• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Ya yaparız ya da !

  • Konu Sahibi Konu Sahibi AYN
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi

AYN

SİDİKLİ
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
1.489
7
641
Şanlıurfa
Çok uzun ama çok da güzel ve akıcı,mutlaka okuyun,

ya yaparız ya da...

Meltem Kazaz (Vakko Eğitim Direktörü)

Yer, İstanbul, havuz başı; 2 - 2,5 yaşlarında bir
çocuk babasının
kucağında, arkasında annesi elinde plaj çantası
ve çocuğa ait olduğu belli olan eşyalar ve oyuncaklarla geldiler, çocuk
havuzunun olduğu bölüme yerleştiler. Çocuğa mayo giydirildi, kolluklar
takıldı, kremlendi. Havuza girmek için hazır ama tutturdu baba sen de gel
diye. Su seviyesi 50 cm.den biraz fazla olan havuza baba ile birlikte
girildi. Baba ayakta, eller belinde çocuğun başında, anne hemen havuzun
yanındaki şezlongda uzak mesafe takipte! Havuzda hemen hemen aynı yaşlarda 5 çocuk var. Bunlardan ikisi Hollandalı kardeş, biri İngiliz, diğer ikisi Türk. Diğerleri oynuyor ve hemen yeni arkadaşlarını da oyuna katıyorlar. Ama çocuk sürekli "anne bak, baba bak" şeklinde her hareketi için onayve aferim alıyor.
Bütün oyuncakları havuzun hemen yanında olmasına rağmen, sürekli babadan kova,kürek, top isteniyor. oğlanın adı Kaan. Nereden mi biliyorum, çünkü bu
arada her 5sn. de bir annesi ya da babası bağırıyor. "Kaan, zıplama...
Kaan kolluğuna dikkat et.. Kaan su atma arkadaşına, Kaan kovalarını kenara
koy..." çocuk daha suya gireli 5 dk. bile olmadan "Kaan hadi çıkma
vakti", çocuk feryat figan sudan alınıyor, kurulanıp, mayosu değiştirilip şezlonga oturtuluyor. Islak gözlerle çaresiz havuza bakıyor Kaan. Biraz sonra bir kutu çıkıyor çantadan içinde Kaan'ın yemeği var, ama Kaan yine ağlıyor, "karnım tok, yemiycem" diye. Ama dinleyen kim, zorla kaşık kaşık
yutturuluyor yemek. Diğerleri pür neşe oyuna devam. Kaan bütün gün izin almadan çişini bile yapamıyor.
Sürekli "anne", sürekli "baba" diye hep birşeyler istiyor.
Yer, Helsinki, havaalanı; 2 -2,5 yaşlarında bi çocuk. Tüm aile birlikte
seyahat ediyorlar. 3 kardeşi daha var kendinden büyük, biri 5, diğeri 7, en büyüğü ise 12 yaş civarlarında. Terminalde bir uçtan Diğerine ilerliyorlar.Önde anne ve baba, arkada büyük çocuklar hemen
arkalarında en küçükleri.Ama resim şöyle, anne ve baba dahil abla ve
ağabeylerinin kendi valizleri var ya, onun da var. Tekerlekli pembe küçücük bir valiz. Üzerinde pokemon resimleri. Küçük kızın ağzında emziği, elinde
içinde meyvesuyu olan biberonu ve koltuğunun altında oyuncak tavşanı
aynı şekilde onlarla birlikte ilerliyor ve kontuarın önünde hemen anne
ve babasının arkasında sıraya giriyor. Ne bir şikayet, ne bir talep, ne bir yaramazlık. Sıra bekliyor. Ama kontuara gelene kadar hepsi Hissettirmeden bu küçük kızın temposunda yürüyor. Kontrol altında ama kimse
etrafında onu raptı zapta almamış. Bilet işlemlerinden sonra benim onları
seyrettiğim kafeye gelip hemen yanımdaki masaya oturuyorlar. Baba tek tek
herkese ne yemek istediğini soruyor. Anne ve 2 çocuk sandöviç
istiyor, büyük olanının karnı tok, sıra en küçük kıza geliyor, o da birşey
yemek istemediğini söylüyor.sorun ve sorgu yok! Annesi çantasından küçük bir torba çıkarıyor ve eğer sonradan acıkacak olursa muz ve bisküvilerinin
olduğunu hatırlatıyor gülümseyerek sadece. Herşey yolunda sıkboğaz
edilen, ağlayan, şikayet eden kimse yok masada herkes halinden memnun.

