundurulmalı. Üreme çağında olan ve çocuk sahibi olma beklentisindeki bir erkekte cinsel isteksizlik tedavisinde dışarıdan testosteron ilaçları kesinlikle kullanılmamalı. Çünkü dışarıdan verilen testosteron hem vücudun kendi ürettiği testosteronu baskılıyor hem de sperm üretimini engelliyor. İleri yaşlarda ortaya çıkan ve çocuk sahibi olma beklentisi olmayan erkeklerde ise cinsel isteği artırmak amacıyla, testosteron düzeyi düşük ise ilaç tedavisi uygulanabiliyor. Ancak bu durumda da hastalarda prostat hastalıkları yönünden dikkatli olunması ve tedavi öncesinde prostat muayenesi yapılması gerekiyor” diyor.

    ■ Testosteron
    Hipotalamustan salınan GnRH folikül uyarıcı hormon (FSH) yapımını da sağlıyor. FSH erkeklerde testise etki ederek erkek üreme hücresi olan spermatozoa yapımını düzenliyor. Testosteron cinsellik veya erkeklik hormonu olarak bilinmesine rağmen aslında erkek vücudunda pek çok sistem üzerine etki ediyor. Sağlıklı ve yetişkin bir erkekte testosteron sadece cinsel yönden değil; kas dokusunun gelişmesi, kalp fonksiyonlarının düzenlenmesi, yağ metabolizmasının kontrolü, kemik gelişimi, ses tellerinin yapısının oluşması, saç ve kıl dağılımın düzenlenmesi, ruh sağlığı ve beyin fonksiyonlarının işleyişi, kemik iliğinde kan hücrelerinin yapımı gibi pek çok sistemik fonksiyon üzerinde rol oynuyor. Ayrıca, göğüs dokusunun gelişiminin engellenmesi ve prostat bezinin gelişiminin kontrolünün yanında testosteron esas olarak erkek üreme hücreleri spermatozoaların olgunlaşması ve fonksiyonu için de büyük önem taşıyor.

    Formsante

  • Adet ve seks döngüsü

    Adet ve seks döngüsü

    Bazı günlerde seksten büyük haz alırken, bazı günlerde lafını bile duymak istemiyorsunuz değil mi?

    Endişelenmeyin. bu durumdan inişli çıkışlı ruh haliniz değil, adet döngünüz sorumlu. İşte, gün gün hormonların oyunuyla, vücudunuzun değişim takvimi…

    Cinsel hayatınızdaki dengesizlikten adet döngünüzün sorumlu oldugunu biliyor muydunuz? Bildiğiniz gibi adet döngüsü,üreme çağında olan bir kadında ortalama 28 günde bir tekrar eden sürece verilen isim. Bu döngü, son adet tarihinin ilk gününden bir sonraki adet tarihinin ilk gününe kadar geçen zaman olarak hesaplanıyor ve bu süre içinde vücudumuz ve ruh halimiz salgıladığımız hormonlar uyarınca değişiyor. Tabii cinsel isteğimizin dozu da…

    Dolayısıyla eğer bu döngüyü iyi takip ödersek, sekse en yatkın olduğumuz dönemleri önceden kestirebiliriz. En azından kötü bir deneyimin bazen sadece adet döngümüzün olumsuz bir döneminde oluşumuzdan kaynaklandığım biliriz ve içimiz rahat olur.

    1-5. gün arası: Adetin ilk beş gününde hormon seviyemizdeki düşüklük, vücudumuzu ve psikolojimizi de etkiliyor: Östrojen eksikliği tenimizin daha solgun, saçlarımızın daha cansız, moralimizin daha bozuk olmasına yol açıyor. Bunun yanı sıra cildimiz yağlanıyor, yüzümüzde sivilceler çıkıyor. Kan kaybı yüzünden güçten düşüyoruz, bazen şiddetli karın ağrıları çekiyoruz ve dolayısıyla kendimizi seks fikrine pek de yakın hissetmiyoruz.

    6-12. gün arası: Bomba gibi bir hafta bizi bekliyor. Östrojen artıyor, beraberinde kendimizi daha iyi hissetmeye başlıyoruz. Vücudumuzun artık tek bir amacı var: Hamile kalmak. Saçlarımız parlıyor, cildimiz pembe ve ışıltılı bir renk alıyor, tüm duyularımız harekete geçiyor ve bağışıklık sistemimiz güçleniyor. Kısacası bu dönemde sekse gittikçe daha sıcak bakıyoruz.

    13-15. gün arası: Bu iki gün boyunca aklımız fikrimiz yatakta oluyor. Ayrıca çevremizdeki erkeklerin de bizimle daha fazla ilgilendiklerini fark edip şaşırıyoruz. Oysa bunun sebebi, östrojenin etkisiyle yaydığımız kokuların yarattığı çekim etkisi… Cinsellikten aldığımız zevk en üst seviyeye çıkıyor ve kendimizi çok enerjik ve üretken hissediyoruz. Unutmadan, bu dönemin spora ağırlık vermek için de harika olduğunu belirtelim. Çünkü östrojen vücuttaki yağların yakılmasını kolaylaştırıyor.

    16-28. gün arası: Bu dönemde önce rahatlıyor, sonra geriliyoruz. Şöyle ki: Östrojen seviyemiz düşerken, progesteron seviyemiz yükselmeye başlıyor ve rahmi olası bir hamileliğe hazırlıyor. Progesteron bizi rahatlatıp gevşetiyor, fakat olumsuz bir yan etkisi de var: Seviyesi iyice yükseldiğinde vücuttaki suyu tutuyor ve göğüslerimiz o yüzden şisip ağrıyor. Ayrıca kilo da alıyoruz, ama bu geçici bir durum… Adetten hemen önce progesteron seviyesi bir anda hızla düşüyor ve adet öncesi sendromu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu sıkıntılı dönemde bir kez daha seksten uzaklaşmaya başlıyoruz. Ta ki bir sonraki zevk dönemine kadar…

  • Mutlu olmadan cinsellik olmuyor!

    Mutlu olmadan cinsellik olmuyor!

    Mutlu olmak hepimizin hedefi. İ.Ü İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri ABD Öğretim Üyesi Konsültasyon – Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Özkan, kendisine yaşam hedefi koymayan insanın mutlu olamayacağını söylüyor ve “Çalışan, üreten, okuyan, araştıran insan hem daha mutlu hem daha sorumlu hem de daha sağlıklı oluyor” diyor. Merakı olan ve yeniliklere ayak uydurma becerisi bulunan insanlar daha yüksek bir mutluluk katsayısına sahip oluyorlar. Bu insanlar için hayatı keşfedip tanımak, kişinin kendisini tanıması anlamına geliyor ve kendini seven insan dünyayı da seviyor.

