- 8 Haziran 2012
- 5.378
- 1.437
- Konu Sahibi AngryPenguin
- #1
Kolin Grubu’nun termik santral yapımı için yürütmeyi durdurma kararını açıklamasına beş kala 6 bin zeytin ağacı kesilen Yırca halkı, şu zamana kadar hiç yaşamadıkları türden bir mücadelenin içinde. Seneler içinde yanı başlarında inşa edilen iki termik santralle toprakları, havaları zaten zarar görmüş durumdayken, bir üçüncüsünü istemiyorlar.
Yırcalıların santralin gölgesinde Kolin Grubu’nca önce etrafı sarılan, sonra da dümdüz edilen zeytinlikleri. Fotoğraflar: Nur Banu Kocaaslan
Köyün gençleri genelde ya yakındaki termik santralde çalışıyor, ya da Soma’da başka işlerde.
Yırca’nın nüfusu 400. Köyde sürekli yaşayanlar daha çok orta yaşlı insanlar. Onlar da toprağın gördüğü zarar nedeniyle, son 20 yıldır dayanıklı olduğu için zeytine yönelmişler. O yüzden de şimdi köklenen zeytinlerinin yerine her şeye rağmen yenisini dikeceklerini söylüyorlar.
‘Kolin’in eline bakarız; o zaman bilemedik, kördük’
Ahmet Sezer Yırcalı, karısıyla birlikte Yırca’da zeytinlikleriyle geçiniyorlar. Bir de emekli maaşı var, yıllar önce çok yakınlarında kurulan termik santral için önce toprağını almışlar, ardından da orada işçi olmuş. O zamanlar niye itiraz etmediniz diye sorunca “Hiçbir itirazda bulunmadık. O zaman bilemedik. Köylü vatandaştık, göremedik, kördük” diyor.
Bölgede başka yerlerde de tarlası olduğu için o zaman sattığı araziyi çok umursamamış ama zamanla termik santral yüzünden tarım adına bir şey yapamaz hale gelmiş: “Bundan önce pamuk, pancar, kavun, meyve oluyordu. Tütüne başladık, onları bitirdiler, zeytine başladık zeytini de bitirdiler. Ondan sonra eli bağlı bakarız Kolin’in eline”.
‘Bulduğumuzu yiyip oturacağız’
Çocukları Soma’da çalışıyor; ‘Üzülme baba bir daha ekeriz’demişler ama Ahmet amca umutsuz: “Bize anamızdan babamızdan kaldı ama biz evlatlarımıza bırakamayacağız. Şimdi çalışıyorlar ama onlar da yaşlanacak çalışamayacaklar” diyor.
Tahmin eder miydiniz yeniden bir santral yapılacağını diye sorunca, “Kolin’i hiç duymamıştık, tahmin etmemiştik” diyor. Kışın ne yapacaklarını bilmiyorlar, “Hazıra dağ mı dayanır. Bundan sonra ne yapacağımızı Allah bilir. Bulduğumuzu yiyip oturacağız artık. Hiç bilmiyorum ne olucak, hiç bilmiyorum.”
“Bunlar bizim evlatlarımız” diye gösteriyor elindeki zeytini, yanındaki eşi de “Caymayacağız mücadeleden” diyor.
Zeytin ağıçları Yırca’da herkes için evlat gibi.
‘Ekmeğimizin derdindeyiz’
Ahmet bey Soma’daki başka projeleri anlatıyor:“Buradan bir yol geçiyor. Orada da var yerimiz. İstanbul’a gidiyor. Yola hiç karşı değiliz bak, biz hiç karşı değiliz.” Ya santrale diye sorunca da‘Termik kötü, termik kötü’ diye cevaplıyor.