Sonradan düşünürken aradaki farkları, zihnimdeki resimleri alıp yetişkin
olan bizlerin dünyasına ve özellikle iş yaşamına uyarladım. Yönetici ve
ekiplerinden oluşan bir nevi şirket içindeki aile düzenine. Yukarıda yer
alan 2 örnekten yola çıkarak bakındım en yakınımdaki yönetici arkadaşlarıma, ekiplerinde yer alan çalışanlara. Yaptığım tespitler sadece
Vakko'dan değil, ülkemizin köklü kuruluşlarından ve uluslararası şirketlerden örnekler var.
Aynen yukarıdaki iki ebeveyn örneğinde olan yöneticiler, yönetim tarzları
ve iki ayrı çocuk örneğinde çalışanlar. Tıpa tıp aynısı, ya sürekli etrafındakileri kendine bağımlı kılan yöneticiler ve inisiyatif alamayan,
almaya korkan çalışanlar var, yada etrafındakilere bağımsızlık sağlarken
daima yanlarında olduklarını hissettiren yöneticiler ve kendi işini kendi
halledebilecek kabiliyette, rahat inisiyatif alan çalışanlar.Şans eseri inisiyatif alamayanlarla baskıcı yöneticiler bir araya gelmez
herhalde. Biraz kaba bir tabir olacak ama, bir söz vardır "at, sahibine
göre kişner". Pek çok şeyi o kadar net açıklıyor ki bu söz. Sonuçta hepimiz
bir işe en alt basamaktan ve bir yöneticinin liderliğinde başlıyoruz.
İlk işimiz olmasının toyluğunu, iş yaşamının zorluğunu gözönüne alınırsak,
bazılarımız o günlerde nasıl yoğruluyorsak öyle devam ediyoruz, bazılarımız
ise tecrübeyle kalıplarımızı değiştiriyoruz.İlk iş görüşmemi hatırlıyorum, yöneticimle konuşurken büyük laflar edip kendimi beğendirmeye çalışıyordum ve "bana verdiğiniz inisiyatifler doğrultusunda sizi mahcup etmem" dedim. Aldığım sarsıcı cevabı bugün kulağıma küpe yaptım, "İnisiyatif verilmez,
alınır. Ben köle aramıyorum,kendi sorumluluklarının bilinciyle inisiyatif
kullanacak bağımsız ekip arkadaşı arıyorum". Sonuçta işe kabul edildim ama
bu cevabı hiç unutmadım.Sadece yöneticinin ağzından çıkacak emirlerle
hareket etmektense, işe ne katabilirimin hesaplarını yaptım. Ama bunun için
bana fırsat tanındı.Maharet sadece inisiyatif alabilende değil yani,
ona o bağımsızlığı tanıyanda da.
Bugün en iyi yöneticilerin kendi yerlerine kendilerinden daha iyi yönetici
adayı çıkaranlar olduğunu herkes kabul ediyor. Bu olgunluğu göstermek,
bunun için çaba sarf etmek, ekibini kontrol altında geliştirirken baskıcı
olmamak, onları sahip olduğu güce bağımlı kılmamak ama gerektiğinde de
bak bisküvi torban ve muzun burada, acıkınca ben sana veririm" güvenini sağlamakta. Bugün bu yazıyı okuyanlar hangi kategoride çalışıyor acaba, yönetici mi, yoksa bir ekip üyesi mi bilmiyorum ama, her iki tarafa da düşen sorumluluk eşit. Yönetici olarak korkmadan, güvenle ekibinizdeki yıldızları daha yükseye taşıyacak bağımsızlığı ve güveni verin. Çalışanlar olarak da, kader kurbanı olmaktansa, kadere yön vermeye çalışın. Bunun için geç diye bir an yok, sadece sonuçlar var. Ya yaparız ya da
 
ayn seni seviyorum ben ya...
bu kadar güzel örneklendirilebilir...
seni anlıyorum...
ama başka anlayanlar çıkar mı onu bilemiyorum...
ama bir kişi bir kişidir değil mi?
eminim bu yorum bir kişiyle kalmayacak...
başarılarının devamını dilerim :içelim:
 
Gerçekten süper bir örnekleme..buna benzer birşeyi antalyada bi otelde tatildeyken yakınen yaşadım...biz niye böyleyiz acaba diye ozamanda düşünmüştüm....çocularında birer birey olduğunu unutmayan istediklerine yada bizler gibi istemedilerine saygı duyulması gerekiyor diye düşünüyorum.....
 
