Kategori: Cinsellik

  • Cinsel Yönden Sağlıklımıyız?

    Cinsel Yönden Sağlıklımıyız?

    Cinsellik hayatın ayrılmaz bir parçası. Üstelik tüm yaşamınızı ve çevrenizle ilişkilerinizi derinden etkiliyor. Cinselliğinizi mutlu ve sağlıklı yaşamanın yolu ise yine sağlıktan geçiyor.

    Kadınların hayatları boyunca cinsel yaşamlarını en çok etkileyen sorunların başında adet düzensizlikleri, enfeksiyonlara bağlı vajinal akıntılar, kasık ve bel ağrıları geliyor.

    Ancak, ne yazık ki çoğu kadın bu tip sağlık problemleriyle karşılaştığında yalnızca şikayet etmekle yetiniyor ve önlem alma konusunda ihmalkar davranıyor. Oysa, bu tip sorunların büyük bölümünün tedavisinin mümkün olduğunu belirten uzmanlar, sağlıklı bir cinsel yaşam için bu belirtilere bağlı hastalıkların asla ihmal edilmemesi gerektiğini vurguluyorlar.

    Adet düzensizlikleri

    Adetle ilgili sorunlar sık adet görme, seyrek adet görme, hiç adet görmeme, adet ortası kanamalar, adet sırasında aşırı kanama ya da az kanama, adet süresinin uzun ya da kısa olması şeklinde kendini gösteriyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hakan Seyisoğlu, kanama düzensizliklerinin ortaya çıkması halinde mutlaka doktora başvurulması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor: “Normal şartlarda ilk kanamayı takiben yaklaşık iki yıl içinde adet kanamaları düzene girer.

    Menopoza yaklaşıncaya kadar da bu düzen devam eder. Buluğ çağında ya da menopoza yakın dönemlerde adet düzensizlikleri çok sık görülür. Bu dönemlerdeki düzensizliklerde belirgin bir anormallik görmezsek tedavi gereği de duymayız.

    Bizim için en önemli kanamalar beklenmedik zamanda ortaya çıkan, düzensiz ve uzun süreli kanamalardır ki, mutlaka araştırma ve tedaviyi gerektirir.” Kanama düzensizliklerine rahimde bulunan myom adı verilen urlar, rahim veya rahim ağzı iltihapları, doğum kontrol hapları ve rahim içi spiral kullanımı gibi sebeplerin yanı sıra hormonal etkiler de yol açabiliyor.

    Özellikle;
    – Yoğun stres altında olanlarda,
    – Bilinçsiz diyetlerle çok kilo kaybedenlerde,
    – Ağır fiziksel egzersiz yapan kadınlarda,
    – Yeme bozukluğu olanlarda,
    – Tiroid bezi fazla veya az çalışanlarda,
    – Dengesiz beslenenlerde kanama düzensizliklerine rastlanıyor.

    Enfeksiyonlara bağlı akıntılar

    Renksiz, kokusuz ve saydam normal akıntılar dışında kaşıntı ve yanmayla birlikte gelen akıntılar bir sorun habercisidir. Bakteri, mantar ya da parazitlerin neden olduğu vajinal enfeksiyon (vaginit) veya rahim ağzı enfeksiyonları (servisit) bu akıntıların başlıca sebepleri arasında yer alır.

    Genellikle cinsel yolla bulaşan mikroorganizmalar, antibiyotik kullanımı, gebelik, şeker hastalığı, şişmanlık gibi nedenler enfeksiyon oluşturur ve akıntılara zemin hazırlar. Akıntıyla birlikte cinsel ilişkide yanma ve ağrı da hissedilebilir. Özellikle cinsel yaşamı olumsuz etkileyen bu tür akıntılar için mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.

    Enfeksiyonları önlemek için:

    – İç çamaşırınızı her gün değiştirin ve pamuklu olanları tercih edin.

    – Yüzme sonrası ıslak mayo ile uzun süre kalmayın.

    -Aşırı kilo ve şeker hastalığı mantar enfeksiyonuna zemin hazırlayacağından, bu konuda önlem alın.

    – Genel tuvalet temizliğinize dikkat edin.

    – Genital sprey, parfüm katkılı ped ve tampon kullanmayın.

    – Dar pantolon veya dar iç çamaşırı giymekten kaçının.

    – Banyodan sonra dış genital bölgenizi havlu ile kurulayın.

    – Cinsel ilişki esnasında prezervatif kullanmaya özen gösterin ve sık partner değiştirmeyin, sık partner değiştiren kişilerle birlikte olmayın.

    Kasık ve bel ağrıları

    Kadınların belki de en çok şikayet ettikleri sorun olan jinekolojik ağrılar günlük yaşamı cehenneme çevirebilir. Özellikle kasık ve bel çevresindeki ağrıların farklı sebepleri olabiliyor. Üreme organlarının yanı sıra idrar yolları ve bağırsaklardaki problemler de ağrılara yol açabiliyor.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hakan Seyisoğlu ağrıları şöyle anlatıyor: “Ağrılar, ani başlayan (akut) ve uzun süredir devam eden (kronik) ağrılar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ani başlayan ağrılar şiddetli olmalarıyla kendini gösterir. Karın içinde ortaya çıkan bir kanama, yumurtalıklara ait bir kist ya da tümörün açılması, tüplerde oluşan bir dış gebeliğin kanamaya başlaması bu tip ağrıların en sık görülen ve en önemli nedenleri arasında kabul edilir.

    Kronik ağrılar ise rahim pozisyon bozukluğu, endometriozis denilen rahim içindeki zarın karın boşluğunda odaklar şeklinde bulunmasıyla ortaya çıkan hastalık ve bağırsak problemleri gibi sebeplerle oluşur. Ağrıların sebebi olan hastalığın saptanmasında ağrının tipi çok önemlidir. Ani başlayan ağrıların acilen değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi gerekir. Zaman kaybetmeden doktora gidilmelidir.”

    Yumurtalık kistleri

    Pek çok kadın hayatının bir döneminde yumurtalıklarında kist problemi ile karşılaşabiliyor. Yumurtalıklardaki kistler genellikle herhangi bir belirti göstermiyor, çoğu zaman rutin jinekolojik kontroller sırasında fark ediliyor.