Köylüyü darp eden, ağaçların söküldüğü sabah ters kelepçeleyerek köy dışında arka mahallelere götüren özel güvenlikçileri öfkeli Ahmet bey: “Onlar hükümetin adamı. Hükümet yörük köyünün üzerinde yürüyor. Hükümetin bunu yaptıracağını tahmin etmiyorduk ama gösterdiler. Allah da onlaragöstersin. Neyse bundan sonrası siyasete giriyor, biz ekmeğimizin derdindeyiz…”
‘Dağa mı çıkam, anarşik mi olam ne olam?‘
Direniş alanında beraber oturan üç kadının yanına gidiyoruz. Onlardan Hidayet hanım da Yırca sakini, “Kanser oldu herkes tozda külde. “Ben genç bir başıma kaldım bak. Adamım öldü kanserden, üç ay oldu. Ne yapıcaz biz buna karşı? Ne yapayım kızım dağa mı çıkam, anarşik mi olam ne olam? Yazıklar olsun Kolin’e” diye isyan ediyor.
Hamide Akın, Yırca köylülerine sahip çıkan, süreci takip eden köy muhtarı Mustafa Akın’ın eşi: “Nefes almak istiyoruz artık. Gelecek nesil zehir yutacak devamlı. Onlar kessin biz gene dikeriz. Geleceğimizle oynadılar bizim. Zehir zıkkım olsun, bizim sayemizde zeytin yiyorlar.”
30 yıldır külle beraber yaşıyorlar
Biz köylülerle konuşurken bir yandan yemekler hazırlanıyor…
Onlar hava şartlarından dem vurdukça bizim de dikkatimizi dumanlar salan termik santralin gölgesinde etraftaki tozlu hava çekiyor.
Hamide Uyar bunun sebebini şöyle anlatıyor: “Burası hep böyle toz, kül dağlarından geliyor bu toz. Üstü kapatılacaktı kapatılmadı. Arada gelip su sıkıyorlar. Bir estiği zaman görseniz kocaman bulut gibi. Kırkağaç’ın oradan geliyor. Göz gözü görmüyor. Tozlar akıp gidiyor. Bu bacanın dumanı sadece yetiyor. Kanser her yer kanser…”
Yırca’nın etrafını saran taşıma kanalları, kül barajına hafriyat taşıyor.
Hamide hanımın anlattığı kül tepeleri ve kül barajı Yırca’nın kuzeyindeki termik santralden çıkan hafriyatın toplandığı alan. Kesilen zeytinliklerden çok daha geniş bir alanda, 2500 dönümde oluşturulmuş baraj.
Sadece beş yıl atıkların toplanacağı, ardından üzerinin toprakla kapatılacağı söylenmiş ama daha uzun süre santral tarafından kullanılmış. Santralden çıkan taşıma bantları Yırca köyüne çok yakın bir tepeye termik santralin atıklarını gönderiyor.
Yaklaşık 30 yıl önce kurulan santralin hafriyatından zamanla toz ve külden koca bir tepe oluşmuş. Bu tepeden yayılan küle yetişen onca bitki dayanamazken sadece zeytin dayanabiliyormuş.
‘Kolin bizi maaşa bağlar artık’
Bir yanda hamur yoğrulup yemek hazırlanıyor, bir yanda da bir ağacın altına Yırcalı kadınlar oturuyor. Yanlarına gittiğimizde hepsinden ayrı bir feryat yükseliyor, “Yeni zeytinler ancak 15 yılda büyür, 15 yıl bekleriz artık. Aç durcez” diyorlar.
Aralarında Ayşe Ürüncü’yü sözcü seçmişler ama o konuştukça diğer kadınlar da konuşuyor. Ayşe hanım, “Kolin bize maaş bağlayıversin artık” diye alay ediyor, bir teyze de isyan ediyor,“Kolin bize maaş bağlar mı ya bağlar mı allah allah!”
‘Devlet bize sormadı’
Ayşe hanım acele kamulaştırma sürecinde neler yaşadıklarını anlatıyor: “Biz burada bir tane daha termik santral istemiyoruz. Burayı devlet kamulaştırdı, bize verdi diyorlar, biz sizin toprakları alacağız diyorlar ama biz de diyoruz ki devlet bize sormadı. Burayı hızlı kamulaştıma yapmışlar. Bu da savaşlarda olan bir şeymiş, ama biz savaşta değiliz ki. Toprağımızın başındayız.”
