Hamilelikte WBC yüksekliği; kısaca vücutta bulunan akyuvarların fazlalığı olarak tanımlanabilmektedir. Akyuvarlar tıp dilinde lökosit olarak adlandırılmakta olup akyuvarların vücuttaki seviyesine ise WBC yani beyaz kan hücresi denilmektedir. Özellikle enfeksiyonla savaşan hastalarda beyaz kan hücrelerinde azalma ya da yükselme görülebilmektedir. WBC değerlerinin değişmesi bazen farkı hastalıklarla bağlantılı olabilmektedir. Bu sebeple mutlaka doktor kontrolünde olunması ve doktorun verdiği tedavi yöntemine uyulması gerekmektedir. Yetişkin bir kişi doğal olarak olması gereken ve normal sayılar akyuvar sayısı 4 bin ila 10 bin aralığında değişmektedir.
Hamilelikte WBC Yükselmesi Normal mi?
Hamilelik döneminde gerçekleşen fizyolojik değişimler sonucu WBC yükselmesi normal karşılanmaktadır. Gebelikte WBC yüksekliği olması gerekenden fazla ise anca o zaman farklı bir rahatsızlığı işaret edebilmektedir. Gebelikte normal sayılabilecek WBC oranı yaklaşık 15 bin civarlarında olmaktadır.
Bu rakamın aşırı üzerinde aşırı altında seyreden durumlarda, bu durumun altında yatan başka bir hastalık için araştırma yapılmaktadır. WBC kaç olursa tehlikeli diye merak ediyorsanız, özellikle hamilelik dönemlerinde 15 binin üzerinde değerlerde dikkatli olmanız ve hemen uzman bir doktora başvurmanız tavsiye edilmektedir.
Hamilelikte WBC Yüksekliği
Hamilelikte WBC Yükselmesinin Sebepleri Nelerdir?
WBC yüksekliği görülen durumlar, tıp dilinde lökositoz olarak adlandırılmaktadır. Lökositoz görülmesine neden olan etkenler;
Hastalıkların önlenmesi, sağlıklı gelişim ve büyüme sürecinin yanı sıra sağlıklı bir beden için bebek ve çocukluk çağlarında aşılar yapılmalıdır. Kalıcı rahatsızlıkların önlenmesi, ölümcül hastalık risklerinin önlenmesi ve hastalık bulaşma risklerinin kaldırılması için özellikle çocukluk çağlarında aşılar tam ve düzenli şekilde yapılmalıdır.
Çocukluk Aşıları Neden Yapılır?
Herd İmmuninty olarak tanımlanan toplumsal bağışıklık sistemi ve çevreye hastalık bulaştırmamak için de çocukluk aşıları yaptırılmalıdır. Aşılamanın amacı; hastalığa neden olan bakteri, virüs ve mikropların önceden önlenmesidir.
Hastalıklara karşı hazırlıklı hale getirmek için bu mikropların ölü ya da zayıflatılmış halleri enjekte edilir. Vücut, antikor yani bağışıklık maddeleri sağlayarak, hastalıklara karşı güçlü ve donanımlı hale gelir.
Bazı aşılar bir kez değil birkaç sefer tekrarlanır. Bu tür aşılara; rapel yani pekiştirme aşısı denilir.
Bulaşıcı Hastalıkların Önlenmesi
Geçmişten günümüze bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve geniş çaplı ölümlere neden olan hastalık risklerinin ortadan kaldırılması için evrensel olarak aşılar yapılır. Örneğin Türkiye’de çocuk felci aşısı düzenli olarak yapıldığı için bu hastalık riski tamamen ortadan kaldırılmış ve polio hastalığından arındırılmış ülke sertifikası alınmıştır.
Çocukluk çağlarında yapılan aşılar arasında; kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği, verem, hepatit B ve A, çocuk felci aşısı, menenjit ve verem aşıları yer alıyor. Her yeni doğan bebeğe aşı kartı çıkarılır ve ayına, yaşına göre aşılar yaptırılır.
