Kadınİlişkinin belki de en özel, çiftlerin en heyecanlı ve ilgili olduğu günler flört dönemine denk geliyor. Ama konu yatak odasının kapısını zorladığında kadınların aklı hep o soruda takılıyor: Flört ederken cinsellik olmalı mı, olmamalı mı?
Yaşı 60’ın üzerinde olanlar çevrelerinde aşk evliliği yapan çiftleri tanımlamak için “sevişerek evlendiler” cümlesini çok kullanır. Oysa onlar bizim bugün anladığımız anlamda sevişmeyi değil, birbirilerini çok seven bir çifti anlatmaya çalışıyor. Günümüzde ise yeni evli bir çift için bu cümleyi söylemek büyük cesaret istiyor. Çünkü toplumun bize dayattığı birçok tabu ve yasak evlilik öncesi cinsel ilişkiyi onaylamıyor. Peki günümüz çiftleri hak ve özgürlüklerin çok olduğu, teknolojinin tüm nimetlerinin sevgililer yararına çalıştığı bu dönemde anne-babaları gibi sözde sevişerek mi evlenmeli, yoksa bunu fiiliyata dökmeli mi? İlişki Koçu Seda Diker ile bu soruya yanıt aradık. Flört ve cinsellik arasında nasıl bir ilişki olması gerektiğini anlamaya çalıştık.
Konuya ilk olarak flört kavramıyla girdik. Nedir bu flört? Biz bu kavramın anlamını biliyor muyuz? Seda Diker, Türkiye’de ne kadınların ne de erkeklerin flört hakkında doğru bilgilere sahip olmadığını belirterek, şunları söylüyor: “Yurt dışına gittiğimizde görüyoruz, çiftler ne de güzel flört ediyor. Bu hiç yanlış bir şey değil ama biz bu kelimeyle korkutuluyoruz. Halbuki flört iki insanın birbirini tanıma amaçlı başlattığı ama daha sonra ilişkinin duygusunu yüksek tutabilmek için ömür boyu devam ettirmesi, şekil değiştirmesi gereken bir diyaloglar bütünü. Bence Türk halkının ilacı şu an flört. Çünkü biz birlikteliklerimizi ya ilişkiye döndüremiyoruz ya da direkt yatağa girip, sonrasında da görüşmüyoruz. Cinselliğin ardından oluşan diğer süreç de ‘takılma’ olarak adlandırılıyor. Flört ise işte bu takılmayı ilişkiye çevirecek, aşkı ve duyguyu oluşturacak aşamayı ifade ediyor” diyor.
Flört ederken cinsellik olmalı mı, olmamalı mı?
HER ŞEYİN BİR ZAMANI VAR!
Diker’in sözlerine bakılırsa cinsellik flörtün içindeki unsurlardan biri, iyi ama ne zaman? Bir ilişkiye başlamaya çalışan tüm kadınların korkulu rüyası olan bu dönem flörtün hangi aşamasına karşılık geliyor? “Biliyorum ki her kadın bilinçaltında kaybetme korkusuna sahip olduğu için maalesef belirsiz olan o gri alanı sevmiyor. Danışanlarımdan örnek vermem gerekirse bazıları flört etmeyi istemiyor, bir an önce ne olacağını görmeyi tercih ediyor. Yaşadığının ne olduğunu bilmeyi istiyor” diyen Seda Diker, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bunları istiyorsunuz, kabul ama karşınızdaki erkekle aranızda duygu oluşması için bir zaman geçmedi, hayal kurulmadı, heyecan duyulmadı, oyun oynanmadı! Bunlar olmadıktan sonra o ilişkinin durumu nasıl netleşecek? Biz şu an arada kalmış bir nesiliz. Bundan 20 yıl önce evliliğe giden çiftlere bakıyoruz; ellerinde internet, akıllı telefonlar, chat ya da başka hiçbir iletişim aracı yok. Kendi örneğimi vereyim, eşimle evleneli 24 yıl oldu. Ben eşime ulaşamıyordum çünkü ev telefonu salonda duruyordu. Duygusuz konuşuyordu, sürekli hık mık ediyordu. Peki biz ne yaptık? Konuşamıyoruz, görüşemiyoruz, evlenelim de beraber olalım dedik. Fakat şimdi yaşam böyle değil.”
