Yesemek Açık Hava Müzesi ve Heykel Atölyesi

dhilek

shizen & senritsu
Kayıtlı Üye
12 Ağustos 2007
1.776
14
k_e_ruhi_antakya_05_3_016.jpg
k_e_ruhi_antakya_05_3_017.jpg



k_e_ruhi_antakya_05_3_021.jpg
k_e_ruhi_antakya_05_3_022.jpg


k_Mine_Hasirci_DSC01218yesemek2.jpg
k_Mine_Hasirci_DSC01220yesemek3.jpg


k_Mine_Hasirci_DSC01221yesemek4.jpg
k_Mine_Hasirci_DSC01222yesemek5.jpg


resimgoster.aspx



Gaziantep Müze Müdürlüğü’ne bağlı olarak hizmet veren Yesemek Açık Hava Müzesi ve Heykel Atölyesi, İslahiye İlçesinin güneydoğusunda Yesemek köyünün güneydoğusundaki yamacın üzerinde yer alır. Bu yamaç “Karatepe Sırtı” adıyla anılmakta ve Hazil (Kurt) Dağı’nın güney uzantısını oluşturmaktadır. Taşocağının yaslandığı "Karatepe", volkanik kökenli "bazalt" taşından oluşmuştur. Bazalt, işlenmesi oldukça güç bir taştır.

Yesemek Açık Hava Müzesi Gaziantep şehir merkezine 113 km. İslahiye ilçesine ise 23 km uzaklıkta olup, ulaşımı sağlayan yol asfalttır. Ulaşım İslahiye ilçesinden olduğu gibi, Hatay’a bağlı Akbez yol ayrımından Kilis iline giden yoldan da sağlanmaktadır.

Müze; yayınlara “Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi” olarak geçmiştir. Bulunduğu arazi, menekşemsi gri renkte dolarit diye tanımlanan bazalt taşlarından oluşmaktadır. Bazalt taşlar gayet sert ve çok ince gözenekli olup, son derece kalitelidir. Yesemek, dere yatağından başlayarak 90 m kadar yükselen, yaklaşık 300 x400m'lik bir alana yayılmış olup, bu alanda, yapım ve işleme sürecinin değişik basamaklarındaki taslaklar halinde, 300'den fazla, bazalttan yapılmış heykel ve kabartmalı ortostat saptanmıştır.

Yesemek tarihte ilk defa l890 tarihinde, Zincirli (Sam’al)’da Alman Doğu Araştırmaları Kurumu adına kazı yapan Felix Von LUSCHAN tarafından keşfedilerek, bilim alemine tanıtılmıştır. Buradaki sistemli araştırma ve kazı çalışmaları 1957-1961 yıllarında Prof. Bahadır ALKIM başkanlığındaki ekip tarafından yürütülmüş 200’e yakın heykel taslağı çıkartılmıştır. kazı ve araştırmanın yanı sıra bilimsel yayında yapılmıştır. Geçtiğimiz yıllarda ise Arkeolog İlhan TEMİZSOY tarafından yapılan arkeolojik kazılarda toprak altında kalan heykellerin gün ışığına çıkarılması ile 300 adet yontu ve heykel taslağına ulaşılmış; söz konusu alan, Gaziantep Müze Müdürlüğü tarafından çevre düzenlemesi yapılarak Açık Hava Müzesi haline getirilmiştir. Yesemekte 2005 yılında Opet'in sponsorluğunda çevre düzenleme çalışmalarına başlanılmış olup, gelecek yıllarda da devam edecektir.