    Kistlerin en sık görülen belirtileri adet düzensizlikleri, karında şişlik, karın veya kasık ağrısı, sindirim sitemi bozuklukları, idrar yolu şikayetleridir. İyi huylu kist belirgin bir rahatsızlık vermediği gibi, tedavi de gerektirmez. Kötü huylu kistler muayenede büyüklük ve dokulara verdiği zararla değerlendirilir. Menopoz sonrası ortaya çıkan kistlerin kötü huylu olma olasılığı yüksektir.

    Rahim ağzı yaraları (servisitler)

    Kadınların büyük çoğunluğu hayatının bir döneminde bu hastalığa yakalanıyor. Yaşı ne olursa olsun, cinsel yönden aktif her kadın servisit için uygun bir aday. Kasık ağrısı ve vajinal akıntısı olan kadınların çoğunda başka bir hastalıkla bir arada ya da tek başına bulunabiliyor.

    İlk belirtisi, adet kanamasının bitişini takip eden dönemde ortaya çıkan vajinal akıntıdır. Diğer belirtiler anormal vajinal kanama, , vajinada yanma, ilişki sırasında ağrı, ilişki sonrasında kanama, idrar yaparken yanma ve bel ağrısıdır. Belirtileri diğer pek çok hastalığa benzediği için, genelde başka bir nedenden dolayı yapılan jinekolojik muayene ile fark edilir. Smear testi ile erken teşhisi mümkündür.

    Jinekologdan korkmayın!

    Günümüzde kadınların cinselliklerini keşfetmelerinde eskiye göre gelişmeler gözlense de cinselliği hâlâ tabu olarak görenler var. Kadınlar bu konuda soru sormaktan, gördüğü birtakım belirtilere rağmen jinekoloğa gitmekten çekiniyor.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Cem Murat Baykal konuyla ilgili şunları söylüyor: “Tüm dünyada kabul gören ve gelişmiş ülkelerde uygulanan kural gereği, genç kızlığa ilk adım olarak nitelenen adet görme başlangıcında kişinin ilk jinekolojik değerlendirmesinin yapılması ve gerekli eğitimin verilmesi ideal olanıdır.

    Ancak bu yapılamadıysa, en geç cinsel aktiflik kazanıldığında (ilk cinsel ilişki) yapılacak bir jinekolojik değerlendirme, gerek sağlık sorunlarının erken saptanması gerekse hastanın sonraki yaşamında ihtiyacı olacak koruyucu bilgi ve önerilerin verilebilmesi açısından şarttır.” Özellikle kanserlerde, erken teşhisle hastalıktan tamamen kurtulmanın mümkün olduğunu belirten Baykal şöyle devam ediyor:

    “Bu fırsat kaçtığında, hastalarımız ölümle sonuçlanabilecek risklere maruz kalmaktadır. Gereksiz gibi görünse de jinekolojik kontrolün yumurtalık ve rahim ağzı kanserlerinin erken tanısından, belirtileri henüz ortaya çıkmamış hastalıkların bulunmasına kadar sayısız yararları vardır.

    Ayrıca smear testi de şikayeti olmasa bile cinsel hayatı başlamış her kadının yılda bir kez yaptırması gereken bir testtir. Normal çıkan testler sonrası bu sıklık doktorunuz tarafından azaltılacak ve iki yılda bir uygulanacaktır.”

    CİNSEL SAĞLIĞINIZI ÖNEMSEYİN!

    – Hiçbir şikayetiniz olmasa bile yılda en az bir kez jinekoloğa gidin.

    – Sizi rahatsız eden bir belirti hissettiğinizde doktorunuza danışmaktan çekinmeyin.

    – Akıntı, ağrı, kaşıntı gibi cinsel yolla bulaşan hastalıkların belirtilerinden kuşkulandığınızda zaman kaybetmeden bir uzmana görünün.

    – Doktora gitmek konusunda yeterince cesaretiniz yoksa, mutlu ve sağlıklı bir cinsel yaşamın cinsel sağlığınıza bağlıdır.

  • Seks Öncesi Bakım

    Seks Öncesi Bakım

    Sevişirken partnerinizin vücudundan yayılan kokular sizi nasıl etkiler?
    Pek de iyi hissetmezsiniz değil mi? O zaman seks öncesi temizliğe önem vermenizde fayda var…

    Cinsel bölgeleri, koltukaltı ve bacakları saran aşırı kıl-tüy yumaklarına ne demeli? Bu kıl yığınları da dokunma ve görme duyumuzu olumsuz etkiler. Buna bir de kıllı bölgelerin daha çok terlediği ve bakterilere davetiye çıkardığı gerçeği eklenirse, koku duyumuz da bu işe tepki gösterecektir! Sonuçta yaşadığınız cinsellik, keyiften çok eziyete dönüşür. Kafanız duyduğunuz kokulara, aldığınız tatlara yönelir ve dikkatinizi dağıtır.

    Temizlik çok basit!
    Oysa bedenimiz ve özellikle de cinsel bölgelerimiz için yapılacak temizlik çok basit, hatta su ve yumuşak bir sabundan ibaret. Koltukaltı ve genital bölgelerdeki tüylerin düzenli olarak kesilmesi ya da tümüyla alınması ve her gün duş yaparak deodorant kullanmak, vücudu koku oluşturan her türlü bakteriden arındırır. Genital bölgenin temizliği ve buradaki tüylerin kesilmesi, koku oluşumu ve kaşıntıyla birlikte enfeksiyon riskini de ortadan kaldırır. Koltukaltındaki tüylerin tıraş edilmesi ve her duştan sonra deodorant sürmek, bu bölgenin kokmasını ve kaşınmasını önler.

    Nasıl temiz olunur?
    Siz kendi bedeninizin temiz olduğunu biliyorsunuz. Ama partnerinizden pek emin değilsiniz. O halde sevişmeden önce, “Bir duş almaya ne dersin?” demek, pek zor olmasa gerek. Hatta bunu neden birlikte denemeyesiniz? Sabun, sünger ve sıcak su… Ancak bir kişiyi duş almaya ya da daha temiz olmaya teşvik etmek, her zaman kolay olmaz. “Ya kırılırsa?” endişesini bir türlü üzerimizden atamayız. Ancak cinsel yolla bulaşabilecek hastalıkları düşünerek partnerinizi önlendirmeniz şart. Aksi takdirde hem sevişmekten zevk almazsınız hem de bedeniniz enfeksiyona karşı tehdit altında olur.

