Yalansa yalan diyin :)))

D'arbanwille

geliyorlar bazen
Kayıtlı Üye
11 Haziran 2007
3.006
29
318
43
Rehra muhtar'ın çok güzel bir yazısı.
harfi harfine doğru bence..
değil diyen ,ben hiç böyle olmadım diyen varsa ne mutlu :)
ben oldum..
çok kez hemde..
sonuç ?
hüsran..
şimdi yapar mıyım ?
canın cehenneme sende , senle mi uğraşçam der geçerim...
boşuna dememişler '' tecrübe yediğin kazıkların toplamıdır '' diye..



33 yıl önce babam bana araba kullanmasını öğretirken çok önemli bir şey söyleyiverdi:

“Sağ dikiz aynasından arkanı görebilirsin... Arkanda araba var mı yok mu anlar, ona göre sollayabilirsin...” dedi,

“Ve fakat sağ dikiz aynasının görüş alanı dışında kalan küçücük bir nokta vardır...

O noktayı mümkün değil göremezsin...

Kör bir noktadır o...

Arkandaki araba sollamış seni geçmek istemektedir...

İyice sola kaydığından, sağ dikiz aynası göstermez onu...

Sen dikiz aynasına güvenip aracı sollarsan ölüme yol açabilecek kaza kaçınılmazdır...

Buna kör noktası denir...”


***

Arabadaki kör noktası sol dikiz aynası yardımıyla görünür kılınıyordu...

Arabaların dışına sol dikiz aynası konarak sorun çözülmüştü...

Oysa ben kadınların kör noktasının nasıl çözüleceğini bilmiyorum...

Çünkü onların kör noktası erkeklere oranla misli misli komplikeleşmesine karşın, “kendilerine göre aşırı düz olan erkeği algılamada inanılmaz bir kör nokta semptomuyla” karşı karşıya bırakıyor...


***

Uzun zamandır tanıdığım piyasanın ilişki gurusu kıvamında genç ve güzel kadın bana uzun süreli bir aşk yaşamak üzere ilgi uyduğu bir adamın kodlarını veriyordu...

“Ahh nasıl iyi bir insandı bilemezsin...” diyordu...

“Bir hafta beraber gezdik tozduk... Her şeyi paylaşmaya konuşmaya çalıştık... Nasıl romantik nasıl bir ekip gibiydik... Hiç beraber olmadık... Hiç zorlamadı beni... Buna karşın sevecen, koruyucu ve duyarlıydı...”

“Sonra” dedim...

“Sonra” dedi, “Çalıştığı şehre gitmeye yakın, ’Ben senin istediğin gibi bir ilişkiyi şu anda yürütemem’demeye başladı...

Başımdan kaynar sular döküldü sandım...

Herhalde birileri benimle ilgili bir şeyler söylediler, onu doldurdular, yoksa mümkün değil mükemmel biriydi...”

O ve arkadaşı konuştukça üzülmeye başlamıştım...

“Ne şansız kız” diyordum içimden kırk yılda bir kıza uygun biri çıktı, onu da zehirledi etrafı...


***

Baştan oralı olmamıştım kim bu adam diye...

Yavaş yavaş sordukça, onlar da gıdım gıdım ipuçlarını verdikçe “muhteşem sevgilinin” kim olduğu ortaya çıktı...

Şöyle söyleyeyim...

“Hayat boyu evde kalacağımı bilsem, o adamla uzun süreli bir ilişki için dışarı adımımı atmazdım...”

Bunu “muhteşem sevgiliyi” tanıyan herhangi bir erkek sadece beş dakikada anlayabilirdi...

Biraz önce bana tarif ettikleri melek yüzlü, kibar, duyarlı, insan ve kadın sarrafı adamla söyledikleri kişinin alakası yoktu...

Kadın ilişki guruları kör noktayı hiç görememişlerdi...


***

Bir kadının kör noktası merhamet duygusuyla tetiklenmiş “farklılığını gösterme” duygusudur...