    İNSAN SÜREKLİ MUTLU OLAMAZ

    Sürekli mutlu görünme ve çevreye, “Çok mutluyum!” mesajı verme durumunun kişinin kendisiyle yüzleşememe hali olduğunu belirten Prof. Dr. Özkan, bunun savunma mekanizması olabileceğini söylüyor ve bu durumun yaşamın gerçeklerine uymadığına dikkat çekiyor. “Sorgulamaktan kaçan ve kendisiyle sürekli barışık olduğuna inanan insan gerçekten mutlu mudur?” sorusunun yanıtı, bunun genetik açıdan mümkün olamayacağı şeklinde geliyor.

    KENDİNİ GELİŞTİREN KİŞİ İLİŞKİYE KATKI SAĞLAR

    Prof. Dr. Sedat Özkan, mutsuz olanların mutlu olmayı bilmediklerini, mutluluk arayışına ise mutluluğu yakalamış insanlarda daha çok rastlandığını söylüyor. Bu durum mutlu insanların bu duygunun tadını almalarından kaynaklanıyor. Günümüz ilişkilerindeki istikrarsızlığa da değinen Sedat Özkan, gençlere; Kişilik, güvenilirlik ve istikrar bir bütündür. Bir insanın yaşantısındaki ilişkilerin tümüne bu pencereden bakmak gereklidir mesajı veriyor ve devam ediyor; “Kadın – erkek ilişkilerinde, duyguların en yoğun aşamasında ipuçlarına dikkat etmek ve iki çift güzel lafa kanmamak gerekir. Gençler karşılarındaki kişinin söyleminden önce kendisini tanımalı ve onun istikrarlı ve güvenilir bir insan olduğuna emin olmalı önerisinde bulunuyor. Günümüz ilişkilerinde çabuk vazgeçme ve yeni heyecanlara yelken açma konusunu da değerlendiren Özkan, “Paylaşım ve üretme potansiyeli sınırlı insanlar, hür ve çok sayıda ilişkiye yönelirler “diyor. İlişkide bir hafta sonra konuşacak bir şey kalmıyorsa o durum ilişki olmaktan çıkıyor. Halbuki kendini geliştiren kişi bu gelişim içinde ilişkiye de katkı sağlıyor. Bu durum paylaşımda ve mutluluk da artışa neden oluyor. İlişkide derinleşebilecek olan kişiler ise daha seçici ve daha uzun süreli ilişkiye giriyorlar.

    GENÇLER AŞKIN BİTMESİNE DAYANAMIYOR

    İkili ilişkilerde gençler daha çok aşkın bitmesini kabullenemezken yetişkinler yaşanmışlıkların sonucu olarak sevginin bitmesi üzerinde duruyor ve bunu kabul etmekte zorlanıyor. Bunun nedeni gençlerin önceliklerinin tutku ve aşk olmasıyken, olgunluk dönemindeki insanların sevgiyi daha çok huzur zemininde aramaları.

    TERCİH DOĞRU TARZ YANLIŞ

    “İlişkilerde iki boyut bulunuyor. Bunlardan biri tercih, ikincisi tarz boyutudur” diyen Özkan, bazen insanların doğru tercih yapmalarına karşın ilişkilerini yanlış tarzda sürdürdükleri için bu durumun ilişkinin bitmesine neden olabileceğini söylüyor. Bunu; “Kasap da kesiyor cerrah da…. Biri kesip öldürüyor, biri yaşatıyor” sözleriyle açıklayan Özkan, ilişkiyi sürdürme tarzının bazen tercihten daha fazla ön planda olduğunu söylüyor. Bazen beklenenin aksine görücü usulü evlenen insanın ilişki tarzı; sevgi, özen ve saygı içerip sağlıklı şekilde sürebilirken, çok uyumlu görünen ve fikirleri benzerlik gösterip uygun evlilik yapan kişilerinki içinden çıkılmaz hale gelebiliyor.

    İLİŞKİDE YANLIŞ ARAYAN BULUR

    “Bir kişiyi sürekli yanlış kişiymiş gibi irdelerseniz, sayısız yanlış bulursunuz. O kişiyi sevip doğru kişi gibi görmeniz halinde ise aramadığınız için yanlışları daha az görür veya hiç görmezsiniz” diyen Özkan, bunu yapabilen çiftlerin ilişkilerinin daha sağlıklı yürüdüğünü söylüyor.

    İLİŞKİLERDE DENKLİK ÇOK ÖNEMLİ

    Sedat Özkan, ilişkilerdeki denkliğin o ilişkinin yürümesinde çok etkili olduğuna dikkat çekiyor. Denklikten kastedilenin; ekonomik, sosyokültürel ve yaş denkliği olduğunu söyleyen Özkana göre çok yönlü paylaşım potansiyeli uzun süreli ilişkilerde en fazla aranan özellikler arasında bulunuyor.

    CİNSEL YAŞAMI OLMAYAN ÇİFT MUTLU OLABİLİR Mİ?

    Prof. Dr. Sedat Özkan, son zamanlarda kendisine başvuran çiftler arasında, aralarındaki diyalog iyi olduğu halde cinsel yaşamı olmayanların sayısının oldukça fazla olduğunu söylüyor. “Bu durumdaki çiftler de birbirlerini anlayıp diyalog kurabilirler” diyen Özkan, ikilinin farklı alanlardaki paylaşımlarının onları mutlu etmesi halinde kimsenin ilişkiye söz söyleme hakkının olmadığını belirtiyor. “Hiç kimseye ne boşan ne de boşanma demek doğru değildir” diyen Özkana göre cinselliği abartmak da önemsiz bulmak da sık yapılan yanlışlar olarak dikkat çekiyor. Yine de iletişim eksikliği çiftler arasında cinsel yoksunluktan daha önemli bulunuyor. Çünkü iletişim olmazsa cinsellik de olmuyor ve bir süre sonra ilişkide sıkıntı meydana geliyor. Sorunlar iletişimle çözüldüğü için ikili ilişkilerde bu unsur herşeyin üzerinde görülüyor.

    HT

  • Fantezi kuruyorum o halde mutluyum

    Fantezi kuruyorum o halde mutluyum

    Kimi yakalanma korkusundan heyecan duyar kimi seksi kıyafetlerden. Kimi sevgilisini hayal eder kimi de beyninde yarattığı kişiyi. Cinsel hayatta fantezilerin sonu gelmez gelmesine de peki sınırlar nereye kadar çizilmeli ve fantezi nereye kadar gerçekleştirilmeli?

    Fantezi kelimesi nedense akıllarda hep yasak, ayıp, utanma gibi duyguları uyandırıyor. Oysa fanteziler sapkınlık sınırını aşmadığında cinsel yaşamı renklendiren hayal dünyasındaki küçük oyunlar olarak kabul ediliyor. Çünkü fantezi demek zihinde canlandırılan değişik isteklerin hayali anlamına geliyor. Psikiyatrist Dr. Sema Bayçin Aytaçlar şöyle diyor; “Cinsellik zihinde başlıyor, bu nedenle cinsel fanteziler çok önemli. Fantezilerin olmadığı bir cinsellik düşünmek mümkün değil. Cinselliğin başlaması için bazı uyaranların olması gerekiyor ve fanteziler de bu uyaranlardan biri” diyor.