Sağlık Bakanlığı tarafından temin edilen ve düzenli olarak yapılan çocuk aşıları, ücretsiz olarak sağlık ocaklarında yapılmaktadır. Bu aşılara ek olarak;
Rota virüs (ishal)
meningokok menejit aşısı
human papilloma virüs aşısı ( serviks kanserinden koruma amaçlı),
RSV aşısı
Gibi özel aşılarda düzenli olarak yapılmaktadır. Sağlıklı gelişim ve yaşam için aşıları düzenli olarak yaptırınız.
Anne ve çocuk ilişkileri, hayat boyu süren en sağlam bağlardan biridir. 1 yaşında da 30 yaşında da anne, annedir. Ve çocukları her zaman onların gözlerinde, minik bebekleridir. Annelerin, çocuklarına olan davranışları esasen kendilerine olan bakış açıları, sevgileri veya kendilerini nasıl gördükleriyle alakalıdır.
Çocuğunuza Nasıl Davranıyorsunuz?
İster kız çocuğu olsun ister erkek çocuğu olsun, anne karnındaki süreçten itibaren onların kişisel gelişimi, doğrudan sizlerle alakalıdır. Dokunarak sevmek, özen göstermek, diğer çocuklardan çok üstün davranmak veya dünyanın onun çevresinde dönüyormuş algısını yaratmak yahut arkadaş gibi davranmak.
Her biri, her anneye ve çocuğa özeldir. Kızdığınız zaman, onunla birlikte güldüğünüz zaman, sohbet ettiğiniz veya birlikte vakit geçirdiğiniz zaman esasen, size nasıl davranılması gerektiğini belirliyorsunuz.
Her anne, kendi eserinin en muhteşem olmasını ister. Bu doğrudan tanrısal düşünce mekanizması gibidir. Siz çocuğunuza nasıl davranıyorsanız, Tanrı’da size öyle, evren de size öyle davranıyor olmalı. Fakat, gelişim ve tekamül için her çocuğun öncelikle insan olduğu bilinci verilmeli ve onların peygamber, kral, kraliçe veya dünyanın eşsizi oldukları gibi davranışlardan kaçınılmalıdır.
Bebeklerde dil gelişimi ve iletişim becerileri, sağlıklı her bebekte temel faktörler ile tamamlanır. Tek etkene bağlı olmayan ve çeşitli faktörler ile gelişim sağlayan konuşma becerileri 0- 2 aydan itibaren başlar.
Bebeklerde 2 yaş itibariyle başlayan cümle kurma, iletişim, konuşma ve anlatın gibi yetenekler öncelikle; çevre ve kültür faktörüyle orantılı gelişim gösterir.
Dil Gelişiminde Rol Alan Etmenler
Kız çocukların, erkek çocuklara oranla ve genellikle daha erken konuşmaya başladığı bilinmektedir. Çocuk ile ne kadar çok iletişim kurulursa ve dil gelişim ne kadar gelişkin şekilde desteklenirse, o kadar hızlı konuşmaya ve iletişim kurmaya başlar.
Çocuklarda zeka faktörü, 2 yaşından itibaren doğrudan etkileyici bir faktördür. Çocuğun genetik özellikleri, sağlıklı gelişimi, fizyolojik ve fonetik yapı özellik ve yetenekleri, dil gelişiminde etkili rol oynar.
Ses telleri, ağız- dudak- diş ve damak yapısı, konuşma becerilerini etkileyen veya geliştiren faktörler arasındadır.
Bebeklerde İletişim Temelleri
Nörolojik gelişim ve sağlıklı fiziksel yapı, konuşma becerilerini geliştirir. Görme bozuklukları, iletişim ve dil gelişimini etkileyen, konuşma bozukluklarına neden olan faktörler arasındadır.
Zihinsel gerilik, sağırlık, otizm gibi hastalık ve sorunlar, konuşma becerilerinin gelişmemesine neden olur. Ayrıca; sinir sisteminin sağlıklı yapısı da dil ve konuşma gelişimini olumlu etkileyen unsurlar arasında yer alır.
Ebeveynlerin ve yetişkinlerin konuşma yapıları, lehçe ve şiveleri, iletişim özellikleri, bebeklerin dil gelişimlerinde etkili rol oynar. Aile ve bebek arasındaki iletişim, sevgi, güven ve hoşgörü, iletişim becerilerinin gelişmesini sağlayan faktörler arasındadır.