GİDER Mİ, KALIR MI?
Flört etmenin doğasında el ele tutuşmak, öpüşmek, birlikte dışarı çıkmak, arkadaşlarla bir araya gelmek, sosyalleşmek, bir koltukta oturup film izlemek olduğu kadar cinsellik de var. Ancak Türk kadınları bu gri alanla ilgili büyük endişeler yaşıyor. Bunların en büyüğü de “Yatağa girersem hevesini alıp, başkasına gider mi?” sorusunun bilinmezlerle dolu cevabı. Erkek belki gider, belki de gitmez ama bu noktada asıl düşünülmesi gereken başka şeyler var. Diker bunları şöyle açıklıyor: “Bu konuda ince bir çizgi var. Kadının kendine ben ne kadar oyun oynayabiliyorum, heyecan yaratabiliyorum sorularını sorması gerekiyor. Duygunun yani bir aşkın oluşabilmesi için her iki tarafın da hoşlandığı kişide farklı hisler uyandırması önemli. Bunları uyandırıp, onun karşılığını vermesi gerekiyor. Örneğin heyecan uyandırmak, merak ettirmek ve tabii ki hayal kurdurmak… Bir erkek kadını hayal etmek ister. Ne kadar çok hayal edebilirse o kadar aşık olur, düşünür. Erkek de kadına öfke hissettirebilir ama bunu yaptığında ‘Ben buradayım haydi, karşında ben varım’ diyebilmeli. Korku hissettirirse ardından güven, endişe hissettirirse de şefkat vermeli. Yani erkeğin kadının duygusunu takip edip, onda bunları uyandırıp, karşılığını vermesi gerekli.”
AKIŞA BIRAKMAK LAZIM
Flörtü bir anlamda sevişmeye benzetmek gerekiyor. Bir erkek kadının, kadın da erkeğin nasıl seviştiğini yatakta onunla flört ederek anlayabiliyor. Diker, yatak odasında bir kadınla bir erkek birlikte olduğunda önce bir tarafın yönetici olduğunu, diğerinin de kendini partnerine bıraktığını ama aynı anda hem yöneten hem de yönetilen olamayacağını söyleyerek, “Sonra öyle bir an gelir ki roller değişir, o zaman diğer kişi partnerini mutlu eder, coşturur, haz verir. Sonra roller yeniden değişir. Flörtte de eğer sürekli bir taraf yönetici olursa bir sıkıntı oluşur. O zaman o kişiyle yatağa girmek istenmez. Asıl önemli olan şu; hep derler ki yuvayı dişi kuş yapar, kadın yönetsin. Hayır, erkek de kadın da ara sıra yönetici olacak ve ilişkiyi paslaşacak. Eğer bunu yapamıyorsa erkek kadında eşitini görmek istiyor. Kendi yeterince flörtöz ve yönetici ise karşılığını kadında göremezse ona aşık olamıyor” diyor.
ONU YATAKTA AŞIK EDEMEZSİNİZ!
Eğer flört eden bir çiftten kadın olan erkeğe aşık olmuş ama karşıdan aynı duyguları alamıyorsa, partnerini elde tutmak için ilişkiyi cinsellik üzerine kurabiliyor. Böylece onu kendine aşık edebileceğini düşünüyor. Ancak bu her zaman işe yaramıyor. Diker, bu çabaların yüzde 100 ters dönüp, işlerin sarpa sarabileceğini belirterek kadınlara şu uyarılarda bulunuyor: “Erkeği cinsellikle elinde tutmayı şu an çok kadın deniyor ama hepsi başarısız oluyor. Erkek hiçbir zaman onlara ait olmuyor. Ancak ilişkideki problem kadının yatağa girmemesi, erkeğin de çok tabusuz olması ise o zaman durum farklı! Ama bunlardan kaç tane var ki Türkiye’de?”
“KOLAY KADIN OLMAYAYIM!”
