- 26 Eylül 2007
- 6.481
- 23
- 44
Sağlığımızla ilgili günlük hayatta yaşanan öyle sıkıntılar var ki, nedense utanıp kimseyle paylaşamıyoruz. Doğal olarak doktora gitmekten de çekiniyoruz. İdrar kaçırma, ağız kokusu, hemoroid bunlardan sadece birkaçı. İşte anlatmaktan utandığımız sorunlar ve onlar için uzmanlarımızın sunduğu çözüm önerileri...
'Başım yine çatlayacakmış gibi ağrıyor', 'Diyabetim var, artık beslenmeme özen göstermeliyim'… Sağlıkla ilgili bu tarz yakınmalar eş dost toplantılarında sıkça konu ediliyor. Ancak hangimiz 'Cinsel yolla bulaşan bir hastalığa yakalandım' demeye cesaret edebiliyor? Veya, hapşırırken idrarını tutamadığını itiraf edebiliyor? Bazı sorunlar var ki yargılanma, dışlanma veya ayıplanma kaygısıyla ağzımıza kilit vuruyor, sorunumuzu en yakınlarımıza bile açıklamakta güçlük çekiyoruz. Hatta, çoğu zaman utancımızdan doktora başvurmaktan kaçındığımız bile oluyor. Sorun da zaman içinde büyüyerek bizi toplumdan uzaklaştıran, içimize kapanmamıza neden olan bir problem haline gelebiliyor. Tedavide geç kaldığımız için hastalığın ilerleme ve geriye dönüşü olmayan ciddi tablolara ulaşması ise işin başka bir boyutu. Aslında iş ve sosyal hayatımızı olumsuz etkileyen bu hastalıkların çoğu, erken tanı konulduğunda kolaylıkla tedavi edilebiliyor. Önemli olan, utanmayı bir kenara bırakmak, herkesin böyle sorunlar yaşadığını düşünerek vakit kaybetmeden doktora başvurmak!
1. SABAHLARI AĞZINIZ KOKUYOR
Akşam yemeğinde kuru fasulyenin yanında çiğ soğan tüketir veya sarımsaklı mantıya karşı koyamazsanız, ertesi sabah ağız kokusu ile uyanmanız son derece olağan bir durum. Ancak ağzınızdan her sabah hoş olmayan bir koku yayılmaya başlamışsa ve siz konuşurken insanların geriye çekildiğini fark ediyorsanız, işte o zaman sorununuz kronik hale gelmiş demektir.
Nedenleri neler?
Nefeste oluşan kötü kokudan genellikle hidrojen sülfür bileşikleri oluşturan bakteriler sorumlu tutuluyor. Diş hekimi Metin Ağca, ağız içinde gelişen enfeksiyonun, diş eti hastalıklarının, çürük dişlerin veya birkaç saatten uzun süre kalmış besin atıklarının, bu bakterilerin yaşamalarına ve üremelerine uygun ortam hazırladıklarına dikkat çekiyor. Bunun sonucunda da ağız bölgesinden, hem kendimizi hem de çevremizi rahatsız eden koku yayılmaya başlıyor. Ayrıca tükürük salgısının azalması, diyabet, kronik nezle, sinüzit, yutak ve gırtlak iltihapları, akciğer, karaciğer, mide ve bağırsak hastalıkları ile metabolizma sorunları gibi dış etkenler de ağız kokusunda 'sanık' olarak karşımıza çıkabiliyor.
Nasıl kurtulabilirsiniz?
Öncelikle sarımsak ve soğan gibi ağız kokusuna neden olan besinlerden kaçının. Tükürük, ağız kokusu ile savaşmanızın en güçlü yollarından biri. Çünkü tükürüğün içinde besin parçacıklarını dilin üzerinden söken güçlü enzimler ve bakteri öldüren maddeler yer alıyor. Dilinizin kurumasını önlemek ve tükürük salgısını artırmak için bol bol su tüketin. Ayrıca dişlerinizin tüm yüzeylerini ve dilinizin sırtını , günde 3 kez, 3 dakika boyunca özenle fırçalamalı, sonrasında da diş ipi kullanmalısınız. Alkolü sınırlı tüketmeli ve içiyorsanız sigarayı da hemen bırakmalısınız. Diş hekiminizden randevu almayı da unutmayın. Çünkü diş taşlarınızın temizlenmesi, çürüklerinizin veya diş eti hastalığınızın tedavi edilmesi gerekebilir. Ağız kokusu hala geçmezse, diğer nedenlerin araştırılması için farklı branşlarda detaylı bir muayeneden geçmeyi ihmal etmeyin.
2. OTURDUĞUNUZDA CANINIZ YANINIYOR
Oldukça yaygın bir hastalık olan hemoroid, makatta kanama ve şişlik, ödem, kızarıklık, akıntı, kaşıntı ve ağrı gibi yakınmalara neden olarak bizi zor durumda bırakabiliyor. Hemen herkeste birinci dereceden dördüncü dereceye kadar hemoroid olduğu biliniyor. Ancak bu hastalığın patolojik olarak ortaya çıkması için tetikleyici bazı unsurlar gerekiyor ki bunların başında yaşam tarzımız geliyor.
Nedenleri neler?