Algı becerilerinin gelişmesi için oyun oynamak, oyuncaklar oldukça önemlidir. Şarkı söylemek, bulmaca ve bilmeceler, tekerlemeler ve çocuk oyunları hem konuşma becerilerinin hem de iletişim becerilerinin gelişimini destekler.
Bebek bakımı özen gerektiren ve hijyenik şekilde yapılması gereken en önemli işlemlerdir. Alt değiştirme, emzirme, banyo yaptırma gibi tüm etkinliklerde bakıma ve temizliğe özen gösterilmelidir. Bebeklerin ciltleri daima temiz olmalı, hastalık kapmamaları için steril şekilde temizlenmelidir.
Pişik olmaması için özellikle bez tercihine dikkat edilmeli ve poposu ıslak havlular ya da ılık suyla temizlenmelidir.
Bebek bakımında unutulmaması gerekenler arasında;
Bebeklerin boyun kasları gelişmediği için başlarını desteklemek gereklidir
Bebeklerin sağlığı için dokunmadan önce eller mutlaka yıkanmalıdır
Pamuklu kumaşlar kullanılmalı, tüm kıyafet ve uyku ürünlerinde sağlıklı dokumalar seçilmelidir
Yeni doğan bebeklerde eldiven ve bere mutlaka kullanılmalıdır
Bebeklerin bulunduğu odanın ısısı, hastalanmaması için önemlidir. Ideal sıcaklık 22 ila 24 derece arasındadır.
Beslenme, bebeğin büyüyüp gelişmesi ve tüm sistemlerinin ideal çalışması, vücut fonksiyonları için gereklidir.
İlk 6 ay anne sütü mutlaka verilmeli ve sindirim sistemleri tam oluşmadığı için başka gıda ya da içecekler verilmemelidir.
Her acıktığında mutlaka emzirmeniz ve bebeğinizi beslemeniz gereklidir
Bebekler yeni doğduğunda günde 8 ila 12 kez emerler. Her birkaç saat yeniden emzirilmelidirler.
Anne sütü bağışıklık sisteminin güçlenmesi, bebeğin gelişmesi ve yetişkin birey olması için tüm fonksiyon gelişimi için gereklidir. Yeni doğan bebeklerin emzirilmesi ve sıklıkla tekrarlanması, anne sütünün artmasına desek sağlar. İlk günler az olsa da bebek emdikçe daha çok gelecektir.
İkizlere konulacak isimler araştırılırken genellikle isimlerin birbiriyle olan uyumlarına dikkat edilmektedir. Bu durum genellikle ikizler için daha sık görülse de normal kardeşler için de tercih edilmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken en önemli kısım, iki isimin birbiriyle uyumu değil, iki isminde güzel anlamlı olmasıdır. Bunun dışında dilediğiniz ismi koymanız mümkündür.
İkiz Bebekler İçin İsim Önerileri
Aynı anda iki güzel evlada sahip olmak oldukça güzel bir duygu olmasına rağmen bazı tatlı zorlukları da beraberinde getirebilmektedir. Bunlardan elbette ilki bebeklere iki güzel ve uyumlu isim bulmakla başlıyor. İşte sizler için seçtiğimiz uyumlu kardeş isimleri.
Özgür – Özge
Efe – Ece
Defne – Leyla
Deniz – Derya
Cemre – İrem
Berk can – Mertcan
Birbirinden güzel ve uyumlu bu isimler özellikle geçtiğimiz son dönemlerde birçok ikiz bebek tarafından kullanılmaktadır. Bu isimlerden bazıları hem kız bebekler için hem de erkek bebekler için kullanılan ortak isimlerdir.
Bebeklere İsim Koyarken Nelere Dikkat Edilmesi Gerekir?
İkiz bebek isimleri dini inançlara ve geleneklere göre çeşitli farklılıklar göstermektedir. Ancak genel itibariyle uyumlu isimler arayan aileler bu durumu kimi zaman anlamsız kelimelere kadar götürebilmektedir. Bunun önüne geçmek için verilecek en güzel tavsiye; öncelikli olarak iyi bir anlama sahip ve mümkünse tarihte iyi ahlakıyla bilinen karakterlerin isimlerinin seçilmesidir. Bu huşulara dikkat edildikten sonra güzel isimleri seçerek ikiz bebeklerinize ömür boyu taşıyacakları isimleri armağan edebilirsiniz.
