Bir çocuk gördüm içimde. Ağlıyordu.
Gittim yanına. Önce bir mendil verdim. Sonra da saçlarını düzelttim. Kocaman gözlerini gözlerime dikti. “Renklerimi kaybettim, bulabilir misin?” dedi.
Bulabilir miydim acaba? Düşündüm ve denemeye karar verdim. Kendi renklerimin nerede olduğunu bulmakla işe başlayabilirdim.
Doğada yeşili aramakla başlangıcı yaptım. Hangi ağacın kapısını çalsam, hangi yaprağın hatırını sorsam bana yeşilin nerede olduğunu söylemedi.
Ümidimi kaybetmemek için hemen denizin yanına gittim. Ne de olsa deniz maviydi, mavi ümitti, ümit her şeydi.
Deniz beni görünce öylesine hırçınlaştı ki, mavinin nerede olduğunu söylemek bir yana hırçın dalgalarıyla gitmemi istercesine cevap verdi.
Kırmızıyı aşkta aramalıyım dedim kendi kendime. En iyi aşk bilir bu rengin yerini.
Yanılmışım.
Kırmızı, aşka uğramaz olmuş. Çünkü aşk uzun zamandır buralarda yokmuş. Ne kırmızı aşka ne aşk kırmızıya dostmuş.
Güneşe döndüm yüzümü. Hem ısınmak hem de sarıyı bulmak için. Ama nafile. Bu güneş başka. Bu güneş ısıtmıyor. Bu güneş yakmıyor. Bu güneş sahici değil. Güneşmiş gibi duran bu ışın demetinin gösterdiği sarı bana hiç hakiki gelmiyor.
Dışarıda aramaktan vazgeçtim renklerimi. Hayallerime odaklandım. Mutlaka orada pembenin izine rastlayacaktım. Hayallerim hep siyah. Geceden siyah. Pembe yok ama siyah bolca. Bu siyahlık beyazımı da kirletmiş. Siyahın gölgesi üzerinde grileşmiş.
Renkler bana küsmüş... Yitirdiğimin farkında olmadan yaşamışım besbelli.
Bana gücenme çocuğum!
Renklerini bulamadım. Eğer istersen çocukluğumu yaşamayı yarınlara erteleye erteleye renklerimi nasıl kaybettiğimi anlatayım.
Yitirişimi anlatırken onları yeniden kazanmak için bir çıkış yolu bulabilme umudundayım.
alıntıdır
sevgilera.s.
Gittim yanına. Önce bir mendil verdim. Sonra da saçlarını düzelttim. Kocaman gözlerini gözlerime dikti. “Renklerimi kaybettim, bulabilir misin?” dedi.
Bulabilir miydim acaba? Düşündüm ve denemeye karar verdim. Kendi renklerimin nerede olduğunu bulmakla işe başlayabilirdim.
Doğada yeşili aramakla başlangıcı yaptım. Hangi ağacın kapısını çalsam, hangi yaprağın hatırını sorsam bana yeşilin nerede olduğunu söylemedi.
Ümidimi kaybetmemek için hemen denizin yanına gittim. Ne de olsa deniz maviydi, mavi ümitti, ümit her şeydi.
Deniz beni görünce öylesine hırçınlaştı ki, mavinin nerede olduğunu söylemek bir yana hırçın dalgalarıyla gitmemi istercesine cevap verdi.
Kırmızıyı aşkta aramalıyım dedim kendi kendime. En iyi aşk bilir bu rengin yerini.
Yanılmışım.
Kırmızı, aşka uğramaz olmuş. Çünkü aşk uzun zamandır buralarda yokmuş. Ne kırmızı aşka ne aşk kırmızıya dostmuş.
Güneşe döndüm yüzümü. Hem ısınmak hem de sarıyı bulmak için. Ama nafile. Bu güneş başka. Bu güneş ısıtmıyor. Bu güneş yakmıyor. Bu güneş sahici değil. Güneşmiş gibi duran bu ışın demetinin gösterdiği sarı bana hiç hakiki gelmiyor.
Dışarıda aramaktan vazgeçtim renklerimi. Hayallerime odaklandım. Mutlaka orada pembenin izine rastlayacaktım. Hayallerim hep siyah. Geceden siyah. Pembe yok ama siyah bolca. Bu siyahlık beyazımı da kirletmiş. Siyahın gölgesi üzerinde grileşmiş.
Renkler bana küsmüş... Yitirdiğimin farkında olmadan yaşamışım besbelli.
Bana gücenme çocuğum!
Renklerini bulamadım. Eğer istersen çocukluğumu yaşamayı yarınlara erteleye erteleye renklerimi nasıl kaybettiğimi anlatayım.
Yitirişimi anlatırken onları yeniden kazanmak için bir çıkış yolu bulabilme umudundayım.
alıntıdır
sevgilera.s.