    Kadınlar daha romantik!
    Kadınlarla erkekler arasındaki fark fantezilerde de ortaya çıkıyor. Erkekler kadınlara oranla daha fazla fantezi kuruyor. Kadınlar fantezilerinde romantik anların hayallerini kurarken erkekler yine kadınlardan farklı olarak cinsel organların ve bedensel görüntülerin hayalini kuruyor. Kadınlar fantezilerinde genelde yaşanmış cinsel deneyimleri düşünürken erkekler daha önce denemediklerini düşünmekten daha çok haz duyuyor. Dr. Sema Bayçin Aytaçlar,” Erkeklerin fanteziye genç yaşlarda değil de daha çok ilerleyen yaşlarda ihtiyacı oluyor. Çünkü genç erkekler zaten uyarılmak için çok fazla şeye ihtiyaç duymuyor. Ama yaş ilerledikçe uyarılmak daha zor oluyor ve bu durumda fantezilerin rolü artıyor” diyor. Şu yanlıştan da kurtulmak gerekiyor; tüm erkekler cinsel fanteziler kurar diye bir doğru bulunmuyor. Ayrıca cinsel fantezi kurmak o kadının ya da erkeğin sapkın olduğu anlamına da gelmiyor.

    Sınırları bilmek lazım
    Peki cinsel fanteziler cinsel yaşam için yararlıyken hangi durumlarda kişilere zarar veriyor? Dr. Sema Bayçin Aytaçlar, “Çiftlerden birinin fantezisi diğerini rahatsız ediyorsa bu durum sakıncalı olabiliyor. Fantezi psikolojik olarak baskı haline dönüşüyorsa, kişinin cinsellikten uzaklaşmasına neden oluyorsa fantezinin cinselliği renklendiren kısmı ters etki yaratıyor. Kadınlar için erkeğe zarar verici fantezi üretme oranı çok zayıf. Ama erkeklerin fantezi dünyaları daha geniş ve bu da kadın üzerinde baskı yaratıyor. Kadınlar fantezinin ne kadarına katılıp, ne kadarına katılmayacakları konusunda huzursuz oluyorlar. Böyle bir durumla karşılaşıldığında çiftlerin bunu açıkça ifade etmeleri gerekiyor, aksi takdirde cinsellikten soğuma, uzaklaşma gibi durumlar yaşanabiliyor” diyor.
    Sapkın olarak nitelendirilen fanteziler, karşı tarafın bedenine ve kendi bedenine zarar veren fantezilerin gerçekleştirilmek istenmesiyle yaşanıyor. Biri için zevkli olarak nitelendirilen bir fantezi diğeri için zevkli olmayabiliyor. Sapkınlık kişilerin isteklerine, arzularına göre de değişiyor. Örneğin sado-mazoşist fanteziler her zaman masum ve zararsız olmayabiliyor. Bir taraf acı çektirmekten hoşlanırken diğer taraf acı çekmek istemiyorsa bu fantezinin gerçekleştirilmesi cinsel hazzın artmasını değil, aksine azalmasına neden oluyor.

    SIK KURULAN FANTEZİLER

    Anal birleşme
    Dr. Sema Bayçin Aytaçlar, “Anal yolla erkeğin birleşme istemesi birçok kadın için rahatsız edici bir durum. Türk kadını anal seksi istemiyor fakat erkeklerin çoğunluğu bu fanteziyi çok fazla kuruyor. Bu fanteziye sapkın demek ise zor. Kadın istemiyorsa ve erkek uyguluyorsa o zaman sapkın diyebiliriz. Kadınların geneli bu isteği doğal bulmuyor ve rencide oluyor. Bu tür ilişkiyi cinsellik dışı olarak görüyor. Çünkü bedeninin erkek tarafından kötü kullanıldığını düşünüyor” diyor.

    İzlenme fantezisi
    Cinsel birleşme sırasında başka insanların kendisini izlediğini düşünme, normal yolla tatmin olamamaktan kaynaklanıyor olabilir. Tam gelişmemiş bir ruhsal yapının sonucu olarak bu tür durumlar ortaya çıkabiliyor.

    Başka bir kadını düşünme
    Kadınlar çok fazla cinsellik hakkında konuştuğunda erkek bundan rahatsız olabiliyor. Hemen eşinin mahremiyetiyle ilgili kuşku duymaya başlıyor, ‘Başka biriyle beni aldatır mı?’ diye düşünmeye başlıyor. Erkekler kendilerini aldatmayacağından emin olduğu kadınları seçiyor. Fakat fantezilerini gerçekleştirmek istediklerinde çelişki yaşamaya başlıyorlar. Sevişirken eşine başka biriymiş gibi başka bir isimle hitap etme ya da başka biriymiş gibi davranma bu nedenden ortaya çıkabiliyor. Çünkü erkek aslında yatakta başka bir kadın istiyor fakat eşini de öyle görmek istemiyor. Bu ikilem de ortaya zorlukların çıkmasına neden oluyor. Kadın cinselliğe açık olduğunda erkek ‘Ben eşimi nasıl tatmin edeceğim?’ diye düşünüyor.

    Grup, eş değiştirme
    Dr. Sema Bayçin Aytaçlar, “Bu tür fanteziler kuran ve bunu gerçekleştirmek isteyen kişiler ergenlikte takılıp kalmış olabiliyor. Bu kişilerde eşle ilgili bağlılık ve bağlanma sorunları görülebiliyor. Bu tür şeylerden haz alan kişiler için daha derinlere inmek gerekiyor. Tam tamamlanmamış benlik algısı olabiliyor. Çünkü cinsel ilişkinin içerisinde sadece seks yok, duygusallık da var. Cinsellik duygulardan arınmış bir eylem değil. Cinsel ilişki güven duygusunu pekiştiren bir durum” diyor.

    Oyunsal fanteziler
    Kadınların daha çok tercih ettiği fanteziler arasında yer alan başka kimliklerde, başka mekanlarda birlikte olma fantezileri çok sık rastalanan ve en masum kabul edilen fanteziler arasında yer alıyor. Genelde doktor ve hemşire, patron ve sekreter gibi fantezilerin altında yaten sebep ise rol yapma isteği ile heyecan duymak oluyor.

    Ne yapmalı?
    Çiftler birbirlerinin fantezilerini bastırmak yerine kendileri için de uygun olanları hayata geçirmeli.

    FANTEZİLERİN YARARLARI
    ✽ Cinsel fanteziler, kişilerin üzerindeki baskıları azaltmaya yardımcı oluyor. Cinsel yaşamda bireylerin kendilerine daha fazla güvenmelerini sağlıyor.
    ✽ Cinsel isteğin artmasını sağlayan fanteziler, çiftlerin isteklerinin ortaya çıkmasına yardımcı oluyor.
    ✽ Cinsel yaşantının monotonluktan, sıradanlıktan uzaklaştırılmasına ve renklenmesine destek oluyor.
    ✽ Partnerleriyle cinsel fantezilerini paylaşan çiftlerin birbirlerini aldatma eğilimi daha düşük oluyor.
    ✽ Çoğu çift cinsel fantezileri hakkında konuşmak yerine mutsuz bir cinsel hayatı yaşamayı tercih ediyor. Oysa cinsel fantezi kurmak, cinsel sorunları ortadan kaldırmak için cinsel terapistlerin en çok verdiği ev ödevleri arasında yer alıyor.