    “Temiz” ne demek?
    Uzmanlar, erkeklerin ve kadınların genital temizliğinin farklı olması gerektiğini söylüyorlar.

    Kadınlar:
    Her gün duş almak ve vajinal temizliği ihmal etmemek, her gün külot değiştirmek, alınan önlemler arasında. Bebek sabunu veya asitli olmayan bir sabun ve sıcak su yeterli olabiliyor. İntim spreyler, özel vajinal duşlar ve talk pudrası ise vajinal enfeksiyonlara davetiye çıkarmak anlamına geliyor. Kadınların cinsel organları, erkeklerinki gibi özel bir temizlik istemiyor. Tam tersi iç kısımlara doğru sabun ve özel jellerle temizlik yapıldığında, bölgenin mukozası zarar görebiliyor. Bu da enfeksiyonlara sebep olabiliyor. Uzmanlar, “Temizlik şart, ama vajinanın doğal dengesini bozmadan” diyorlar.

    Erkekler:
    Penisi temiz tutmak biraz gayret ve dikkat isteyen bir iş. Gerçi erkekler penislerini nasıl yıkamaları gerektiğini çok küçük yaşta öğreniyorlar. Ancak sünnetsiz erkeklerin daha özen göstermesi, derinin altında biriken bakterilerden kurtulmak için sıkı bir temizlik yapması gerekiyor. Sabun ve su, temiz tutmak için yetiyor. Sünnetli erkeklerin ise işi daha kolay. Ne de olsa altını temizlemeleri gereken bir deriyle yaşamıyorlar. O halde bu kadar basit olan temizlik kurallarını ihmal ederek niçin sağlığınızı ve cinsel mutluluğunuzu tehlikeye atasınız ki?

    En basit temizlik kuralları

    * Her sabah duş alın.

    * Her gün iç çamaşırı değiştirin.

    * Duştan sonra tüm vücudunuzu iyice kurulayın. Nem, bakteri oluşumunu hızlandırır.

    * Ayaklar insan vücudunun en fazla kokan bölgeleridir. Ayaklarınız bütün gün ayakkabı içinde kalıyorsa, sabah ve akşam yıkayın. Banyodan sonra parmak aralarını iyice kurulayın. Aşırı terleme varsa, talk pudrası ya da terlemeyi önleyici özel ayak spreyi kullanın.

    * Banyodan sonra deodorant sürün.

    * Genital bölgenizdeki t üyleri haftada bir keserek kısaltın. Aynı şekilde koltuk altındaki kılları jiletle ya da makasla keserek temizleyin. Ağda, epilasyon ve tüy dökücü krem, jilet ve makasa alternatif yöntemlerdir.

    * Genital organlarınızı tuvalet ihtiyacınızı giderdikten sonra mutlaka yıkayın. Duş alırken de sabunlu suyla temizleyin.

    Ağız sağlığına özel ilgi gösterin
    Cinsellik baştan başlayıp, ayaklara kadar inen bir bütündür. Tüm vücudunuz kadar ağzınızın temizliği ve sağlığı da cinselliği olumlu ya da olumsuz etkiler. Partneriniz sizinle öpüşmek istemiyorsa, bunun en önemli sebebi ağzınızın kokması olabilir. Özellikle partnerlerden birinin sigara içmemesi içen partnerin vücuduna ve ağzına sinen kokudan tiksinmesine sebep
    olabilir. Sigara içiyorsanız ağız sağlığınıza daha fazla özen gösterin ve sevişmeden önce mutlaka dişlerinizi fırçalayın.

    Erkeklerin bir tutkusu da uyanır uyanmaz sevişmek. Uzmanlar, sabah saatlerinde cinsel potansiyelin yüksek olduğunu doğruluyorlar. Ancak gece uyurken mide, yemek borusu, dişlerde ve gırtlakta kalan yemek artıkları ağıza gelip kötü kokulara ve mikroplara neden olabilirler. Öpüşmeyle, bu mikroplar karşı tarafa geçip çeşitli ağız mukozası hastalıklarına neden olabilirler.

    Ağız sağlığının doğru olarak yapılması için her yıl diş hekimine kontrole gitmekte fayda vardır. Dişler günde üç kez, her yemekten sonra, en gerideki dişler de unutulmadan, üstten
    ve içten iyice fırçalanmalı. Dişler fırçalandıktan sonra dişetlerini koruyan ve çürümeyi önleyen bir ağız suyuyla gargara yapmak da önemli bir adım.

  • Sex Hep Aynımı!

    Sex Hep Aynımı!

    Seks hakkında neler okuduk neler? Filmlerde gördüklerimiz, arkadaşlar arasında yapılan dedikodular, kişisel tecrübelerimiz…. Peki ya gerçekler?

    Kadınlar da, erkeklerde sekste mükemmelliğin peşindeler. Tıpkı hayatın diğer alanlarında olduğu gibi. Aslında oldukça da haklıyız. Karşımızdakinin ne yaptığını ve ne istediğini bilen biri olmasını, bizi zevk dalgalarının içine atmasını, yatakta tecrübeli ve en önemlisi bu tecrübeleri kullanmayı bilen birisini hepimiz istiyoruz.

    Sekste tecrübesiz, beceriksiz birisi ile birlikte olmayı hiç kimse istemez. Kötü bir sevişme ise kadın ya da erkek, bir insanın başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir. Neyse ki, modern insanın bu tarz sorunları sınırlı. Çünkü bugüne kadarki deneyimlerinden faydalanmayı biliyor ve sekste kendi tarzını yakalamayı hedefliyor.

    Kadının birlikte olduğu her erkek, onun dokunuşlarıyla, kulağına fısıldadıklarıyla, yataktaki yaratıcılığıyla ve fantezileriyle kendinden geçiyor.

    “Bugüne kadarki en iyi sevişmemdi” cümlesini kimbilir kaç kez duydunuz. Ancak yine de geriye dönüp baktığınızda cinsel yaşamda, tam anlamıyla mutlu olduğunuzu söyleyemiyor, üstelik uzun süreli bir ilişki de kuramıyorsunuz. Peki hata sizde mi yoksa beraber olduğunuz erkeklerde mi? Sorun bugüne kadar hiç aklınıza gelmeyen bir şeyden kaynaklanıyor olabilir; fazlasıyla mükemmel olmak. Bunu hiç düşünmüş müydünüz?

