- 10 Ağustos 2009
- 26.096
- 18.285
www.dunyabulteni.net/m/haber-analiz/326164/yemen-oprerasyonunda-gozden-kacanlar
Yemen operasyonunda gözden
kaçanlar
Salih Husilerle anlaştığı dönemde,
Suudi Arabistan’da yaşamaktaydı. O
dönemde ülkeyi Kral Abdullah
yönetmekteydi. Haliyle Krallık
Divanı’nın Husi-Salih anlaşması
biliyor olduğu iddia ediliyor
Abdullah Aydoğan Kalabalık -
Kahire
Yemen’de Husiler aktif silahlı
mücadeleye 2004 yılında başladı.
Yemen ordusu tarafından Husilere
karşı başlatılan en kapsamlı
operasyon 2009 yılında yapıldı.
Arap Baharı’nın başlamasından kısa
bir süre önce yapılan söz konusu
operasyona Suudi Arabistan
yönetimi, hava desteği sağlamış ve
Yemen ordusunun Husileri
kuzeyden sarmasını sağlamak için
topraklarını da kullanıma açmıştı.
Arap Baharı’ndan etkilenen
Yemen’de uzun süre direnen
Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih,
17 Temmuz 1978 yılında daha 36
yaşındayken başladığı
Cumhurbaşkanlığı görevini,
uğradığı bombalı saldırının
ardından 34 yıl sonra 25 Şubat
2012 tarihinde bırakmak zorunda
kalmıştı.
İlk bakışta Husiler ön planda olsa
bile, aslında Husiler’i eski
Cumhurbaşkanı Salih’e bağlı
subaylar destekledi. Çünkü Salih
Husilerle gizli bir anlaşma yapmıştı.
Söz konusu gizli anlaşma, 22 Ekim
2014 tarihinde el Arabiya
televizyonunda haber konusu bile
olmuştur. Haberin alt yazısı, “Rapor;
Ali Abdullah Salih’in Husilerle gizlice
anlaştığı ve Sana’nın düşmesinde
Salih’in de parmağı olduğunu
belirtiyor.” Şeklindeydi.
Salih Husilerle anlaştığı dönemde,
Suudi Arabistan’da yaşamaktaydı. O
dönemde ülkeyi Kral Abdullah
yönetmekteydi. Haliyle Krallık
Divanı’nın Husi-Salih anlaşması
biliyor olduğu iddia edilmektedir.
Burada “eğer bu gizli anlaşma
biliniyorsa neden göz yumuldu?”
Sorusu kendini dayatmaktadır.
Bütün soruların cevabı, Yemen
Operasyonunun arka planı ve hava
harekatının başlamasında etkili
olan faktörlerin içinde gizlidir.
Operasyona neden olan faktörler
şöyle sıralanabilir:
1. Suudi Arabistan’daki yönetim
değişikliği; Husi – Salih gizli
ittifakının Suudi Arabistan yönetimi
tarafından bilindiği iddia
edilmektedir. O tarihte Suudi
Arabistan Kralı Abdullah ve Kraliyet
Divanı Başkanı Tivegri ekibi için bir
numaralı tehdit Husiler veya İran
değil, Müslüman Kardeşler ve Arap
Baharı rüzgarıyla gelen demokratik
süreçti. Husiler’in geçen eylül
ayında Sana’yı ele geçirmesi
Mısır’da bile Müslüman Kardeşler’in
Yemen’de bertaraf edilmesi olarak
algılanmıştı.
Kral Selman’ın işbaşına gelmesi ve
eski ekibin tasfiye edilmesinin
ardından Suudi Arabistan’da tehdit
algısı değişti. Selman yönetimi
ülkede iç ve dış politikaya yeni bir
bakış açısı getirdi. Arap ülkelerinin
doğusundaki İran nüfuzunu kırmayı
hedefleyen Selman ve ekibi, Suriye
ve Irak gibi diğer Arap ülkelerindeki
gelişmelere de daha farklı bir
perspektiften bakmaktadır.
2. İlk Arap ittifakı; Arap Birliği
ülkelerinin “anlaşmama konusunda
anlaştığı” söylenir. Ancak Yemen
dosyasında Arap ülkeleri yıllar
sonra ilk kez ittifak ederek
Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur
Hadi’nin meşruiyeti ve tekrar
görevine geri dönmesi konusunda
anlaşmıştır. Arap liderlerin önemli
bir bölümü, bölgedeki tehlikenin
sadece Müslüman Kardeşler gibi
siyasi cemaatler değil, bütün
devletleri içine alabilecek kadar
büyük olduğunu idrak etmiş
görüntüsü vermektedir. Şarm el
Şeyh Arap liderleri zirvesinde, Mısır
Cumhurbaşkanı Sisi dışındaki bütün
konuşmacıların meşruiyete vurgu
yapması tesadüf değildir.