     

    Formsante

  • Rahim alınması ve cinsellik

    Rahim alınması ve cinsellik

    Her yıl milyonlarca kadının karşı karşıya kaldığı jinekolojik kanserler hastaların sağlıklarını olduğu kadar psikolojilerini de ciddi ölçüde etkilemektedir. Kadınların pek çoğu kanser tedavisinin ardından cinsel yaşamlarının sona erdiğini düşünmektedir. Jinekolojik kanserler üretkenlik, cinsellik ve ilişki açısından kadınlar açısından önemli etkilere sahiptir. Peki geçirilen jinekolojik kanserin ardından cinsel yaşam nasıl olmalıdır? Nelere dikkat edilmelidir?

    Memorial Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Banu Göker Özdemir, jinekolojik kanserler ve sonrasında yaşanan cinsel sorunlarla ilgili bilgi verdi.

    Psikolojik Travmalar

    Kanser bu hastalığı yaşayanlarda olduğu kadar yakınları ve ailesinde de çok büyük psikolojik travmalara neden olan oldukça ciddi bir durumdur. Bu durumda kişinin ailesi ve yakınları hastaya destek olmalıdır.

    Kanser tanısı konulduktan sonra her dönemde hastanın psikososyal ihtiyaçları olabilmektedir. Kanser hastalarında hastanın yaşam süresini artırmak olduğu kadar yaşam kalitesini de artırmak önemlidir.

    Son yıllarda kanser tanısında ve tedavisinde çok büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Yapılan çalışmalar hastanın sadece yaşam süresini uzatmaya yönelik değil aynı zamanda hayat kalitesini de arttırmaya yönelik olmuştur. Hayat kalitesinin arttırılması ile anlatılmak istenen kişinin duygusal, fiziksel ve psikososyal iyilik halinin sağlanmaya çalışılmasıdır. Bugün tüm dünyada giderek artan sayıda kanserden iyileşmiş hastanın bulunması bu konunun önemini arttırmaktadır. Türkiye’deki rakamları tam olarak söyleyemiyoruz ama Amerika Birleşik Devletleri’nde bugün 6 milyona yakın kanser tedavisi görmüş ve iyileşmiş insan bulunduğunu biliyoruz. Ayrıca kanserden kurtulan kadınların oranı erkeklerin 3 katı olduğu bilinmektedir.

    Kanserli bir hastanın fiziksel rahatsızlıkları beraberinde pek çok psikolojik rahatsızlığı da beraberinde getirmektedir. Kanser tanısı konmuş tüm hastalar umutsuzluk ve ölüm korkusu yaşamakta, depresyon, posttravmatik stres, anksiyete bozuklukları gibi psikiyatrik sorunlara karşı karşıya gelmektedir.

    Cinsel Hayat Göz Ardı Ediliyor

    Kanserli hastalarda seksüel hayat göz ardı edilmekte, konuşulmamakta ve konuşulmaya dahi değer bulunmamaktadır.

    Jinekolojik kanserler doğrudan olarak hastanın jenital ve üreme organlarını etkileyen bir durumdur, bu durumunda hastanın seksüel yaşamını doğrudan etkileyeceğini söylemek mümkündür. Bu nedenle tüm kanserlerde görülmekle beraber özellikle jinekolojik kanserlerde cinsel yaklaşım ve davranış çok dramatik bir şekilde etkilenir. Kadın hayatı boyunca cinsel yaklaşım gelişir ve meydana gelen herhangi bir majör değişiklikte kendisi, görünümü ve ilişkileri hakkındaki fikirleri değişir.

    Jinekolojik kanserler üretkenlik, cinsellik ile ilişkili olması açısından kadınlar yönünden çok önemli etkilere sahiptir. Bazı kadınlarda yaşanan duygusal ve fiziksel zorluklar o kadar fazladır ki bu kadınların eşleri veya partnerleri ile olan tüm cinsel aktiviteleri sona erer.

    Kanser hastalığının kendisi ve yapılan kanser tedavileri sonucu hastaların  ile 90’ı cinsel problem yaşadığı bildirilmektedir. Jinekolojik kanserli olgularda ise bu rakamın ile 100 arasında değiştiği bildirilmektedir.

    Vücuttaki Değişiklikler Cinsel Hayatı Bitiriyor

    Jinekolojik kanser tedavisinde yapılan işlemlerin tümü kadının cinsel hayatını gerek fiziksel gerek de psikolojik olarak olumsuz etkileyebilmektedir. Burada en kötü etki oluşturan faktör, kadının vücut imajının değişmesi, utanma duygusunun gelişmesi ve kendine olan güvenin azalmasıdır. Tedavilere bağlı aşırı kilo verme, karında bulunan torba, saçların dökülmesi, aşırı yorgunluk, bitkinlik kansızlık gibi durumlar etkilidir.

    Rahmin Alınması Cinselliğin Bitişi Gibi Algılanıyor

    İyi veya kötü huylu nedenlerden dolayı olsun genellikle her yaştan ve her sosyokültürel seviyeden kadınların büyük bir çoğunluğu rahmin alınmasını‘kadınlık’ özelliğinin yitirilmesi ile özdeşleştirmektedirler. Kadın doğurganlığını kaybetmesinden sonra cinsel olarak aktif olamayacağı yanılgısına düşmektedirler. Bununla birlikte hemen hemen yapılan tüm çalışmalar rahmin alınması sonrası seksüel bozukluk gelişmediğini göstermektedir. Kadın fiziksel olarak halen cinsel olarak aktif olabilir, çünkü tahmin edildiğini aksine rahmin ve rahim ağzının kadının cinsel ilişkiye girmesinde veya cinsel tatmine ulaşmasında hiçbir rolü yoktur. Rahmin kadın hayatındaki bu anlamda tek rolü çocuk doğurmak için gerekli olan bir organ olmasıdır.

    Eşlere Büyük Görev Düşüyor

    Kanserli hastalarda cinsellik konusunda iletişim bozukluğu çok önemli bir sorundur. Tedavi esnasında ve sonrasındaki dönemlerde meydana gelen fiziksel kısıtlamaların anlatıldığı üzere aşılamayacak sorunlar olmadığı bilincine varmak sorunu çözmek için ilk aşamayı oluşturmaktadır. Günümüzde yapılan çalışmalar sonucu artık birçok kanser türünün iyileşebilir olduğunun görmekteyiz. Burada en önemli görev eşlere düşmektedir. Genellikle hayatını tehdit eden bir hastalıkla karşı karşıya gelmiş bir hasta bu konuyu konuşmaya değer bulmamakta veya kendisinin ayıplanacağı düşünerek konuşmamayı tercih etmektedir. Her çift kendi durumları göz önünde bulundurularak hastalığının tedavisini yapan doktorlarından danışma almalıdır. Gerektiği durumlarda çiftlerin bu konuyla ilgili uzmandan danışma almaya yönlendirilmelidir.

