- 28 Mart 2012
- 8.170
- 2.003
Bu yazı ne bir yağ güzellemesi ne de eleştirisi. Sadece yağ trendleri, söylenenler ve söylenmeyenler üzerine düşünceler...
Oyunun tam ortasında mahalle arkadaşlarımızdan biri üzerine Sana, Vita ya da tereyağı sürülmüş, sonra da toz şekere bandırılmış büyük bir dilim ekmeği yiyerek yanımıza geliyor. Herkes bir anda sözleşmiş gibi oyunu bırakıyor ve birden sesler yükseliyor ‘Anne karnım acıktı!!!’
On dakika sonra hepimizin elinde birer dilim yağ üstü şekerli ekmek. Damağımda çocukluğumdan kalan o tat ve gözümün önünden o görüntü yıllar boyu hiç gitmedi.
İkinci sahnede ise sadeyağ ile büyüdüğünü anlatan, hastalandığında bir çağ bardağı zeytinyağı içen dedemin mutfağı var.
Anneannem mutfağa börek ve mantı yapmak dışında hiç girmez tüm yemekler dedemin elinden çıkardı. Onu hep sabah kalkar kalkmaz soğan kavururken ve “sana ne pişireyim kızım” derken hatırlıyorum.
Tabii mutfakta bu kadar vakit geçirirken deneyleri de eksik olmazdı. Sonra yıllarca onun taktığı adıyla andığımız bir keşfi vardı, Zita. Tereyağı, zeytinyağı ve ayçiçeği yağını eşit oranlarda bir kabın içine koyar karıştırır ve yemeklerini bu karışımla pişirirdi. Doğrusunu söylemek gerekirse yemekleri çok lezzetli olurdu.
Sonrasında ise büyüdük ve bilinçlendik! Neredeyse 20 yıla yakın bir süre de evimize zeytinyağından başka yağ girmedi. Eminim benim gibi bu sözü söyleyen binlerce insan var...
Çünkü bu çağın modası. Hayatından üç zehri yağ –tuz-şekeri çıkaracaksın. Diyetisyenler, doktorların yazdığı sağlıklı yaşam vadeden, ‘....ile sağlıklı yaşam’, ‘...ile detoks’, ‘....Diyeti’ ‘...Mutfağı’, ‘Alkali yaşam’ gibi her biri ayrı telden çalan kitaplar arasında yolunu bulmaya çalışacaksın. Kimi “et ye” kimi “asla yeme” kimi “yağ gereklidir” kimi “hayatından çıkar” diyecek.
Yemeklerle, ürünlerle de aranda aşk ve nefret ilişkisi olacak. Ya seveceksin ya nefret edeceksin. O zararlı, bu yaralı olacak. Ya çok iyi olacak ya da çok kötü. Ve bu kısır döngü içinde dünyanın gerçekleri seni hiç ama hiç ilgilendirmeyecek. Diğer milyonlarca hatta milyarlarca insanın ne yaptığını, ne yiyip içtiğini düşünmeyeceksin.
‘Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler’ misali ‘katı yağ, sıvı yağ zararlıdır yemeyin’ deyip kesip atacaksın. Devekuşu misali restoranlarda, pastanelerde ne yağlar kullanıldığını ne yediğini de sorgulamayacaksın.
BİRAZ DA HAYATIN GERÇEKLERİ
Hiç kuşkumuz yok ki doğal ve sağlıklı yöntemlerle elde edildikleri, kararında tüketildikleri sürece yağların vücudumuza yararı var. Zeytinyağı ve tereyağı da öyle. Ancak kabul etmemiz gerekiyor ki kapasiteleri bugün milyarlarca insanın yağ ihtiyacını karşılamaya yeterli değil.
Ayçiçeği, mısır, fındık, soya, pamuk, kanola, palmiye gibi bugün dünyanın bir çok köşesinde farklı bitkisel yağ çeşitleri de üretiliyor ve kullanılıyor. Ve bugünkü dünya dengeleri ve şartlar içinde kullanılacak da.
