William Shakespeare - Macbeth

Elif

Onur Üyesi
Pro Üye
12 Temmuz 2006
35.026
30.401
60
DUNCAN − Kan içindeki bu adam kim? Ayaklanmayla ilgili en yeni haberleri verebilecek gibi gözüküyor.
MALCOLM − Benim tutsak düsmemem için yigitçe çarpısan çavus bu. Merhaba yigit arkadas! Sen bıraktıgın
sırada dövüs nasıl gidiyordu, anlat krala. SUBAY − Ne olacagı belli degildi. Sarılıp, birbirinin kımıldamasını
önleyen, iki bitkin yüzücü gibiydiler. Acımasız Macdonwald, tam isyancı olacak bir adam, dünyada ne kadar
kötülük varsa hepsi onda, batı adalarından yaya atlı pek çok asker toplamıs. Talih de, asinin kahpesiymis gibi
davranıp, onun ilençlenesi kavgasına güler yüz gösteriyordu. Ama bütün bunlar yetmedi. Çünkü kahraman
Macbeth, bu niteleme onun hakkıdır dogrusu, talihe aldırmadı; O, yigitligin gözdesi, adam öldürmekten kan
tüten kılıcını çevreye savurarak yolunu açtı, o köle herifle yüz yüze gelinceye kadar. Karsılasınca da
selamlasmaya fırsat bırakmadan onu göbeginden çenesine kadar ikiye ayırdı. Sonra da kafasını
mazgallarımızın üzerine dikti. DUNCAN − Ah yigit kardesim benim! Degerli adamdır o!
SUBAY − Günesin ilk ısıklarının geldigi yerden, korkunç fırtınalar, gök gürültüleri geldigi gibi huzurun da
gelecegi umulurken büyük bir huzursuzluk tastı bu kaynaktan. Dinle, Iskoçya hükümdarı, dinle; yigitlikle
bezenmis haklılıgımız karsısında, Irlandalı piyadeler henüz tabana kuvvet kaçısmıslardı ki Norveç Kralı
durumun kendisi için elverisli oldugunu görerek, elinde yepyeni silahlar, arkasında taze güçlerle yeniden
saldırıya geçti.
DUNCAN − Bu, bizim komutanlarımız Macbeth'le Banquo'yu ürkütmedi mi?
SUBAY −
Evet; serçelerin kartalları, tavsanın aslanı ürküttügü kadar. Her seyi oldugu gibi söylemem gerekirse, onlar üst
üste çift gülleyle doldurulmus toplar gibiydiler. Düsmana darbe üstüne darbe, darbe üstüne darbe indirdiler.
Bütün bunlar yaralılardan akan kanda yıkanmak, ya da tarihe bir ikinci Golgotha geçirmek için degilse ne

içindi bilmiyorum... Ama yaralandım, yaralarım yardım diye bagırıyor. DUNCAN − Yaraların gibi sözlerin
de sana uygun: her ikisinde de onur tadı var... Gidin ona cerrah bulun. (Subay hizmetlinin yardımıyla çıkar.
Rosse girer.)
Bu gelen kim?
MALCOLM − Degerli Rosse Beyi.
LENOX − Gözlerinden telas okunuyor! Duyulmadık haberler verecek bir insan gibi bakıyor. ROSSE −
Tanrı hükümdarımızı korusun!
DUNCAN − Nereden geliyorsun degerli soylu?
ROSSE − Fife'tan, ulu hükümdarım, Norveç bayraklarının gökle alay ettigi, dalgalana dalgalana halkımızı
üsüttügü yerden. Norveç Kralı, hain Cawdor beyinden de yardım alarak, pek büyük sayıda askerle belalı bir
savasa giristi. Ama sonunda Tanrıça Bellona'nın sevgili Macbeth'i, silahlarını kusanarak, onunla boy
ölçüsmeye hazırlandı. Güce karsı güç, silaha karsı silah, düsmanın hızını kesti. Kısacası zafer bize düstü.
DUNCAN − Ne büyük mutluluk!
ROSSE − Öyle ki, artık Norveç Kralı Sweno barıs isteginde. Ama biz, Saint Colm Adası'nda on bin taler
almadan ölülerini gömmelerine izin vermedik. DUNCAN − Cawdor Beyi denen o hain bir daha bizi
aldatamayacak. Gidin, hemen öldürülmesini söyleyin; onun unvanıyla da Macbeth'i selamlayın. ROSSE −
Buyrugunuzu yerine getiririm.
DUNCAN − Onun yitirdigini soylu Macbeth kazandı.

Link Silinmiştir.
 
X