    Erkeklerin yatakta hep daha iyisini istediklerine inanarak geliştirdiğiniz taktikler, heyecanlı oyunlar ve muzır sevişme teknikleri, belki de size zarar veriyor.

    Yatağa her girdiğiniz erkeğe aynı şeyleri söylüyor, aynı şekilde dokunuyor ve aynı mükemmellikte sevişiyorsunuz. Ancak sevişirken fazla iyi olmak belki de o kadar ideal bir hüner değil. Sizin artık otomatikleşmiş dokunuşlarınız olabilir; partnerinizin vücuduyla nasıl oynayacağınızı, onu nasıl çıldırtacağınızı çok iyi biliyor olabilirsiniz. Ancak karşınızdaki erkek, bunları yeterince bilmiyor olabilir.

    Özellikle ilk kez birlikte olduğunuzda, vücudunuzu tanımadığı, isteklerinizi ve nelerden zevk aldığınızı bilmediği için sizi fazla mutlu edemeyebilir. Oysa siz, her zamanki tarzınızı koruyarak, ona büyük bir zevk yaşatabilirsiniz. Bir başka deyişle, alınan zevk tek taraflıdır ki bu da sizi mutsuz etmeye yeter.

    Çok iyi olmayın

    Kadınlar hep “Temel İçgüdü” filmindeki Sharon Stone gibi olmak isterler. Oysa, Sharon Stone bile o tarz pozisyonlarda orgazm olunmayacağını itiraf etmiş durumda. Erkekler tek gecelik ilişkiler için, böyle kadınları tercih etseler de uzun birlikteliklerde öylesine mükemmel sevişebilen kadınlardan korkarlar.

    Nedeni ise çok basit; sevdikleri kadını tatmin edememekten, ona yetememekten ve başka erkeklere ihtiyaç duymasından çekinirler. Bunun yerine yatakta daha az tecrübeli bir kadınla, bir şeyleri birlikte keşfetmeyi, bazı deneyimlerde ilk olmayı, zamanla birlikte mükemmelleşmeyi ve tensel bir uyum yakalamayı tercih ederler.

    Kısacası öğrenenin yanında öğreten de olmak isterler. Dolayısıyla sekste, çok iyi olmanız ve “Ben her şeyi biliyorum” havasına girmeniz, büyük bir olasılıkla kısa vadede karşınızdaki erkeği etkilemekle birlikte, uzun vadede onu sizden uzaklaştıracaktır. Mükemmellikten kurtulmak ise mükemmel olmaktan daha kolay.

    Tek yapmanız gereken kendinizi tutmak ve her sevişmede uyguladığınız otomatikleşmiş hareketlerden vazgeçmek. Seks konusunda pek de fazla bir şey bilmeyen bir kadın olduğunuzu varsayın ve yeni şeyler öğrenmeye açık olun. Zevk vermeye değil, ortak bir zevki paylaşmaya, mükemmel sevişmeye değil partnerinizin değişik yönlerini, kendine has özelliklerini ve tarzını keşfetmeye çalışın. Unutmayın ki, seks her iki tarafa da zevk verdiği sürece güzeldir ve iyi bir sevişme için gerekli olan tek nokta kusursuz bir teknik değil, içtenlik ve paylaşım duygusudur.

  • Orgazm Olamamak Tarihe Karışıyor

    Orgazm Olamamak Tarihe Karışıyor

    Pek çok kadın orgazm olamıyor. Hatta olamamanın sıkıntısını bir kenara bırakın, bir de rol yapmak zorunda kalıyor. Artık bu önemli sorundan kurtulma zamanı..

    Yaşamda kalabilmek yani ölmemek için doğuştan var olan bazı yeteneklerimiz ve hislerimiz vardır, bunlar sonradan öğrenilmez, değiştirilemez şeylerdir. Hayvanlarda bunlara “içgüdü” diyoruz, insanlardakine ise “dürtü” adını veriyoruz. Dürtüler bilinçaltından gelir. Çok kabaca bir örnek verirsek, yeni doğmuş bir bebeğin meme emmeyi bilmesi veya acıkınca ağlaması bir dürtüdür. Ve cinsellik de bir dürtüdür, hayatın ve de neslin devamını sağlamak için var olan bir dürtüdür. Ama cinsellik ikincil bir dürtüdür…

    CİNSELLİK DE İHTİYAÇ

    Birincil dürtüler kişinin o gün için yaşamda kalmasını sağlayan dürtülerdir ki; bunlar yemek, su içmek, uyumak gibi yapılması gereken, yapılmazsa kişinin hayatını kaybetmesine neden olacak dürtülerdir. Canlıların hayatta kalmaktan haz duyduklarını ve her şeyi bunun için yaptıklarını biliyoruz. Gerçek olan bir şey var, o da her canlının sonunda öleceği. Ama biz yaşamaktan, bu dünyada olmaktan mutluyuz ve daha uzun kalmak istiyoruz, bunun için ne yapabiliriz?

    KİŞİYE GÖRE DEĞİŞİR

    Yapabileceğiniz tek şey ama tek şey bir şeyler üretip sizden sonraya bırakmak. Bunun da en doğru, basit ve de tatminkâr yolu bedeninizden bir parça üretmek ve bunu sizden sonraya bırakmak, yani çocuk sahibi olmaktır.
    Sahip olunan çocukla, canlı bedeninden olan bir parçanın kendinden sonra da dünyada kalacağını bilir, bir huzur, mutluluk duyar ve de dürtülerini tatmin eder. Neden torunların şimdi insanın kendi çocuklarından daha fazla sevildiği hakkında bir fikriniz oluştu mu?

    Çünkü torun o kişinin kendinden sonra dünyada kalacak, ama kendi çocuğundan daha fazla dünyada kalacak parçasıdır, garantisidir. Bu yüzden insanlar kendi çocuklarını kendileri gibi görüp, yapamadıkları şeyleri onların üzerinden yaşamayı isterler ve kendi istediklerinin dışında hareket etmesinden mutlu olmazlar.Kabul edemedikleri şey çocuklarının da bir beyni ve de hisleri olduğudur, sorun da burada yaşanır.