3. Amerika’nın İran tercihi;
Amerikan Birleşik Devletleri, Suudi
Arabistan ve Körfez ülkelerinin
çekincelerine rağmen, İran
yönetimi ile diyaloğu sürdürmeyi
ve ilerletmeyi tercih etti. ABD
Irak’ta IŞİD’a karşı İran ile ortak
hareket etmiştir ve etmektedir.
Körfez ülkeleri, ABD – İran İttifakını
bölge için en büyük tehdit olarak
kabul ettikleri, “İran’ın yayılımcı
politikalarına ve Şia Hilali hedefine
ABD desteği” olarak algılamıştır.
4. Uluslararası toplum ve Amerika
tarafından bölgede oluşturulan
otorite boşluğu; IŞİD, Suriye ve
Irak’ta ortaya çıkan otorite
boşluğundan doğdu ve beslendi.
Yemen’de Arap Baharı’nın ardından
oluşan yeni yapıya, Kral Abdullah
yönetimi ve diğer körfez ülkeleri
Müslüman Kardeşler çekincesinden
dolayı destek vermemiştir.
Yemen’de oluşan boşluğu haliyle
ise eski rejim ve Husiler doldurmak
istedi.
5. Eski rejimlerin tekrar dirilme
hedefi; Irak’ta IŞİD, Saddam’a yakın
gruplar tarafından ve hatta
Saddam’ın Ürdün’de yaşayan kızı
Ragd tarafından desteklendi.
Yemen’de ise eski Cumhurbaşkanı
Ali Abdullah Salih, 2009’da savaştığı
Husiler ile ittifak oluşturarak
Sanaa’yı ele geçirdi. Bu nedenledir
ki, Salih’in iktidar şehvetine yenik
düştüğü ve Husilerle anlaşarak
ülkenin milli güvenliğini tehlikeye
attığı söylenmektedir.
6. Bab el Mendeb’in İran’ın
kontrolüne geçme endişesi; Batı’nın
ve uluslar arası arenanın
operasyona sessiz kalması ve
destek vermesinin
Yemen operasyonunda gözden
kaçanlar
Salih Husilerle anlaştığı dönemde,
Suudi Arabistan’da yaşamaktaydı. O
dönemde ülkeyi Kral Abdullah
yönetmekteydi. Haliyle Krallık
Divanı’nın Husi-Salih anlaşması
biliyor olduğu iddia ediliyor
Abdullah Aydoğan Kalabalık -
Kahire
Yemen’de Husiler aktif silahlı
mücadeleye 2004 yılında başladı.
Yemen ordusu tarafından Husilere
karşı başlatılan en kapsamlı
operasyon 2009 yılında yapıldı.
Arap Baharı’nın başlamasından kısa
bir süre önce yapılan söz konusu
operasyona Suudi Arabistan
yönetimi, hava desteği sağlamış ve
Yemen ordusunun Husileri
kuzeyden sarmasını sağlamak için
topraklarını da kullanıma açmıştı.
Arap Baharı’ndan etkilenen
Yemen’de uzun süre direnen
Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih,
17 Temmuz 1978 yılında daha 36
yaşındayken başladığı
Cumhurbaşkanlığı görevini,
uğradığı bombalı saldırının
ardından 34 yıl sonra 25 Şubat
2012 tarihinde bırakmak zorunda
kalmıştı.
İlk bakışta Husiler ön planda olsa
bile, aslında Husiler’i eski
Cumhurbaşkanı Salih’e bağlı
subaylar destekledi. Çünkü Salih
Husilerle gizli bir anlaşma yapmıştı.
Söz konusu gizli anlaşma, 22 Ekim
2014 tarihinde el Arabiya
televizyonunda haber konusu bile
olmuştur. Haberin alt yazısı, “Rapor;
Ali Abdullah Salih’in Husilerle gizlice
anlaştığı ve Sana’nın düşmesinde
Salih’in de parmağı olduğunu
belirtiyor.” Şeklindeydi.
Salih Husilerle anlaştığı dönemde,
Suudi Arabistan’da yaşamaktaydı. O
dönemde ülkeyi Kral Abdullah
yönetmekteydi. Haliyle Krallık
Divanı’nın Husi-Salih anlaşması
biliyor olduğu iddia edilmektedir.
