Dokuzuncu sınıftaki biyoloji öğretmenim sadece çok sıkıştığında yıkadığı kokuşmuş ıslak bir bezle silerdi tahtasını. Bunun gibi başka eksantrik hareketleri de vardı. Mürekkepbalığını kesip incelediğimiz bir derste, önceden sınıfın bütün Bunsen ocaklarını yakmıştı. Bir keresinde mürekkepbalığının kesesini patlatarak açtık ve dokunaçlarının resmini çizdik. Öğretmen bize elimizdekileri pişirip yiyebileceğimiz söyledi. Kaç tane çocuğun bu şeyi yediğine dair hiçbir fikrim yok, çünkü öğretmenimiz neşterleri dağıtmadan önce o şeylerin başından koşarak kaçmıştım.

Öğretmenimin benimle yaşadığı tek problem bu değildi. O kirli havluyla herhangi bir şeyi temizlemeyi de reddettim ve bitkilerin üremesini anlatırken kendimi tutamadan kıkırdadım. Polen yüklü “erkeklik organını”, yumurtayı tutan “dişi organı” ve 14 yaşındaki erkek öğrencilerin çiçeklerin cinsel hayatı üzerine yaptıkları esprileri hala hatırlıyorum.

Biyoloji öğretmeni bir gün dersten sonra sınıfta kalmamı istedi. Önce bir iç geçirdi ve sonra beni  fen bölümünden almak istediğini söyledi. Bunun hiç anlamı yoktu, çünkü sonuna kadar devam etmem mümkün görünmüyordu. Fizikte ya da kimyada da başarısız olabilirdim.

Onun bu “bilgeliğini” sorgulamak hiç aklıma gelmemişti. Hatta beni zahmetten kurtarmıştı. Durum bu kadar umutsuzken neden deneyeyim ki? İlerleyen yıllarda, kimya ödevlerinin hiçbirini yapmadım ya da sınıfta not tutmadım. Üniversite ikinci sınıfa geldiğimde zorunlu bir jeoloji dersi alana kadar bilimi sevdiğime dair hiçbir fikrim yoktu.

Dünya çocuklara sonsuz şekillerde “Hayır, yapamazsın” der. Bunu yetişkinlerden duyarlar. Akranlarından ve hatta kendilerinden bile duyarlar. Bir ebeveyn ve rehber öğretmen olarak çocukların ne kadar kolay raydan çıkıp bir şeyleri sonlandırabildiğini görüyorum. Bazı zamanlar, şansı çok yüksek olmayan hedeflerin peşinden gitme konusunda çocuklarımın cesaretini kırarken yakalıyorum kendimi. Tavsiyem sevgi dolu, koruyucu ya da hatta akıllıca olabilir. Ama aynı zamanda zamansız (ya da erken), yanıltıcı ya da sınırlayıcı olabiliyor. Çocukların sürekli olarak öğrendiğini ve olgunlaştığını unutmamaya çalışarak kendimi sık sık kontrol ediyorum. Yenilgiler, terslikler yolculuğun önemli bir parçası. Sekizinci sınıf öğrencilerimi ve kendi oğlumu liseye gönderirken, risk almalarını ve iyimserlik içinde yol almalarını istiyorum.

İşte, çocukların negatifliğin üstesinden gelmelerini ve yenilgiyi kabul eden iç seslerini susturmalarını sağlamak için onlara öğretebileceğiniz 10 temel şey:

 

Kendiniz hakkında iddialı olun. Hiçkimsenin düşüncelerini ya da davranışlarını kontrol edemezsiniz, ancak kendi azminize güvenebilirsiniz. Başarılı olma beklentiniz olsun, başkalarından daha çok bildiğiniz için değil, buna çok önem verdiğiniz ve hem zaman ayırma hem de çaba gösterme konusunda kendinize güvenebildiğiniz için. Sonra da yapın.

Kimsenin kanatlarınızı kesmesine izin vermeyin. Ünlü basketbolcu Kobe Bryant 10 yaşındayken, okuldaki rehber öğretmeni ona bir NBA oyuncusu olma hayalinin hiç gerçekçi olmadığını ve başka bir şey olmayı seçmesini söylemişti. Bu, çocukların yüzde 99.9′u için sağlam bir tavsiye olsa da, birileri bir Kobe Bryant olarak büyüyecektir. Kimse geleceği tahmin edemez. Size ne ilham veriyorsa, onu yapın.

