Hayatınızın en özel “evet”i olmasını umduğumuz cevabı verirken kafanızda hiç soru işareti olmaması dileğiyle…

Minik heyecanların yaşandığı evlilik sürecine gelmeden önce, etraftan gelen yüksek sesle yüzünden kendi içsel sesinize kulak vermeyi ihmal etmeyin. Ne kadar hazırsınız? Kendi kendimize sorup geçiştirdiğimiz önemli soruların cevabı için Klinik Psikolog Derya Utku Gazel’in kapısını çaldık.

Evlilik için ideal bir yaştan söz edilebilir mi?
Batıda yapılan çalışmalar, 28 yaş ve üstünde yapılan evliliklerin daha dengeli, uzun ve sağlıklı olduğuna kanaat getirmiştir. 20’li yaşların başında veya daha erken yapılan evliliklerin boşanma ile sonuçlanma oranı ise %80-85 arası. Nedenine bakıldığında kişinin benliğini keşfi, kim olduğunu idrak etmesi ve sınırlarını iyi tespit etmesi ve bu konulara akıl yürütmesi için 25 yaş üstünün daha elverişli olduğu söylenebilir.

Kadının evliliğe hazır olup olmadığına dair kendine ne gibi sorular sorması gerekir?
Evlilik, beraberinde ev düzeni, çocuk, para, tarafların aileleri, cinsellik gibi konuları da getirir. Bu sebeple, kişinin evlenmeden önce olayları gözden geçirmesi ve değerlendirmesinde fayda var. Çiftlerin kendilerine sorması gereken en önemli soru, evlilikten ne bekledikleri ve nasıl bir yaşamın hayalini kurdukları. 20-30 sene kendilerini nerede ve ne olarak görmek istiyorlar? Çocuk sahibi olma konusunda tarafların fikirleri nedir; buna sıcak mı bakıyorlar, bunu çok mu istiyorlar, yoksa hiç mi düşünmüyorlar? Karşı tarafın ailesi ile sınırlarını nasıl koruyacaklar? Kişisel sınırları iyi belirlemek ve korumak, sağlıklı bir evlilik için olmazsa olmazdır.

İlişkinin, nişanlılık süresinin uzun ya da kısa olması evlilik kararını nasıl etkiliyor? Güven kavramı zaman ile doğru oranda mı ilerler?
Nişanlılık süresi kişilerin birbirini tanıması için bir fırsattır. Sağlıklı bir ilişkinin temelinde iletişim ve etkileşim yatar. Bunu yaratmak ve olgunlaştırmak için çiftlerin birbirleri ile zaman geçirmeleri, çatışmaları çözümlemeleri, duygu alışverişinde bulunmaları önemlidir. Böylece karşılıklı güvenin, birbirini yargısızca kabul etmenin temellerini atmış olurlar. Evlilik öncesi dönem, bu anlamda tarafların işine yarayabilir. Sürenin de dengeli olması gerekir. Senelerce süren nişanlılık dönemi, ilişkinin ilerleyemediğinin, bir sonraki aşamaya geçemediğinin, tıkanıp kaldığının bir göstergesi olabilir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, “nasıl olsa evlenince değişir” diye adım atılan evlilikler, soru işaretlerinin, kızgınlıkların ve huzursuzlukların yeterince ifade edilmediği anlamına gelmekte ve ilerde daha büyük güven sorunlarına yol açmaktadır.

Evlilik uzlaşma mıdır? İki farklı bireyin iki ayrı yolu olması gerektiğine mi inanmalı, yoksa tek yolda birlikte yürünmesi gerektiğine mi?
Kısaca iki yaşam biçiminin buluşma noktasıdır evlilik. Tek yolda yürümesi gereken zamanlar olduğu gibi, iki ayrı yolun varlığı da kaçınılmazdır. Örnek olarak, sağlıklı ilişkilerin temelinde, tarafların kendilerine ait yaşam alanları ve etkinlik olanakları vardır. Tarafların kendilerini diledikleri gibi ortaya koydukları bir iş ya da hobi, kişiyi kendine güvenli ve üretken kılar. Bu özel yaşam alanları, tarafların birbirlerine müdahalede bulunmadıkları bir alan olmalıdır. Bunun dışındaki zamanlar sıklıkla ortaktır. Yaşanılan ev, çocuk sahibi olma, maddi konular ortak kararlar dahilindedir. Bu anlamda, iki ayrı yaşam biçiminin bir araya gelmesi, fikir ayrılıklarını, zaman zaman tartışmaları kaçınılmaz kılar. Genel anlamda uzlaşmacı ve problem çözmeye yönelik bir bakış açısı, ilişkiyi dengeli ve sağlıklı kılar. Önemli olan fikir farklılıklarına rağmen karşılıklı sevgi, şefkat ve güvendir. Ancak yaşadığımız toplumda, özellikle kadınlar yanlış inançlar ve kurallarla büyütülürler. Örnek olarak “kadın erkeğin tamamlayıcısıdır” veya “erkek evin müdürü, kadın ise onun yardımcısıdır” gibi. Bunlar günümüz ilişkilerinde geçerliliği olmayan kurallardır. Sağlıklı evlilik ilişkisi, iki tarafın eşit hak ve emeği ile gerçekleşir.

Gelin adaylarının işi ve özel hayatı dengeyle yürütebilmesi adına neler önerirsiniz?
Evliliğe verilen anlamlar, zaman zaman kişilerin endişelerini arttırmakta, “bilinmeyene bir yolculuk” gibi algılamalarını tetiklemektedir. Evlilik çoğu zaman bir “son” gibi algılanmaktadır. Halbuki yaşamı bir partnerle paylaşmak, hayatın yükünü hafifletmek ve andan keyif almak için eğlenceli bir yol da olabilir. Öncelikle, tarafların birbirleri ile arkadaşça bir ilişki kurmaları önemlidir. Evlilik taraflardan birinin kontrolünde değil, iki kişinin işbirliğinde yürütülmelidir. İşi ve özel hayatı dengede tutmak adına kendilerinden yüksek beklentiler içinde olmaları, her şeyi mükemmel yapmaya çalışmaları bir işe yaramadığı gibi, zamanla huzursuzluk, kızgınlık ve çöküntüye sebep olacaktır. Ellerinden geleni yaptıklarını kendilerine hatırlatmaları gerekir. Buna ek olarak, çatışmalar, her ilişkinin parçasıdır ve olması gerekir, “ilişkim iyi gitmiyor, her şey çok kötü” gibi sonuçlara varmak güven kırıcı ve yanıltıcı olabilir. Bunun yerine çatışmalardan kaçınmamak, ne olduğuna birlikte bakmak ve çözüm aramak gerekmektedir.