- 12 Temmuz 2006
- 35.025
- 30.395
- 60
Bir sabah yine alarmınızın çalmasıyla uyanıyorsunuz. Yüzünüzü yıkamaya banyoya gidiyorsunuz ve aynada tanımadığınız bir yüz size bakıyor. Giyindikten sonra evden çıkıyorsunuz işinize doğru giderken karşıdan köpeğini gezdiren biri geliyor. Saçını toplama tarzına ve köpeğinin cinsine bakarak alt katta oturan komşunuz olduğuna karar veriyorsunuz. Gün içinde de çeşitli ipuçlarıyla iş arkadaşlarınızı tanıyorsunuz: bazısını takısından, bazısını yüzündeki beninden ya da çillerinden, bazısını saç renginden… İnsan ilişkilerinden mümkün olduğunca kaçınarak eve geliyorsunuz. Böyle bir hayat sizi yorar mıydı?
Şekil 1. Prosopagnostik bireyler yüzleri tanıyamazlar.
Kimseyi tanıyamamak? Her defasında bir ipucu yakalayarak birileriyle konuşmak? Kişinin yüzüne bir bütün olarak değil de tek tek yüz özelliklerine bakmak? Neredeyse hiçbirimiz böyle bir hayat yaşamıyoruz çünkü beynimiz bizim için yüzleri bir bütün olarak saklıyor ve birinin yüzüne baktığımızda hemen tanımamızı sağlıyor. Peki ya beynimiz bunu yapmayı bırakırsa ve şu andan itibaren yüzleri tanıyamasak insanlar tarafından nasıl değerlendiriliriz? Düşünün ki çok yakın bir arkadaşınız yanınızdan geçiyor ve yüzünüze bakmasına rağmen sizinle konuşmuyor. Hepimiz böyle bir durumda ne hata yaptığımızı düşünürdük. Bu olay defalarca tekrarlanınca da arkadaşımızın gerçekten kaba biri olduğuna karar verirdik. Aramızda sayıları az da olsa bunu yaşayan insanlar var ve bu yazı “prosopagnozi” dediğimiz bu durumu anlatıyor.
Yüz körlüğü nedir, ne değildir?
Prosopagnozi terimi Yunancadan köken alır. “Prosopo” yüz, “gnozi” bilme, “a-” ön takısı ise olumsuzluk anlamı verir. Yani bu terim “yüzü bilememe, tanıyamama” ya da asıl itibariyle “yüz körlüğü” anlamına geliyor. Prosopagnozi, agnozi denilen nörolojik hastalıkların bir çeşididir. Agnostik kişiler çeşitli “şeyleri” tanıyamazlar. Örnek verecek olursak; fonagnostikler kendilerine söylenilen sözlerin anlamını kavrasalar da sesleri tanıyamazlar, aleksikler ise yazma kabiliyetlerini korumalarına rağmen yazılan yazıları tanıyamazlar. Prosopagnozi ilk defa 1947’de Alman nörolog Joachim Bodamer tarafından tanımlanmış ve böylelikle araştırmalar başlamıştır.
Yüz körlüğünün yüz hafızasının zayıflığından ayırt edilmesi gerekir. Aralarındaki temel fark kısa süreli yüz tanıma durumunda ortaya çıkar. Yüz hafızası zayıf kişilere fotoğraf gösterilip bunu birden çok sayıdaki yüz fotoğrafının içinden hemen ayırt etmesi istenirse yapabilirken yüz körü olan kişiler saniyeler önce gördükleri yüzü tanıyamazlar. Bu sebeple yüzleri hatırlayamayan kişilerin prosopagnostik olup olmadığını anlamak için bir nöroloğa başvurmaları gerekir.
Yüz körlüğünün sebepleri nelerdir?
Yüz körlüğüne sahip olanları iki gruba ayırabiliriz: Gruplardan birini doğuştan bu hastalığa sahip olanlar, diğerini ise bir kafa travması ya da tümör benzeri bir kitle sonucu hastalığı edinmiş olanlar oluşturur.
