Kötü bir evliliğin içinde bir ömür geçirmektense iyi bir boşanma yaşamayı tercih ettiniz. Peki ikinci yolculukta sizi nelerin beklediğini biliyor musunuz?

Araştırmalar, ülkemizde boşanan kişilerin yüzde 85’inin yeniden evlendiğini, bunların yüzde 17’sinin ise ikinci evliliğini yine aynı kişi ile yaptığını gösteriyor. Bazı çalışma sonuçları ikinci evliliklerin daha çok boşanma ile sonuçlandığını söylerken, bazıları ise tersini gösteriyor. Bu da ikinci evliliğin neden yapıldığı, evliliğin nasıl sürdüğü ve neden bittiğini etkileyen birçok değişken olduğunu gösteriyor. İlk evliliğin yapıldığı yaş, yapılış şekli, bitme nedeni ve bitiş şekli ile çocuk olup olmadığı gibi faktörler ilk sıralarda yer alıyor. Boşanma oranlarının hızla arttığı günümüzde ikinci evliliklerini yapmayı düşünenlere daha mutlu bir evliliğin kapısını açacak önerileri sıralayalım istedik ve Psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci’nin kapısını çaldık. Eğer ikinci evliliğinizi yapmayı düşünüyor ve hatta şu an ikinci evliliğinizi yaşıyorsanız bu röportaj sizin yolunuzu aydınlatacak.

Kadınların ve erkeklerin ikinci evliliklere bakış açısı farklılık gösteriyor mu?

İkinci evlilikleri “eş kaybından sonra” ve “boşanmadan sonra” diye ayırmak gerekiyor. İkinci evlilik denildiğinde çoğunluğun aklına boşanma sonrası evlilik geliyor çünkü ölüm sonrası evlilik, özellikle genç yaşta yaşanan kayıp sonrası evlilik daha olağan, adeta “olması gereken” bir şey gibi algılanıyor. Tabii ki tüm bunlar yaşanılan çevreye, sosyo-kültürel özelliklere göre değişebiliyor. Şu anda genel değerlendirmelerden ve araştırma bulgularından bahsediyoruz. Çalışmalar erkeklerin boşanma sonrasında kadınlardan daha fazla ve çabuk evlendiklerini gösteriyor. Erkekler genellikle ya boşanır boşanmaz ya da üç-beş yıl içinde evleniyor. Yine erkekler için çocuğunun olup olmaması ikinci evlilik kararını daha az etkiliyor. Boşanma sonrası genel olarak çocukların anne ile kalması buna bir neden olabiliyor. Yine toplumun bir kadına çocuğun yeteceği ve anne olan kadının bir daha evlenmeye gereksinim duymayacağı inancı ve baskısı bir neden olarak sayılabiliyor. Eşi gittiği ve boşanma davası açtığı, kendisini ve çocuğunu görmek istemediği için henüz bir yaşına yeni girmiş bebeğini, tek başına büyütmesi gereken genç anneye çevresindekiler hem öğüt hem de teselli veriyormuş: “Giderse gitsin. Çocuğun var, yaşamını ona ada. Kimseye ihtiyacın yok. Senin hayatın artık çocuğun, başka her şeyden vazgeç”. Genç anne aklı başında biri olduğu için, burada bir terslik olduğunu düşünerek “Doğru mu?” diyerek bize danıştı. Hiç doğru olur mu? Tabii ki bir anne, çocuğunun sağlıklı olması, zarar görmemesi için elinden geleni yapmalı. Ama henüz 30’una gelmemiş bir insana kendi hayatından vazgeçip, çocuğu için yaşamasını söylemek, sadece onun değil, bebeğin geleceğine de ipotek koymak anlamına geliyor.

İkinci evlilikte iki eşin de ikinci kez evlenmesi ile sadece birinin ikinci kez evleniyor olması evliliğin dinamiklerini değiştiriyor mu?