Sadece eski muhtar süreçten haberdar
Ayşe hanımın ‘Devlet bize sormadı’ diye anlattığı kamulaştırma sürecinde kendilerine hiçbir yetkili ulaşmamış. Ne ÇED toplantısına çağrılmışlar, ne de kamulaştırma yapılmasıyla ilgili fikirleri alınmış.
Bakanlar Kurulu’nda alınan karar Resmi Gazete’de yayınlanınca basından öğrenmişler başlarına geleni. Sadece eski muhtar olan bir Yırcalı biliyormuş süreci, o da köylülere haber vermemiş. Rızaları alınmadan yapılan kamulaştırmada hesaplarına dönüm başına 6-7 bin TL’lik bedeller yatmış. Bunu da istemediklerini söylüyorlar.
Kaymakam ne dedi bu söylediklerinize diye sorunca anlatıyor Ayşe hanım: “Ne desinler sırıtıyorlar, cevap vermiyorlar, biz orada direnecekmişiz. Kaymakam bey bize diyor ki kül barajının üstünde toprak döküvereceklermiş. Yukarıdan baskılar varmış onlara, biz orada direniş yapıverecekmişiz. Orası kanserojen bir yer. Belediye de sulayacakmış, ama bizi kandırıyorlar.
Kaymakama da söyledim. Biliyorsanız o kadar kendiniz çam ağacı dikin dedim.”Kaymakam geliyor yukarıdan baskı varmış, jandarma geliyor burası bitti zaten diyor.”
‘Cumhurbaşkanı kendi girsin dağın altına’
Devam ediyor Ayşe hanım: “Elimizden bunları aldıkları için bizi bu şirketleşmiş insanların kölesi yapmak istiyorlar. Bizi dağın altına sokmak istiyorlar. Biz köle olmak istemiyoruz. Öldü işte 301 tane madenci. Girmeyeceğiz biz dağın altına, temiz havada toprağımızda çalışacağız.”
Ayşe hanım konuştukça köylüler de söze giriyor: “Cumhurbaşkanı girsin dağın altına, görsün para nasıl kazanılır”
O sırada yaşlı bir teyze söze giriyor:“Cumhurbaşkanı kendi girsin dağın altına, nasıl kazanılıyor para görsün” diyor.
Bir diğeri “Çocukları girsin, damadı girsin” diye sesleniyor.
Kendilerine destek olanlara sürekli teşekkür ediyorlar, seslerini duymayanlara da topluca isyan.
‘Yırca halkı delirdi’
Yırca’da yaklaşık iki aydır yaşananlar insanların sinirini bozmuş.
Ayşe hanım “Yırca halkı delirdi. Bizim psikolojimiz bozuldu, her an bir şey olabilir burada. Duydunuz duydunuz, duymadınız sorumlu biz değiliz. Bizi suça teşvik ediyorlar, gelen insanlarla dövüşcez. İstemiyoruz biz santral…”
Ayşe hanım konuştukça, diğer kadınlar da alkışlıyor.
‘Kolin betoncu, biz toprakçı’
Yırca’da kadınlar daha mı çok sahip çıkıyor bu işe sorusuna,“Herkes, herkes” diye yanıt veriyor Ayşe hanım: “Bak değneğini kapan geldi buraya, hepsi yaşlı insanlar. Mecbur mu bu insanlar buraya gelmeye, hepsi sakat, şekeri var tansiyonu var. Niye gelsinler buraya, ninesinin dedesinin zeytinini korumaya geliyor.
Bizim burada asırlık zeytin ağaçlarımızı kestiler. Kendi diktiğimiz 20 yıllık ağaçlar değil sadece. Kim koruyacak toprağı?”
