- 14 Ağustos 2009
- 53.296
- 42.836
Depresyona mahkûm olmamanın basit yolu
23/02/2016 05:00
Facebook'ta Paylaş
http://www.radikal.com.tr/gusto/depresyona-mahkum-olmamanin-basit-yolu-1515711#
RADİKAL - Depresyon... Depresyon... Hepimizin yaşantısına mutlaka uğrayan, kimi zaman teğet geçen, kimi zaman da derinlemesine iz bırakan ruh sıkıntısı. Depresyonun öyle çok sebebi olabilir ki saymakla bitmez. Üstelik sebepsiz olanları da vardır, ancak yaşayan bilir. Hele ki günümüzde, depresif bir havaya girmek için malesef fazla çabalamaya gerek yok...
Gelgelelim depresyon, içinden çıkılması imkânsız bir durum asla değil. Çoğumuz depresyondayken metanetle geçip gitmesini bekleriz. Aslında sanıldığı gibi içine kapanıp, kendiliğinden geçmesini beklemenin pek bir faydası olmaz, üstelik gereği de yok. Bilimsel çalışmalar, beden sağlığına olumsuz etki eden depresyonun kararlılıkla ve düzenli çabayla alt edilebildiğini ortaya koyuyor. En kolay ve hızlı sonuç veren mücadele yöntemi olarak da egzersiz öneriliyor.Depresyonla mücadeleye başlamadan önce yapılacak ilk hamle, onun farkına varmak ve onu kabul etmek. Çünkü bilinçaltının bu ruh halinden çıkma kararını alması, ancak bilinçli biçimde adını koyduktan sonra gerçekleşebiliyor.
DEPRESYONDA YA AŞIRI, YA ÇOK AZ YERİZ
Depresyon hayatımıza girdiğinde, kimi zaman sessiz sakin, hissettirmeden gelir; kimi zaman da inme gibi bir anda çöker sahneye. Depresyona hep ‘bizim girdiğimiz’ söylenir ancak aslında biliriz ki hayatımıza 'giren' odur. İşte özellikle sessiz sakin, yavaş yavaş, kendini pek belli etmeden gelen depresyon, beraberinde bezginlik ve hüzün halinden daha fazla sıkıntı getiriyor. Kimi zaman depresyonda olduğumuzu anlamamız haftalar hatta aylar sürebiliyor. Kişinin kendi öz farkındalık seviyesiyle ilgili olan bu depresyonu kavrama hali, içe dönük kişiliklerde daha da zorlaşabiliyor. Günlük sorunların, her daim süregelen dertlerin bir yansıması olduğu sanılan iç sıkıntısı halinin aslında teşhis edilebilir depresyon olduğunu fark edene kadar epey vakit alabiliyor. Depresyona girince kendimize bakmayı bırakıyoruz, aynı zamanda hareket etmeyi ve egzersiz yapmayı, iyi beslenmeyi de bırakıyoruz. Depresyona giren insanlar çoğunlukla ya aşırı ya da çok az yerler. Aynı zamanda ruh haliyle başedebilmek adına sigara, alkol ve zararlı maddeleri kullanmaya daha yatkın olurlar. İşte bütün bunlar da çeşitli kalp rahatsızlıklarına sebep olabiliyor.
KALBİNİZ SIKIŞIYOR, EVET!
Amerika'da yakın zamanda gerçekleştirilen bir çalışma sonucunda depresyonun hormonal değişikliklere yol açarak kalpte ritim bozuklularını tetikleyebildiği keşfedilmiş. Araştırma için daha evvel kalp rahatsızlığı veya depresyon/sinir hastalığı teşhisi konulmamış 965 kişiyle çalışılmış. Kişilere depresyon ve günlük fiziksel aktivitelerinin seviyesini anlamak üzere sorular sorulmuş. Ardından kalp rahatsızlıklarının erken belirtileri incelenmiş. Hareketsiz yaşayanların hastalıkların erken belirtilerini sergilemeye yatkınlığı açık biçimde görülürken, egzersiz yapanlarınsa çok daha az risk taşıdığı gözlenmiş. Depresyon halindeyken "Kalbim sıkışıyor" deriz. Demek ki hiç de boşa söylenen bir deyim değil bu. Üstelik depresyonun kalp damarlarını ve ana arterleri sertleştirip daraltarak kalp krizi kadar büyük risklere yol açma ihtimalinden de söz ediliyor. Yine "Kalbim daralıyor" derken belki de tam olarak kastettiğimiz şey budur.