Evliliğin dinamiğini çok şey değiştirebilir. Ama iki eşin de daha önce evlilik yapmış olması, her ikisinin de, özellikle birinci evlilik süreçleri bittikten sonra iyi değerlendirme yapmışlarsa evliliğe yükledikleri anlamları daha normalleştirmiş olmaları, olabilecekleri bilmeleri gibi nedenlerle farklı gelişebiliyor. Eşlerden birinin ilk evliliği olması kendisini diğer eşle kıyaslamasına, evlilikten beklentilerinin çok fazla olmasına ve bunların sonucunda sıkıntılara yol açabiliyor. Kadınlar kendilerinin ilk evliliği, erkeğin ikinci evliliği olduğunda bu kıyaslamayı daha çok yapıyor; eşlerinin de bu kıyaslamayı yaptığını daha çok düşünüyorlar. Bazı eşler de gerçekten bunu yapıyor. En küçük bir anlaşmazlıkta “Ben ilk eşimden bunun için ayrılmıştım” ya da “Ben senin eski eşin değilim, bana bunu yapamazsın” söylemleri, tartışmaları büyütebiliyor. İki taraf da ikinci evliliğini yaptığı zaman bu tartışmalar daha az oluyor.

Eşlerden birinin çocuk sahibi olması da zorlayıcı olabiliyor değil mi?

Evet, olabiliyor. İlk evliliğini yapan kişi çocuk sahibi olmak isterken, çocuğu olan taraf istemeyebiliyor. Ya da çocuk onlarla yaşıyorsa ilk kez evlendiğinde aynı anda hem eş hem de anne ya da baba olmak zorunda kalmak zor gelebiliyor. Kadınların sık yaptıkları bir şey var ve bu nedenle bize çok başvuruyorlar. Örneğin erkek ikinci evliliğini yapmış, kadının ilk evliliği. Adamın ilk evliliğinden çocukları var. Evlenmeden önce bir daha çocuk sahibi olmak istemediğini söylüyor. Kadın ise çocuk istemesine rağmen erkeğe onu çok sevdiğini ve çocuktan vazgeçebileceğini belirtiyor. Oysa kadın bunu söylerken, aslında evlendikten sonra ilişkileri iyi gidince, eşi de onu sevdiğinden çocuk isteyeceği düşüncesini taşıyor. Eşi evlendikten sonra da aynı kararlılığını sürdürünce “Sen beni sevmiyorsun. Benden çocuk sahibi olmak istemiyorsun” tartışmaları evliliği bitirme noktasına getiriyor. Kim haklı? Herkes haklı denilebilir. Ama kadın da ikinci evliliğini yapıyor olsa, evliliğin kocasının düşünceleri de dahil hiçbir şeyi değiştirmediğini deneyimleri ile bilebilirdi.

İkinci evlilikler çocukları nasıl etkiliyor? Annenin evlenmesi ile babanın evlenmesi arasında bir fark oluyor mu?

Çocuklar kaç yaşında olurlarsa olsun, ebeveynlerinin yeniden bir arada olacağı umudunu taşıyor. Bu nedenle bir başkası ile evlenme haberi onları hayal kırıklığına uğratıyor. Hele henüz boşanmanın etkisini atlatamamışken, ebeveynlerden birinin yeniden evleneceği haberi travmatik olabiliyor. Evlenme, ailenin boşanması ile ilişkili olan biriyle değilse, daha kolay kabulleniliyor. Birlikte yaşadığı ebeveynin evlenecek olması, eve gelecek yeni kurallardan endişelenme, ebeveyni paylaşma kaygısı getiriyor. Arada gördüğü ebeveynin evlenmesi ise, onu tamamen kaybedeceği endişesi yaratabiliyor. Yeni eşin çocukları olması durumu daha da zorlaştırıyor.

Kız ve erkek çocuk açısından farklılıklar gözlemliyor musunuz?

Kız çocuğunun, babasının yeniden evlenmesine tepkisi, anneye göre fazla oluyor. Erkek çocuğun annenin evlenmesine tepkisi ise değişebiliyor. Bazen daha kolay ilişki kurmakla beraber, bazen kıskanma ve toplumsal yüklemeler nedeniyle aşırı tepki oluşabiliyor. Ama en önemli şey birlikte yaşanan ebeveynin evlenmesi… Bunun kabullenilmesi daha zor oluyor. Bir ebeveyn evlenirken ayrılan eşin çocuklara bunu nasıl yansıttığı da önem kazanıyor. Anneler; özellikle de kendi istekleri ile boşanmamış olanlar, baba evleneceği zaman “Sizi sevse evlenmezdi, artık sizi sevmeyecek” gibi sözler söyleyerek eski eşin evlenmesini engellemeyi çocuklar üzerinden yapmaya çalışabiliyor. Ya da “Çocuklarım o kadınla birlikte olmayacak” diyebiliyorlar. Kendi duygularını çocuklara yansıtıp, onların üzerinden intikam alma çabası, babanın çocuklarla ilişkisini bozduğu gibi, çocukların ruh sağlıklarını da olumsuz etkiliyor. Aynı şekilde boşansa bile eski eşinin bir şekilde ona ait olduğunu düşünen bazı babalar, eski eşinin evlenmesine karşı çıkmayı çocuklar üzerinden yapabiliyor. Onları anneye ve evleneceği kişiye karşı doldurabiliyor, anne evlenirse çocukları alacağı şeklinde tehditlerde bulunabiliyor. Eski eşlerin bu müdahaleleri olayları içinden çıkılmaz hale getirebiliyor.