Köylüler Kolin Grubu’nun dikenli tellerle sardığı topraklarını traktörle ‘özgürleştirdi’.
Sonrası alkışlar, isyanlar, toplu halde konuşmayla devam ediyor. İsyan etseler de ‘dalga’ geçmeyi de unutmuyorlar: “Biz toprağı koruyamıyoruz, Kolin korusun toprağı Kolin”, “Kolin betoncu, biz toprakçıyız, topraktan geldik toprağa gitcez.”
‘Toprakçı’ köylüler köklenen zeytinliklerinin yerine yenilerini dikerken.
www.diken.com.tr/madene-ve-termige-zorlanan-yircalilarin-bir-cift-sozu-var-cumhurbaskani-girsin-dagin-altina/
Yırcalıların santralin gölgesinde Kolin Grubu’nca önce etrafı sarılan, sonra da dümdüz edilen zeytinlikleri. Fotoğraflar: Nur Banu Kocaaslan
Köyün gençleri genelde ya yakındaki termik santralde çalışıyor, ya da Soma’da başka işlerde.
Yırca’nın nüfusu 400. Köyde sürekli yaşayanlar daha çok orta yaşlı insanlar. Onlar da toprağın gördüğü zarar nedeniyle, son 20 yıldır dayanıklı olduğu için zeytine yönelmişler. O yüzden de şimdi köklenen zeytinlerinin yerine her şeye rağmen yenisini dikeceklerini söylüyorlar.
‘Kolin’in eline bakarız; o zaman bilemedik, kördük’
Bölgede başka yerlerde de tarlası olduğu için o zaman sattığı araziyi çok umursamamış ama zamanla termik santral yüzünden tarım adına bir şey yapamaz hale gelmiş: “Bundan önce pamuk, pancar, kavun, meyve oluyordu. Tütüne başladık, onları bitirdiler, zeytine başladık zeytini de bitirdiler. Ondan sonra eli bağlı bakarız Kolin’in eline”.
‘Bulduğumuzu yiyip oturacağız’
Çocukları Soma’da çalışıyor; ‘Üzülme baba bir daha ekeriz’demişler ama Ahmet amca umutsuz: “Bize anamızdan babamızdan kaldı ama biz evlatlarımıza bırakamayacağız. Şimdi çalışıyorlar ama onlar da yaşlanacak çalışamayacaklar” diyor.
Tahmin eder miydiniz yeniden bir santral yapılacağını diye sorunca, “Kolin’i hiç duymamıştık, tahmin etmemiştik” diyor. Kışın ne yapacaklarını bilmiyorlar, “Hazıra dağ mı dayanır. Bundan sonra ne yapacağımızı Allah bilir. Bulduğumuzu yiyip oturacağız artık. Hiç bilmiyorum ne olucak, hiç bilmiyorum.”
“Bunlar bizim evlatlarımız” diye gösteriyor elindeki zeytini, yanındaki eşi de “Caymayacağız mücadeleden” diyor.
Zeytin ağıçları Yırca’da herkes için evlat gibi.
‘Ekmeğimizin derdindeyiz’
Ahmet bey Soma’daki başka projeleri anlatıyor:“Buradan bir yol geçiyor. Orada da var yerimiz. İstanbul’a gidiyor. Yola hiç karşı değiliz bak, biz hiç karşı değiliz.” Ya santrale diye sorunca da‘Termik kötü, termik kötü’ diye cevaplıyor.
