Çağımızda kürtaj, genellikle istenmeyen hamilelikler ile özürlü doğacağı tespit edilen ço-cuklar için söz konusu olmaktadır. Zihinsel veya spastik veya başka bir özür olduğu tespit edi-len cenin aldırılabilir mi? Toplumda buna “evet” de “hayır” da diyenler var. Özürlü doğacakçocuğun aldırılmasını savunan kimseler şu gerekçeleri ileri sürmektedirler: Özürlüler hayattasıkıntı çekiyorlar, topluma yük oluyorlar, anne-babaları ölünce bakacak kimseleri olmuyor,bakım ve tedavileri için çok para harcanıyor. Bu yaklaşım, anne “karnındaki insan” ile “dünyadaki insan” ayırımı yapılmasından kay-naklanmaktadır. ınsanlar, doğduktan sonra veya ileri yaşlarda da herhangi bir sebeple özür-lü/engelli olabiliyorlar. Bu, toplumda görülen bir olgudur. Özürlü insanlar, zikredilen gerekçelerle öldürülebilir mi? Doğum esnasında veya doğum sonrasında oluşan özürlüleri nasıl öldüremiyorsak, öldü-rülmesi insanlık suçu ise anne karnındaki insanı da öldüremeyiz. Çünkü anne karnındaki in-san/cenin de can taşımaktadır. O canı veren Allah’tır, Allah’ın verdiği canı ancak Allah ala-bilir, insanların bu canı almaya hakları yoktur. Bu nedenledir ki; hak veya batıl bütündinler cana kıymaya, dolayısıyla her hangi bir şekilde çocuğu aldırmaya karşı çık-mış, çocuk düşürmeyi yasaklamıştır. (Harman, DıA, VIII, 363) Meselâ Yahudilikte çocuk düşürme/aldırma yasaklanmış ve bu eylemi yapana ceza öngö-rülmüş, ancak anne sağlığı tehlikeye girerse çocuğun aldırılmasına müsaade edilmiştir.
Anne rahminde çocuğu geliştiren ve ona şekil veren Allah’tır. Özürlü doğacak denildiğihalde çocuğun sağlıklı olarak doğabildiği bilinen bir gerçektir. Özürlü doğacak olsa bile bircana kıymaya dinimiz izin vermez. Toplumda kimi insanlar çok zeki, kimileri az zeki, kimileri de zekâ özürlüdür. Kimileri be-denen sağlıklı, kimileri de engelli ve hastalıklıdır. ınsanlık tarihi boyunca hep böyle olmuştur,şimdi de böyledir. Bu konunun işlendiği bir radyo programında özürlü doğacak diye çocuğunu aldıran anneler, gözyaşları ile pişmanlık duyduklarını dile getirmişlerdir. Bir anne vic-dan azabı çektiğini ve çok pişman olduğunu söylüyordu. Bir başka hanımefendi özürlü do-ğacak diye çocuğunu aldırdığını, bir daha çocuğunun olmadığını anlatıyor, pişmanlığını veyaptığının hatalı olduğunu söylüyor, gözyaşı döküyor ve anne adaylarına “benim yaptığımısakın yapmayın” diyordu. Bu programda özürlü çocuğu olup onlara şefkat ile bakan fedakârannelerle de konuşuldu. Bu anneler, eli öpülecek, baş tacı edilecek insanlardır. Engelli çocuk-lara bakmak elbette zordur, ama Allah katında mükâfatı da o nispette çoktur. Engellilere bak-mak ve onlara yardımcı olmak Peygamberimiz beyanı ile sadakadır, dine sadakattir. (Ahmed,II, 350; V, 168–169) Bu çocuklara bakacak anneler, Allah'ın rızasını kazanan saygın annelerdir.Sonuç olarak insan, ister engelli olsun ister sağlıklı, Allah’ın en değerli yaratığıdır, saygın-dır, canı her türlü tecavüzden korunmuştur. ınsan ister cenin olsun ister kötürüm, asla öldü-rülemez. Erkeğin spermi ile kadının yumurtası döllenip rahme yerleştikten sonra (anne sağlığı hariç) hiçbir gerekçe ile çocuk aldırılamaz. Ceninin özürlü olması onun öldürülmesine ge-rekçe olamaz. Dinimiz buna cevaz vermez. Doğan özürlü çocuklar veya sonradan özürlüolanlar nasıl öldüremezse anne karnındaki yavru da aynı şekilde öldüremez. Öldürülürse cinayet olur, büyük günah olur.
Herhangi bir gerekçe ile çocuğunu aldıranlar vicdan azabı çekmektedirler. Buna mey-dan vermemek gerekir. Sağlıklı çocuklar dünyaya getirmek için gereken özen gösterilmeli, her aile bakabileceği kadar çocuk yapmalı, istem dışı hamileliğe imkân ve-rilmemelidir. Hamile olduktan sonra bu çocuk dünyaya getirilmeli, herhangibir şekilde ceninin hayatına son verilmemelidir. Çünkü bu dinen caizdeğildir. Din ışleri Yüksek Kurulu’nun görüşü de bu istikamettedir.
alıntıdır