    Cinsel Yaşamı Etkileyen Hastalıklar Sonrası Tedavi Yöntemleri

    Yumurtalıkların alındığı durumlarda ise henüz üreme çağında olan bir kadın cerrahi olarak menopoza girmektedir. Bu da beraberinde vücutta ösrojenin üretiminin durmasına neden olmaktadır. Ayrıca yumurtalıkların alınmadığı fakat kemoterapi veya radyoterapi uygulanan olgularda bu tedavilerin yan etkisi olarak erken menopoz gelişebilir. Burada östrojen eksikliğine bağlı olarak tıpkı sağlıklı menopoza girmiş kadınlarda da olabileceği gibi vajinal kuruluk, isteksizlik ve ilişkiye girmekte zorluk yaşanabilir. Bu sorunlar uygun olduğu takdirde östrojenli kremler, mümkünse hormon tedavisi veya ilişki esnasında uygulanan kayganlaştırıcı jeller kullanılabilir. Ayrıca karına veya vajinal bölgeye uygulanan radyoterapi sonrasında vajinal daralma meydana gelebilir. Bu gibi durumlarda ise vajinayı genişletecek aletlerle bu sorun giderilebilir.

    Kanserle ilgilenen her branştan hekimlerin amacı sadece hastanın hayatını kurtarmak değil, tedavi süreci ve tüm hayatı boyunca hayatını sağlıklı bir insan gibi sürdürmesine destek olmaktır.

  • Kadınlar bu sorulardan çok utanıyor

    Kadınlar bu sorulardan çok utanıyor

    Kadınların, belki küçük yaşlardan itibaren ‘ayıp’ olduğu söylendiği için, belki de gerçeklerle yüzleşmeye cesaretleri olmadığı için sormaya korktukları soruların cevaplarını almak aslında zor değil. Biraz güvenle vücudunuzu tanıyabilirsiniz.

    Orgazm olduğumu nasıl anlayacağım?
    Bu soru, kadınların sormaya korktuğu soruların başında geliyor. Etraflarındaki diğer kadınlardan sürekli orgazm hikayeleri duyan kadınlar, kendilerinden şüphe etmeye ve bir sorunları olduğunu düşünmeye başlıyor. Oysa ilk olarak şunu kabul etmek gerekiyor; orgazm hemen olan bir şey değil. Uzmanlara göre orgazmı öğrenmek için belirli bir zaman gerekiyor, çünkü orgazm öğrenilen bir refleks olarak kabul ediliyor. Özellikle kadınlarda klitoris sinir yapısı bakımından çok zengin. Fakat her kadın her cinsel birleşmede orgazma ulaşamayabiliyor. Kadınlarda orgazm, klitorisin ya da diğer duyarlı bölgelerdeki basıncın, vücut gerilimini artırıp vajina, uteris ve rektumda kasılmalar yaratması, bu kasılmalar sırasında kalp ve kan basıncını artırmasıyla oluşuyor. Orgazmın süresi gibi şiddeti de kişiden kişiye değişiyor. Aslında kadınların orgazm olup olmadığını anlamaması gibi bir durum çok da söz konusu değil, çünkü bir kadın vücudundaki bu değişimleri kolayca anlayabiliyor.
    Cinsel ilişkiden sonra genital bölgenin temizlenmesi hamileliği önler mi?
    Cinsel ilişkiden sonra genital bölgeyi temizlemek hamileliği önlemiyor, çünkü spermler hızlı bir şekilde içeri giriyor ve gebeliği başlatabiliyor. Genital bölgenin dış kısmına boşalma olursa spermler temizlenerek gebelik ihtimali azaltılmış oluyor. Fakat buna da fazla güvenmemek gerekiyor, çünkü spermler uzun süre etkisini kaybetmeden yaşayabiliyor.

    Bazen cinsel ilişki sonrasında canım çok yanıyor, neden?
    Vajinal sıvının yeterli olmadığı durumlarda cinsel ilişki sonrasında acı duyulabiliyor. Bu ağrılar genelde bir şey ifade etmiyor ama ağrı sürekli hale geldiyse ve her birleşme sırasında tekrarlanıyorsa, mutlaka doktora görünmek gerekiyor. Çünkü bu tip ağrılar vajinal kistlerin ve yaraların habercisi olabiliyor.

    Üst üste orgazm olabilir miyim?
    Kadınlar erkeklere göre daha yavaş ve zor uyarılıyor. Fakat kadınların en büyük şansı üst üste orgazm yaşayabilmeleri oluyor. Kadının boşalması daha uzun sürüyor ve ard arda cinsel ilişkiye girebiliyor. Bu nedenle orgazmın da üst üste yaşanması mümkün olabiliyor.

    Regl döneminde cinsel ilişkiye girmenin zararları var mı?
    Bazı uzmanlar zararlı olduğunu savunurken bazıları da regl döneminde cinsel ilişkiye girilebileceğini belirtiyor. Vajina regl döneminde enfeksiyonlara daha açık oluyor, bu nedenle de temizliğe ve korunmaya daha da dikkat etmek gerekiyor. Fakat bazı kadınlar bu dönemde istekli olabiliyor ve eşleri de bundan rahatsız olmuyorsa birlikte olmalarında çok da büyük bir sakınca bulunmuyor.

    Vajina temizliğinde özel ürünler kullanmak şart mı?
    Kadınlar vajina temizliği hakkında özellikle son yıllarda çıkan temizleme jelleri, kremleri, mendilleri hatta spreyleri konusunda kararsız kalıyor. Aslında uzmanların bir kısmı bu ürünlerin kullanılması gerektiğini söylerken bir kısmı da kullanılmamasını savunuyor. Kısacası uzmanlar da bu konuda bir fikir birliğine varmış değil. Fakat bilinen bir gerçek var ki, o da vajina bölgesinin kendine ait bir florası var ve bu floranın dışarıdan uygulanan maddelerle bozulması bakterilere karşı zayıf kalmasına neden oluyor. Vajinanın içinde asidik bir ortam bulunuyor ve sabun, jel gibi ürünlerin asidik ortamı bozma ihtimali bulunuyor. Vajinayı sabunla yıkamak, yanma hissine neden olabileceği gibi bu bölgedeki iyi huylu bakterilerin ve vücut savunma elemanlarının yok olmasına neden olabiliyor. Bu da ciddi enfeksiyonlara yol açıyor. Vajina için üretilen temizleme sıvılarını vajinanın içine doğru değil sadece dış genital bölge üzerinde kullanılmasına dikkat etmek gerekiyor.

     

    Formsante

  • Yatakta kendinize güvenin

    Yatakta kendinize güvenin

    Yatağa girdiğinizde sürekli fedakarlık yaptığınızı ya da bencil olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? İkisinin ortasını bulmak istiyorsanız işe kendinize güvenmekle başlayabilirsiniz.

