Veda Miyavlaması

suavea

Guru
Kayıtlı Üye
22 Ocak 2007
689
5
Veda miyavlaması



Kediler nasıl ölürler? Ben bu hafta nasıl öldüklerini öğrendim.

* * *

Her şey bir akşam geç saatte eve gelip kapıyı açtığınızda başlar.

Daha doğrusu kapıyı açmadan.

O akşam belki de ilk defa o tanıdık miyavlamayı işitmezsiniz. Anahtarı çevirirken, içerdeki sessizlik içinize hüzünlü bir tenhalığı bırakıp geçer.

Sanki bir çizik atar. İçinize bir kuşku, ne bileyim anlamını çok sonraları çıkaracağınız bir korku bırakır.

Yanılmamışsınızdır. Kapıyı açtığınızda, o kapkara tüyleri, tüylerin içinden bakan o tanıdık cıvıltılı gözleri göremezsiniz.

Anahtar elinizdeyken, ‘‘Kedi’’ diye seslenirsiniz.

On beş yıl boyunca her ‘‘Kedi’’ deyişinizde koşarak size gelen, cıvıltılı miyavlamalar çıkaran, kuyruğunu hiç bitmeyen mutluluk ritimleriyle sallayan o aile ferdinden yine ses gelmez.

Bir daha, bir daha seslenirsiniz. Zaman zaman yaptığı kaprislerden biri diye düşünürsünüz.

Hayır... Bir tuhaflık vardır. Daha doğrusu sessizliğin dili, size iyi gitmeyen bir şeylerin kötü haberini vermeye başlar.

* * *

Kediniz artık hastadır. Hem de yaşlı bir hasta.

O an hesap yapmaya başlarsınız. Bazılarına göre, onun her yaşı insanın 6-7 yaşına eşittir.

Bazı veterinerler ise daha komplike hesaplar yaparlar. Bu hesaplarla kediniz, insana göre 80 ila 93 arasında bir yaştadır.

Sonra veteriner ziyaretleri başlar.

Böbrekleri artık çalışmıyordur. Midesi harap olmuştur.

Geceleri tuhaf ve acılı miyavlamalarla uyanırsınız. Arkasından kusmalar gelir.

Ama bir kedinin hastalığının en önemli belirtisi, yemek yememesidir.

En sevdiği yiyecekleri önüne koyarsınız. Başını okşayarak yemesine yardımcı olmak istersiniz.

Nafile...

Ve sessiz günler başlar. Miyavlamayan kedinin suskun bekleyiş günleri.

Umutların kesildiği o hazin anlarda evde tartışmalar da başlar.

‘‘Acaba uyutalım mı?..’’

Ama o kararı kim verecek? Istırap içindeki yaşlı kedinizin acı çekişine katlanmak mı daha zordur, yoksa, bir iğneyle hayatına son verecek kararı alabilmek mi?

Kimin haklı, kimin haksız olduğuna karar vermenin en güç olduğu durumlardan birisi.

* * *

Çoğu kez uyutamazsınız. Geceler zorlaşır.

İşte öyle günlerden birinde kedinizin dolapların altına, karanlık kuytulara, evin dışına kaçmaya çalıştığını fark edersiniz.

Kondurmak istemeseniz de, kediniz artık ölüme hazırlanmaktadır. Aranızda son mücadele başlar.

O kuytulara kaçmak ister, siz ise onu daha çok yatağınıza almaya çalışırsınız...

Siz kazanırsınız.

Ve artık ona serum verdiğiniz bir günün akşamında, o çaresiz gözlerdeki ışık iyice sönmeye başlar.

Onu o gece yanınıza yatağa alırsınız. Birlikte fotoğraf çektirirsiniz.

‘‘Kedi’’ diye seslendiğinizde, zorla başını kaldırıp size bakar. İyice küçülmüş yüzünde yine de o tanıdık ifadeyi yakalarsınız.

Sabaha karşı uyandığınızda, onu yataktan atlamaya çalışırken bulursunuz. Daha doğrusu düşmeye...

Artık kesin kararlıdır. Yapacak bir şey kalmamıştır.

Kucağınıza alıp aşağıya indirir, büyük bir ihtimamla her zamanki yerine yatırırsınız.

Ve o anda hiç beklemediğiniz bir şeyle karşılaşırsınız. Sürüne sürüne kumuna doğru gidip çişini yapar.

Kedi olma zarafetinin gereğini son anında bile yerine getirir.

* * *

Ardından derin bir uykuya dalar. ‘‘Kedi’’ diye seslenirsiniz. Kafası kalkmaz. Sadece kuyruğunu çok hafifçe sallayıp içgüdüsel bir cevap verir.

‘‘Miyav’’ sesini işitemezsiniz. Çünkü bütün gücünü, son andaki ‘‘elveda miyavlamasına’’ ayırmıştır.

Kucağınıza alırsınız. Hafif dokunuşlarla başını okşarsınız, okşarsınız. Tıpkı 15 yıldır yaptığınız gibi zamanı durdurmaya çalışırsınız.

Nefes alıp verişleri hafiflemeye başlar. Artık kucağınızda bir tüy kalmıştır.

Sonunda çok derinden, uzaklardan gelen üç küçük miyavlama işitirsiniz.

İşte o elveda miyavlamasıdır.


Kediniz artık öteki tarafa geçmiştir.

Tıpkı bir zamanlar kaybettiğiniz babaanneniz gibi, küçücük adımlarla uzaklaşırken, kucağınızda artık beyaza dönüşmüş bir tüy kalmıştır.

On beş yıllık kediniz, Ankara'da doğup, İstanbul'da yaşayan o aile ferdiniz, Gökova'nın ağaçlarla kaplı küçük bir evinde size böyle veda eder.

O an fark edersiniz ki, bütün hayatı boyunca size hiç yük olmamış, sadece ve sadece dostluk vermiştir.


* * *

Kediler işte böyle ölürler.

Zarafetlerine, karakterlerine ve gururlarına uygun biçimde.

Vakur ve sessiz veda miyavlamaları ile sizi bırakıp giderler...

Ertuğrul ÖZKÖK
 
Ya sen bu yazıyı niye koydun yasenağlama

Allah'ım içim çıktı gözlerimden süzüldü gitti gözyaşlarım çok fena oldum ya anlatamamsenağlama

Birden aklıma kendi kedim geldi Allah'ım böyle günler bizlerden uzak olsun kaldırmak çok zorsenağlama

Ertuğrul Özkök'ü pek sevmesemde çok güzel yazmış ama artık bu yazı bitsin diye dua ettimsenağlama

Paylaştığın için teşekkürlera.s.
 
oooooof yaa.....bende çok kötü oldum şimdi...........:çok üzgünüm:
Allah ım o günleri yaşatmasın....
Kediler canlarımız ölmesin..:1no2:
Mahallemizdekiler bile eksilince çok üzülüyorum ben.....senağlama
Çok fena bişey bu hayvan sevgisi yaa....
Teşekkürler......
 
Ay ne kötüsün yasenağlamasenağlamasenağlama Hala ağlıyorum zaten dayanamıyorum hayvanlara hele kedilere....senağlamasenağlamasenağlama
 
yıllar önce bir kedim, kucağımda veterinere götürürken ölmüştü.o günü hatırladım.ağlattın beni.
 
offffffff arkadasım neyaptın yıktın benı tam okurken kedım kucagıma oturdu
ya bız nıye boyleyız allahım nıye bu kadar cok sevıyorum hayvanları
tamda adamıyım acı esıgı dusuk depresyona musaıt camdan kalbı olan ben
allahım kedımı koru
 
X