- Konu Sahibi Halikarnas
- #1
YANSITMALAR
Birey yansımasının en somut yeri aynalardır. Aynaya baktığınızda görmek istediğinizin ötesinde var olanı da görürsünüz. Yüzünüzde bir sivilce çıkmış ise bunu net bir şekilde ayna size yansıtır. Ancak yüzünüzde çıkan sivilceyi dert edinirsiniz veya edinmezsiniz bu da sizin sivilceye yüklediğiniz anlamla ilişkilidir.
Bireyler arası ilişkilerde ise yansıtmalar, başkalarına yüklenen anlamlarla gerçekleşmektedir. Ve aynada ki yansımalar kadar somut değildir. Bu nedenle bireyin yapmış olduğu yansıtmaların farkına varması veya diğerinin bunu ayırt etmesi zordur.
Psikoloji de bir savunma mekanizması olarak yansıtma, bireyin kendinde var olan ancak kabullenemediği şeyleri başka yerlere yüklemesidir. Kendimize yakıştıramadığımız şeyleri başkalarında görmek kolaydır. Örneğin, kaçamak yapma hevesiyle yanıp tutuşan birinin aşırı kıskanç davranması ve aldatıldığını düşünmesi veya insanlara karşı kin ve nefret içinde olan birinin “benden nefret ediyorlar” demesi veya ilişkilerinde kendi çıkarlarını gözeten birinin “kimseye güvenilmez insanlar çıkarcı” demesi gibi.
Yansıtmalarda ki temel dinamik, yaşantıların veya düşüncelerin sorumluluğunun kişi tarafından kabul edilmemesi durumudur. Buradaki algı, “ak kaşık” misali, “ben iyiyim onlar kötü” şeklindedir. Eşini döven birinin “ bunu hak etti, beni çok kızdırdı” inancı, “ben kötü ve şiddete eğilimli biriyim” inancından daha kolay kabul edilebilir. Dolayısıyla dayak eyleminin sorumluluğu karşı tarafa yüklenmektedir. Oysa ki kızdığımız zaman şiddete başvurmama gibi bir seçeneğimizde vardır!
İnsan duygularını yadsıyıp diğerine yansıttığında olumsuz yönde enerji harcar. Örneğin, başkalarıyla yakın ilişkiler kuramayan birinin, “Beni sevmiyorlar aralarına almıyorlar” demesi tüm ilişkilerini bir savaş olarak algılamasına yol açacak ve sürekli gergin olmasına neden olacaktır.
İlişkilerin daha olumlu olması için harcanması gereken enerjiyi, diğerini suçlamak, ona hakaret etmek veya rencide etmek için harcayan birey, sonuçta yalnız kalacaktır. Ancak bunu “diğerleri beni istemiyor, reddediyor” yansıtmasına bürüyerek aslında kendisinin diğerlerini reddettiği gerçeğini görmezden gelecektir. Çünkü , “Ben insanları sevmiyorum” u kabul etmek “Kimse beni sevmiyor” u kabul etmekten daha zordur!
Özellikle paranoid kişilik bozukluğunun temelinde de bu tip duygu ve düşünce çarpıtmaları yatar. Birey kendi gereksinim, duygu ve tercihlerini kendi dışındaki bir yere yani çevresine transfer ederek bu duygu, düşünce ve tercihleriyle ilgili sorumluluğundan kaçınır. Ve sanki bunları, çevresinden ona yöneltiliyormuş gibi algılayarak onlara karşı mücadeleye girişir. Oysa burada savaştığı kişi aslında kendisidir. Bunun farkında olmadığı için de sürekli diğerlerini suçlayarak birey olma sorumluluğundan kaçar.
Yansıtmalardan bireyin kişilik özellikleriyle ilgili birçok saptama yapmak mümkündür.
İlişkilerinize bakınız, kim sürekli diğerlerini şu veya bu şekilde suçluyorsa, suçladığı argümanlara kendisinin de sahip olacağı gerçeğini asla göz ardı etmemenizi öneririm.
Şayet kendiniz bu tip suçlamalar içindeyseniz, nelerle diğerini suçluyorsanız “acaba bunlar bende de olabilir mi?” sorusunu da kendinize sormayı unutmayınız!
