Yaşamda temelde iki duygu var.
Sevgi ve korku..
Çoğumuz sevgi yerine korkuyla yaşıyoruz.. Toplum, çevre, aile hatta medya hep korkmamız gerektiğini öğütlüyor. Tüm bunlardan, herşeye şüpheyle yaklaşmamız gerektiği sonucunu çıkarıyoruz.
Güvenmemeyi, mesafe koymayı, gerçek duygularımızı saklamayı tercih ediyoruz. İnsanlardan zarar görmemek adına güçlü görünmeye çalışıyoruz.
Ancak hep yüreğimizde anlam veremediğimiz bir acı var.
Tarifi zor, gitgide ağırlaşan bir hava durumu gibi sisli öylece bedenimize hapsolmuş, bizi bizden uzaklaştıran bir acı... Anlam veremiyoruz işte buna... Sevgiyi ararken neden bu kadar çok acı çekmiş olmamıza
Halbuki o kadar belli ki yaşadıklarımızın anlamı!...
Yarattığımız korku dolu dünyada sevgiyi arıyoruz
Oysa sevgi ve korku aynı anda birarada olamaz hiçbir zaman. Unutuyoruz bunu
Kaybetmekten, onaylanmamaktan, reddedilmekten, yalnız kalmaktan korkarken sevgiyi bulacağımızı sanıyoruz.
Korku ancak yüzeysel ilişkiler, bunalımlar, hayalkırıklıkları yaratıyor
Arkadaşlarımız, sevgililerimiz hatta varsa eşimiz bizim duvarımıza kadar yaklaşabiliyor ancak... Ötesine geçemiyor.
O yüzden sevgiye dayalı ilişki olduğunu sandığımız ilişkilerin çoğu duvarların yakınlaşması oluyor, yüreklerin değil.
Duvarlar yıkılmadan yürekler buluşamıyor.
Ancak her korkunun bir illüzyon olduğunu farkettikçe korkularımızdan özgürleşiyoruz.
Yarınımız için endişe etmek yerine her an'ımızı tüm benliğimizle hakkını vererek yaşıyoruz.
Şüpheyle yaklaşan bir duvar değil sevgiyle kucak açan bir yürek oluyoruz.
Bir insanın gönlüne ulaşmak için önce o insana bizim gönlümüze ulaşma olanağını sunmamız gerektiğini anlıyoruz....
sevgiler
Ve sevgiyle yaşadıkça bu dünyada kendi cennetimizi yaratıyoruz.
Sevgi ve korku..
Çoğumuz sevgi yerine korkuyla yaşıyoruz.. Toplum, çevre, aile hatta medya hep korkmamız gerektiğini öğütlüyor. Tüm bunlardan, herşeye şüpheyle yaklaşmamız gerektiği sonucunu çıkarıyoruz.
Güvenmemeyi, mesafe koymayı, gerçek duygularımızı saklamayı tercih ediyoruz. İnsanlardan zarar görmemek adına güçlü görünmeye çalışıyoruz.
Ancak hep yüreğimizde anlam veremediğimiz bir acı var.
Tarifi zor, gitgide ağırlaşan bir hava durumu gibi sisli öylece bedenimize hapsolmuş, bizi bizden uzaklaştıran bir acı... Anlam veremiyoruz işte buna... Sevgiyi ararken neden bu kadar çok acı çekmiş olmamıza
Halbuki o kadar belli ki yaşadıklarımızın anlamı!...
Yarattığımız korku dolu dünyada sevgiyi arıyoruz
Oysa sevgi ve korku aynı anda birarada olamaz hiçbir zaman. Unutuyoruz bunu
Kaybetmekten, onaylanmamaktan, reddedilmekten, yalnız kalmaktan korkarken sevgiyi bulacağımızı sanıyoruz.
Korku ancak yüzeysel ilişkiler, bunalımlar, hayalkırıklıkları yaratıyor
Arkadaşlarımız, sevgililerimiz hatta varsa eşimiz bizim duvarımıza kadar yaklaşabiliyor ancak... Ötesine geçemiyor.
O yüzden sevgiye dayalı ilişki olduğunu sandığımız ilişkilerin çoğu duvarların yakınlaşması oluyor, yüreklerin değil.
Duvarlar yıkılmadan yürekler buluşamıyor.
Ancak her korkunun bir illüzyon olduğunu farkettikçe korkularımızdan özgürleşiyoruz.
Yarınımız için endişe etmek yerine her an'ımızı tüm benliğimizle hakkını vererek yaşıyoruz.
Şüpheyle yaklaşan bir duvar değil sevgiyle kucak açan bir yürek oluyoruz.
Bir insanın gönlüne ulaşmak için önce o insana bizim gönlümüze ulaşma olanağını sunmamız gerektiğini anlıyoruz....
sevgiler
Ve sevgiyle yaşadıkça bu dünyada kendi cennetimizi yaratıyoruz.