    Cinsellik de dürtüdür, ikincil öneme sahip bir dürtüdür, amacı neslin devamını sağlamaktır. Peki neden cinsellik yaşarız?

    Üremek için,Zevk için,İletişim, paylaşım olduğu için ,Yapılması gerekli olduğuna inandığımız bir şeydir, ne kadar çok sıklıkta yapılırsa o kadar iyi olduğu öğretilir veya öğrenilir. Bazen gelen maillerde veya telefonda sorulur, “Ben haftada şu kadar seks yapıyorum yeterli mi?” diye…

    Neden bana “Günde 3 veya 4 öğün yiyorum, yeterli mi?” diye sormuyorsunuz? Acıkınca yiyorsunuz, seks de acıkınca yapılır, sayısı standardı yoktur, bizse bazı tabularda sıkışıp sekse bazı gereklilikler yüklemişizdir.

    CİNSEL ARZU NEDİR?

    Cinsel arzu kişinin karşı cinsle ilişkiye girme arzusu olup, bedensel (hormonal) problemi olmayan herkeste mevcuttur. Ne zaman cinsel arzu duyarız sorusunu yukarıda anlattığımız konuların ışığında şöyle tanımlayalım isterseniz: Bedensel olarak yeterli olgunluğa erişmiş kadın veya erkek o gününü yaşamsal olarak garantiye aldığında cinsel arzu duyar.
    Cinsel arzu kavramı kişiden kişiye ve toplumdan topluma değişmekle beraber genel anlamda “bir eşle seks ilişkisine girmeyi istemek” olarak açıklanabilir.

    ÇEVRE ETKİLİYOR

    Ne kadar isteğin yeterli olduğu, ne kadarının az olduğu kadından kadına değişir. Bizim toplumumuzda kadınların istek ile ilgili sıkıntılarını çeşitli gruplarda incelemek gerçekçi ve faydalı olacaktır. Erkekler ve kadınlar kabaca aynı ölçüde cinsel istek duyarlar ama yetiştirilme şartları, içinde bulunulan koşullar, aile baskısı, ahlaki ve de dini etkiler kadınların bu isteklerini baskılamalarına, başka kanallara yönlendirmelerine veya gösterememelerine neden olur.

    Bu yüzden bu konuda rahat olan erkekler genelde cinsel ilişki arzusunu kadınlardan daha sık duyarlar. Bir kadın olarak eşinizin seksi sizden daha sık ve de daha fazla arzu etmesi, sizin seks isteği yönünden bir probleminiz olduğu anlamına gelmez.

  • Kürtajdan Sonra Ne Zaman Hamile Kalınır?

    Kürtajdan Sonra Ne Zaman Hamile Kalınır?

    üşük gebeliğin 20. haftadan önce kendiliğinden sonlanmasıdır. Genellikle ilk 3 ayda olmaktadır. Sağlıklı bayanlarda dahi karşılaşılabilecek bir durumdur ve bu nedenle düşük yapan bir bayan bunu dünyanın sonu olarak görmemeli, doğanın gerektirdiği bir durum olarak kabullenmelidir. Gerçekten yapılan araştırmalar göstermektedir ki yapılan düşüklerdeki kaybedilen bebeklerin çoğunluğu anormal bebeklerdir. Yani anormal bebekler düşmektedir.

    Zaten yaşaması mümkün olmayan çocukların bu şekilde kaybedilmesi aslında doğanın bir kuralıdır ve bu şekilde sağlıklı bireyler oluşmakta ve gelişmektedir. Ayrıca enfeksiyonlar, travmalar, bazı kronik hastalıklar, ilaç kullanımı, radyasyona maruz kalma, çeşitli kimyasal maddelerde düşüğe neden olabilmektedir. Düşük yapan bir bayan yada adet gecikmesi olup da şiddetli kanaması olan bir bayan hemen kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmalı ve muayene olmalıdır.

    Düşük tam olarak gerçekleşebileceği gibi bazen rahim içinde gebeliğe ait zar vb. parçalar kalabilmekte ve bunlar ileride enfeksiyon, fazla kanama, yapışıklık oluşumu, adet düzeninin bozulması hatta çocuk olmasının engellenmesi gibi problemler oluşturabilmektedir. Eğer parça kalması mevcutsa mutlaka kürtaj işlemiyle bu parçalar uzaklaştırılmalı ve gerekli ilaç tedavisine başlanmalıdır.

    Bilinmesi gereken bir konuda düşük yapıldıktan sonra yada kürtajdan sonra ne zaman tekrar gebe kalınabileceğidir. Eskiden yeni bir gebelik için en az 6 ay beklenmesi önerilirdi ama günümüz bilgileri göstermektedir ki ek bir problem yoksa ve her hangi bir komplikasyon gelişmemişse bir sonraki adet bitiminden itibaren yeni bir gebelik düşünülebilir.

    Kürtaj işlemi ise tıbbi bir zorunluluktan dolayı yada eşler daha fazla çocuk istemiyorsa gebeliğin sonlandırılması işlemin verilen addır. Eğer bu işlem çiftlerin isteği doğrultusunda yapılıyorsa en fazla gebelik 10 haftalık olmalıdır. Çünkü ülkemizde 10 haftadan sonra isteğe bağlı kürtaj yapılması yasal değildir.

    Eğer boş gebelik, ölü yada anormal bebek gibi tıbbi bir endikasyon varsa o zaman bu süre aşılabilmektedir. Özellikle anormal bebeklerin tahliyesi içinde bunu belgeleyen ve konunun uzmanları tarafından onaylanmış bir rapor olması gerekir. Kürtaj sonrası da düşükteki benzer tedaviler uygulanır ve bir sonraki adet bitiminden sonra ilişkiye girilebilir ve isteniyorsa gebe kalınabilir.

  • 3 kadından biri doğru korunuyor!

    3 kadından biri doğru korunuyor!