Doğuştan bu hastalığa sahip olanlarda beynin yüz tanıma merkezinde herhangi bir lezyon gözlenmemiş olmasına karşın bu bölgedeki gri maddenin hastalığa sahip olmayanlara göre daha az olduğu belirlenmiştir. Doğuştan prosopagnostik bireyler üzerinde yapılan aile ağacı çalışmalarında elde edilen verilere dayanarak hastalığın genetik bir geçişinin olduğu da düşünülmektedir, fakat prosopagnozide rol oynayan genler henüz keşfedilmiş değil.
Şekil 2. Fusiform yüz bölgesinin beyindeki yerleşimi.
Prosopagnostik bireylerden ikinci gruba dahil olanlarda ise fiziksel bir kitle ya da travma olduğu için bu bireyler hastalığın beyindeki hangi merkezlerden kaynaklandığı konusunda araştırmalara daha çok katkı verir. Bir felç, travma ya da beyin tümörü nedeniyle yüz tanıma yetisini kaybeden insanlarda sorun olan bölgelere bakılmış, beynin hangi bölgesinin yüz tanıma ile ilişkili olduğu bulunmaya çalışılmıştır. Bunun yanında fMRI(1) gibi görüntüleme tekniklerinin gelişmesi ile birlikte araştırmalar hızlanmış ve yüz tanıma yetisine sahip olmamızı sağlayan bölüm ortaya çıkarılmıştır. Bu bölüm fusiform yüz bölgesi olarak adlandırılmıştır.
Prosopagnostik kişilerin sayısı hakkında araştırmalar henüz kısıtlı olsa da rastlanma sıklığının %2’lere varabileceği öngörülüyor. Bu sayı İngiltere ve Amerika’da yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmış bir sayı, Türkiye’deki sıklığını bilmiyoruz.
Yüz körleri neler yaşar?
Yüz körlüğü net sınırları olmayan bir hastalık. Bazı kişilerde sadece yüz tanımamayla sınırlıyken sıklıkla topografik agnozi de yüz körlüğüne eşlik eder. Topografik agnoziye sahip olanlar çok sık kaybolur çünkü çevrelerini tanıyamazlar. Kaybolmamak için aynı yolları takip ederler ve sürekli kendilerine yol işaretleri ararlar.
Sadece yüz tanıyamayanların da kendi içlerinde farkları vardır. Bazıları her gün gördüğü insanları tanırken daha seyrek görüştüklerini tanıyamaz. Bazıları ise aynada kendini bile tanıyamayacak kadar ağır prosopagnostik olabilir! Prosopagnoziye çok farklı agnozi türleri de eşlik edebilir: aleksi, ağır veya hafif derecede görsel agnozi gibi.
Yüz körlüğü yaşayan kişilerin anılarına bakarak onlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olabiliriz. Prosopagnozi ile ilgili en çok bilinen hikayeyi, kendisi de bir yüz körü olan nörolog Dr. Oliver Sacks “Karısını Şapka Sanan Adam” kitabında yazmıştır. Hikayenin kahramanı olan “Dr. P” hayatının bir bölümünde ortaya çıkan ve gittikçe ilerleyen yüz tanıyamama nedeniyle Oliver Sacks’a başvurur. Sacks, Dr. P ile konuşurken bir gariplik olduğunu fark eder çünkü Dr. P normal bir kişinin yapacağı gibi yüze bakmaz, onun yerine gözleri Dr. Sacks’in gözüne, burnuna, kulağına oradan da çenesine hareket eder. Dr. Sacks nörolojik muayenesini yapmak için ayakkabılarını çıkarmasını ister. Reflekslerini ölçmek için ayağının altını anahtarla hafifçe çizer ve reflekslerde bir gariplik olduğunu fark eder. Dr. Sacks, Dr. P’ye ayakkabısını giyebileceğini söyler ve odadan çıkar, odaya döndüğünde ise Dr. P’nin ayakkabısı giymediğini görür. Dr. Sacks ayakkabısını giymek için yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorar. Dr. P, Dr. Sacks’in kendisine ayakkabısını giymesini söylediğini unuttuğunu söyler ve ayakkabısını giymek için ayakkabıya uzanacağına ayağına uzanır. Kendi ayağını ayakkabısı zannetmiştir. Dr. P’de prosopagnozinin yanında çok ağır görsel agnozi de vardır. Bu sebeple yüzleri tanıyamamasının yanında, bazı cisimleri de yüze benzetir.