M.Ö. 2000 yıllarının ikinci yarısı içinde bölge, Hitit hâkimiyetine girdikten sonra bu taş ocağı faaliyete geçmiş veya önceden beri işletilirken, Hititlerle yeni bir fonksiyon kazanmıştır. Burada Hititli ustaların yanı sıra, Hurri li usta ve sanatkârlarında çalıştığı bilinmektedir. Bir ara faaliyeti zayıflayan atölyede, Geç Hitit Krallıkları sırasında (M.Ö. 9. yüzyıldan itibaren) çalışmalar tekrar yoğunlaşmıştır. Bu ikinci dönemde özellikle, Hitit, Suriye, Arami ve Asur Sanat unsurları ağırlık kazanmıştır. Oriantalizm adıyla anılan bu üslup, batıda gelişmeye başlayan Ege kültürlerini etkileyerek Yunan sanatının çekirdeğini oluşturmuştur
Atölye Geç Hititler döneminde, Hitit İmparatoru Suppilluma I. zamanında Sam’al (Zincirli) Krallığı tarafından M.Ö. 1375-1335 tarihleri arasında işletilmiş ve burada yerli halk Hur’lar çalıştırılmıştır. Sam’al (Zincirli) Krallığının M.Ö. VIII yüzyılın sonunda Asurlar tarafından yıkılmasıyla birlikte Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi kapanmış, çalışan halkta bölgeyi terk etmiştir.
Yaklaşık 100 dönümlük alan üzerinde kurulu bulunan heykel atölyesinde heykellerin nasıl yapıldığını günümüzde bile yerinde izlemek mümkündür. Okul niteliğindeki bu yerde yapılacak heykelin önce taşları bazalt bloklardan ayrılması için bazaltta oyuklar açılmakta, bu oyukların içerisinde kuru ağaçlar yerleştirilmekte ve kuru ağaçlara su dökülmekteydi. Islatılan ağaçlar şişmekte ve oluşan basınçla da bazalt bloktan taşlar ayrılmaktaydı. Ayrılan bu taşların yüzeyleri düzeltilmekte ve düzeltilen bu bazalt bloklar, ağaç kızaklarla, yamaçtaki çalışma alanına indirilmekte ve alınan siparişe göre ustalar, bloku kabaca yontmakta, taslak haline getirmektedirler. Atölyeye getirilip yapılmak istenen şekiller şablonlar yardımıyla çizilmekteydi. İlk önce bu şeklin konturları, daha sonra da bazı detayları çekiç ve kalemlerle yapılmaktaydı.Üçüncü aşamada detaylar daha özenle işlenmekteydi. Eserin son rötuşları ise nakliye sırasında zarar görmemesi için gittiği yerde, parçaların kullanılacağı mimari eserin bulunduğu yerde yapılmaktaydı. Buna dair bulunan tek bir örnek; Zincirli'de bulunan ve halen Gaziantep Müzesinde sergilenen Sfenks’dir. Devlet denetiminde işletildiği anlaşılan bu taş ocağı ve heykel atölyesinde, taslak işçiliğinin büsbütün safhalarını yerinde izlemek mümkündür. M.Ö VIII.yüzyılın son çeyreğinde “Asurlular” ca, faaliyetine son verildiği ve ustalarının Asur’a götürüldüğü bilinen atölyede, her şey olduğu gibi kalmış ve 1890 yılına kadar zaman donmuş gibidir.

1989-1990-1991 yıllarında Arkeolog İlhan TEMİZSOY tarafından toprak altında kalan heykellerin gün ışığına çıkarılmasıyla, 300’ün üzerinde yontu ve heykel taslağına ulaşılmıştır. Sfenksler, kapı aslanları, oturan aslanlar, kanatlı aslanlar, Amanos Dağlarını temsil eden Dağ Tanrısı kabartmaları, savaş sahnesi kabartmaları ve mimari parçalar, kendi doğal ortamlarında sergilenmektedir.
Yesemek M.Ö. II. Binin dördüncü çeyreği ile M.S. 8. Yüzyıl arasında, Yakın Doğunun en büyük taş ocağı ve heykel işleme atölyesidir. Bugün yaklaşık 300’ün üzerindeki yontu taslağının toprak altından çıkarılıp belli bir düzende sergilendiği Açık Hava Müzesi’nde taslakların büyük çoğunluğunu, yaklaşık yüze yakın örnekle; kapı aslanları oluşturmaktadır. Aslan Heykelleri Özellikle sur kapılarına, karşılıklı ikişer tane konuluyordu. Kükreyen / hırlayan bu aslan betimlerinin, kenti koruyucu ve düşmanlarını korkutucu güçleri olduğuna inanılıyordu. Bu heykellerin, kentlerin hakimi olanlar -kral, prens vb- tarafından, güç sembolü gibi kullanıldığı da düşünülmelidir.