Araştırmayı yürüten doktorlar, depresyonun bedene, özellikle de kalp gibi kritik bir hayati organa etkilerini azaltmak için egzersiz yapmanın önemini vurguluyorlar. Keza yapılan çalışmanın sonucunda düzenli egzersizin, depresyon tarafından tetiklenen kalp rahatsızlıklarında iyileşmeye yol açtığı gözlenmiş. 2014 yılında yapılan başka bir çalışma ise düzenli olarak egzersiz yapanların depresyon semptomlarını daha az sergilediğini ortaya koymuş. Egzersizin insanın modunu yükseltme, kaygı bozukluklarını giderme ile genel ruh ve akıl sağlığı kalitesini yükseltme etkisine dair farklı bilimsel çalışmalar da bulunuyor.
YIRTICI HAYVAN KORKUSUNUN YERİNİ İŞSİZ KALMAK ALDI
Egzersiz yaptığımızda kendimizi iyi hissetmemizin temelinde yatan sadece endorfin salgılamak değil. Endorfin, mutluluk duygusu vererek kendimizden memnun olmamızı sağlıyor. Fakat bunun da ötesinde egzersiz yapmanın insan ruhuna 'yaşadığını hissettirmek' gibi benzersiz bir etkisi var. Çağlar öncesinde hareket etmek, bu ister yürümek, koşturmak, avlanmak ya da meyve toplamak için ağaçlara tırmanmak olsun, hayatta kalmanın baş koşuluydu. Eski çağlarda hareket etmeyen ya da az hareket eden insanların yaşama tutunabilmesi diğerlerine göre çok daha zordu. Ve bu, milyonlarca yıl böylece süregelerek DNA'mıza işledi. Şimdiyse, sadece birkaç yüzyıldır az hareket ederek yaşayabiliyoruz. Fakat hayat, yine de bizi strese sokarak hayatta kalma içgüdümüzün tetiklenmesini sağlıyor. Eski çağlarda bu güdüyü tetikleyen şey gerçek ölüm kalım mücadeleleriydi, yırtıcı bir hayvanla karşılaşmak gibi. Tam o sırada salgılanan stres hormonu, ya kalıp mücadele etmeyi ya da tabana kuvvet koşup kaçmayı mümkün kılıyordu.Bugün aynı stresi, masa başında çekiyoruz; işler yolunda gitmediğinde veya patrondan ters bir mail geldiğinde...Günümüzde sadece ağaçlardan meyve toplayarak yaşayamayacağımız için, işsiz kalma korkusu da doğrudan yırtıcı bir hayvanla karşılaşmaya eşdeğer oluyor. Bizi strese sokanlar tabii ki yalnızca bunlar değil. Büyük çabayla yolunda tutmaya çalıştığımız hayat düzenimizi bozabilecek her şey, sevgiliyle tartışmaktan tutun da çocuğun okulda yaşadığı probleme kadar, yaşamın kolayca akışını tehdit ediyor.
Pekala, bu stresleri yok edemiyorsak da onları çekmeye mahkum muyuz? Hiç öyle değil. Sorunlardan koşup kaçamıyorsak ormana gidip temiz havada koşmak, hayatın yüklerini kaldıramıyorsak kendi ağırlığımızı kaldırıp ter atma fırsatımız her zaman var. Böylece bedenimiz, ruhumuza 'fiziki olarak gerekenin yapıldığı' sinyalini verir ve bütün benliğimiz yaşadığını, sorunlarla başa çıkabildiğini hisseder.
KURTULUŞ HAREKETTE...
Eğer depresyonla baş edebilmek istiyor fakat motive olmakta zorlanıyorsanız, egzersiz yapmanın en kolay kurtuluş yolu olduğunu kendinize hatırlatın. Egzersiz yapmayı asla gözünüzde büyütmeyin, mutlaka bir spor salonuna kaydolmanız ya da büyük bir disiplin içinde olmanız gerekmiyor. Sizi motive edecek bir yardımcınız olsun isterseniz, 'Cebinizdeki Koç' FitWell'in hedef programlarını inceleyin. Kendinize bir hedef seçin ve bu hedef hem fit olmak, hem de depresyonu hayatınızdan çıkarmak olsun!