    1 – DİĞERLERİNİ BOŞVERİN
    Herkesin cinsel hayatı kendine özel. Başkalarının haftada kaç defa birlikte olduğuna bakarak kendi ilişkinizi yargılamak yerine kendi ilişkinizin özel olduğunu bilmelisiniz. Arkadaşınız partneriyle birlikte olduğunda birden çok orgazm oluyor diye sizin de aynı oranda olmanız şart değil. Uzmanlar, cinsel ilişki sırasında kaç defa orgazm olacağınızı kafanıza takmak yerine dokunmaya önem vermeniz gerektiğini belirtiyor.

    2 – VÜCUDUNUZU KEŞFEDİN
    Vücudunuzun sevdiğiniz noktalarını partnerinize söylemekten çekinmeyin. Örneğin göğüslerinizi beğeniyorsanız partnerinize göğüslerinize daha fazla ilgi göstermesini söyleyebilirsiniz. Bu dokunuşlar kendinize güveninizi yerine getirecektir.

    3 – STRES YAPMAYIN
    Sağlıklı bir cinsel yaşama zarar veren faktörlerden biri de stres. Stres altında yaşanan cinsel birliktelikler beraberinde mutsuzluk getirebiliyor. Bu nedenle stresi hayatınızdan uzaklaştırmalısınız. Stres dolu bir yaşam cinsel fonksiyon bozukluklarına neden olabiliyor. Uzmanlar, Sibirya ginseng bitkisinin kökünde bulunan ‘Ginsenoit’ olarak adlandırılan etken maddenin, özellikle strese karşı dayanıklılığı artırmaya yardımcı olduğunu belirtiyorlar. Cinsel ilişki öncesinde Ginseng’in kökünü çiğneyebilir ya da çay gibi demleyerek içebilirsiniz.

    4 – DUŞ ALIN
    Yatağa girmeden önce alınan duş hem kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak hem de kan dolaşımını hızlandırarak duyarlılığınızın artmasına da yardımcı olacaktır. Dokunuşlara daha duyarlı hale geleceğiniz için zevk almanız da kolaylaşacak.

    5 – DOKUNUN
    Uzmanlar sadece yataktaki dokunuşların iyi bir cinsel yaşam için yeterli olmadığını belirtiyor. Bu nedenle yatağın dışında da partnerinize dokunmak cinsel hayatınızda birbirinize olan güveni tetikleyecektir. Konuşurken eline dokunmak, ona masaj yapmak ya da saçlarını okşamak yataktaki heyecanı artıracaktır.

    6 – SİGARAYI BIRAKIN
    Sigaranın östrojen seviyenizi düşürdüğünü biliyor musunuz? Bu da libidonuz üzerinde oldukça ciddi sorunlara neden oluyor. Sigarayı bırakmak doğurganlığınızın artması da dahil birçok hastalığın önlenmesini sağlıyor.

    7 – SPOR YAPIN
    Araştırmalar düzenli olarak spor yapan kişilerin cinsel performansının arttığını ortaya koyuyor. Spordan sonra vücutta salgılanan endorfin, yani mutluluk hormonunun seviyesi artıyor, sinirlilik ve gerginlik ortadan kalkıyor. Sporla birlikte vücut sıcaklığı da yükseliyor. Böylece cinselliğe daha kolay hazırlanıyorsunuz.

    8 – OYUN OYNAYIN
    Eğer partnerinize açıkça nelerden hoşlandığınızı söyleyemiyorsanız erotik oyunların yardımına başvurabilirsiniz. Birbirinize dokunma oyunları ya da masum fanteziler sizi heyecanlandıracaktır.

    9 – KONUŞMAKTAN KORKMAYIN
    Kadınlar erkeklerin cinsellikteki tecrübesine güvenerek istediklerini söylemeye utanıyor, erkekler ise ne yapmaları gerektiğini bildiklerini düşünüyorlar. Böyle olunca ortaya mutsuz bir cinsel yaşam çıkıyor. Aslında erkeklerin büyük bir çoğunluğu yatakta konuşmaktan hoşlanıyor. Eğer yatakta mutlu olmak istiyorsanız sevdiğiniz erkekle konuşmaya çekinmeyin. Fakat bunu yaparken cümleleri de doğru kurmalısınız. Örneğin ‘…. yaptığında çok iyi hissediyorum’ ya da ‘…yapman çok hoşuma gitti’ gibi. Partnerinizin de kendine güvenmesini sağlayacak bu cümleler daha iyi bir cinsel birlikteliğe de yardımcı olacak.

    10 – BIRAKIN TERLESİN
    Çiftler her zaman nasıl göründükleri konusunda endişeli oluyor. Oysa cinsellikte kendine güven sadece dış görünüşle olmuyor. Cinsellikte kendine güven koku, tat, hissetmek ve duymak anlamına geliyor. Bu nedenle sevgilinize o gün duş almamasını söyleyebilirsiniz. Yapılan araştırmalar erkek terinde feromonların yani karşı cinsi uyaran salgıların bulunduğunu gösteriyor. Bu salgılar kadınları hem psikolojik hem de fiziksel yönden uyarıcı güce sahip.

    11 – YENİLİKLERDEN KORKMAYIN
    Cinsel hayatta en sık yapılan yanlışlardan biri de çiftlerin ilişkilerini hep aynı şekilde yaşamaları oluyor. Birçok çift her zaman aynı günde ve aynı saatte sevişmeyi tercih ediyor. Fakat bu, çiftlerin birbirlerine karşı duydukları heyecanı öldürüyor. Eğer cinsel yaşamda mutlu olmak istiyorsanız hiç beklenmedik anlarda partnerinize yaklaşın ve onu baştan çıkarın.

    12 – DOKUNMAYI UNUTMAYIN
    Seks sadece cinsel birleşme değildir. Uzmanlar dokunuşların kaliteli bir cinsel yaşam için gerekli olduğunu belirtiyor. Bu nedenle partnerinizin zevk aldığı noktaları belirleyin ve önsevişme sırasında bu bölgelere dokunmaya özen gösterin. Çünkü dokunuşlar isteği artırıyor.

    13 – EN İYİSİNİ DÜŞÜNÜN
    Partnerinizle bugüne kadar yaşadığınız en iyi cinsel deneyiminiz hangisiydi? O anı aklınıza getirdiğinizde hala heyecanlanıyorsanız düşünmekten hiç vazgeçmeyin. Özellikle yatağa girmeden önce bu düşünceyi sürekli tekrarlarsanız hem heyecanınız artacak hem de aynı deneyimi tekrar yaşayabilmek için daha istekli olacaksınız.

    14 – ONA İNANIN
    Kadınların yatakta kendine güvenmemesinin en önemli nedenlerinden biri fiziksel takıntıları oluyor. Fakat bunu bir kenara bırakmanız gerekiyor. Sevdiğiniz adam size ‘Göğüslerin çok güzel’ dediğinde ona inanmalısınız. Bu sözlere inandığınızda kendinize güveniniz de yerine gelir.