Köylüyü darp eden, ağaçların söküldüğü sabah ters kelepçeleyerek köy dışında arka mahallelere götüren özel güvenlikçileri öfkeli Ahmet bey: “Onlar hükümetin adamı. Hükümet yörük köyünün üzerinde yürüyor. Hükümetin bunu yaptıracağını tahmin etmiyorduk ama gösterdiler. Allah da onlaragöstersin. Neyse bundan sonrası siyasete giriyor, biz ekmeğimizin derdindeyiz…”
‘Dağa mı çıkam, anarşik mi olam ne olam?‘
Direniş alanında beraber oturan üç kadının yanına gidiyoruz. Onlardan Hidayet hanım da Yırca sakini, “Kanser oldu herkes tozda külde. “Ben genç bir başıma kaldım bak. Adamım öldü kanserden, üç ay oldu. Ne yapıcaz biz buna karşı? Ne yapayım kızım dağa mı çıkam, anarşik mi olam ne olam? Yazıklar olsun Kolin’e” diye isyan ediyor.
Hamide Akın, Yırca köylülerine sahip çıkan, süreci takip eden köy muhtarı Mustafa Akın’ın eşi: “Nefes almak istiyoruz artık. Gelecek nesil zehir yutacak devamlı. Onlar kessin biz gene dikeriz. Geleceğimizle oynadılar bizim. Zehir zıkkım olsun, bizim sayemizde zeytin yiyorlar.”
30 yıldır külle beraber yaşıyorlar
Biz köylülerle konuşurken bir yandan yemekler hazırlanıyor…
Onlar hava şartlarından dem vurdukça bizim de dikkatimizi dumanlar salan termik santralin gölgesinde etraftaki tozlu hava çekiyor.
Hamide Uyar bunun sebebini şöyle anlatıyor: “Burası hep böyle toz, kül dağlarından geliyor bu toz. Üstü kapatılacaktı kapatılmadı. Arada gelip su sıkıyorlar. Bir estiği zaman görseniz kocaman bulut gibi. Kırkağaç’ın oradan geliyor. Göz gözü görmüyor. Tozlar akıp gidiyor. Bu bacanın dumanı sadece yetiyor. Kanser her yer kanser…”
Yırca’nın etrafını saran taşıma kanalları, kül barajına hafriyat taşıyor.
Hamide hanımın anlattığı kül tepeleri ve kül barajı Yırca’nın kuzeyindeki termik santralden çıkan hafriyatın toplandığı alan. Kesilen zeytinliklerden çok daha geniş bir alanda, 2500 dönümde oluşturulmuş baraj.
Sadece beş yıl atıkların toplanacağı, ardından üzerinin toprakla kapatılacağı söylenmiş ama daha uzun süre santral tarafından kullanılmış. Santralden çıkan taşıma bantları Yırca köyüne çok yakın bir tepeye termik santralin atıklarını gönderiyor.
Yaklaşık 30 yıl önce kurulan santralin hafriyatından zamanla toz ve külden koca bir tepe oluşmuş. Bu tepeden yayılan küle yetişen onca bitki dayanamazken sadece zeytin dayanabiliyormuş.
‘Kolin bizi maaşa bağlar artık’
Bir yanda hamur yoğrulup yemek hazırlanıyor, bir yanda da bir ağacın altına Yırcalı kadınlar oturuyor. Yanlarına gittiğimizde hepsinden ayrı bir feryat yükseliyor, “Yeni zeytinler ancak 15 yılda büyür, 15 yıl bekleriz artık. Aç durcez” diyorlar.
Aralarında Ayşe Ürüncü’yü sözcü seçmişler ama o konuştukça diğer kadınlar da konuşuyor. Ayşe hanım, “Kolin bize maaş bağlayıversin artık” diye alay ediyor, bir teyze de isyan ediyor,“Kolin bize maaş bağlar mı ya bağlar mı allah allah!”
‘Devlet bize sormadı’
Ayşe hanım acele kamulaştırma sürecinde neler yaşadıklarını anlatıyor: “Biz burada bir tane daha termik santral istemiyoruz. Burayı devlet kamulaştırdı, bize verdi diyorlar, biz sizin toprakları alacağız diyorlar ama biz de diyoruz ki devlet bize sormadı. Burayı hızlı kamulaştıma yapmışlar. Bu da savaşlarda olan bir şeymiş, ama biz savaşta değiliz ki. Toprağımızın başındayız.”
