Yarım Asırlık Savaşın Galibi: STİLETTO

Elif Nemesis

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Sahte Profil
Kayıtlı Üye
10 Haziran 2017
9
2
43
Yarım Asırlık Savaşın Galibi: STİLETTO
Adını kısa saplı ve ince uçlu bir tür İtalyan bıçağından alan stiletto topuğu ilk 1950’lerde zayıflığın moda dünyasında önem kazanmasıyla birlikte Marilyn Monroe ile karşımıza çıkmıştır. Ancak kökeni 1533 yılına kadar gitmektedir.

STİLETTONUN HİKAYESESİNİ birde Moda tarihçisi Caroline Cox’un Londra’da yayınlanan kitabından okuyalım…

Masum değil, cinsellik, ahlak ve cinsiyet politikalarıyla ilgili bir tarih bu.
‘Kadınlar İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kadınsı bir görünüme kavuşmak istediler. Christian Dior, zamanın ruhunu yakalayarak ‘New Look’ (Yeni Görünüş) adlı, bele oturan, balon etekli yeni bir siluet yarattı. Ayakkabı tasarımcısı Roger Vivier, bu siluete uygun ince topuklu ayakkabılar üretti. Ancak o dönemde topuklar tahtadan yapılıyor, inceldikçe kolaylıkla kırılıyordu. İlk kez Londra’da 1954’te Kıbrıslı göçmen Mehmet Kurdaş, topuğun içine alüminyum bir çubuk geçirerek bugünkü tabirle ‘stiletto’yu yarattı. İki yıl sonra İtalya ayakkabı fuarında İtalyan ayakkabıcılar, içine madeni çubuk geçirilmiş stilettoları dünyaya tanıttılar. Artık ayakkabı ökçesi istenildiği kadar inceltilebilirdi.

Stiletto o günden itibaren kadınları fethetti. Erkekleri de: Çünkü dünyanın en seksi aksesuvarlarından biriydi. Bir fetiş objesiydi. Marilyn Monroe, Gina Lollobrigida gibi ‘femme fatale’ların tercih ettiği bir ayakkabıydı. Ama artık iyi aile kadınları da benimsemeye başlamıştı bu tehlikeli icadı. 1959’da topuklar 15 cm’yi bulduğunda, bir savaş başladı. Önce bu uzun ökçelerin sağlığa verdiği zarara, bütün gazetelerde geniş yer ayrıldı. 1961’de ABD’de kadın köşe yazarı Abigail Van Buren, kadınlardan gelen 100 bin mektupla birlikte Ulusal Ayakkabıcılar Derneği’ne başvuruda bulunarak onlardan topukları kısaltmasını istedi. Yüksek ökçelere o kadar keskin bir dille saldırılıyordu ki, asıl sorunun kadınların cinselliklerini bu kadar açıkça ortaya koymalarından duyulan kültürel korku olduğu açıkça anlaşılıyordu.

1960’larda bu kez ‘stilettolar parkeleri bozuyor’ tartışması ortaya atıldı. Bütün müzeler, galeriler ve tarihi binalarda ‘stiletto giymek yasaktır’ tabelaları ortaya çıktı. 1962’de İngiliz Madenciler Birliği bir ilan yayınlayarak stilettoların yer döşemesi üzerindeki etkisinin ‘1 ton’ olduğunu, eğer kadın topuğunun etrafında dönerse, etkinin binaları yıkan iş makinelerinin yarattığı etkiye eşit olduğunu ileri sürdü. Öyle ki, Mehmet Kurdaş, aynı yıl topuğun ucuna bir yuvarlak bölüm ekleyerek yeni bir ayakkabı icat etti.


Muhafazakarlardan sonra saldırma sırası ilk feministlerdeydi. Germaine Greer ‘The Female Eunuch’ adlı ünlü kitabında (1971) ince uzun ökçelerin, kadınları politik olarak baskı altında tutan bir moda olduğunu iddia etti.’

Bu kadar karşı çıkılmasına rağmen kimse, stilettonun yükselişini engelleyemedi ve günümüze kadar geldi

Bugün çok sayıda kadın, acı çekseler bile stiletto topuklardan vazgeçmiyor.

Hatta bazı stiletto taraftarları, balerin duruşunu andıran yürüyüşün farklı kasların çalışmasını sağlayan bir spor olduğunu düşünüyorlar.

Yüksek topuklarla yürürken vücudun aldığı biçim, ayakta yarattığı kavis ve uzun bacak yanılsamasının, kadına baştan çıkarıcı bir görünüm verdiği düşünülüyor.

Stiletto, yarım asırlık savaşın galibidir