Milyarlarca insanın yaşadığı, açlıkla boğuşan milyonlarca insanın olduğu bir dünyada bir başka türlüsü düşünülemez.
Böyle bir tabloda insanlara “şu yağları, bu yağları yeme” demek bana biraz bencillik gibi geliyor.
Başta bilim insanları, sağlık bakanlığı olmak üzere tüm ilgili tarafların sorumluluğu çeşidi ne olursa olsun tüm yağların en iyi şekilde üretilip üretilmediğini, sağlığa zararlı katkı maddeleri içerip içermediğini denetlemek. Biz tüketicilerin göreviyse sorgulamak.
Ancak bazı yağları yok saymak, kullanmayın demek çözüm değil. Hele hele sadece zeytinyağı ya da tereyağı kullanın demek çok tehlikeli.
Bugün hepimiz biliyoruz ki, moda diye binlerce ton içinde ne olduğu bilinmeyen tağşiş yağ üretiliyor. En kötü kalitesinden kanola, mısır, ayçiçeği gibi sıvı bir yağ içine az miktarda zeytinyağı koyup piyasaya sürülüyor. Kontrolsüz trans yağı içeren merdiven altı margarinlerden sahte tereyağı yapılıyor.
Hadi diyelim ki dünyada yeterli tereyağı ve zeytinyağı üretimi var, peki maddi olarak bunlara ulaşmak kolay mı? Bırakın dünyayı Türkiye’nin yıllık gelir düzeyi ortalamasını düşündüğünüzde bunun mümkün olmadığını anlarsınız.
Bugün en pahalısından en ucuzuna hemen hemen her restoran zeytinyağı dışında diğer sıvı yağları da kullanıyor, margarinle de yemekleri pişiriyor. Pastacılıkta margarin kullanıyor. Sağlanması gereken, insan sağlığına zarar vermeyecek, gıda tüzüğüne uygun en iyi şartlarda üretilen yağların kullanılması...
Oyunun tam ortasında mahalle arkadaşlarımızdan biri üzerine Sana, Vita ya da tereyağı sürülmüş, sonra da toz şekere bandırılmış büyük bir dilim ekmeği yiyerek yanımıza geliyor. Herkes bir anda sözleşmiş gibi oyunu bırakıyor ve birden sesler yükseliyor ‘Anne karnım acıktı!!!’
On dakika sonra hepimizin elinde birer dilim yağ üstü şekerli ekmek. Damağımda çocukluğumdan kalan o tat ve gözümün önünden o görüntü yıllar boyu hiç gitmedi.
İkinci sahnede ise sadeyağ ile büyüdüğünü anlatan, hastalandığında bir çağ bardağı zeytinyağı içen dedemin mutfağı var.
Anneannem mutfağa börek ve mantı yapmak dışında hiç girmez tüm yemekler dedemin elinden çıkardı. Onu hep sabah kalkar kalkmaz soğan kavururken ve “sana ne pişireyim kızım” derken hatırlıyorum.
Tabii mutfakta bu kadar vakit geçirirken deneyleri de eksik olmazdı. Sonra yıllarca onun taktığı adıyla andığımız bir keşfi vardı, Zita. Tereyağı, zeytinyağı ve ayçiçeği yağını eşit oranlarda bir kabın içine koyar karıştırır ve yemeklerini bu karışımla pişirirdi. Doğrusunu söylemek gerekirse yemekleri çok lezzetli olurdu.
Sonrasında ise büyüdük ve bilinçlendik! Neredeyse 20 yıla yakın bir süre de evimize zeytinyağından başka yağ girmedi. Eminim benim gibi bu sözü söyleyen binlerce insan var...