Flörtte bir tarafta cinselliğini kullanarak erkeği elinde tutmaya çalışan kadın modeli varken, diğer tarafta da güçlü, duygularını belli etmeyen, “O kadınlar gibi olmayayım” diyen, birbirini yargılayan başka bir grup bulunuyor. Bu gruptaki kadınlar aman ben basit görünmemeyim, onun peşinde koşuyor gibi olmayayım düşüncesine takılıyor. Bu gri alanda yer alan kadınların oynadığı tek bir oyun olduğunu ancak sıkıcı olan bu oyunu hiçbir erkeğin istemediğini belirten Diker, “Bu oyunun adı ben kaçayım, o kovalasın, ben duygumu belli etmeyeyim, o sorsun merak etsin, peşimden koşsun… Ama erkek bunu bir-iki kez yaptıktan sonra vazgeçip, kaçıyor. Bu iyi bir oyun değil. Buradaki çözüm başka bir yerde. Kadın hislerini karşısındaki erkeğe mutlaka öfkeli, kızgın değil nötr bir şekilde, dersini çalışmış, negatif elektriğini atmış olarak üç-dört cümleyle özetle ifade etmesi gerekiyor” diyor.
SINIRLAR & DUYGULAR
Bir kadının flört ederken kendini ne kadar açacağına yalnızca kendisi karar verebilir. Bunun birinci aşamasında duygu oluşturup, hayal kurdurma ve oyun oynama yer alıyor. Bu oyunları oynarken kimi zaman partnerimizi sinirlendireceğiz, öfkelendireceğiz, belki biraz utandırıp, takdir edeceğiz. Böylece duygu spektrumunun en uçlarında ona farklı şeyler yaşatacağız. Tabii ki aynı şeyi de paylaşacağız. Bunun bir tango gibi düşünülmesi gerektiğini belirten Diker sözlerini şöyle sürdürüyor: “Eğer bir taraf, söz gelimi erkek cevap vermiyor, kaçıyor, duruyorsa kadının yapması gereken iki şey var. İlki, erkeğin korkusunu takip edip, iç düşünceleri, korkuları nedeniyle emin olmayan bu kişinin beyninin yüzde 100’ünün kabullenmesini beklemek. İkincisi ise kendisini ve korkularını durdurmak, korkulara göre hareket etmemek! Çünkü kadınlar her şeyi üzerine alınıyor. Erkekler flört aşamasında yaşadıklarından çok fazla emin olamıyor. Oysa kadın erkeğin emin olmasını, ilk günden netleşmesini istiyor. Böyle bir şey yok. Burada kadının korkuya kapılmadan, soğukkanlılıkla erkeğin korkusunu okuyup, onu bypass etmesi gerekiyor. Ama kadınlar tam aksine ‘Aman Allah’ım neden beni istemedi, boyum mu kısa, güzel mi değilim?’ sorularına düşüyor. Oysa tek sorun erkeğin kafasındaki gelgitler. Bunların nedenini çözmekse flörtle mümkün.”
KARTLARINIZI AÇIK OYNAYIN
Kadınlar bir ilişki sürdürdüğünde birtakım konulara takılabiliyor. Bunlardan biri de “Partnerim geldiğinde çok kalmıyor, ne yaparsam yapayım gitmeye devam ediyor” düşüncesi. Eğer ilişkide bu tür belirsizlikler yaşanıyor ve bunlar devam ediyorsa kadının erkekle açıkça konuşması ve bu sorunu çözmesi için karşı tarafa yüreğini açıp, olaya el koyması gerekiyor. Gerekirse süre vermesi, bu bir hafta, 10 gün ya da üç ay sürse de bir çerçeve çizdirmesi önemli. Ama bunun yolu “Bizim ilişkimiz ne olacak, bize ne olacak, ciddi miyiz?” gibi sorular sormak değil. Tam aksine, ona verdiği değeri ifade edecek, “Gittiğinde, benden uzaklaşıp, mesaj atmadığında neler hissediyorum biliyor musun? Seni çok özlüyorum ve duruma çok üzülüyorum” gibi cümleler kurmak gerekiyor. Seda Diker, bu durumu çözmenin diğer yollarını ise şu sözlerle anlatıyor: “İkinci olarak ‘Aslında ben seninle ne hayal ediyorum biliyor musun, daha yakın bir ilişki. Arkadaşlarımızla birlikte çıktığımız, el ele yürüdüğümüz…’ demek gerekiyor. Bir diğer yol ise onun da fikrini alarak, bu duruma dahil etmek. ‘Acaba sen ne düşünüyorsun? Eğer sen aynı fikirde değilsen ben gideceğim’ demek de gerekiyor bazen. Son olarak da eğer erkek ‘Evet ben seni istiyorum’ diyorsa, ona zaman tanımak. Erkeğin yaşadığı gelgitlerin bitmesi için gerekli süreyi ona vermek önem taşıyor. Ama tüm bu çabalara rağmen erkek aynı davranışları sürdürüyor ya da açıkça hayır cevabını veriyorsa o noktada kadının konuyu kapatıp, enerjisini o adama daha fazla kaptırmaması gerekiyor.”