Oliver Sacks’in ise prosopagnozisi ağırdır ve aynada kendini tanıyamaz. “Aklın Gözü” kitabında bazen tam birine çarpacakken durup özür dilediğini sonra da bu kişinin aynadaki yansımasından başka bir şey olmadığını fark ettiğini yazar. Dr. Sacks’in prosopagnozisine topografik agnozi de eşlik etmektedir. Aynı kitabında eve hep aynı yoldan dönmek zorunda olduğunu yoksa kaybolduğunu yazar. Bir keresinde kaybolup evinin önünden dört kez geçer, en sonunda ev sahibi bir sorun olduğunu düşünerek Dr. Sacks’e seslenir.
Dr. David Roger Fine da doğuştan prosopagnostiktir ve bu yöndeki yaşantısını bir makale ile anlatmıştır. Kendisi daha üç yaşında iken ikiz kız kardeşleri olmuştur ve zaten farklı yüzleri bile ayıramayan biri için ikizleri ayırmak çok daha zordur. İkizlerin iyice dikkat edildiğinde ayrılabildiklerini söyleyen ailesi Dr. Fine’ı tembellikle suçlamışlardır. Dr. Fine, makalesinde kardeşlerini hâlâ ayıramadığını söyler fakat bunu telafi edecek bir yol bulmuştur: Kardeşlerinden birinin alerjisi olduğundan küpe takamamaktadır bu da yüz körlüğü olan birisi için çok değerli bir ipucudur. Dr. Fine okul hayatı boyunca küçük arkadaş grupları ile yetinmiştir. Prosopagnostikler genelde çok belirgin özellikleri olan küçük arkadaş grupları ile dolaşırlar. Bu özellik bazen bir dövme, bazen bir ben, bazen de alışılmışın dışında saç ve kıyafettir. Dr. Fine prosopagnostikler için ipuçlarının olduğu kadar mekanların da çok önemli olduğunu söyler. Örneğin kızıl saçlı bir iş arkadaşınız varsa iş yerinde kızıl saçlı biriyle karşılaştığınızda bunun arkadaşınız olduğu açıktır. Yolda karşılaştığınız kızıl saçlı birinin ise arkadaşınız olma ihtimali çok düşüktür. Dr. Fine hayatının büyük bir kısmını insanların birbirinden farklı yüzleri olduğunu bilmeden geçirir ve 53 yaşında prosopagnozi tanısını alır.
Yüz körlüğü hakkında bildiklerimiz ve yapabileceklerimiz
Yüz körlüğü bazen insan yüzü ile sınırlı olmayabilir. İşi başka hayvanları tanımak olan kişilerde ortaya çıkan prosopagnozi sonucu hayvanların ayırt edilmesi de zorlaşır. Kayıtlara geçmiş vakalardan olan bir çiftçi sahip olduğu inekleri yüzlerine bakarak ayırt edebilmektedir. Sonradan yüz körü olduğunda ise ineklerini birbirinden ayıramaz. Kuş uzmanları kuşları ayırt etme işini fusiform yüz bölgesi ile yapar. Çünkü kuşları tanımak bu kişiler için bizim yüzleri tanıyabilmemiz gibi sıradan bir durumdur. Aynı şekilde arabalarla iç içe olan bir kişi fusiform yüz bölgesi sayesinde modelleri birbirinden ayırır. Bu örneklerde fusiform yüz bölgesi etkilendiği zaman yüzlerin yanı sıra kuşlar ve arabalar da birbirinden ayırt edilemez.
Prosopagnozi hakkında bildiklerimiz daha çok gözlemlere dayanıyor. Araştırmalar ise gözlemlere göre ikinci planda kalıyor. Yapılan araştırmaların çoğu çeşitli yüz testlerine dayanıyor. Bu testlerde yüz resimleri gösterilen bireylerin fMRI ile ilgili beyin bölümlerinin aktivitesi ölçülüyor. Prosopagnozi tanısı koymak için de bazı testler kullanılıyor. Bu testlerden bazıları gösterilen bir yüzün bir çok yüz arasından tekrar bulunması şeklindeyken bazıları ise ünlü kişilerin tanınması şeklinde oluyor*.