    2011’de yapılan Kadın Sağlığı Araştırması sonuçlarına göre Türkiye’de 3 kadından yalnızca 1 tanesi, modern ve geri dönüşlü doğum kontrol yöntemlerini kullanıyor

    Türk Aile Planlaması Derneği (TAP) Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu tarafından yapılan açıklamada ülkemizde her yıl 1.9 milyon gebelik oluştuğu ve bunların 550 bininin planlanmamış gebelik, 285 bini kürtajla sonuçlandığı belirtildi. Planlanmayan gebelikler, tüm dünyanın en büyük sorunlarından biri. Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmaları, her yıl yaklaşık 40 milyon gebeliğin yüzde 30’unun planlanmadığını, yüzde 12’sinin ise kürtajla sonlandırıldığını gösteriyor.

    Türkiye Aile Planlaması derneği Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu ; “Kürtaj bir aile planlaması yöntemi değildir. Bebek ve anne için en sağlıklı doğum aralığı 2 yıldır, bu aralık olduğunda bebek normal ağırlıkta oluyor, anomaliler azalıyor, bebek ölümleri engellenmiş oluyor, aynı şeyler annelerimiz için de geçerli, düşükler azalıyor, gebelikteki problemler azalıyor, sağlıklı doğuma ulaşma şansı artıyor. O nedenle doğumlar arasını 2 yılda tutmak, bebeği veanneyi sağlıkla mutlu sona ulaştırmak için, henüz gebelik oluşmadan kürtaj yerine etkin, modern aile planlaması yöntemlerini kullanmak ve lüzumsuz müdahalelerden kaçınmak büyük önem taşıyor” dedi.

    Prof. Şatıroğlu Türk kadınlarının doğum kontrol yöntemlerine yaklaşımlarının, yöntem kullanım alışkanlıklarının ve tercihlerinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilen Kadın Sağlığı araştırması ile ilgili de bilgi verdi. Araştırma sonuçlarına göre; 15-49 yaş grubundaki kadınlar tarafından Türkiye’de en çok kullanılan doğum kontrol yöntemi; % 22 ile bakırlı spiral. Bunu % 16 ile kondom takip ediyor.

    Modern ve güvenilir bir yöntem olan doğum kontrol haplarının Türkiye’de kullanım sadece %8 oranında. Bu oran; İran, Mısır, gibi ülkelerin bile oldukça gerisinde. Geleneksel bir yöntem olan ve gerçek bir korunma sağlamayan geri çekilme yöntemi, çoğu modern yöntemden daha fazla kullanılıyor( % 20 oranında). Ancak bu yöntem, aile planlamadığı halde gebelikle sonuçlanabiliyor. Hayatı boyunca geri çekilme yöntemiyle korunan 3 kadından biri, istemeden gebe kalıyor. Bu gebeliklerin bir kısmı da kürtaj ile sonuçlanıyor.

    Kadınların %40’ı ise, gebelik planlamadığı halde hiçbir korunma yöntemi kullanmıyor. Ne yazık ki bu gebeliklerin bir kısmı da kürtajla sonuçlanıyor. 20 ilde gerçekleştirilen araştırma sonuçlarına göre;Kadınlar, korunmayla ilgili bilgi kaynağı olarak; jinekologlar (%40) kadar , yakın arkadaşlarına (%35) güveniyor.

    Araştırmada eşlerin doğum kontrol yöntemine etkisi sorulduğunda araştırmaya katılan kadınların %71’i, eşlerinin doğum kontrol yöntemi üzerinde etkisi olduğunu söylüyor. İlkokul mezunları arasında en sık kullanılan yöntem spiral iken, Lise ve Üniversite mezunlarının hemen hemen yarısının şimdiye kadar hiç korunma yöntemi kullanmadığı görülüyor. Kadınların çalışma durumları incelendiğinde, çalışan kadınlar doğum kontrol hapını tercih ederken çalışmayan kadınların bakırlı spiral kullanma oranının daha yüksek olduğu görülüyor.

    Riskli bir yöntem olan geri çekilme yönteminin, ilkokul mezunu kadınlar başta olmak üzere tüm kadınlar tarafından yaklaşık %20 oranında kullanıldığı görülüyor. Türk Aile Planlama Derneği olarak anne ve bebek sağlığı için gerekli olan tıbbi tavsiyelere uyarak, isteyenin istediği zaman ve istediği kadar gebe kalma hakkı olduğu evrensel insan haklarındandır inancı içinde çalışmalar yaptıklarını belirten Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu, korunma yöntemleri konusunda doktor tavsiyesinin doğru bilgiye ulaşma konusunda çok önemli olduğunu da sözlerine ekledi.

  • Türk Kadını Cinselliğe Nasıl Bakıyor?

    Türk Kadını Cinselliğe Nasıl Bakıyor?

    Konu cinsel hazza gelince, kadınların bilgileri daha da azalıyor. Kendini cinsel hazza aday görmeyen birinin bilgi araması da söz konusu olamıyor, kadınlar ilişkiye, erkekler ise hazza odaklı yaşıyor, kadınların odaklandıkları nokta haz değil, içinde bulundukları ilişki. Çünkü aile ve toplum tarafından bu duruma koşullandırılarak yetiştiriliyorlar…

    KADIN CİNSELLİKTEN KORKUYOR

    Kadının kimle, ne zaman ve ne tür cinsellik yaşayacağı erkeklere göre daha kontrol altında. Özellikle bekaretin, kadının ve koca ile babanın namusu olarak algılandığını belirten uzmanlar, 20 ilde 1537 kişiyle yapılan araştırmaya göre, toplumun yüzde 70’i, kadının namusunun bekaretle doğrudan ilişkili olduklarını söylüyorlar.

    EN ÇOK VAJİNUSMUS VE İSTEKSİZLİK GÖRÜLÜYOR

    Kadınların temel sorunları vajinismus ya da cinsel isteksizlik.

    KADIN CİNSELLİĞİ İLE İLGİLİ YAYGIN YANLIŞ İNANÇLAR

    • Kadının cinsel isteği cinsellik dışındaki olaylardan etkilenmez.

    • Kadın istemese de kocasına karşı görevi olduğu için cinselliği yaşamak zorundadır.

    • Kadın evlenene kadar cinsellikle ilgili hiçbir şey öğrenmemeli.

    • Cinsel ilişkide kadının cinsel isteğinin, uyarılmasının, haz almasının önemi yoktur.

    • Cinsel isteksizlikle başvuran her kadın cinsel istek azlığı yaşamaktadır.

    • Kadının cinsel isteği partnerine göre az ise mutlaka rahatsızlığı vardır.