Sadece eski muhtar süreçten haberdar
Ayşe hanımın ‘Devlet bize sormadı’ diye anlattığı kamulaştırma sürecinde kendilerine hiçbir yetkili ulaşmamış. Ne ÇED toplantısına çağrılmışlar, ne de kamulaştırma yapılmasıyla ilgili fikirleri alınmış.
Bakanlar Kurulu’nda alınan karar Resmi Gazete’de yayınlanınca basından öğrenmişler başlarına geleni. Sadece eski muhtar olan bir Yırcalı biliyormuş süreci, o da köylülere haber vermemiş. Rızaları alınmadan yapılan kamulaştırmada hesaplarına dönüm başına 6-7 bin TL’lik bedeller yatmış. Bunu da istemediklerini söylüyorlar.
Kaymakama da söyledim. Biliyorsanız o kadar kendiniz çam ağacı dikin dedim.”Kaymakam geliyor yukarıdan baskı varmış, jandarma geliyor burası bitti zaten diyor.”
‘Cumhurbaşkanı kendi girsin dağın altına’
Devam ediyor Ayşe hanım: “Elimizden bunları aldıkları için bizi bu şirketleşmiş insanların kölesi yapmak istiyorlar. Bizi dağın altına sokmak istiyorlar. Biz köle olmak istemiyoruz. Öldü işte 301 tane madenci. Girmeyeceğiz biz dağın altına, temiz havada toprağımızda çalışacağız.”
Ayşe hanım konuştukça köylüler de söze giriyor: “Cumhurbaşkanı girsin dağın altına, görsün para nasıl kazanılır”
O sırada yaşlı bir teyze söze giriyor:“Cumhurbaşkanı kendi girsin dağın altına, nasıl kazanılıyor para görsün” diyor.
Bir diğeri “Çocukları girsin, damadı girsin” diye sesleniyor.
Kendilerine destek olanlara sürekli teşekkür ediyorlar, seslerini duymayanlara da topluca isyan.
‘Yırca halkı delirdi’
Yırca’da yaklaşık iki aydır yaşananlar insanların sinirini bozmuş.
Ayşe hanım “Yırca halkı delirdi. Bizim psikolojimiz bozuldu, her an bir şey olabilir burada. Duydunuz duydunuz, duymadınız sorumlu biz değiliz. Bizi suça teşvik ediyorlar, gelen insanlarla dövüşcez. İstemiyoruz biz santral…”
Ayşe hanım konuştukça, diğer kadınlar da alkışlıyor.
‘Kolin betoncu, biz toprakçı’
Yırca’da kadınlar daha mı çok sahip çıkıyor bu işe sorusuna,“Herkes, herkes” diye yanıt veriyor Ayşe hanım: “Bak değneğini kapan geldi buraya, hepsi yaşlı insanlar. Mecbur mu bu insanlar buraya gelmeye, hepsi sakat, şekeri var tansiyonu var. Niye gelsinler buraya, ninesinin dedesinin zeytinini korumaya geliyor.
Bizim burada asırlık zeytin ağaçlarımızı kestiler. Kendi diktiğimiz 20 yıllık ağaçlar değil sadece. Kim koruyacak toprağı?”
Köylüler Kolin Grubu’nun dikenli tellerle sardığı topraklarını traktörle ‘özgürleştirdi’.
Sonrası alkışlar, isyanlar, toplu halde konuşmayla devam ediyor. İsyan etseler de ‘dalga’ geçmeyi de unutmuyorlar: “Biz toprağı koruyamıyoruz, Kolin korusun toprağı Kolin”, “Kolin betoncu, biz toprakçıyız, topraktan geldik toprağa gitcez.”
‘Toprakçı’ köylüler köklenen zeytinliklerinin yerine yenilerini dikerken.
www.diken.com.tr/madene-ve-termige-zorlanan-yircalilarin-bir-cift-sozu-var-cumhurbaskani-girsin-dagin-altina/