    15 – UYKU KALİTENİZİ ARTIRIN
    Yapılan araştırmalar horlamanın çiftlerin seks hayatını ve dolayısıyla da aile ilişkilerini olumsuz yönde etkilediğini ortaya koyuyor. Bin çift üzerinde yapılan bir araştırmaya göre; eşlerden birinin horlaması ilk önce yatakların ayrılmasına neden oluyor. Bu durumda çiftlerin cinsel hayatları olumsuz etkileniyor.

    Formsanté

  • Birbirine bağımlı vücutların sırrı?

    Birbirine bağımlı vücutların sırrı?

    Öyle çiftler var ki; dışarıda ayrı dünyaların insanı gibi dururken yatağa girdiklerinde çekim güçleri dillere destan oluyor. İster ten uyumu ister cinsel çekim gücü deyin bu kişiler birbirlerinden kalben kopsa da cinsel yönden kopamıyor. Peki nedir bu birbirine bağımlı vücutların sırrı?

    Yeni tanıştığınız bir erkeğin üzerinizde yarattığı ilk etkiyle elinizi tuttuğunda hissettiğiniz şey aynı değilse, birine çok güçlü duygular beslemeseniz de birlikte yatağa girdiğinizde tüm dünya duruyor, duygular bir yana bedenler bir yana dağılıyorsa siz de bir vücuda bağımlı olabilirsiniz demektir. Günümüzde çok fazla yaşanan sadece cinselliğe bağımlı ilişkilerin altında da bu bağımlılık yatıyor. Ten uyumu denen şey çoğu zaman birbirinden kopamayan çiftler yaratıyor. Normal ilişkilerde bu durum kabul edilebilir ve istenilen bir şey olsa da sadece cinselliğe bağlı ilişkilerde durumu karmaşık hale getirebiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Cinsel Terapist/ Hipnoterapist Op. Dr. Gökçen Erdoğan tenlerin kimyası olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor; “Kimya, fizik, matematik adı ne olursa tenlerin bir ruhu var. Bu bir iletişim şekli ve kullandığı dil dokunmak! Onun kimyasının tek bir formulü var: Cinsel+ruhsal+fiziksel uyum = çekim.”

    Ten uyumu nasıl anlaşılıyor?
    Peki cinsel yaşam üzerinde bu kadar etkili olan vücutları birbirine bağımlı hale getiren ten uyumu olup olmadığını nasıl anlayacağız? Op. Dr. Gökçen Erdoğan “Birbirimizden ayrılamayız ya da onun nefesini hissetmeden yaşayamam diyen çiftler var. Karşınızdakinin dokunmasına karşı koyamazsınız, onunlayken hayatın akıp gitmesi umurunuzda olmaz, seversiniz sonuna kadar bağlanırsınız, yaşamla tüm bağınız o olur, onsuz hayat asla düşünmezsiniz, elini elinizde dudağını dudağınızda hissedersiniz. En önemlisi de hayatınızın cinsel alanı sadece ona tahsis edilmiş olur. Birbirinizin cinsel anlayışına hitap edersiniz, yatakta yaptığı her şey size hoş, sizin yaptığınız her şey ona müthiş gelir, bitmesini istemezsiniz kısacası cinsel olarak onunla var olmak istersiniz. Bu filmde başrolde aşk vardır, filmin yönetmeni ise ten uyumudur” diyor.

    Biriyle bir ilişki yaşarken başka birini sadece cinsel olarak arzulamanın altında yatan sebepler neler?
    Eğer ciddi bir ilişki yaşarken farklı birine de cinsel çekim duyuluyorsa ya ilk ilişki tatmin etmiyor ya diğer kişi çok etkileyici oluyor. Eğer ilk ilişki tatmin etmiyorsa onu doyurmak ya da değiştirmek için elinizden geleni yapmanız gerekiyor. İlk olarak partnerinizle konuşabilirsiniz. Yatak odasına heyecan katacak konuşmalar yapabilirsiniz.

    Ten uyumu olmadan da aşkın olabileceğini söyleyen Op. Dr. Erdoğan, aşkta bağımlılık yaratan kısmın ten uyumu olduğunun altını çiziyor ve toplumda aşk yaşayanların sadece yüzde 10’unun ten uyumu olduğunu söylüyor.

    Cinsel olarak fiziksel çekim aslında ilk başta hissedilebiliyor. O kişiye daha farklı dokunur onu daha farklı öpersiniz. Op. Dr. Gökçen Erdoğan’a göre ilk dokunduğunuzda içiniz bir tuhaf olur. Tüm damarlarınızın attığını hissedersiniz, özellikle de genital bölgenizde bir hareketlenme olur, onu ister onu arzularsınız, dudaklarınız kurur.

    Sadece cinsellik varsa…
    Günümüzde sadece cinselliğe bağlı ilişkilerin yaşanmasındaki en önemli sebep tekdüzeliğin dışına çıkmak, farklılık ve heyecan aramak oluyor. Fakat işin daha içsel yönüne bakıldığında karşılık beklemeden yaşanan, sorumluluk hissettirmeyen mutlu olma arzusu da var. Hep aynı kişiyle olmanın verdiği monotonluk insanları bu tür ilişkilere itiyor. Op. Dr. Gökçen Erdoğan, “Hem kadının hem de erkeğin heyecanlanma lüksü var. İçinde endişe ve yakalanma korkusu barındıran tek olay kaçamak tek gecelik bir ilişki oluyor. Fakat bu ilişkiler ilk başta fark edilmese de bağımlılık yapabiliyor. İki taraf bu durumu kabulleniyorsa ilişki normal kabul edilebiliyor, fakat eğer bu sürekli hal alır ve alışkanlık yaparsa işin psikolojik boyutunu araştırmak gerekiyor” diyor.

    Ten uyumu duygusallık olmadan yaşanan ilişkilerin temel sebebi olabiliyor. Ama ten uyumunu yakalamak zor. Yakalandığında ise bırakmak zor oluyor. Çünkü fiziksel, cinsel ve ruhsal uyumun toplamı oluyor. Bu da yaşamınızda, beyninizde, kalbinizde, cildinizin altındaki kan damarlarında ve sinirlerde yani tüm vücudunuzda hissediliyor.

    Hormonlarla ilişkisi var
    Her insanın teni farklı. Ten uyumu ve cinsellik arasındaki ilişki üzerine yapılan araştırmada feromon adı verilen moleküller keşfedildi. Aşkı bile kontrol eden bu zerrecikler burundan havayla beraber alınarak beyne iletiliyor ve bir ten haberleşmesi oluyor. Bu maddeler sayesinde kişinin ruh hali ve davranış şekilleri değişiyor. Örneğin yumurtlama dönemindeki kadınların etrafa yaydığı feromonlar erkeklere daha çekici geliyor. Feromonlar, vücudumuzun salgıladığı hormonlardan sadece biri.

    formsante

  • Cinsel yaşamı olumsuz etkileyenler

    Cinsel yaşamı olumsuz etkileyenler

    Pek çok hastalık cinsel fonksiyon bozukluğuna yol açıyor. Bunların başında kalp-damar hastalıkları yer alıyor. Peki bu durum kadınlar için cinsel yaşamın sonu anlamına mı geliyor? Konunun uzmanları bu soruya, “Hayır” yanıtını veriyor.