İkinci sırada; 29 örnekle Dağ Tanrısı(külahlı ve kolları göğüs üzerine kavuşmuş, bir adedi üçlü diğerleri ikili) figürleri yer almaktadır. Dağ Tanrıları, Hurri-Mitanni kökenli tanrılar olarak Hitit Tanrılar ailesine kabul edildiği anlaşılmaktadır. Hitit İmparatorluk dönemi Dağ Tanrıları'nın, Orta Anadolu'daki kimi dağların adlarını taşıdıkları bilinmektedir. Yesemek'te Dağ Tanrıları'nın çok sayıda ortostat üzerinde betimlenmesi, bölge Hurri-Mitanni ülkesi içinde olduğu için çok doğaldır ve Hitit İmparatorluk dönemindeki uygulamalara paralel olarak, buradaki tanrıların da önemli dağların, örneğin Amanos Dağlarının, Kurt dağlarının ve belki diğer kimi dağ ya da tepelerin tanrıları olarak, bu dağların adlarını taşıdıkları düşünülebilir. Dağ Tanrılarından üç yada dört tanesinde Güneş Kursu bulunmaktadır.

Diğer ilginç taslaklardan bazıları ise:

Ayı-insan karışımı bir yaratık; Bu eserde, kollarını göğüs önünde kavuşturmuş, yüzü cepheden betimlenmiş bir figür sola doğru yürür durumda gösterilmiştir. Dizlere dek inen bir eteklik giymiş olan figürün gövdesi insan olmakla birlikte, yüksek kabartma yapılmış olan ve kısmen kırılmış olan "yüz"ün ayı ya da aslan başı olma olasılığı vardır.

Sfenks heykelleri: Sfenks, genellikle insan başlı, aslan gövdeli olarak betimlenen karışık bir yaratıktır. Efsanevi bir hayvan olup kökeni Eski Mısır'a dayanır. Mısır'da sfenksin, aslan postuna bürünmüş firavunu betimlediği düşünülmüştür. Erkek başlı, aslan gövdeli sfenks, zihinsel ve fiziksel gücün simgesel bir bileşimidir. Bu yüzyıldan sonra da özellikle dişi sfenksler yapılmaya başlanmıştır. Sfenks, Anadolu sanatını da etkilemiştir. Hitit sanatında, Gaziantep'teki Zincirli ve Sakçagözü, Çorum'daki Alacahöyük, Boğazköy'de kent kapılarının her iki yanında sfenks heykelleri yer alır. Sfenks heykelleri de, kentlerin sur kapılarında, kapı koruyucu aslanlar gibi kullanılmışlardır.

Bir Savaş Arabası Sahnesi; kabartmalı bir kaide ile bir sütun altlığı ve çeşitli mimari parçalardan oluşan zengin bir koleksiyondur. Savaş sahnesi kabartması: İki yassı parça üzerinde, büyük olasılıkla bir savaş sahnesi işlenmiştir. Aslında üç ayrı levha üzerinde betimlenmiş olan sahnenin son parçası kayıptır. Bir atın çektiği iki tekerlekli bir savaş arabası ile atın altında yere düşmüş ve olasılıkla ölmüş bir düşman askerini betimlemektedir. Atın önünde üç adet hayvan figürü de işlenmiştir. Arabalı savaş sahnesinin bulunamayan sol üst parçasında arabanın üst bölümü ile arabayı kullanan savaşçı(lar)nın betimi bulunuyor olmalıydı.Alçak kabartma olarak çalışılan bu kompozisyonda, gerek insan ve hayvan figürlerinde, gerekse araba betiminde, ayrıntılardan pek azı işlenmiştir.

