“Kim sevdiği kişiyi kıskanmaz ki” dediğinizi duyar gibiyiz. Biz de bu düşüncenin arkasında duruyoruz ancak söz konusu kıskançlık olduğunda herkesin farklı şiddetlerde yaşadığını biliyoruz. Örneğin erkek arkadaşınızın, başka bir kadının instagram fotoğraflarını beğenmesiyle hissettiğiniz kıskançlık bizce makul bir kıskançlık. Her uç duyguda olduğu gibi kıskançlıkta da sınırlar aşıldığında ve aşırılık gözlemlendiğinde ne yazık ki bazı psikolojik problemlerin olabileceği gerçeğini kabul etmek gerekiyor. Uzmanlar da bu konuda ciddi uyarılarda bulunuyor. Kıskançlığın yaşla beraber azaldığını belirten uzmanlar, ileri yaşlarda aniden başlayan kıskançlık davranışlarının altında ciddi psikiyatrik hastalıkların ya da yapısal beyin bozukluklarının olabileceğini söylüyor. Çocukluk döneminde yaşanmış deneyim ve travmaların gelecekteki kıskançlıkla ilgili davranışlara da zemin hazırladığına dikkat çekiyorlar. Peki, nedir bu kritik seviye? Üsküdar Üniversitesi NPİstanbul Nöropsikiyatri Hastanesi’nden Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Onur Noyan şöyle açıklıyor: “Kıskançlığın normal ve patolojik tarafının ayrımı çok kolay yapılabiliyor ama bilinmeli ki aralarında çok ince bir sınır bulunuyor. Son yıllarda yapılan çalışmalarda patolojik kıskançlığın sadece yüzde 30’unun genetik geçişle aktarıldığı ortaya konuyor. Çevresel faktörler kıskançlığın oluşmasında ve gelişmesinde büyük önem taşıyor.” Kıskançlığın ne boyutlarda yaşanıp, ne noktalara varabileceğini daha iyi anlamanız için sizi 34 yaşındaki okuyucumuz Burçin’in hikayesiyle baş başa bırakıyoruz.

Öncelikle kıskanmanın çok insani bir duygu olduğunu söylemek istiyoruz… Ancak pek çoğumuzun hayatının belli dönemlerinde yaşadığı ve kontrolsüzce seyreden bu duygu, ciddi psikiyatrik hastalıklara ya da yapısal beyin bozukluklarına işaret edebiliyor.

“Kıskançlık; Duyguların en kötüsü”

“Sizinle hikayemi paylaşmak istedim çünkü hayatımda gerçekten çok sevdiğim tek adamı kaybettim… Dilerseniz anlatacaklarımı birer uyarı niteliğinde de görebilirsiniz. İki sene öncesine kadar kıskançlık benim için diğer duygular kadar sıradan ve normaldi. Öncesinde kıskançlık krizlerine girdiğimi ya da bu yüzden kendimi perişan ettiğimi hatırlamıyorum… Hatta genelde ilişkilerde kıskanılan taraf hep ben olmuşumdur. Ne olduysa iki sene önce oldu ve ben bambaşka bir insana dönüştüm. Hikayem, Murat’la tanışmamla başladı. Aynı şirkette çalışıyorduk ve çok hoş bir adamdı. Bana karşı ilgisinin ise hep farkındaydım ve flörtleşmelerimiz zaman içinde aşk dolu, tutkulu ve şiddetli bir ilişkiye dönüştü. Şiddetli diyorum çünkü bu ilişki benim kıskançlıkla tanıştığım ilişkim oldu. Bir kere aşırı sahiplenme hissettiğim için bu beni son derece kontrolcü biri yapmıştı.