Yüz körlüğü hayat kalitesini oldukça düşüren bir durum ve bu konu ile ilgili daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Araştırmalar ve bilgiler arttıkça prosopagnostik bireylerin yaşam kalitelerini arttırmak için çalışmalar yapılabilir, bu durum düzeltilemese bile onlara kişileri ayırt etmek için kullanabilecekleri yöntemler öğretilebilir. Burada anne-babalara ve öğretmenlere büyük görevler düşüyor. Çocuklarının ya da öğrencilerinin yüz körü olduğunu fark etmeleri durumunda onlara bu yönde eğitim verilmesini sağlamalılar.
acikbilim.com
Şekil 1. Prosopagnostik bireyler yüzleri tanıyamazlar.
Kimseyi tanıyamamak? Her defasında bir ipucu yakalayarak birileriyle konuşmak? Kişinin yüzüne bir bütün olarak değil de tek tek yüz özelliklerine bakmak? Neredeyse hiçbirimiz böyle bir hayat yaşamıyoruz çünkü beynimiz bizim için yüzleri bir bütün olarak saklıyor ve birinin yüzüne baktığımızda hemen tanımamızı sağlıyor. Peki ya beynimiz bunu yapmayı bırakırsa ve şu andan itibaren yüzleri tanıyamasak insanlar tarafından nasıl değerlendiriliriz? Düşünün ki çok yakın bir arkadaşınız yanınızdan geçiyor ve yüzünüze bakmasına rağmen sizinle konuşmuyor. Hepimiz böyle bir durumda ne hata yaptığımızı düşünürdük. Bu olay defalarca tekrarlanınca da arkadaşımızın gerçekten kaba biri olduğuna karar verirdik. Aramızda sayıları az da olsa bunu yaşayan insanlar var ve bu yazı “prosopagnozi” dediğimiz bu durumu anlatıyor.
Yüz körlüğü nedir, ne değildir?
Prosopagnozi terimi Yunancadan köken alır. “Prosopo” yüz, “gnozi” bilme, “a-” ön takısı ise olumsuzluk anlamı verir. Yani bu terim “yüzü bilememe, tanıyamama” ya da asıl itibariyle “yüz körlüğü” anlamına geliyor. Prosopagnozi, agnozi denilen nörolojik hastalıkların bir çeşididir. Agnostik kişiler çeşitli “şeyleri” tanıyamazlar. Örnek verecek olursak; fonagnostikler kendilerine söylenilen sözlerin anlamını kavrasalar da sesleri tanıyamazlar, aleksikler ise yazma kabiliyetlerini korumalarına rağmen yazılan yazıları tanıyamazlar. Prosopagnozi ilk defa 1947’de Alman nörolog Joachim Bodamer tarafından tanımlanmış ve böylelikle araştırmalar başlamıştır.
Yüz körlüğünün yüz hafızasının zayıflığından ayırt edilmesi gerekir. Aralarındaki temel fark kısa süreli yüz tanıma durumunda ortaya çıkar. Yüz hafızası zayıf kişilere fotoğraf gösterilip bunu birden çok sayıdaki yüz fotoğrafının içinden hemen ayırt etmesi istenirse yapabilirken yüz körü olan kişiler saniyeler önce gördükleri yüzü tanıyamazlar. Bu sebeple yüzleri hatırlayamayan kişilerin prosopagnostik olup olmadığını anlamak için bir nöroloğa başvurmaları gerekir.
Yüz körlüğünün sebepleri nelerdir?
Yüz körlüğüne sahip olanları iki gruba ayırabiliriz: Gruplardan birini doğuştan bu hastalığa sahip olanlar, diğerini ise bir kafa travması ya da tümör benzeri bir kitle sonucu hastalığı edinmiş olanlar oluşturur.
Doğuştan bu hastalığa sahip olanlarda beynin yüz tanıma merkezinde herhangi bir lezyon gözlenmemiş olmasına karşın bu bölgedeki gri maddenin hastalığa sahip olmayanlara göre daha az olduğu belirlenmiştir. Doğuştan prosopagnostik bireyler üzerinde yapılan aile ağacı çalışmalarında elde edilen verilere dayanarak hastalığın genetik bir geçişinin olduğu da düşünülmektedir, fakat prosopagnozide rol oynayan genler henüz keşfedilmiş değil.
Şekil 2. Fusiform yüz bölgesinin beyindeki yerleşimi.
