Meltem telefonunun sesini duymasına rağmen cebinden çıkarıp ta bakmadı; yağmur öyle güzel yağıyordu ve gecenin kör karanlığına inat onlar öyle güzel gülüyorlardı ki, teknolojinin ürünü telefonun bunu bozmasına izin vermiyordu.
-Çok güzel yağıyorrr….
Diye bağırdı Leyla, ellerini açmış gökyüzüne gülümseyerek bakarken.
-Evet, çok güzel …
Birden içinde bir gülümseme yeşerdi Meltem’in gündüz rastladığı adam geldi aklına. Sonra bu yağmurun yüreğindeki insanın izin verişi gibi algıladı. Bir anlık düşündü ama, sadece bir anlık. Ve bu anlık düşüncesini oracıkta bağıra bağıra anlattı Leyla’ya.
-Biliyor musun?
-Neyi hasta olacağımız mı?
-Off deli misin kızım ya, ağız tadıyla bir şey anlattırmıyorsun adama.
-İyi be ne bağırıyon anlat hadi… Sen de ağız tadıyla bir ıslattırmadın adamı?-Bu yağmur, bu yağmuru Samet gönderiyor. Samet’im yoluyor tüm serin suları bana.
Sonra gözlerinden akan yaşa aldırmadan tuttu Leyla’nın elini…
-Kızım, hüoppp gecenin bir vakti biri görse ne zanneder…
Gülmeye başladı Meltem,
-Adam gibi bir şey anlatamayacak mıyım ben sana?
Yüzündeki gülümseme kayboldu derken aniden, Leyla’nın elini tuttu ve kalbinin tam üzerine koydu.
-Duyuyor musun, bu yağmuru gönderiyor çünkü kalbimdeki yerini biliyor.Ama..Ama yalnız kalmamı da istemiyor,o nedenle bana diyor ki…
Leyla bakıyordu sadece, bazen neden senin deli olduğun konusunda haklı olduğumu düşünmüyor değilim diye geçiriyordu hiç şüphesiz o an içinden.
Meltem anladı bir an sanki bu düşünceleri.
-Vazgeçtim, deliymişim gibi bakıyorsun suratıma.
-Yok, yani tamam biraz farklısın ama delilik mertebesi bana ait akıllım
Diyince arkadaşı devam etti anlatmaya.
-Bugün karşıma çıkan o genç adam o kadar içtendi ki..Tekrar görüşmek istedi ve ben kabul ediyorum aklımın karışmasından korktuğum için belki de kaçacağım.İşte bu yağmurlar Samet’imden bana işaret.Ben senin beni ne kadar sevdiğini biliyorum ama artık zamanı geldi diyor.
Gülümsedi Leyla,
-Samet’i bilmem ama tatlım biraz daha durursak doktorların bize ne diyeceğini biliyorum.
-Ne?
-Zatürre…
Ve tutup arkadaşının elinden içeriye doğru koşturarak girdi birlikte. Sırılsıklam olmuşlardı, kurulanırken birden telefonuna gelen mesajı hatırladı genç kız.
-Bana mesaj attı?
-Kim?
Bu günkü adam.
-Telefonuna bakmadan nerden anladın?
-Hissettim diyelim.
Telefonunu çıkardı ve okumaya başladı, okurken de gülümsüyordu. Leyla ise bu nasıl bir hissiyat kardeşim, o zaman söyle bana Onur hangi ruh halinde onu arayayım alla alla diyerek söyleniyordu.
-Arasana dedi birden Meltem.
-Yok, olmaz…
-Ya ara ne kaybedersin. Zaten kaybetmişsin sevdiğin adamı. Bir kez sesini duyman fena mı olurdu sanki…
-Korkuyorum…
Bu sözün ardına o gün geldi Meltem’in aklına.
Bir sonbahar günüydü ayrıldıklarında Samet ile. Onun yokluğu içini acıtıyor, fakat yüreğini çıkaramadığı için hiçbir şey acısını geçirmeye engel olamıyordu. İki ayı geçmişti ayrılıklarının ardından. Bu süre zarfında telefon numarasına kadar değiştirmişti genç kız. Çünkü biliyordu Samet ararsa dayanamaz konuşurdu.
Bir gün İnciraltı’nda, o hep oturdukları bankta otururken ağlamaya başlamıştı .Akşam olmak üzereydi ve yaşlı bir kadın oturmuştu yanına.Saatlerce konuşmuşlardı.
-Anlayacağın güzel kızım, yaşlanınca yapmadığın birçok şey için pişmanlık duyuyorsun ama bu sefer gerçekten geç kalmış oluyorsun.Döktüğün gözyaşlarına yazık değil mi?Ya kendine yaptığın bu işkenceye.
Telefonunu uzatmıştı sonra,
-Al hadi benden ara, istemezsen vermezsin telefon numaranı olur biter.
Zorlukla almıştı ve heyecanla çevirmişti numarayı.
-Samet…
-Meltem… Meltem’im, sana ulaşmak için neler yaptım bir bilsen. Nerdesin, neden kayboldun ortadan. Neden bir anda sildin her şeyi?
-Silmedim. Silseydim arayamazdım.
-Seni özledim ben…
-Ben de, hem de çok özledim sevgilim…
Ve o gün, o yaşlı kadın sayesinde barışmışlar, üç ay sonra da nişanlanmışlardı o kara günde.
-Leyla’dan Meltem’e…
Sesleriyle daldığı uzaklardan bir hışımla çıktı genç kız.