Biz neden bu kadar koruma altına alıyoruz çocuklarımızı acaba?Şartlar hakikaten kötü.Çocuklarımız yara almasın diye uğraşıp duruyoruz.Ben açıkcası çok korkuyorum.Zaman hakikaten kötü.Daha dün alt kata içeride insan varken hırsız girdi.Ben bu şartlar altında çocuğumu hele ki kız çocuğumu nasıl evde tek başına bırakabilirim.
 
ayn seni seviyorum ben ya...
bu kadar güzel örneklendirilebilir...
seni anlıyorum...
ama başka anlayanlar çıkar mı onu bilemiyorum...
ama bir kişi bir kişidir değil mi?
eminim bu yorum bir kişiyle kalmayacak...
başarılarının devamını dilerim :içelim:

Next,Next,Next,
canım bende seni seviyorum ve beni anladığını da biliyorum:1yes2:

Melekler ağlarken,ve realist,okuduğunuz ve güzel yorumlarınız için teşekkür ederim,
gönül isterdi okuyan ve anlayan daha çok olsun!
 

sevgili ayn paylaşımın için teşekkürler, tamamen koruma ve annelik içgüdüsüyle yaptığımız şeylerin çocuklarımızın gelecekteki davranışlarını ipotek altına alabileceğini de düşünmeden de yapamıyorum
:çok üzgünüm:
 
Sadece yöneticinin ağzından çıkacak emirlerle
hareket etmektense, işe ne katabilirimin hesaplarını yaptım. Ama bunun için
bana fırsat tanındı.Maharet sadece inisiyatif alabilende değil yani,
ona o bağımsızlığı tanıyanda da.
Bugün en iyi yöneticilerin kendi yerlerine kendilerinden daha iyi yönetici
adayı çıkaranlar olduğunu herkes kabul ediyor. Bu olgunluğu göstermek,
bunun için çaba sarf etmek, ekibini kontrol altında geliştirirken baskıcı
olmamak, onları sahip olduğu güce bağımlı kılmamak ama gerektiğinde de
bak bisküvi torban ve muzun burada, acıkınca ben sana veririm" güvenini
sağlamakta. Bugün bu yazıyı okuyanlar hangi kategoride çalışıyor acaba, yönetici mi, yoksa bir ekip üyesi mi bilmiyorum ama, her iki tarafa da düşen sorumluluk eşit. Yönetici olarak korkmadan, güvenle ekibinizdeki yıldızları daha yükseye taşıyacak bağımsızlığı ve güveni verin. Çalışanlar olarak da, kader kurbanı olmaktansa, kadere yön vermeye çalışın. Bunun için geç diye bir an yok, sadece sonuçlar var. Ya yaparız ya da[/SIZE][/QUOTE]

Ben bu yazıda sadece çocuklarımızın değil kendimizin de birilerinin -özellikle yöneticilerin- dediklerini irdelemeden, motomot yapmamıza, onay vermemize çok iyi bir örnek olduğu için sevdim.
Ayn anladın sen onu...
 
ayn güzel bir yazıydı burada paylaşımın için teşekkürler canım
her gittiğim yerde gözlemlediğim sıkça yaşanılan gerçekler..eksiklikler.
 
evett aynn ımm uzun ama gerçekten çok güzel örneklendirilmiş ve işhayatına geçirilmiş bi yazıydı canımm ellerine sağlıkkk
 
eski mesajlarıma bakıyordum
bu yazı çok hoşuma gitti
üste çıksın istedim
 
eski mesajlarıma bakıyordum
bu yazı çok hoşuma gitti
üste çıksın istedim
canı gönülden güncelleşmesi tarfındayım canım.a.s.
çok haklısın ayn.yanlış bizde ! bizlerde öyle yetiştirildiğimizdenmi kaynaklanıyor acaba?
değil aslında.çoğumuz bu kadar gözetilmeden,kollanmadan büyüdük.neden ki böyle kaygı ve korku.cevreye yada insanlara güvensizliktenmi? yoksa çocuklarımıza mı bu güvensizlik.
işte karmaşık duygular içersinde yetiştirdiğimiz kişilerde kendilerine güvensiz biçimde hayatta yol alıyorlar.büyüdüklerinde ise hakkını almayı değil.karşıdan verilmeyi bekliyorlar.
yanında olduğumuzu hissetdirip,kendi sorumluluklarını kaybettirmeden,yaşamlarını kimsenin yönlendirmesine izin vermeden,bireyler yetiştirmek hepimizin yapması gereken nitelikler aslında.
teşekkürler canım.yazın harikaydı.niye bakmamışım bu zamana kadar kendime kızıyorum şimdi.:utangac:
 
Back
X