Prosopagnostik bireylerden ikinci gruba dahil olanlarda ise fiziksel bir kitle ya da travma olduğu için bu bireyler hastalığın beyindeki hangi merkezlerden kaynaklandığı konusunda araştırmalara daha çok katkı verir. Bir felç, travma ya da beyin tümörü nedeniyle yüz tanıma yetisini kaybeden insanlarda sorun olan bölgelere bakılmış, beynin hangi bölgesinin yüz tanıma ile ilişkili olduğu bulunmaya çalışılmıştır. Bunun yanında fMRI(1) gibi görüntüleme tekniklerinin gelişmesi ile birlikte araştırmalar hızlanmış ve yüz tanıma yetisine sahip olmamızı sağlayan bölüm ortaya çıkarılmıştır. Bu bölüm fusiform yüz bölgesi olarak adlandırılmıştır.
Prosopagnostik kişilerin sayısı hakkında araştırmalar henüz kısıtlı olsa da rastlanma sıklığının %2’lere varabileceği öngörülüyor. Bu sayı İngiltere ve Amerika’da yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmış bir sayı, Türkiye’deki sıklığını bilmiyoruz.
Yüz körleri neler yaşar?
Yüz körlüğü net sınırları olmayan bir hastalık. Bazı kişilerde sadece yüz tanımamayla sınırlıyken sıklıkla topografik agnozi de yüz körlüğüne eşlik eder. Topografik agnoziye sahip olanlar çok sık kaybolur çünkü çevrelerini tanıyamazlar. Kaybolmamak için aynı yolları takip ederler ve sürekli kendilerine yol işaretleri ararlar.
Sadece yüz tanıyamayanların da kendi içlerinde farkları vardır. Bazıları her gün gördüğü insanları tanırken daha seyrek görüştüklerini tanıyamaz. Bazıları ise aynada kendini bile tanıyamayacak kadar ağır prosopagnostik olabilir! Prosopagnoziye çok farklı agnozi türleri de eşlik edebilir: aleksi, ağır veya hafif derecede görsel agnozi gibi.
Yüz körlüğü yaşayan kişilerin anılarına bakarak onlar hakkında daha fazla bilgi sahibi olabiliriz. Prosopagnozi ile ilgili en çok bilinen hikayeyi, kendisi de bir yüz körü olan nörolog Dr. Oliver Sacks “Karısını Şapka Sanan Adam” kitabında yazmıştır. Hikayenin kahramanı olan “Dr. P” hayatının bir bölümünde ortaya çıkan ve gittikçe ilerleyen yüz tanıyamama nedeniyle Oliver Sacks’a başvurur. Sacks, Dr. P ile konuşurken bir gariplik olduğunu fark eder çünkü Dr. P normal bir kişinin yapacağı gibi yüze bakmaz, onun yerine gözleri Dr. Sacks’in gözüne, burnuna, kulağına oradan da çenesine hareket eder. Dr. Sacks nörolojik muayenesini yapmak için ayakkabılarını çıkarmasını ister. Reflekslerini ölçmek için ayağının altını anahtarla hafifçe çizer ve reflekslerde bir gariplik olduğunu fark eder. Dr. Sacks, Dr. P’ye ayakkabısını giyebileceğini söyler ve odadan çıkar, odaya döndüğünde ise Dr. P’nin ayakkabısı giymediğini görür. Dr. Sacks ayakkabısını giymek için yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorar. Dr. P, Dr. Sacks’in kendisine ayakkabısını giymesini söylediğini unuttuğunu söyler ve ayakkabısını giymek için ayakkabıya uzanacağına ayağına uzanır. Kendi ayağını ayakkabısı zannetmiştir. Dr. P’de prosopagnozinin yanında çok ağır görsel agnozi de vardır. Bu sebeple yüzleri tanıyamamasının yanında, bazı cisimleri de yüze benzetir.
Oliver Sacks’in ise prosopagnozisi ağırdır ve aynada kendini tanıyamaz. “Aklın Gözü” kitabında bazen tam birine çarpacakken durup özür dilediğini sonra da bu kişinin aynadaki yansımasından başka bir şey olmadığını fark ettiğini yazar. Dr. Sacks’in prosopagnozisine topografik agnozi de eşlik etmektedir. Aynı kitabında eve hep aynı yoldan dönmek zorunda olduğunu yoksa kaybolduğunu yazar. Bir keresinde kaybolup evinin önünden dört kez geçer, en sonunda ev sahibi bir sorun olduğunu düşünerek Dr. Sacks’e seslenir.