Kadın hiç kimsenin “adam edemediği” erkeği, kendisinin adam edeceğini düşünür...

Egosu güçlüdür ve diğer kadınların bunu becerememiş olduğuna inanır...

Erkeğin serseri ruhu, iflah olmaz kıvamı kadını erkekten uzaklaştırmaz, tersine yaklaştırır...

Kadın merhametle karışık bir tür sevgi duyar “bir türlü adam olmak bilmeyen o adama...”

Onu evirecek çevirecek, şevkatli kollarında, anlayışlı sularda, sakin limanlarda kendine getirecektir...

“Allahsız yosmaların hiçbiri bugüne kadar bunu yapamamıştır...”

O yapacaktır...

Adamın iflah olmaz bir serseri olması ayarının doğru verilmemesindendir...

Kendisi verdiğinde her şey hallolacak, o beyaz atlı prensine kavuşacak, erkek de anlayışlı sevgilisinin kollarında huzura erecektir...

Bu şizofrenik fantazya kadının annelik uygusuyla beslenir...

Serseri çocuklar onun için “in” dir...

Anasının babasının mühendis hesaplarıyla düzgün yetiştirilmiş hergeleleri, onun için kazların ilgisine mahzar olmazlar...


***

Onlar misal Teoman gibi arızalarla ilgilenirler...

Onu allayacaklar, pullayacaklar, adam edeceklerdir...

“Sevimli fırlamayı, ruhu öksüz kalmış zavallı serseriyi” mutlu edeceklerdir..

Kadın bunu misyon edinir...

Merhameti, genetik mirası annelik güdüsü, özgüvenin yarattığı başka kadınların yapamadığını yapabilme dürtüsü onu bu şizofrenik misyona iter...

Kadının kör noktası komplike beyninin kendi içinde yarattığı “bir muhteşem misyonun” öznesi bir serseriyi bulmaktır...


***

Sevimli serseriler çoğu zaman kadının bu şizofrenik misyon edinme tutkusunun farkındadırlar...

Kadın onu adam etmeye çalışırken, onlar kadınla oynarlar...

Komplike kadın beyninin düz ve basit erkek beyni karşısında kontak yaptığı alan burasıdır...

Kadın çabaladıkça, sorunu çözeceğini sanır, oysa fasit dairede dolanmaktadır...

Mesele aslında çok basittir...

Değiştirilmeye çalışılan erkek değişmeyecektir...

Hiçbir zaman değişmeye de niyeti olmamıştır zaten...

O niyet kadında şizofrenik biçimde var olmuş, kadın bu şizofreniden kendine misyon edinmiştir...

Bir kere, değiştireceğine ve şevkaktli kollarında sakinleştireceğine inandığı için, “şizofrenik beyaz atlı prens ne yapsa” anlayışla karşılanacak “hala daha hazır olmadığından” dem vurulacaktır...

Beynin beyne karşı oynadığı bir oyundur bu...

Kadın beynindeki zeka, duyarlılık ve detaylarla beslendiğinde şizofreni çok yıkıcı olmaktadır...

Serserileri “sevimli” yapan kadın beynindeki merhametle soslanmış, annelik ve farklılık dürtüsüdür...

Yoksa sevimli olan tek şey kadının bilinçaltındaki idealdir...

Başka bir şey değil...

O erkek, bir başka erkek için sadece sahtekarın tekidir...

Reha Muhtar
 
reha muhtar hakkaten güzel analiz etmiş durumu
neden bilmiyorum ama biz kadınlarda fırlama olmasa dahi erkeği yola getirme sevdası var
oysa çok yanlış...
ruhunda fırlamalık olan adamın dinginleşmesi için kadının birşey yapmasına gerek yoktur aslında
erkek istemelidir değişmeyi kimsenin zoru yada bunun için çabası olmadan...
yoksa erkek eğer halinden memnunsa kadın kısmısı canını dişine takıp hayvan terbiyeciliğine de soyunsa fayda etmez...
giden yine kadından gider...
 