-Biz Samet ile ayrıldığımızda iki ay olmuştu, belki daha fazla.Bir teyze sayesinde barışmıştık.Ve üç ay geçmeden de nişan…Nişanlandığımız gün ise hasta olduğunu öğrendik.Biliyor musun,şimdi ayrı kaldığım onca zaman için öyle pişmanım ki Leyla.Sen aynısını yapma ne olur.Neyden korkuyorsun,seni istemiyorum demesinden mi o zaman şakaya vurursun.Millet peşimden koşarken Allah’ın çirkin yaratığı beni…Benim gibi birini istemedi Meltem inanabiliyor musun diye konuşursun benimle…
-Tabii sana da dalga için iş çıkar dimi unut sen onu.
-Ya demezse peki? Ya sen birçok şeyi en önemlisi ise sevdanı kaçırıyorsan elinden. Denemeye değmez mi? En fazla yine ayrıldık diye üzülürsün, kaybedeceğin bir şey olmaz.
-Gururumdan da mı?
-Gurur seni sevmeyen birinin sana istemiyorum demesiyle mi yok olacak. Boşversene, benim gururumu ancak beni seven insanlar kırabilir. Sevmeyenler ise sadece yüreğimi incitir oda kısa süreliğine.
Leyla telefonu aldı eline. Numarayı bir çeviriyor, bir kapatıyordu telefonu…
-Üfff, yarın ararım olmaz mı?
Üstüne gitmemeye karar verdi Meltem… Sen bilirsin gibi bir işaret yaptı başıyla. Sonra Samet’in fotoğrafını öptü ve yattı iyi geceler dileyerek. Işıkları kapatmışlardı ve uyku tamda en güzel yerinde bastırmıştı ki Leyla zıplayıverdi yerinden.
-Pşşt sen mesaj attın mı adama?
-Kime?
-Ulennn şimdi mesajını okuyordun ya adamın…
-Demi okuyordum, ne bilim Onur’la senin derdine düşünce…
-Ee hadi uzatma da at…
Ama atamıyordu Meltem mesajı, atsa bile ne diyeceğini bilmiyordu.
Cenk yağmuru izlemişti doya doya; O, kızlar gibi deli cesaretine bürünüp çıkmamıştı belki dışarı ama izlerken de aynı zevki yaşamıştı. Bilmediği bir şeyler vardı bugün. Büyülenmişti sanki. Aklından çıkaramıyordu Meltem’i. Yüzündeki o hüzün öyle masum bir ifade vermişti ki genç kıza.
-Eğer aşık olmak yağmuru sevmekse sanırım ben ıslanmaya bile razıyım dedi birden.
O anda Tarık,
-Kendi kendimize konuşmaya mı başladık hayırdır diye sordu arkadaşına.
-Hayır, yani sanırım…
-Sanırım ne demek?
-Aşk hayırlı bir şey mi Tarık?
Bu sorunun ardından kahkahalarla gülmüştü arkadaşına genç adam.
-Oğlum ilk kez aşık olanlar gibi konuştun birden. Hayırdır hayır…
Dedi ve tekrar televizyondaki programa döndü. İlgisiz değildi sadece arkadaşının kafası karışıktı ve sevgilisinden yeni ayrılmış biri ona yardım edemezdi farkındaydı. Cenk elinde telefon sürekli mesaj gelmesini bekliyordu ama artık ümidi gitgide kırılmıştı. Gözlerinden uyku akmaya başlamış ve istemsiz olarak yatakta bulmuştu kendini.
-Aşk sanırım beni istemiyor diye geçirdi içinden ve uyumaya başladı. Telefonunu çoktan bırakmıştı ve yağmurun altında oturdukları o dakikaları düşünerek kapatmıştı gözlerini.
Leyla en sonunda dayanamadı yastığı fırlattı Meltem’e…
-Sana diyorum mesaj at yoksa ben atarım…
-Ne diyeceğim peki?
-Ne bilim ben, mesajı okumadın ki bana?
Gülümsedi derken…
-Hayır…Bakma öyle okumayacağım…
Astı hemen yüzünü,
-İyi be meraklıydım sanki, bende Onur’umun çektiği mesajları okurum.
-Yesinler okuyacağına mesaj atsana kızım.
-Sen kendine bak, en azından cevap verebilirsin, ben ne bahane uyduracağım.
-Yanlışlıkla attım dersin…
Hemen hemen ayrılan tüm çiftlerin ilk zamanlar bahanesi olurdu bu ya, işte onların da ilk aklına gelen olmuştu. Aynı anda elleri telefona gitti. Leyla sanki bir arkadaşına mesaj atıyor gibi yazmaya başlamıştı. Meltem ise gelen mesajı cevaplıyordu.
Yağmur duası, o zaman biz görüşmeyelim ve siz hep yağmur duasına çıkın. Çünkü ben çok severim yağmurları :) Görüşmek dileğiyle…
-Ben yazdım
-Ne çabuk…
-Ne , ne çabuk? Destan mı yazacağım yeni tanıştığım insana. Hadi sende bitir aynı anda atalım. Bakalım hangimize daha çabuk mesaj gelecek.
Leyla’da bitirdi mesajını ve saymaya başladılar güneş doğmak için hareketlenmeye başladığı vakitlerde.
-Birrrr…İkiiii…Üçççç
-Kızlar yatın artık, yarın iş var…
Evet odada tek olmadıklarını hatırlamışlardı sonunda. Leyla yastığını göstererek atmasını istedi Meltem’in. Ve sessiz sedasız yattılar yataklarına.
Yeni bir gün doğarken ikisinin yüreğinde de farklı heyecanlar vardı.
Leyla, Onur’un cevap verip vermeyeceğini düşünürken ne kadar çok özlediğini hatırlıyor.Meltem ise Cenk’e mesaj atmanın verdiği bir kırgınlığı yaşıyordu.Çünkü yüreğindeki kişiye zarar gelmesini, unutmayı asla istemiyordu…
Meral BİLGİÇ
Devam Edecek