Dr. David Roger Fine da doğuştan prosopagnostiktir ve bu yöndeki yaşantısını bir makale ile anlatmıştır. Kendisi daha üç yaşında iken ikiz kız kardeşleri olmuştur ve zaten farklı yüzleri bile ayıramayan biri için ikizleri ayırmak çok daha zordur. İkizlerin iyice dikkat edildiğinde ayrılabildiklerini söyleyen ailesi Dr. Fine’ı tembellikle suçlamışlardır. Dr. Fine, makalesinde kardeşlerini hâlâ ayıramadığını söyler fakat bunu telafi edecek bir yol bulmuştur: Kardeşlerinden birinin alerjisi olduğundan küpe takamamaktadır bu da yüz körlüğü olan birisi için çok değerli bir ipucudur. Dr. Fine okul hayatı boyunca küçük arkadaş grupları ile yetinmiştir. Prosopagnostikler genelde çok belirgin özellikleri olan küçük arkadaş grupları ile dolaşırlar. Bu özellik bazen bir dövme, bazen bir ben, bazen de alışılmışın dışında saç ve kıyafettir. Dr. Fine prosopagnostikler için ipuçlarının olduğu kadar mekanların da çok önemli olduğunu söyler. Örneğin kızıl saçlı bir iş arkadaşınız varsa iş yerinde kızıl saçlı biriyle karşılaştığınızda bunun arkadaşınız olduğu açıktır. Yolda karşılaştığınız kızıl saçlı birinin ise arkadaşınız olma ihtimali çok düşüktür. Dr. Fine hayatının büyük bir kısmını insanların birbirinden farklı yüzleri olduğunu bilmeden geçirir ve 53 yaşında prosopagnozi tanısını alır.
Yüz körlüğü hakkında bildiklerimiz ve yapabileceklerimiz
Yüz körlüğü bazen insan yüzü ile sınırlı olmayabilir. İşi başka hayvanları tanımak olan kişilerde ortaya çıkan prosopagnozi sonucu hayvanların ayırt edilmesi de zorlaşır. Kayıtlara geçmiş vakalardan olan bir çiftçi sahip olduğu inekleri yüzlerine bakarak ayırt edebilmektedir. Sonradan yüz körü olduğunda ise ineklerini birbirinden ayıramaz. Kuş uzmanları kuşları ayırt etme işini fusiform yüz bölgesi ile yapar. Çünkü kuşları tanımak bu kişiler için bizim yüzleri tanıyabilmemiz gibi sıradan bir durumdur. Aynı şekilde arabalarla iç içe olan bir kişi fusiform yüz bölgesi sayesinde modelleri birbirinden ayırır. Bu örneklerde fusiform yüz bölgesi etkilendiği zaman yüzlerin yanı sıra kuşlar ve arabalar da birbirinden ayırt edilemez.
Prosopagnozi hakkında bildiklerimiz daha çok gözlemlere dayanıyor. Araştırmalar ise gözlemlere göre ikinci planda kalıyor. Yapılan araştırmaların çoğu çeşitli yüz testlerine dayanıyor. Bu testlerde yüz resimleri gösterilen bireylerin fMRI ile ilgili beyin bölümlerinin aktivitesi ölçülüyor. Prosopagnozi tanısı koymak için de bazı testler kullanılıyor. Bu testlerden bazıları gösterilen bir yüzün bir çok yüz arasından tekrar bulunması şeklindeyken bazıları ise ünlü kişilerin tanınması şeklinde oluyor*.
Yüz körlüğü hayat kalitesini oldukça düşüren bir durum ve bu konu ile ilgili daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Araştırmalar ve bilgiler arttıkça prosopagnostik bireylerin yaşam kalitelerini arttırmak için çalışmalar yapılabilir, bu durum düzeltilemese bile onlara kişileri ayırt etmek için kullanabilecekleri yöntemler öğretilebilir. Burada anne-babalara ve öğretmenlere büyük görevler düşüyor. Çocuklarının ya da öğrencilerinin yüz körü olduğunu fark etmeleri durumunda onlara bu yönde eğitim verilmesini sağlamalılar.
acikbilim.com