aynen öyle gurbikim..
bir de şu var , bu tarz adamların başka bir özelliğide , ilgi verene değilde ilgisiz durana yakınlık hisseder..
ayşe onun için ölüp bitse de fatma yüz vermiyorsa ve bu tavrını bozmuyorsa tamamdır..dünya fatmadan ibaret..direk arabeske bağlıyorlar..
azıcık sağlam dursa kadın , o mahalenin serserisi , diğer kadının adam etmeye çalıştığı haylaz berduş , diğer kadın için bir anda ev erkeği olabiliyor :)))
 
değişmek istemeyen kimseyi,kimse zorla değiştiremez....
ama adam artık fırlamalıklarından bıkmış dingin bi hayat istiyosa kadında bahanesi olur...
 
Ne kadar doğru demiş Reha Muhtar..


Valla kızlar, biz ne yapıyorsak kendimize yapıyoruz.. Hiç suçlamayalım onları bence..
 
kadınlarda sahiplenilme duyğusu çok olduğunun yanı sıra, sahiplenme duygusuda çok ağır basıyor..
bu durumda erkeklerin hoşuna gitmiyor, nedeni ise benc, kadınlar erkeklere annelik yapmaya başlıyolar bir müddet sonra.
ee budurumda erkeyin hiç hoşuna gitmiyor ,çünkü erkek her zaman malesef annelik yapan bir kadınla deyilde,onu baştan çıkaran tatmin duygusunu tam hissedeceyi bir partner istiyor...
 



tam bu nokta da sana şu cevabım var ,
araştırma sonuçlarına göre erkekler annelerine benzeyen kadınları evlilikte tercih ediyor..
yani erkek eşini , annelik duygusu yoğun , tam bir ev kadını olarak bildiği annesini örnek alarak seçiyor..
ve bu evli erkekler , eşlerini kendilerini baştan çıkaran , annelik güdülerini biraz daha törpülemiş kadınlarla aldatıyor..
bir arakadaşım demiştiki , bir erkek karısını rahim olarak görür..
yuva , bereket , aile..
sevgilsini de vajina olarak..
zevk , şehvet , tutku..
 

fındam bu durumda yine erkeklerin ne istediklerini bilmedikleri ortaya çıkıyor.
erkek evlendiyi kadının annesi gibi olmasını istiyor,ama şehvet duyusunuda diyer kadınlarda daha iyi duyuyor.
bu durumda aslında kadınların ne yapacaklarıda çok fark etmiyor bence .
nasılsa erkekler hiç bir durumda memnun olmayacaklar hep arayış.............hep arayış............içinde olucaklar...
 
fıtratımız geregı ........yanı yaradılışımızdan bize verilen annelik duygusuyla yaklasiyoruz........
bazen abartarak........
iyi bir şeyler yapıyoruz derken kendi ellerimizlede kaybeti veriyoruz.....sevdiklerimizi.......
erkekte ya annesi gibi şevkatli biriyle evlenmeyi yada annesinden göremedigi şevkati bizde gördügü için bizle beraber oluyor.........
bizde bunu iyi degerlendirip ...hem degistirmeye çalışırken kendimize baglamanında hesaplarını yaparken....
kendimizi yıprattıgmızında farkına varamıyoruz..........erkek istedigimiz bir olurken .......
bakıyoruz ki yaşalanmısız ve bi şeyinde önemi kalmıyor..........
erkeklere evrimleşmeyi ögretirken biz kendimizden vere vere çogu zaman kadınlıgmızıda unutuyorz.......
eger o erkek degişiyorsa en azından elde ettigimiz esere bakarak benim sayemde diyoruz........
ya hiç degişmeyen biri olursa ne olcak.........
zor iş........
bizlerde masum degiliz.............bırakıvermiyoruz........
sanki biz görev almışızda erkekleri eylileştirmek için dünyaya salıvermişiz gibi davranıyoruz.........
nasıl seviyorsak öyle davranmıyoruz ........bize karışıldıgı zamanda tırnaklarımızı gösteriyoruz......
yaradılış galiba .........
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…