Sonuç olarak büyük bir organizasyonla işletildiği anlaşılan Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi taşların ocaktan kesilmesi, yontu taslaklarının hazırlanması ve tamamlanmasına kadar ki evrelerin teker teker örnekleriyle görülebileceği dünyada başka bir benzeri olmayan bir heykel okulu niteliğindedir. O dönemde bu büyüklükte bir sahayı kaplayan atölyeye ve atölyede meslek icra eden heykeltıraş sayısına, günümüzde meydana gelen teknolojik ve sanatsal gelişmeye rağmen ulaşmak mümkün olmamıştır. Bu da o dönemde burada yaşayan insan topluluklarının sanata verdikleri önemin büyüklüğünü göstermektedir.

Yesemek Açık Hava Müzesi: Tlf: 0.342. 875 10 55
 
Ulaşım ve alanı

Yesemek Taş ocağı ve Heykel Atölyesi, Gaziantep ili, İslahiye ilçesi'nin 23 km güneydoğusunda, bugünkü Yesemek köyünün güney bitişiğinde, Hazil dağının uzantısı olan "Karatepe"nin (Aslanlıtepe) batıya bakan yamaçlarında yer almaktadır. Yesemek köyünde yer alan bir taş ocağı ve heykeltıraşlık atölyesi olan Yesemek, dere yatağından başlayarak 90 m kadar yükselen, yaklaşık 300 x400m'lik bir alana yayılmıştır. Bu alanda, yapım ve işleme sürecinin değişik basamaklarındaki taslaklar halinde, 300'den fazla, bazalttan yapılmış heykel ve kabartmalı ortostat saptanmıştır.

Otobüs ve otomobiller için geniş park alanı mevcuttur.

Taş ocağının gereci

Taşocağının yaslandığı "Karatepe", volkanik kökenli "bazalt" taşından oluşmuştur. Bazalt, işlenmesi oldukça güç bir taştır.

Yesemek'in bulunuşu

Yesemek'teki heykel atölyesi, İslahiye'nin kuzeyinde, Fevzipaşa bucağının yakınlarında yer alan Zincirli Höyük'te, bir Alman bilim kurulu adına 1888 yılında başlatılan arkeolojik kazıları yöneten Felix von Luschan tarafından ilk kez görülmüş ve kazı raporunda yayımlanmıştır.

Yesemek'te yapılan çalışmalar

İstanbul Üniversitesinden Prof. U. Bahadır Alkım başkanlığında bir ekip tarafından başlatılan Yesemek'teki arkeolojik araştırma süreci, 1957-1961 yılları arasında 5 kazı mevsimi kesintisiz sürmüştür. 1989 yılında, arkeolog İlhan Temizsoy'un başlattığı ve 1991 yılına değin süren ikinci dönem çalışmaları yapılmıştır. Tüm bu çalışmalarda, taş ocağındaki damarlardan taş çıkarma yöntemleri araştırılmış, bu alandaki eserlerden devrik ve çok eğik durumda olanları doğrultulmuş; kısmen toprak altında gömülü haldeki taslaklar toprak üzerine çıkartılıp görülür duruma getirilmiş, heykel taslakları üzerinde araştırma yapılmış; eserlerin düzenlenmesi, temizlenmesi, kırık olanların tamamlanması çalışmaları yapılmış; bu arada eserlerin çizimleri yapılıp, fotoğrafları çekilerek envanterleri yapılmıştır. Bunların dışında, yakın çevrede yüzey araştırmaları yapılmıştır.