Uzman psikolog Saynur Kaya
sanalpsikolog.com dan alıntı
Birey yansımasının en somut yeri aynalardır. Aynaya baktığınızda görmek istediğinizin ötesinde var olanı da görürsünüz. Yüzünüzde bir sivilce çıkmış ise bunu net bir şekilde ayna size yansıtır. Ancak yüzünüzde çıkan sivilceyi dert edinirsiniz veya edinmezsiniz bu da sizin sivilceye yüklediğiniz anlamla ilişkilidir.
Bireyler arası ilişkilerde ise yansıtmalar, başkalarına yüklenen anlamlarla gerçekleşmektedir. Ve aynada ki yansımalar kadar somut değildir. Bu nedenle bireyin yapmış olduğu yansıtmaların farkına varması veya diğerinin bunu ayırt etmesi zordur.
Psikoloji de bir savunma mekanizması olarak yansıtma, bireyin kendinde var olan ancak kabullenemediği şeyleri başka yerlere yüklemesidir. Kendimize yakıştıramadığımız şeyleri başkalarında görmek kolaydır. Örneğin, kaçamak yapma hevesiyle yanıp tutuşan birinin aşırı kıskanç davranması ve aldatıldığını düşünmesi veya insanlara karşı kin ve nefret içinde olan birinin “benden nefret ediyorlar” demesi veya ilişkilerinde kendi çıkarlarını gözeten birinin “kimseye güvenilmez insanlar çıkarcı” demesi gibi.
Yansıtmalarda ki temel dinamik, yaşantıların veya düşüncelerin sorumluluğunun kişi tarafından kabul edilmemesi durumudur. Buradaki algı, “ak kaşık” misali, “ben iyiyim onlar kötü” şeklindedir. Eşini döven birinin “ bunu hak etti, beni çok kızdırdı” inancı, “ben kötü ve şiddete eğilimli biriyim” inancından daha kolay kabul edilebilir. Dolayısıyla dayak eyleminin sorumluluğu karşı tarafa yüklenmektedir. Oysa ki kızdığımız zaman şiddete başvurmama gibi bir seçeneğimizde vardır!
İnsan duygularını yadsıyıp diğerine yansıttığında olumsuz yönde enerji harcar. Örneğin, başkalarıyla yakın ilişkiler kuramayan birinin, “Beni sevmiyorlar aralarına almıyorlar” demesi tüm ilişkilerini bir savaş olarak algılamasına yol açacak ve sürekli gergin olmasına neden olacaktır.
İlişkilerin daha olumlu olması için harcanması gereken enerjiyi, diğerini suçlamak, ona hakaret etmek veya rencide etmek için harcayan birey, sonuçta yalnız kalacaktır. Ancak bunu “diğerleri beni istemiyor, reddediyor” yansıtmasına bürüyerek aslında kendisinin diğerlerini reddettiği gerçeğini görmezden gelecektir. Çünkü , “Ben insanları sevmiyorum” u kabul etmek “Kimse beni sevmiyor” u kabul etmekten daha zordur!
Özellikle paranoid kişilik bozukluğunun temelinde de bu tip duygu ve düşünce çarpıtmaları yatar. Birey kendi gereksinim, duygu ve tercihlerini kendi dışındaki bir yere yani çevresine transfer ederek bu duygu, düşünce ve tercihleriyle ilgili sorumluluğundan kaçınır. Ve sanki bunları, çevresinden ona yöneltiliyormuş gibi algılayarak onlara karşı mücadeleye girişir. Oysa burada savaştığı kişi aslında kendisidir. Bunun farkında olmadığı için de sürekli diğerlerini suçlayarak birey olma sorumluluğundan kaçar.
Yansıtmalardan bireyin kişilik özellikleriyle ilgili birçok saptama yapmak mümkündür.
İlişkilerinize bakınız, kim sürekli diğerlerini şu veya bu şekilde suçluyorsa, suçladığı argümanlara kendisinin de sahip olacağı gerçeğini asla göz ardı etmemenizi öneririm.
Şayet kendiniz bu tip suçlamalar içindeyseniz, nelerle diğerini suçluyorsanız “acaba bunlar bende de olabilir mi?” sorusunu da kendinize sormayı unutmayınız!
Uzman psikolog Saynur Kaya
sanalpsikolog.com dan alıntı