CİNSELLİĞİN İLK ADIMI: FLÖRT
– Partnerinizin beğendiğiniz yönlerine odaklanın. Bunları ona ifade edin. Beğenmediğiniz ya da rahatsız olduğunuz yönlerini ise yargılamadan, sevgiyle açıklayın.
– Flört ederek cinsel enerjinizi artırın.
– Bir an evvel boşalmak gibi düşüncelerle yatağa girmeyin, hazza odaklanın.
– Önyargılarınızı geride bırakıp flörte başlayın. Üstünüzden çıkardığınız ilk şey önyargılarınız olsun.
– Acele etmeyin, partnerinizin nelerden hoşlandığını ya da hoşlanmadığını keşfetmeye zaman ayırın. Her seferinde yeni şeyler keşfettiğinizi göreceksiniz.
– Kıyaslama yapmayın.
– Partnerinize karşı maskelerinizi çıkartın.
– Aile veya arkadaş yargılamalarına müsaade etmeyin, kendi sınırınızı çizin.
– Kadının hasının duygularına kapılmadan huzurda kalabilen olgun kadın, erkeğin hasının ise kendi kadınıyla derinleşebilecek kadar doygun olan erkek olduğunu unutmayın.
ERKEK SÖYLER, KADIN GÖSTERİR
Kadınlarla erkeklerin kafa yapısı çok farklı. Örneğin bir erkek, bir kadınla yatağa girmek istiyorsa bunu dokunarak ifade ediyor hatta açıkça dile getiriyor. Bunun temelinde aktif ve rahat olmaları yatıyor. Kadın ise eğer yatağa girip, sevişmek istiyorsa bunu teşhir ederek gösteriyor ve ne kadar cevap aldığına bakıyor. Ama eğer istemiyorsa bunu partnerine en kısa sürede bildirmesi gerekiyor. Nasıl mı? Seda Diker bunun üç yoldan yapılabileceğini söylüyor. Birinci adımda; kadın eğer istemiyorsa bunu hareketiyle belli edip, sınır çiziyor, karşılığında da erkek geri adım atıyor. Eğer devam ediyorsa bu onun tacizkar olduğunu gösterir ki konunun mutlaka konuşulması, ben böyle hareketlerden hoşlanmıyorum diye açıklaması gerekiyor. Ama kadın belli bir sınıra ya da süreye kadar beklemesine rağmen erkekten bir duygu görmüyorsa, bunu hissedene kadar ona vakit tanımayı tercih ediyor. Diker, “Kadın zamansızca erkekten seks talebini duyduğu ya da hissettiği an ilk önce o erkeği isteyip istemediğinin kararını vermeli. İstiyorsa ama karşı taraftan birtakım duygusal hareketler bekliyorsa bunu açıkça dile getirmeli. Yani ben de seni istiyorum mesajı vermek zorunda. Aksi halde çok antipatik oluyor. Çünkü madem sevişmek istemiyorsun, o halde adamın yanında ne arıyorsun? Dolayısıyla o erkeğe, ben de istiyorum bunu diyerek söze başlamak gerekiyor. Ama göz kontağı kurup, gözleriyle severek ‘Benim biraz daha duyguya, sevgiye, şefkate, biraz daha tanımaya ihtiyacım var’ demeli. Ve tabii ki direkt olarak ‘Ben de seni istiyorum ama bana biraz daha zaman tanır mısın?’ diyebilmeli” diyor.
DOĞRU KİŞİYİ BULDUĞUNUZA EMİN MİSİNİZ?
• Yüzde 30 Bedensel uyum
• Yüzde 30 Zihinsel uyum
• Yüzde 40 Ruhsal uyum
Eğer sevgili adayınız buradan 70 ve üzeri almayı başarırsa, denemeye değer demektir.
Formsanté – 2015 Temmuz sayısı
Ayşegül Uyanık Örnekal
Kadınlar Kulübü Son Yorumlar