Hamilelikte dondurma yenmesinin fayda ve zararları hamileler tarafından özellikle dondurmanın sık olarak tüketildiği yaz aylarında üzerinde sıkça durulan bir detay olmakla beraber bu yönde uzmanlar tarafından yapılan açıklamalara da sıkça yer verilmektedir. Daha çok hamilelikte dondurma yemenin bebeği üşütüp bebeğe zarar vereceği şeklinde yanlış bir inanış olsa da aşırıya kaçılmadığı sürece hamilelik süresince dondurma yemenin hiçbir zararı bulunmamaktadır.
Masum Zararsız Bir Besin
Genel anlamda dondurma hamilelik süresince yenen en zararsız ve masum besinlerden biridir. Hamilelikte anne adaylarının tükettiği birçok besin gibi aşırıya kaçırılmaması gereken dondurma tüketimi için gebelikte dondurma yemek bebeğe zarar verir mi sorusu oldukça fazla sorulabilmektedir. Bu yönde öncelikle sık tüketilen dondurma aşırı kilo alımına neden olabilmektedir. Bunun haricinde dondurma tüketiminin hamilelere bir zararı yoktur.
Dondurmanın Soğuk Olması Bebeğe Bir Zarar Vermez
Halk arasında yaygın olan bir inanış da dondurmanın soğuk olmasından dolayı bebeği üşütme düşüncesidir. Dondurma yemek anneye bir zarar vermediği gibi bebeği de üşütmeyecek ya da fetüse bir zarar vermeyecektir. Dondurma dahil annenin aldığı hiçbir gıda doğrudan bebeğe gitmeyeceği gibi plesanta yardımıyla bebeğe ulaşan gıdaların sıcak ya da soğuk olması imkansızdır. Hamilelikte dondurma yemek bebeğe kilo aldırır mı sorusu da yukarıdaki şekliyle açıklanabilir. Yaz aylarında hafta 2-3’ü geçmediği sürece dondurma yemek anneye ve bebeğe ek bir fayda ya da zarar sağlamayacaktır.
Bebeklerde Hırıltı Olmasının Sebepleri Nelerdir? Bebeklerde beslenme sonrası hırıltı sebepleri farklılaşırken, özellikle yenidoğan ve bir yaşından küçük bebeklerde sık karşılan bir durumdur. Genellikle böyle bir durum görüldüğünde anne babaların akıllarına zatürre, bronşit gibi hastalıklar gelmektedir. Fakat kimi zaman burun tıkanıklığı gibi basit bir sebeple oluşabilen geçici bir rahatsızlık olarak karşınıza çıkabilmektedir.
Bebeklerde Hırıltı Olmasının Sebepleri Nelerdir?
Bebeklerde geniz hırıltısı nedenleri bronşlarda oluşan tıkanmalar sonucunda meydana gelmektedir. Bronşlarda oluşan tıkanıklık, hava zorlanarak içeri girmesine ve çıkarken ıslık sesine benzer bir sesle dışarı çıkması şeklinde başlamaktadır. Bebeklerde görülen hırıltı sebepleri şu şekilde sıralanabilmektedir;
Alerjik durumlar
Astım
Gıda alerjileri
Zatürre
Krup hastalığı
Yabancı cisim yutulması
Boğaz enfeksiyonları
Bebeklerde Hırıltı Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır?
Bebeğinizde hırıltı probleminde şikayetçiyseniz öncelikle uzman bir doktora danışmanız gerekmektedir. Muayene sırasında hırıltının sebepleri araştırılmakta olup gerekli durumlarda ilaç tedavisi tavsiye edilirken hafif bulgularda doktorun dikkat etmeniz için tavsiye edeceği durumlara uyarak bu rahatsızlıktan kurtulabilirsiniz. Bebeklere hırıltı için doğal tedavilerden bazıları şu şekildedir;
Alerjik durumlara karşı bebeğinizi koruyabilmek için odasının kapısına bir perde takabilirsiniz. Bu önlem bebeğinizi polen, hayvan tüyü ya da toz gibi alerji yapabilecek dış etkenler korumanızı sağlayacaktır.