    • Normal çiftlerin cinsel ilişki sıklığı, yirmili ve otuzlu yaşlar için haftada en az dört olmalıdır. Sürekli olarak daha az olması düşük cinsel isteğin göstergesidir.

    • Sevişmeyi başlatan kadın ahlaksızdır.

    • Cinsel eylemi erkek başlatmalıdır.

  • Bel çevreniz yatakta başarı göstergesi

    Bel çevreniz yatakta başarı göstergesi

    İyi ve kaliteli bir cinsel yaşam için, vücudumuza da iyi bakmamız gerekiyor. Bunu en kolay, bel çevrenizin kalınlığına bakarak anlayabilirsiniz…

    Düzenli bir egzersiz ve aktivite programının doku ve organ fonksiyonlarınız için vazgeçilmez olduğu pek çok araştırmayla gösterildi. Gerçekten de egzersiz kalp-damar sisteminden kemiklerinize, belleğinizden ruhsal durumunuza kadar sağlığınızın değişik boyutlarını etkiliyor. Son dönemde oldukça gündemde olan konu da egzersizin cinsel hayat, performans ve istek üzerindeki etkileri.

    İyi Performans İçin Önce Kalbinizi Sevin

    Düzenli bir egzersiz programının kalp-damar sağlığını olumlu yönde etkilediği bilinen bir gerçek! Egzersiz yapmak veya aktivitesi yüksek bir yaşam sürmek sadece kan dolaşımınızı arttırmıyor. Kandaki yoğunlaşmayı, pıhtı oluşması riskini ve çarpıntıyı da azaltıyor. Egzersiz aynı zamanda HDL yani iyi kolesterol seviyeleriniz yükseltiyor.

    Egzersizin kalbinize olan faydaları bunlarla da sınırlı değil. Egzersiz yapmak yüksek tansiyon riskinizi ve bu sorunun yol açtığı inme gibi komplikasyonları azaltıyor. Ayrıca vücudun insüline karşı duyarlılığını arttırarak kan şekeri seviyelerini düşürüyor. Böylece pankreas bezinde yeniden insülin yapımına gerek kalmıyor ve Tip 2 diyabet hastalığı riski azaltıyor. Diyabet belirtileri ortaya çıksa bile egzersiz ile diyabetin yaşlandırıcı etkileri yavaşlayıp azalıyor ve kan şekeri ayarı kolaylaşıyor.

    “Peki bütün bunlarla cinsel hayatımla ne gibi bir ilgisi var?” diye düşünebilirsiniz. Hipertansiyon, diyabet, yüksek kolesterol, pıhtılaşma problemi, taşikardi kalbiniz için olduğu kadar damar sağlığınız için de risk faktörü sayılıyor. Damar sağlığınız sertleşme fonksiyonunuz için oldukça önemli bir yere sahip. Penisin büyümesi ve sertleşmesi yani ereksiyon fonksiyonunu yerine getirebilmesi, penisin kanla dolmasına bağlıdır.
    Eğer damarlarınız kolesterol yüksekliği, şeker fazlalığı ve hipertansiyonlar zarar görmüşse bu penise giden kan akımının azalacağı ve sertleşme problemiyle karşılaşma riskinizin artacağı anlamına gelir.

    Bel Çevresi Performansa Etki Ediyor

    Bel çevresi ölçüsünün vücuttaki pek çok sağlık sorununun habercisi veya hazırlayıcısı olduğunun anlaşılması bu konuyu son dönemde en sık konuşulan sağlık konularından biri haline getirdi. Araştırmalar erkeklerde 102, kadınlarda 92 cm’i geçen bel çevresi ölçüsünün koroner arter hastalığı, yüksek kan basıncı, felç, diyabet ve çeşitli kanserlerin riskini arttırdığını gösteriyor. Bel çevresi sadece kalp-damar sağlığınızın bir göstergesi olmakla kalmıyor aynı zamanda cinsel hayatınızın ne durumda olduğunu da yansıtıyor. Evet! Bel çevresi kalın olan erkeklerde iktidar azalıyor!

    Karın içindeki yağ birikimi kendini bel çevresindeki artış yani abdominal obezite ile gösteriyor. Bu yağlar Metabolik Sendrom olarak bilinen ve bel çevresi kalınlığı, trigliserit ve bazen de LDL-kötü kolesterol yüksekliği, hipertansiyon ve insülin direnci ile kendini belli eden bir sağlık sorununa yol açıyor. Bu sendrom sadece damarlarını yaşlandırmakla kalmıyor, son dönemde yapılan araştırmalara göre testosteron seviyelerinde de bir düşüşe yol açıyor. Öyle görülüyor ki karın için yağları estetik kaygılardan çok daha fazla soruna neden oluyor.

    Karın içi yağlar öncelikle damar sağlığınızı tehdit ederek ereksiyon fonksiyonunda bir azalmaya neden oluyor. İleri dönemlerde ise testosteron düşüklüğü yaratarak cinsel isteksizliğe de açabiliyor. Testosteron düşüklüğü ayrıca kemiklerini ve kas yapınızı zayıflatıyor, libido kaybı kadar sertleşme fonksiyonunuzu da azaltıyor.
    Bu nedenle bel çevrenizi erkekseniz 102 kadınsanız 92 cm altında tutmanız tavsiye edilmektedir. En uygun ölçümlerin erkeklerde 94, kadınlarda 86 cm altında olduğunu hatırlatalım. Bu ölçülere yaklaşmak için doğru ve düzenli bir egzersiz programının şart olduğunu belirtelim.

    Karın içi yağlarınızı eritmek için mekikten daha fazlasına ihtiyacınız var. Aerobik aktiviteler özellikle haftada 3-4 kez yapılan 30-40 dakikalık yüksek tempoda yürüyüşler yağ yakmanızı sağlayacağı gibi iyi kolesterol seviyelerinizi de arttıracaktır. Böylece damarlarınız (penisinize gidenler de dahil) görevlerini tam olarak yerine getireceklerdir.

    Sekste Nasıl Göründüğünüz Önemli

    Düzenli bir egzersiz programı fiziksel görünümünüzü geliştirir. Fiziksel görüntünün iyileşmesi kendinize daha fazla güvenmenizi, vücudunuzdan memnun olmanızı ve partnerinizin yanında kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur. Egzersiz kilonuzu korumanızı veya kilo vermenizi sağlayarak sizi şekle sokar ve partnerinizin yanında kendinizi daha rahat hissetmenizi sağlar.