Ve son söz:
Biliyorsunuz ki gerçekten istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz. Kendinize zaman tanıyın ve bu kararınızdan vazgeçmeyin. Üstelik bahar mevsimi yaklaşıyor, yaza hala vakit var. Tatil aylarına formda girdiğinizi hayal edin, insana kendisini daha iyi hissettirecek ne olabilir?
http://www.radikal.com.tr/gusto/depresyona-mahkum-olmamanin-basit-yolu-1515711
23/02/2016 05:00
Facebook'ta Paylaş
http://www.radikal.com.tr/gusto/depresyona-mahkum-olmamanin-basit-yolu-1515711#
RADİKAL - Depresyon... Depresyon... Hepimizin yaşantısına mutlaka uğrayan, kimi zaman teğet geçen, kimi zaman da derinlemesine iz bırakan ruh sıkıntısı. Depresyonun öyle çok sebebi olabilir ki saymakla bitmez. Üstelik sebepsiz olanları da vardır, ancak yaşayan bilir. Hele ki günümüzde, depresif bir havaya girmek için malesef fazla çabalamaya gerek yok...
Gelgelelim depresyon, içinden çıkılması imkânsız bir durum asla değil. Çoğumuz depresyondayken metanetle geçip gitmesini bekleriz. Aslında sanıldığı gibi içine kapanıp, kendiliğinden geçmesini beklemenin pek bir faydası olmaz, üstelik gereği de yok. Bilimsel çalışmalar, beden sağlığına olumsuz etki eden depresyonun kararlılıkla ve düzenli çabayla alt edilebildiğini ortaya koyuyor. En kolay ve hızlı sonuç veren mücadele yöntemi olarak da egzersiz öneriliyor.Depresyonla mücadeleye başlamadan önce yapılacak ilk hamle, onun farkına varmak ve onu kabul etmek. Çünkü bilinçaltının bu ruh halinden çıkma kararını alması, ancak bilinçli biçimde adını koyduktan sonra gerçekleşebiliyor.
DEPRESYONDA YA AŞIRI, YA ÇOK AZ YERİZ
Depresyon hayatımıza girdiğinde, kimi zaman sessiz sakin, hissettirmeden gelir; kimi zaman da inme gibi bir anda çöker sahneye. Depresyona hep ‘bizim girdiğimiz’ söylenir ancak aslında biliriz ki hayatımıza 'giren' odur. İşte özellikle sessiz sakin, yavaş yavaş, kendini pek belli etmeden gelen depresyon, beraberinde bezginlik ve hüzün halinden daha fazla sıkıntı getiriyor. Kimi zaman depresyonda olduğumuzu anlamamız haftalar hatta aylar sürebiliyor. Kişinin kendi öz farkındalık seviyesiyle ilgili olan bu depresyonu kavrama hali, içe dönük kişiliklerde daha da zorlaşabiliyor. Günlük sorunların, her daim süregelen dertlerin bir yansıması olduğu sanılan iç sıkıntısı halinin aslında teşhis edilebilir depresyon olduğunu fark edene kadar epey vakit alabiliyor. Depresyona girince kendimize bakmayı bırakıyoruz, aynı zamanda hareket etmeyi ve egzersiz yapmayı, iyi beslenmeyi de bırakıyoruz. Depresyona giren insanlar çoğunlukla ya aşırı ya da çok az yerler. Aynı zamanda ruh haliyle başedebilmek adına sigara, alkol ve zararlı maddeleri kullanmaya daha yatkın olurlar. İşte bütün bunlar da çeşitli kalp rahatsızlıklarına sebep olabiliyor.
KALBİNİZ SIKIŞIYOR, EVET!
Amerika'da yakın zamanda gerçekleştirilen bir çalışma sonucunda depresyonun hormonal değişikliklere yol açarak kalpte ritim bozuklularını tetikleyebildiği keşfedilmiş. Araştırma için daha evvel kalp rahatsızlığı veya depresyon/sinir hastalığı teşhisi konulmamış 965 kişiyle çalışılmış. Kişilere depresyon ve günlük fiziksel aktivitelerinin seviyesini anlamak üzere sorular sorulmuş. Ardından kalp rahatsızlıklarının erken belirtileri incelenmiş. Hareketsiz yaşayanların hastalıkların erken belirtilerini sergilemeye yatkınlığı açık biçimde görülürken, egzersiz yapanlarınsa çok daha az risk taşıdığı gözlenmiş. Depresyon halindeyken "Kalbim sıkışıyor" deriz. Demek ki hiç de boşa söylenen bir deyim değil bu. Üstelik depresyonun kalp damarlarını ve ana arterleri sertleştirip daraltarak kalp krizi kadar büyük risklere yol açma ihtimalinden de söz ediliyor. Yine "Kalbim daralıyor" derken belki de tam olarak kastettiğimiz şey budur.