Evinizin temizliğini sık sık ve düzenli şekilde yapmanız önerilmektedir.
Bebeğinize bol bol sıvı takviyesi yapmanız önerilmektedir. Gün içerisinde normal orandan biraz daha fazla su ve süt tüketimi faydalı olacaktır.
Bebeğiniz için uyurken yüksek bir yastık tercih etmeniz faydalı olacaktır.
Bebeklerde balık yağı kullanımının fayda ve zararları anneler tarafından sıkça araştırılan bir konu olmakla beraber bebeklerde balık yağının kullanımıyla alakalı soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir. Yetişkinler tarafından sıkça kullanılan ve özellikle açlık hissi duyulmamasını sağlayan balık yağı kaç yaşına kadar kullanılır sorusu da önemli bir detay olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bebekler İçin Balık Yağı Çok Önemli
Bebekler için balık yağı, bebeklerin beslenmesi için hayati önem taşıyan bir takviye olmakla birlikte;
Bebeğin doğumuyla beraber görsel, motor ve bilişsel anlamda gelişmesi için bolca DHA içermektedir.
Balık yağı omega 3 asitleri başta olmak üzere D ve A vitamini bakımından oldukça zengindir. Bu da çocukların zihinsel ve fiziksel gelişiminin sağlıklı olması anlamında çok önemlidir.
Balık yağında bol miktarda bulunan DHA bebeklerde nöronlar arasındaki iletişimi kolaylaştırırken beyin hücreleri arasındaki bütünlüğü sağlamaktadır.
Bebeklerde düzenli balık yağı kullanımı bebeklerin psikolojisi için de oldukça önemlidir. Özellikle huysuzluk nöbetlerinin giderilip bebeğin ruhsal olarak rahatlaması için bebek yağı tavsiye edilmektedir. Bebeklerin görme duyusunun gelişmesi yönünde de balık yağı çok önemlidir.
Balık Yağının Bebeklere Herhangi Bir Zararı Var Mı?
Balık yağının bebekler için bilinen bir zararı bulunmamaktadır. Sadece balık yağının içinde çok az olsa da cıva bulunması bu yönde bazı endişeler yaratsa da distile edilmiş balık yağı kullanımı endişeleri giderecektir.
Hamilelikte PLT düşüklüğü, trombosit seviyelerinin düşmesine neden olan bir durumdur. Belirtiler, nedenler ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi edinin.
Hamilelik süreci, bir kadının vücudunda bir dizi değişikliğe yol açar. Kan değerleri de bu süreçte etkilenebilir. Trombositler (PLT), kanın pıhtılaşmasında önemli bir rol oynayan hücrelerdir. Hamilelik sırasında bazı kadınlarda trombosit seviyeleri düşebilir. Bu makalede, hamilelikte PLT düşüklüğüne odaklanacak ve belirtileri, nedenleri ve tedavi yöntemlerini ele alacağız.
Gebelikte düşük PLT sıkça karşılaşılan bir rahatsızlık türüdür. Kanın pıhtılaşmasını sağlana kan hücrelerinin normal değerlerin altında olduğunun ölçümü ile tespit edilen rahatsızlık;
Vücutta oluşan morluklar,
Deri kanamaları,
Kesiklerde durmayan kanamalar,
Diş eti kanaması,
Burun kanaması,
Yorgunluk
Hamilelikte PLT düşüklüğü, genellikle semptomlarla kendini göstermez. Ancak, ciddi bir PLT düşüklüğü durumunda, aşağıdaki belirtiler ortaya çıkabilir:
Aşırı kanama: Cilt altında morluklar, burun kanamaları, dişeti kanamaları gibi aşırı kanama belirtileri görülebilir.
Kolay morarma: Hafif darbeler veya sürtünmeler sonucunda bile kolayca morarma meydana gelebilir.
Aşırı adet kanaması: PLT düşüklüğü olan hamile kadınlarda adet dönemlerinde aşırı kanama yaşanabilir.
Gibi belirtilerle kendini belli eder.