Çocuk istemiyor diye evlenmekten vazgeçmek fikrini nasıl yorumluyorsunuz?

Bu çok iyi düşünülmesi gereken bir durum… Bazı soruları çocuklara sormak ve onların yanıtları nedeni ile sorumluluğu onlara yüklemek haksızlık. Hemen hemen hiçbir çocuk anne ve babasının ayrılmasını istemez. Çocuk istemiyor diye mutsuz olduğunuz, eziyet çektiğiniz bir evliliği sürdürmek, bu sorumluluğu çocuğa yüklemek ne kadar yanlışsa ikinci evlilik için de o oranda yanlıştır. Çünkü her çocuk ebeveynlerinin yeniden evleneceği hayalini taşıyor ve ikinci evliliği buna engel, umutlarını bitirecek felaket gibi görebiliyor. Özellikle gelişim dönemi nedeni ile bu kadar önemli kararları alamayacak çocuklara bu yükü bırakmak haksızlık oluyor. Zaten anne-babalar ikinci evliliklerini yaparken çocuklarının gelişimini, ruhsal durumunu, geleceğini düşünerek karar veriyor, vermeleri gerekiyor. Vazgeçiyorlarsa, “çocuk istemedi” savunmasının altında kendilerinin hazır ya da emin olup olmadıklarına bakmak gerekiyor. Çocuğu istemiyor diye evlenmeyip, tüm yaşamını onu büyütmeye adayan bir annenin, başka bir şehre taşınmak isteyen çocuğuna “Ben, sen üvey baba görme diye, istemiyorsun diye evlenmedim, genç yaşımda seni büyüttüm” dediğinde aldığı cevap sonrası girdiği depresyonu gördüm. Çocuk ona “Ben çocuktum, sen çocuk sözü ile mi davranıyorsun?” demişti. Bir başka anne ise istemediği biri ile evlenmek isteyen oğluna “Ben senin için evlenmedim” dediğinde aldığı cevaba çok üzülmüştü. Çocuğu “Bana mı sordun, evlenseydin de şimdi beni rahat bıraksaydın” demişti. Ama annesi o istemediği için evlenmeyen, bu nedenle de kendini sorumlu hissedip birçok hayalinden, isteğinden, geleceğinden vazgeçen çocuklar da gördüm.

İkinci evlilikleri birinciden daha zor hale getiren faktörler neler?

Boşanma sonrası kendine zaman tanımadan tekrar yapılan evlilik, değerlendirme yapmamış olmak, evlilik ve eşe ilişkin beklentileri gerçekçi olarak değerlendirmemiş olmak, eşlerden birinin diğerinin ya da kendisinin ilk evliliğinin izlerini ikinciye taşıyor olması, iyi organize edilmemiş, konuşulmamış ve hazır olmayan çocuklar ile maddi sıkıntılar zorlaştırıcı faktörler oluyor.

İkinci evliliklerin gerçekleşmesinde ve başarısında ailelerin ve çevrenin rolü ne olmalı?

Bana göre ikinci evliliklerin gerçekleşmesinde ailelerin hiç rolü olmamalı ama genellikle kararın alınmasında etkili olmak istiyorlar. Ne özellikle kadınlara yapılan “Çocuğun var, başka adam olmaz” baskısı, ne de “Tek başına yaşayamazsın, evlen” baskısı doğru… İkincisi erkeklere “Eve bakacak biri lazım, daha gençsin, kadınsız olmaz” gibi sözlerle, kadınlara ise “Kadın tek başına olmaz, erkek koruması, maddiyatı gerekiyor” şeklinde baskılar daha çok yapılıyor. Oysa olgunlaşmak ikinci evliliğin iyi gitmesi için önemli. Olgunlaşmanın bir belirtisi de ailenizi dinlemek ama kendi kararlarınızı alabilmek. Aileye düşen ise bu kararı desteklemek ve çocuklarının yanında olmak.

Formsanté Dergisi