Araştırmayı yürüten doktorlar, depresyonun bedene, özellikle de kalp gibi kritik bir hayati organa etkilerini azaltmak için egzersiz yapmanın önemini vurguluyorlar. Keza yapılan çalışmanın sonucunda düzenli egzersizin, depresyon tarafından tetiklenen kalp rahatsızlıklarında iyileşmeye yol açtığı gözlenmiş. 2014 yılında yapılan başka bir çalışma ise düzenli olarak egzersiz yapanların depresyon semptomlarını daha az sergilediğini ortaya koymuş. Egzersizin insanın modunu yükseltme, kaygı bozukluklarını giderme ile genel ruh ve akıl sağlığı kalitesini yükseltme etkisine dair farklı bilimsel çalışmalar da bulunuyor.
YIRTICI HAYVAN KORKUSUNUN YERİNİ İŞSİZ KALMAK ALDI
Egzersiz yaptığımızda kendimizi iyi hissetmemizin temelinde yatan sadece endorfin salgılamak değil. Endorfin, mutluluk duygusu vererek kendimizden memnun olmamızı sağlıyor. Fakat bunun da ötesinde egzersiz yapmanın insan ruhuna 'yaşadığını hissettirmek' gibi benzersiz bir etkisi var. Çağlar öncesinde hareket etmek, bu ister yürümek, koşturmak, avlanmak ya da meyve toplamak için ağaçlara tırmanmak olsun, hayatta kalmanın baş koşuluydu. Eski çağlarda hareket etmeyen ya da az hareket eden insanların yaşama tutunabilmesi diğerlerine göre çok daha zordu. Ve bu, milyonlarca yıl böylece süregelerek DNA'mıza işledi. Şimdiyse, sadece birkaç yüzyıldır az hareket ederek yaşayabiliyoruz. Fakat hayat, yine de bizi strese sokarak hayatta kalma içgüdümüzün tetiklenmesini sağlıyor. Eski çağlarda bu güdüyü tetikleyen şey gerçek ölüm kalım mücadeleleriydi, yırtıcı bir hayvanla karşılaşmak gibi. Tam o sırada salgılanan stres hormonu, ya kalıp mücadele etmeyi ya da tabana kuvvet koşup kaçmayı mümkün kılıyordu.Bugün aynı stresi, masa başında çekiyoruz; işler yolunda gitmediğinde veya patrondan ters bir mail geldiğinde...Günümüzde sadece ağaçlardan meyve toplayarak yaşayamayacağımız için, işsiz kalma korkusu da doğrudan yırtıcı bir hayvanla karşılaşmaya eşdeğer oluyor. Bizi strese sokanlar tabii ki yalnızca bunlar değil. Büyük çabayla yolunda tutmaya çalıştığımız hayat düzenimizi bozabilecek her şey, sevgiliyle tartışmaktan tutun da çocuğun okulda yaşadığı probleme kadar, yaşamın kolayca akışını tehdit ediyor.
Pekala, bu stresleri yok edemiyorsak da onları çekmeye mahkum muyuz? Hiç öyle değil. Sorunlardan koşup kaçamıyorsak ormana gidip temiz havada koşmak, hayatın yüklerini kaldıramıyorsak kendi ağırlığımızı kaldırıp ter atma fırsatımız her zaman var. Böylece bedenimiz, ruhumuza 'fiziki olarak gerekenin yapıldığı' sinyalini verir ve bütün benliğimiz yaşadığını, sorunlarla başa çıkabildiğini hisseder.
KURTULUŞ HAREKETTE...
Eğer depresyonla baş edebilmek istiyor fakat motive olmakta zorlanıyorsanız, egzersiz yapmanın en kolay kurtuluş yolu olduğunu kendinize hatırlatın. Egzersiz yapmayı asla gözünüzde büyütmeyin, mutlaka bir spor salonuna kaydolmanız ya da büyük bir disiplin içinde olmanız gerekmiyor. Sizi motive edecek bir yardımcınız olsun isterseniz, 'Cebinizdeki Koç' FitWell'in hedef programlarını inceleyin. Kendinize bir hedef seçin ve bu hedef hem fit olmak, hem de depresyonu hayatınızdan çıkarmak olsun!
Ve son söz:
Biliyorsunuz ki gerçekten istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz. Kendinize zaman tanıyın ve bu kararınızdan vazgeçmeyin. Üstelik bahar mevsimi yaklaşıyor, yaza hala vakit var. Tatil aylarına formda girdiğinizi hayal edin, insana kendisini daha iyi hissettirecek ne olabilir?
http://www.radikal.com.tr/gusto/depresyona-mahkum-olmamanin-basit-yolu-1515711