Burada “eğer bu gizli anlaşma
biliniyorsa neden göz yumuldu?”
Sorusu kendini dayatmaktadır.
Bütün soruların cevabı, Yemen
Operasyonunun arka planı ve hava
harekatının başlamasında etkili
olan faktörlerin içinde gizlidir.
Operasyona neden olan faktörler
şöyle sıralanabilir:
1. Suudi Arabistan’daki yönetim
değişikliği; Husi – Salih gizli
ittifakının Suudi Arabistan yönetimi
tarafından bilindiği iddia
edilmektedir. O tarihte Suudi
Arabistan Kralı Abdullah ve Kraliyet
Divanı Başkanı Tivegri ekibi için bir
numaralı tehdit Husiler veya İran
değil, Müslüman Kardeşler ve Arap
Baharı rüzgarıyla gelen demokratik
süreçti. Husiler’in geçen eylül
ayında Sana’yı ele geçirmesi
Mısır’da bile Müslüman Kardeşler’in
Yemen’de bertaraf edilmesi olarak
algılanmıştı.
Kral Selman’ın işbaşına gelmesi ve
eski ekibin tasfiye edilmesinin
ardından Suudi Arabistan’da tehdit
algısı değişti. Selman yönetimi
ülkede iç ve dış politikaya yeni bir
bakış açısı getirdi. Arap ülkelerinin
doğusundaki İran nüfuzunu kırmayı
hedefleyen Selman ve ekibi, Suriye
ve Irak gibi diğer Arap ülkelerindeki
gelişmelere de daha farklı bir
perspektiften bakmaktadır.
2. İlk Arap ittifakı; Arap Birliği
ülkelerinin “anlaşmama konusunda
anlaştığı” söylenir. Ancak Yemen
dosyasında Arap ülkeleri yıllar
sonra ilk kez ittifak ederek
Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur
Hadi’nin meşruiyeti ve tekrar
görevine geri dönmesi konusunda
anlaşmıştır. Arap liderlerin önemli
bir bölümü, bölgedeki tehlikenin
sadece Müslüman Kardeşler gibi
siyasi cemaatler değil, bütün
devletleri içine alabilecek kadar
büyük olduğunu idrak etmiş
görüntüsü vermektedir. Şarm el
Şeyh Arap liderleri zirvesinde, Mısır
Cumhurbaşkanı Sisi dışındaki bütün
konuşmacıların meşruiyete vurgu
yapması tesadüf değildir.
3. Amerika’nın İran tercihi;
Amerikan Birleşik Devletleri, Suudi
Arabistan ve Körfez ülkelerinin
çekincelerine rağmen, İran
yönetimi ile diyaloğu sürdürmeyi
ve ilerletmeyi tercih etti. ABD
Irak’ta IŞİD’a karşı İran ile ortak
hareket etmiştir ve etmektedir.
Körfez ülkeleri, ABD – İran İttifakını
bölge için en büyük tehdit olarak
kabul ettikleri, “İran’ın yayılımcı
politikalarına ve Şia Hilali hedefine
ABD desteği” olarak algılamıştır.
4. Uluslararası toplum ve Amerika
tarafından bölgede oluşturulan
otorite boşluğu; IŞİD, Suriye ve
Irak’ta ortaya çıkan otorite
boşluğundan doğdu ve beslendi.
Yemen’de Arap Baharı’nın ardından
oluşan yeni yapıya, Kral Abdullah
yönetimi ve diğer körfez ülkeleri
Müslüman Kardeşler çekincesinden
dolayı destek vermemiştir.
Yemen’de oluşan boşluğu haliyle
ise eski rejim ve Husiler doldurmak
istedi.
5. Eski rejimlerin tekrar dirilme
hedefi; Irak’ta IŞİD, Saddam’a yakın
gruplar tarafından ve hatta
Saddam’ın Ürdün’de yaşayan kızı
Ragd tarafından desteklendi.
Yemen’de ise eski Cumhurbaşkanı
Ali Abdullah Salih, 2009’da savaştığı
Husiler ile ittifak oluşturarak
Sanaa’yı ele geçirdi. Bu nedenledir
ki, Salih’in iktidar şehvetine yenik
düştüğü ve Husilerle anlaşarak
ülkenin milli güvenliğini tehlikeye
attığı söylenmektedir.
6. Bab el Mendeb’in İran’ın
kontrolüne geçme endişesi; Batı’nın
ve uluslar arası arenanın
operasyona sessiz kalması ve
destek vermesinin