Çünkü bu çağın modası. Hayatından üç zehri yağ –tuz-şekeri çıkaracaksın. Diyetisyenler, doktorların yazdığı sağlıklı yaşam vadeden, ‘....ile sağlıklı yaşam’, ‘...ile detoks’, ‘....Diyeti’ ‘...Mutfağı’, ‘Alkali yaşam’ gibi her biri ayrı telden çalan kitaplar arasında yolunu bulmaya çalışacaksın. Kimi “et ye” kimi “asla yeme” kimi “yağ gereklidir” kimi “hayatından çıkar” diyecek.
Yemeklerle, ürünlerle de aranda aşk ve nefret ilişkisi olacak. Ya seveceksin ya nefret edeceksin. O zararlı, bu yaralı olacak. Ya çok iyi olacak ya da çok kötü. Ve bu kısır döngü içinde dünyanın gerçekleri seni hiç ama hiç ilgilendirmeyecek. Diğer milyonlarca hatta milyarlarca insanın ne yaptığını, ne yiyip içtiğini düşünmeyeceksin.
‘Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler’ misali ‘katı yağ, sıvı yağ zararlıdır yemeyin’ deyip kesip atacaksın. Devekuşu misali restoranlarda, pastanelerde ne yağlar kullanıldığını ne yediğini de sorgulamayacaksın.
BİRAZ DA HAYATIN GERÇEKLERİ
Hiç kuşkumuz yok ki doğal ve sağlıklı yöntemlerle elde edildikleri, kararında tüketildikleri sürece yağların vücudumuza yararı var. Zeytinyağı ve tereyağı da öyle. Ancak kabul etmemiz gerekiyor ki kapasiteleri bugün milyarlarca insanın yağ ihtiyacını karşılamaya yeterli değil.
Ayçiçeği, mısır, fındık, soya, pamuk, kanola, palmiye gibi bugün dünyanın bir çok köşesinde farklı bitkisel yağ çeşitleri de üretiliyor ve kullanılıyor. Ve bugünkü dünya dengeleri ve şartlar içinde kullanılacak da.
Milyarlarca insanın yaşadığı, açlıkla boğuşan milyonlarca insanın olduğu bir dünyada bir başka türlüsü düşünülemez.
Böyle bir tabloda insanlara “şu yağları, bu yağları yeme” demek bana biraz bencillik gibi geliyor.
Başta bilim insanları, sağlık bakanlığı olmak üzere tüm ilgili tarafların sorumluluğu çeşidi ne olursa olsun tüm yağların en iyi şekilde üretilip üretilmediğini, sağlığa zararlı katkı maddeleri içerip içermediğini denetlemek. Biz tüketicilerin göreviyse sorgulamak.
Ancak bazı yağları yok saymak, kullanmayın demek çözüm değil. Hele hele sadece zeytinyağı ya da tereyağı kullanın demek çok tehlikeli.
Bugün hepimiz biliyoruz ki, moda diye binlerce ton içinde ne olduğu bilinmeyen tağşiş yağ üretiliyor. En kötü kalitesinden kanola, mısır, ayçiçeği gibi sıvı bir yağ içine az miktarda zeytinyağı koyup piyasaya sürülüyor. Kontrolsüz trans yağı içeren merdiven altı margarinlerden sahte tereyağı yapılıyor.
Hadi diyelim ki dünyada yeterli tereyağı ve zeytinyağı üretimi var, peki maddi olarak bunlara ulaşmak kolay mı? Bırakın dünyayı Türkiye’nin yıllık gelir düzeyi ortalamasını düşündüğünüzde bunun mümkün olmadığını anlarsınız.
Bugün en pahalısından en ucuzuna hemen hemen her restoran zeytinyağı dışında diğer sıvı yağları da kullanıyor, margarinle de yemekleri pişiriyor. Pastacılıkta margarin kullanıyor. Sağlanması gereken, insan sağlığına zarar vermeyecek, gıda tüzüğüne uygun en iyi şartlarda üretilen yağların kullanılması...