Hamilelikte trombosit düşüklüğü
Gebelikte PLT Düşüklüğü Nedenleri Nelerdir?
Gebelikte trombosit düşüklüğü yaşayanlar;
Alkol kullanımı,
Dalak büyümesi,
Lösemi,
Kanser tedavisi,
Hepatit C,
Trombositlerin dalakta veya kan dolaşımında yıkıma uğraması,
İlaç kullanımı
Gibi nedenlerle ilgili rahatsızlıktan mustariptirler. Doğumdan sonra normal değerlere ulaşabileceği düşünülen trombosit süresinin gebelik döneminde tedavisi yapılabilmektedir.
Hamilelikte PLT düşüklüğü, genellikle gebeliğe bağlı trombositopeni olarak adlandırılan bir durumdan kaynaklanır. Bununla birlikte, PLT düşüklüğüne başka nedenler de yol açabilir. İşte hamilelikte PLT düşüklüğünün yaygın nedenleri:
Gebeliğe bağlı trombositopeni: Hamilelik sırasında, bebeğin büyümesini desteklemek için vücutta daha fazla trombosit kullanılır. Bu da trombosit seviyelerinin düşmesine neden olabilir.
Preeklampsi: Preeklampsi, hamilelik sırasında yüksek kan basıncı ve protein idrarında artışla karakterize bir durumdur. PLT düşüklüğü preeklampsiye bağlı olarak ortaya çıkabilir.
İlaçlar: Bazı ilaçlar, hamilelik sırasında trombosit seviyelerini düşürebilir. Özellikle bazı antidepresanlar ve bazı antibiyotikler bu etkiye sahip olabilir.
Hamilelikte trombosit düşüklüğü
Trombosit Düşüklüğü Tedavi Yöntemleri
Hamilelikte PLT düşüklüğü genellikle semptomsuz olduğu için spesifik bir tedavi gerektirmeyebilir. Ancak, PLT düşüklüğü belirtileri şiddetliyse veya PLT seviyeleri çok düşükse, tedavi gerekebilir. Tedavi, altta yatan nedenlere bağlı olacaktır. İşte hamilelikte PLT düşüklüğünün tedavi yöntemleri:
İzlem ve takip: Doktorunuz, PLT seviyelerinizi düzenli olarak kontrol edecektir. Semptomlarınızı izlemek ve PLT seviyelerini belirli aralıklarla kontrol etmek önemlidir.
İlaç tedavisi: PLT düşüklüğünün altında yatan nedenlere bağlı olarak doktorunuz ilaç tedavisi önerebilir. Örneğin, preeklampsi durumunda, yüksek tansiyonu kontrol altında tutmak için ilaçlar kullanılabilir.
Kan transfüzyonu: PLT düşüklüğü ciddi ise ve kanama riski yüksekse, doktorunuz kan transfüzyonu önerebilir. Bu, trombosit seviyelerini hızlı bir şekilde yükseltebilir.
İbrahim Saraçoğlu’ndan Trombosit Düşüklüğü Tedavisi
Şifalı tarifleriyle pek çok rahatsızlığa çözüm sunan Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, gebelik döneminde de kullanılabilecek tarifler ve besin maddeleri önerilerinde bulunmaktadır. İbrahim Saraçoğlu trombosit düşüklüğü için;
Haftada en az 3 kez yeşil mercimek çorbası tüketilmesi,
10 gün süre ile günde 1 kez lavanta kürü uygulaması
Önermektedir. Hamilelikte trombosit düşüklüğü tedavisi için de kullanıma uygun olan lavanta kürünün hazırlanışı ise oldukça kolaydır.
1 su bardağı su kaynatılır.
Kaynama sonrası içerisinde 1 tatlı kaşığı lavanta eklenir.
8 – 10 dakika kısık ateşte kaynatılır.
Kaynama sonrası ılımaya bırakılır.
Ilıma sonrası tülbent ile süzülerek yatmadan yarım saat önce tüketilir.
Küre 10 gün süre ile devam edilmesini öneren İbrahim Saraçoğlu ayrıca kürün taze olarak tüketilmesi için her kullanım öncesi hazırlanmasını tavsiye etmektedir.