Taş ocağında taş çıkarma yöntemleri

Blokların bazalt kayası sivrilerinden kesilerek çıkartılmasında kimi aşamaların olduğu saptanmıştır:

• İlk aşamada, blok çıkartmaya uygun olan kayaların yüzeyleri balyoz, çekiç ya da taşçı kalemi ile düzleştirilmekteydi.

• Yüzeyleri düzleştirilmiş olan damarlardan istenen biçimlerde blok çıkartmak için, kesilmek istenen bloğun büyüklüğü belirlenip, çevresine, içine ağaç yerleştirmek üzere oluklar açılıyordu.

• Bu aşamada, açılmış olan olukların içine kesilmiş ağaçlar konuyor, bunlar su ile ıslatılıyor, ağacın şişmesi sonucu oluşan genişleme basıncının etkisi ile kaya çatlıyor ve giderek kayada bir yarık oluşuyordu. Daha sonra ağır çekiç ya da balyoz vuruşları ile yarık derinleştiriliyor ve bunun sonucunda istenilen kısım kayadan ayrılıyordu.

Taş ocağında heykel taslağı bloklarının biçimlendirilmesi ve hazırlanması

Ana kayadan kesilen düzensiz dikdörtgen prizması biçimindeki bloklar, taşçı kalemi ile yontularak, heykel taslakları yapılmak üzere istenen biçime getirilmekte ve daha sonra da heykel ustalarına bırakılmaktaydı.

Heykel atölyesinde heykel taslağı bloklarının biçimlendirilmesi ve hazırlanması

Buradaki çalışmalar, üç aşamada gerçekleştirilmiştir:

• Taslakların kabaca biçimlendirilmesi,

• Kimi ayrıntıların işlenmesine başlanmakta ve yer yer perdahlamaya geçilmekte,

• Taslaktaki ayrıntılar üzerindeki çalışmalar biraz daha geliştirilmekte ve kısmen de olsa ince perdah yapılmaktadır.

Sonuncu evreden sonra, taslağın gönderileceği yere giderken her hangi bir kopma ya da bozulma göz önünde tutularak, atölyede taslak üzerindeki çalışmalar durdurulmakta ve ayrıntılar, heykelin alacağı son durum için gerekli olan ince yontu işleri, eserin konacağı yerde yapılarak heykel tamamlanmaktadır.

Yesemek atölyesinin sahipleri kimlerdi ve heykeller neresi için yapılıyordu?

Yesemek'in, bölgedeki çok güçlü bir devletin egemenliği altında olduğu kesindir. Ancak, bugün için bu devletin hangisi olduğu bilinmemektedir. Bu eserlerin hepsinin, o devletin başkenti ve ona bağlı olan ikinci derecedeki kentler için yapılıyor olması büyük olasılıktır.

Yesemek atölyesinde hangi tarihlerde ve ne kadar süre ile üretim yapılmıştı?

Yesemek atölyesinde, yaklaşık olarak M.Ö.1250 ile M.Ö.8.yy arasında en az 5-6 yüzyıl süreyle, uzak ve yakın yerlerdeki iskan yerlerine taslak hazırlanmış; başka bir deyimle, üretim yapılmıştı.
 
yesemek benim memleketimde.ne yazıkki daha önceleri korunmasızdı
şu an ise korunuyor ama,vatandaşlar ücretsiz girip gezemiyor.çok fazla bilinmeyen çok kıymetli tarihi kalıntıların bulunduğu bir alandır.
 
internetten de baya resimlerini ve bilgilerini buldum gerçekten harika tarihi kalıntılar var ben ilk defa duydum burasını kendi memleketimizde memleketimizin tarihi güzelliklerinden haberimiz yok varsada sınırlı bir sayıda
 
ben ıkısene once gezmıstım gercektende cok guzel umarım herkes memleketımızın tarıhı oldukca eskılere dayanan bu şahane taşlarını gorme fırsatını bulur
 
Tesadüf eseri bulduğum bu muhteşem tarihi yeri ,inşallah bir gün görmek de nasip olur . ve bilmediğimiz nice yerleri.....
 
X