    Metabolik hastalıklar, şeker hastalığı, kronik böbrek, kanser, felç, omurilik yaralanmaları, romatizmal sorunlar, parkinson, böbrek yetmezliği, tıbbi tedavi ve rehabilitasyon kronik hale gelen önemli hastalıklar olarak görülüyor. Kadınlar, yaşamlarını adeta kâbusa çeviren bu hastalıklar nedeniyle, cinsel yaşamlarında önemli sorunlar yaşıyor. Cinsel fonksiyon bozuklukları bu hastalarda; bedensel ve duygusal sorunlara, eşleriyle zorluklara, cinsel yaşamlarının daha az aktif olmasına ve cinsellikten daha az haz almalarına yol açıyor.

    RİSK YOK OLUYOR
    Kanser ameliyatları sonrasında hastaların yüzde 60’ının, kalp-damar hastalarınınsa yüzde 63’ünün cinsel fonksiyon sorunları yaşadığı belirtiliyor. Memorial Hastanesi Cinsel Sağlık Merkezi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Dilek Uslu Erdoğru, özel rehabilitasyon ve tedavi programları sayesinde, hastaların yaşamları boyunca cinsel aktivitelerden uzak kalma risklerinin ortadan kalktığını söylüyor.

    Buna örnek olarak felçli hastaların yüzde 50’sinin uygun tedavi ve terapiler sayesinde orgazm yaşamaları gösteriliyor. Op. Dr. Erdoğru, kalp-damar hastalıkları nedeniyle kadınların yüzde 63’ünün cinsel fonksiyon bozukluğu sorunuyla karşı karşıya kaldığını söylüyor.Bu hastalarda en sık görülen cinsel sorunlar arasında azalmış cinsel istek, ağrılı cinsel ilişki, cinsel bölgede his kaybı ve orgazma ulaşma kabiliyetinde azalma bulunuyor. Op. Dr. Erdoğru, kalp hastası kadınlara şu önerilerde bulunuyor:

    BU ÖNERİLERE KULAK VERİN
    – Cinsel beraberlik öncesi alkol almayın.
    – Seksten önce ağır yemek yemeyin.
    – Oda sıcaklığının düşük veya yüksek olmamasına dikkat edin.
    – Sinirli ve gerginken cinsel ilişkiye girmeyin ve ortamın sakin olmasına dikkat edin.
    – Eşiniz cinsellikte sizden daha aktif olsun.
    – Cinsel ilişkide rahat nefes alabileceğiniz pozisyonları tercih edin.
    – Kullandığınız kalp ilaçlarını ulaşmanızın kolay olacağı bir yere koyun.

    CİNSEL YAŞAMI OLUMSUZ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
    -Kanser tedavilerinde kullanılan ilaçlar, meme kanseri ve genital kanserlerde radyoterapi ve kemoterapinin yan etkileri, rahim ve yumurtalık kanserlerinde büyük ve ciddi cerrahi ameliyatlar sonrasında hastaların ani olarak menopoza girmesi.
    -Bağırsak kanseri ameliyatları sonrası hastanın vücudunda bir torbayla yaşamak zorunda kalması. Hastaların yüzde 60’ının kendilerini cinsel yönden çekici bulmamasına yol açıyor.
    -Rahim, rahim ağzı ve vajina kanserlerinde uygulanan ışın tedavileri.
    -Karnın alt bölgesinde ya da mesane kanseri nedeniyle uygulanan radyoterapiler. (Vajinal darlık ile karın içi yapışıklığa neden olduğundan cinsel birleşme ağrılı oluyor.)
    -Bazı yayılmış kanser türlerinde ameliyat sonrası meydana gelen yapışıklıklar. 
    -Şeker hastalığı, hipertansiyon, kan yağlarında yükseklik ve şişmanlık gibi nedenlerle ortaya çıkan metabolik sendrom.
    -Vücut kitle indeksindeki artış.
    -Diyabet.
    -Kronik böbrek hastalığı, kalp-damar hastalıkları, parkinson ve felç.

    HASTALAR CİNSEL İLİŞKİ YAŞAYABİLECEKLERİNİ BİLMİYOR
    Kronik ağrı, yorgunluk, azalmış özgüven, kullanılan ilaçların yan etkileri özellikle kadınların cinsel fonksiyon bozuklukları yaşamalarına neden oluyor.
    Hastalar hatalı olarak cinsel aktivitelerine dönmelerinin sakıncalı olduğunu düşünüyor. 
    Hastalar cinsel fonksiyonlarını tatminkâr şekilde yaşamak için hastalığın getirdiği duruma karşı nasıl davranmaları gerektiğini bilmiyor.

    İKİ KAT MERDİVENİ ZORLANMADAN ÇIKIYORSANIZ SORUN YOK!
    Kalp hastalıklarına ek olarak; yüksek tansiyon, kan yağlarının değerlerinde yükselme, kalp damarlarının yüzeyini döşeyen dokuda hasar oluşması ve sigara kullanma durumu da varsa, cinsel fonksiyon bozukluğu sorunuyla karşılaşma riski ciddi oranda artabiliyor. Cinsel ilişki sırasında kalp krizi geçirme riskinin spor esnasında oluşan riskten düşük olduğu belirtiliyor. Op. Dr. Dilek Uslu Erdoğru, “Bir kadın iki kat merdiveni rahatça çıkabiliyorsa pratik olarak cinsel yaşamına devam etmesinde sakınca bulunmuyor” diyor.

    SİGARA VAJİNAYA GİDEN KAN AKIMINI AZALTIYOR
    Sigarada bulunan nikotin, kan damarlarını daraltıp kan akımını azaltarak uzun dönemde kan damarlarını hasara uğratıyor. Sigara ve cinsel sağlık konusunda yapılan araştırmaların çoğunun erkek cinselliğiyle ilgili olduğu belirtiliyor. Kadınlarda sigara içimi sonucunda vajinaya, klitorise ve dudaklara giden kan akımı azalıyor. Bu durumun sonucunda kadınlarda cinsel uyarılmanın bozulabildiği belirtiliyor.

    OBEZ KADINLAR CİNSELLİKTEN UZAKLAŞIYOR
    Obez kadınlarda vücut görüntüsünü beğenmeme ve cinsel isteksizlik gelişebildiği gibi seks hormon düzeylerinde azalma da meydana gelebiliyor. Kilo verildiğindeyse seks hormonları artıp normal seviyeye geliyor. Avrupa’da yapılan bir çalışmaya göre obez kadınlar normal kilolulara göre eş bulmakta daha fazla zorlanıyor.

    HT