Nerede, ne yapıyor, kimle konuşuyor, toplantıya gittiği kişi kadın mı yoksa erkek mi, telefonuna gelen mesaj gerçekten bankadan mı yoksa bir kadından mı…’ Kafamın içinde daima bu sorular dönüp duruyodu. İlk zamanlar alttan almaya çalışsak da ilişkimizin yedinci ayından itibaren kendimizi çok ciddi kavgaların içinde bulmaya başlamıştık. Örneğin her ay kredi kartı ekstresini görmek istiyordum. ‘Nerede, ne harcama yaptı, birine hediye mi aldı, mücevher alışverişi ya da otel rezervasyonu var mı’ bilmek istiyordum. Bu tabii ki bir erkek için çok onur kırıcı… Üstelik de 38 yaşında, son derece olgun bir erkek için. Tavrını ortaya koymakta gecikmedi ve ekstrelerini benimle paylaşmayacağını söyledi. Bu beni daha da şüpheci biri yapmıştı. Bankada çalışan bir arkadaşım bana bu konuda yardımcı oluyordu ve ben hiç yasal olmayan şekilde sevgilimin harcamalarını takip ediyordum. Bunun önüne geçememek insanın hayatını gerçekten ama gerçekten zehir ediyor!”

“Onu kaybettim”

“Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, ilişkimiz ciddi bir çıkmaza girmişti. Birbirimizi o kadar çok seviyorduk ki, sevgilim canından bezmesine rağmen dönüp arkasını gidemiyordu. Son olarak ne yaptım biliyor musunuz? Bir hacker ile anlaşarak onun bilgisayarını, e-posta’sını, sosyal hesaplarını takibe aldırdım… Düşünebiliyor musunuz? Sevgiliniz de olsa bir kişinin özel alanına bu kadar girebilme hakkını kim veriyor? Gördüğüm tedavilerden sonra şu an böyle düşünüyorum ama o zamanlar bunu kendimde hak görüyordum. Aslına bu büyük bir bilişim suçu; kıskançlığın da ötesine… Tabii ki foyam ortaya çıktı ve Murat beni çok büyük bir kavganın ardından terk etti. Birkaç gün sonra ise benim gözümü açan upuzun bir e-posta göndermişti. Özetle şunu diyordu: ‘Sen hastasın ve tedavi olman gerekiyor!’ Bu gerçekle yüzleşince durumun ciddiyetinin farkına vardım. Son altı aydır tedavi görüyorum ve kendimi daha iyi hissediyorum. Murat’a gelecek olursak; iyileştiğime yeterince ikna olursa, bana geri döneceğinden eminim…” Evet, Burçin’den bir kadının aşık olduğunda, kıskandığında neler yapabileceğini dinledik. Uzmandan aldığı destek sayesinde şu an sıkıntılarını atlatmak üzere. Tabii bizim kafamızda bazı soru işaretleri de oluşmadı değil. Sözü uzmana bırakmakta fayda görüyoruz…

Altında yatan nedenler neler?

Her bireyin kıskançlık öyküsünün kendi hikayesinde gizli olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Onur Noyan, şöyle cevaplıyor: “Sevimli şekilde başlayan kıskançlık duygusu, kartopunun çığa dönüşmesi gibi kolayca büyüyebilir. Günümüzdeki modern ilişkilerin zarar görmesinin en büyük sebeplerinden biri olan kıskançlık duygusu, eşlerin birbirlerinin hayatlarına müdahale etmesi ile sonuçlanarak ilişkileri çekilmez hale getiriyor. Kaybetme korkusu, özgüven eksikliği, sahiplenme duygusu, kültürel ya da bireysel olarak oluşan karşı cinse güven eksikliği, sevdiğini kaybetme gibi travmatik deneyimler; aldatılma öyküsü, alkol ve madde kullanımı, rekabetten çekinme, dışlanmışlık duygusu, bireyin aldatmaya yönelik kendi isteğini yansıtması ve cinsel işlev bozuklukları birer neden. Kıskançlıklarıyla dikkat çekenler sürekli ilgi görmek isteyen, terk edilmeye karşı hassas olan, duygularını ifade etmekte zorlanan, isteklerini açıkça dile getiremeyen, öfkelerini kendi içlerinde yaşayan, tükenmiş, şüpheci ve baskıcı kişilik özelliklerine sahiptirler.”

Hazırlayan: DAMLA DURAK

Kaynak: cosmopolitanturkiye.com