    Sağlıklı bir cinsellikte iyi bir fiziksel performansın şart olduğunu hatırlatmamıza gerek yok. Egzersiz akciğer kapasitenizi arttırır. Denge ve koordinasyonunuzu geliştirir. Eklem esnekliği ve kemik yoğunluğunuzu arttırır. Kaslarınız da daha dayanıklı hale gelir. Böylece sağlıklı bir cinsellik için gereken fiziksel performans durumuna sizi yaklaştırır.

  • Sigara neden cinsel hayatı olumsuz etkiliyor?

    Sigara neden cinsel hayatı olumsuz etkiliyor?

    Sigara neden cinsel hayatı olumsuz etkiliyor?
    İster inanın, ister inanmayın. Sigara hem kadınlarda, hem de erkeklerde cinsel hayata ket vuruyor.

    İşte sebepleri…
    Erkeklerde sigara içmek testesteron seviyesinin azalmasına sebep oluyor. Çünkü sigara cinsel organların gelişimini ve cinsel arzuları olumsuz etkiliyor. Yani sigara içtiğinizde aslında libidonuzun düşmesinin sebebi testesteron seviyesinde görülen artış.

    Ayrıca bu hormonun seviyesinin düşmesi erkeklerin göğüslerinde büyümeye de neden oluyor. Çünkü kas yoğunluğu değişiyor.

    Sigara içen kadınların bebek sahibi olma ihtimali azalıyor. Çünkü sigara direkt olarak üreme sistemini etkiliyor.
    Erkeklerde ise sperm kalitesi düşüyor. Yani milyonlarca sperm hücresinden hiç birinin kabul edilmeme ihtimali artıyor. Çünkü spermler sigaraya bağlı olarak “iki başlı” veya biçimsiz olabiliyor.

    Sigara dolaşım sistemini de etkiliyor. Bu nedenle sigara içen erkeklerin ereksiyon olma ihtimali azalıyor. Ereksiyon sorunu yaşayan erkeklerin çoğunun sigara içtiği gözlemlenmiştir.

    Kadınlarda ise dolaşım sistemini etkileyen sigara, cinsel arzuların azalmasına neden oluyor. Seks sırasında kan damarlarının hacim kazanması sayesinde tatmin olabilen kadınlar, sigara içtiği zaman bu durumu tersine çeviriyor. Bu nedenle daha az cinsel zevk tecrübe edilmiş oluyor.

  • Yağ yakmak için seks!

    Yağ yakmak için seks!

    İngiltere’de yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre “yağ yakma” fikri kadınları sekse yönlendirebiliyor! Spor salonlarında sıkıcı aletlerle uğraşmak yerine, seks yapan kadınlar sanıyoruz ki çok daha mutlu oluyorlar!
    Zayıflamak ve fit kalmak için ‘yağ yakmak’ şart. Kadınlar bunun için türlü egzersizler yapmaya da hazır, yeter ki kıyafetlerinin içine rahat rahat girebilsin, kendilerini önce aynada sonra da toplum içerisinde ‘fit’ hissedebilsinler.

    İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda yapılan bir araştırma, eğer seks yapmak kalori harcamalarını sağlayacaksa, kadınların %76′sının yatağa hemen girmeye razı olduğunu gösteriyor.

    Araştırmaya katılan, spor salonuna düzenli olarak giden kadınların üçte ikisi Gym’de harcayacakları kalori değerine aynı şekilde ulaşacaklarsa, evde kalıp ev işi ve ‘seks’ yapmayı tercih edebileceğini söylemiş.
    Uzmanlara göre yarım saat süren aktif bir ‘seks’ 150 ilâ 300 kalori harcamanızı sağlayabiliyor.

    Geçmişte pek çok Hollywood yıldızının ‘düzenli seks hayatının’ fit kalmalarına son derece yararlı olduğunu belirtmesi de tesadüf değil anlaşılan. Seks, kalbin ve böylelikle metabolizmanın daha hızlı çalışmasını tetikliyor, dolayısıyla da ‘kalori harcamak’ kaçınılmaz oluyor. Haftada sekse 3 adet yarım saatlik seks seansı ayırmanız, ekstradan 750 kalori harcamanız demek ki bu da fit kalmak adına kesinlikle önemsenmeyecek bir değer değil!

    Seks, sadece yağ yakmanızı değil, vücudunuzun salgıladığı endorfin sayesinde kötü ruh halinden sıyrılmanızı, özgüveninizi artırmanızı ve daha enerjik olmanızı da sağlıyor. Tüm bunlar, birbirini tetikleyici, sinerji yaratan faydalar.

    Daha fazla seks ile hem daha fit kalma şansına
    hem de bir sonraki seans için daha güzel görünme isteğine sahip olabilirsiniz…

    Uzun zamandir seksin spordan daha fazla kalori kaybettirdigi soylenip durulurdu. Yapilan uzun arastirmalar sonucu sonuclar kamuoyuna aciklandi.

    KADINI SOYARKEN:
    Kadinin izni ile….. 12 kalori
    Zorla, kadinin izni olmadan.. 1187 kalori

    SUTYENI CIKARIRKEN:
    Iki elinle…. 8 kalori
    Tek elinle. 12 kalori
    Dislerinle.. 85 kalori

    PREZERVATIFI TAKARKEN:
    Ereksiyon halinde… 6 kalori
    Ereksiyon olmamış halde… 315 kalori

    ORGAZM
    Gerçekten 112 kalori
    Yapmacık. 315 kalori

    IKINCI DEFA KALDIRMA HALINDE:
    20-29 yaş arası…… 36 kalori
    30-39 yaş arası…… 80 kalori
    40-49 yaş arası…. 124 kalori
    50-59 yaş arası…. 972 kalori
    60-69 yaş arası… 2916 kalori
    70 ve daha yaşlı.. sonuçlar henüz bize ulaşmadı!

    SEKSTEN SONRA GIYINME:
    Sakince.. 32 kalori
    Acele….. 98 kalori
    Karısı zili calarken…. 1218 kalori
    Kocası zili calarken.. 3521 kalori