Bağışlanma arayışında olun, izin alma arayışında değil. Eğer yeterince insana sorarsanız, eninde sonunda işi hayır demek olan birilerini mutlaka bulursunuz. Eğer peşinden gittiğiniz şeyin buna değer olduğunu, etik ve güvenli olduğunu düşünüyorsanız, şansınızı deneyin mutlaka. Sirenlerin bangır bangır öttüğünü duyana kadar, yeşil ışığın yandığını varsayın. Bir şeye son vermek, bir şey yaratmaktan çok daha kolaydır. Bu yüzden “her şeye hayır diyen negatiflerin” frene basmaları için çok daha fazla uğraşmalarını sağlayın.

 

Kök salıp büyüyebileceğiniz yere ekin kendinizi. Ortamınızı her zaman değiştiremezsiniz, ama toprağı değiştirebilirsiniz. Eğer heyecanınızı kaybettiyseniz ya da sosyal anlamda rahat değilseniz, proaktif bir şekilde yeni düzenlemeler yapın. Derslerinizi yeniden düzenleyin, farklı aktiviteler keşfedin ya da içinde bulunduğunuz akran gruplarını değiştirin.

Illegitimi non carborundum. Bu Latince aforizma şu anlama geliyor: “Kimsenin sana eziyet etmesine izin verme.” Dünya nazik, iyi ve cömert insanlarla dolu. Ancak bazen bazıları sana yargılayıcı ya da aşağılayıcı bir şekilde davranabilir. Bunun seninle hiçbir ilgilisi olmadığını asla aklından çıkarma. Olumlu olmayı seç, zor yoldan git ve bir amacın olduğu hissini hep koru.

Bir kapı kapandığında, onu tekrar aç. Tam bir fiyasko olan bir şeyi denediğini düşünelim. Belki de ilk garsonluk işinden kovuldun ya da beyzbol takımına giremedin. Olur böyle şeyler. Bir daha asla bir restoranda çalışamayacaksın ya da aynı spor dalını ikinci kez deneyemeyeceksin diye bir kural yok. Hala işler senin lehine gitmeyebilir, ancak kaç girişime tahammül edebileceğine karar veren kişi sen olmalısın.

Savunmasız ol. Eğer korumasız olursan, korkma ve reddedilme riskine girersin, ancak bunun ödülü muhteşem olabilir. Yaratıcılığın ve inovasyonun kökeninde savunmasızlık yatar. Bu yüzden o çok zor olan mühendislik dersini al, elin şiire gitsin ya da bütün sene hoşlandığın o çocuğu dışarı davet et.

 

Kendini dışarıdan bir gözle tanımlama. Kendini nasıl gördüğün, başkalarının seni nasıl gördüğünden farklıdır. Hatta genellikle daha acımasızdır. Güzelliğin tek tip bior şey lmadığını unutma ve görünüşünden çok daha fazlası olduğunu da. Kendine yönelik negatif bir algının, kendini ortaya koyman konusunda (ister yeni bir arkadaş edinmek olsun, ister bir oyun için seçmelere katılmış ol) seni durdurmasına izin verme. Hiç kimse, senin odaklandıklarını düşündüğün kadar odaklanmaz sana.

Pozitif iç konuşma alıştırması yap. İnsanların günde 20,000 fazla düşüncesi oluyor ve bunların yüzde 80′i negatif. Beyinlerimiz iyi deneyimlerden çok kötü olanlara yöneliyor. Bu insana zarar verebilir. Kendine yalan söylemediğini sanırsın, ama söylersin. Kendine karşı aşırı eleştirel olabilirsin ya da problemleri aşırı abartabilirsin. Düşüncelerini izle ki seni engellemesinler.

Bırak seni reddetsinler. Test sonuçların düşük gibi görünse de en sevdiğin okula başvur. Yüzlerce başvuru olsa da o roman yarışmasına katıl. En alt sıradaki oyuncu olmana rağmen o tenis maçına kayıt yaptır. Belki kazanamayacaksın, ama bir daha asla acaba ne olurdu diye merak etmeyeceksin.

 

Kaynak: https://www.washingtonpost.com/news/parenting/wp/2016/06/21/10-ways-to-help-kids-take-risks-in-a-world-of-nos/?postshare=661466519193210&tid=ss_fb

Çeviri: egitimpedia.com