Konuya dair ilginç anektodlar:
Japonlar, her 90 dakikada 5 - 10 dakika zorunlu olarak dinlenirler. Böylece her 1.5 saatte bir uyuklama ve uyanmaya eğilimli organizmanın devinimine saygı gösterirler.
ABD ve Avrupa'da yok satan "Her Saat Başı Zirvede Olmak" isimli kitabın yazarı, Fransız kronobiyoloji uzmanı De Marc Schwab "Bu mekanizmaya saygı göstermezseniz, fiziksel ve ruhsal sağlığınızı da tehlikeye atabilirsiniz" diyor.
Canlılardaki ritim mekanizmasının iç bir kaynaktan yönetildiğine dair ilk deneysel kanıt, Jean Jacques De Marian (1729) adlı araştırıcıdan gelmiştir. Bu araştırıcı heliotropik (güneşte yaprak veya çieklerini açıp, karanlıkta kapatan) bitkilerde yaptığı çalışmalar sonucu, bu bitikilerdeki ritimlerin, ışık olmasa da faaliyet gösterebildiklerini kanıtlamıştır. De Marian ünlü deneyinde, heliotropik bir bitki türünün iki örneğinden birini tamamen karanlıkta, bir diğerini de normal güneş gören bir yerde muhafaza etmiştir. Bir süre sonra, karanlıkta yetişen bitkinin de aynı güneşteki türdaşı gibi, gündüz vakti yapraklarını açıp, gece kapattığını gözlemlemiştir
Jet-lag, özellikle kıtalar arası uçuşların yoğun olduğu günümüzde gözlenen yeni bir hastalık biçimidir. Bu rahatsızlık, büyük zaman dilimlerinin aşıldığı, doğu-batı doğrultusunda gerçekleşen jet uçuşları sonucu ortaya çıkar. Jet uçuşları, insanın uyarlanabilme kapasitesinin çok üzerinde bir hızla zaman değişimine neden olur. Doğu batı arasında 3-4 saatlik zaman dilimini kapsayan bir yolculuk, tüm zaman belirleyici unsurlarda (zitgeber) birden değişmeye neden olur. Jet-lag, bu değişime organizmanın uyum sağlaymamasından kaynaklanır
Vücudumuzda salgılanması ortamdaki ışık düzeyi ile ayarlanan bir hormon vardır. Beyindeki pineal bezden salgılanan bu hormonun adı “melatonin”. . Hepimizin bildiği tiroid hormonları, cinsel aktivite ile ilgili hormonlar, kan şekerini ayarlayan hormonlardan farklı olarak, etkileri çok yaygın, tüm hücrelerimize girebilen enteresan bir hormon. Ruh dünyamızla ilişkileri olduğu kesin. Bu hormonun kan seviyesi, akşam üzeri yükselmeye başlıyor ve gece yarısı en üst düzeye çıkıyor. Sabaha karşı azalmaya başlıyor ve aydınlıkta (gündüz) en düşük seviyelerine iniyor.
Özetle diyebiliriz ki; gecenin doğasındaki karanlığın önemini bilelim ve ışığı gerektiği kadar kullanalım.
-alıntı-