Egzersizden uzak, hareketsiz bir yaşam sürmek, hatalı beslenme nedeniyle sürekli kabızlık çekmek veya tuvalette fazla zaman geçirmek, uzun süre ayakta durmak ya da aşırı güç gerektiren bir meslek sahibi olmak ve hamilelik, hemoroidin en yaygın nedenlerinden. Ancak hemoroidde en önemli sebep ise genetik faktörler.
Nasıl kurtulabilirsiniz?
Anadolu Sağlık Merkezi'nden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Tuncay Çelenk, hemoroidden yakınıyor veya kabızlık sorunu yaşıyorsanız, sıvı ve posalı besin alımını artırmanız gerektiğine dikkat çekiyor. Bunun için de her gün ortalama 8 bardak su içmeli ve 25 gram kadar posalı besin tüketmelisiniz. Stres vücudunuzun direncini kıran bir etken olduğu için gergin ortamlardan da kaçının. Antiseptik ılık suyla doldurduğunuz küvetin içinde 10 dakika oturmanız, ağrı ve kaşıntının hafiflemesine katkıda bulunabiliyor. Hemoroid birinci veya ikinci derecede ise doktorunuz size cerrahi tedavi önermeyebilir, ilaç tedavisi yeterli gelebilir. Bazı kremler şişliklerin küçülmesinde etkili olabilirken, kas gevşetici ve spazm çözücü etkiye sahip olanlar da ağrı ve kaşınma gibi yakınmalarınızın hafiflemesini sağlayabiliyor. Ancak kremlerinizi düzenli kullanmanıza rağmen 10 gün içinde bir iyileşme olmamış, kanama veya ağrı yakınmaları gerilememişse tekrar doktorunuza başvurun. Bu durumda kolonoskopi yöntemi ile altta 'rektal kanser' gibi ciddi bir sorun olup olmadığının netleştirilmesi çok önemli. Kanama, şişlik ve enfeksiyon oluşmuşsa, medikal tedaviden sonra cerrahi tedavinin devreye girmesi gerekiyor. Geliştirilen cerrahi metodlar (longo metodu, infrared koagülasyon, hemoroidal arter ligasyonu, lazer) sayesinde hemoroid artık herhangi bir cerrahi kesi olmaksızın tedavi edilebilir hastalıklar arasında yer alıyor.
(alıntıdır)
'Başım yine çatlayacakmış gibi ağrıyor', 'Diyabetim var, artık beslenmeme özen göstermeliyim'… Sağlıkla ilgili bu tarz yakınmalar eş dost toplantılarında sıkça konu ediliyor. Ancak hangimiz 'Cinsel yolla bulaşan bir hastalığa yakalandım' demeye cesaret edebiliyor? Veya, hapşırırken idrarını tutamadığını itiraf edebiliyor? Bazı sorunlar var ki yargılanma, dışlanma veya ayıplanma kaygısıyla ağzımıza kilit vuruyor, sorunumuzu en yakınlarımıza bile açıklamakta güçlük çekiyoruz. Hatta, çoğu zaman utancımızdan doktora başvurmaktan kaçındığımız bile oluyor. Sorun da zaman içinde büyüyerek bizi toplumdan uzaklaştıran, içimize kapanmamıza neden olan bir problem haline gelebiliyor. Tedavide geç kaldığımız için hastalığın ilerleme ve geriye dönüşü olmayan ciddi tablolara ulaşması ise işin başka bir boyutu. Aslında iş ve sosyal hayatımızı olumsuz etkileyen bu hastalıkların çoğu, erken tanı konulduğunda kolaylıkla tedavi edilebiliyor. Önemli olan, utanmayı bir kenara bırakmak, herkesin böyle sorunlar yaşadığını düşünerek vakit kaybetmeden doktora başvurmak!
1. SABAHLARI AĞZINIZ KOKUYOR
Akşam yemeğinde kuru fasulyenin yanında çiğ soğan tüketir veya sarımsaklı mantıya karşı koyamazsanız, ertesi sabah ağız kokusu ile uyanmanız son derece olağan bir durum. Ancak ağzınızdan her sabah hoş olmayan bir koku yayılmaya başlamışsa ve siz konuşurken insanların geriye çekildiğini fark ediyorsanız, işte o zaman sorununuz kronik hale gelmiş demektir.
Nedenleri neler?
Nefeste oluşan kötü kokudan genellikle hidrojen sülfür bileşikleri oluşturan bakteriler sorumlu tutuluyor. Diş hekimi Metin Ağca, ağız içinde gelişen enfeksiyonun, diş eti hastalıklarının, çürük dişlerin veya birkaç saatten uzun süre kalmış besin atıklarının, bu bakterilerin yaşamalarına ve üremelerine uygun ortam hazırladıklarına dikkat çekiyor. Bunun sonucunda da ağız bölgesinden, hem kendimizi hem de çevremizi rahatsız eden koku yayılmaya başlıyor. Ayrıca tükürük salgısının azalması, diyabet, kronik nezle, sinüzit, yutak ve gırtlak iltihapları, akciğer, karaciğer, mide ve bağırsak hastalıkları ile metabolizma sorunları gibi dış etkenler de ağız kokusunda 'sanık' olarak karşımıza çıkabiliyor.
Nasıl kurtulabilirsiniz?
Öncelikle sarımsak ve soğan gibi ağız kokusuna neden olan besinlerden kaçının. Tükürük, ağız kokusu ile savaşmanızın en güçlü yollarından biri. Çünkü tükürüğün içinde besin parçacıklarını dilin üzerinden söken güçlü enzimler ve bakteri öldüren maddeler yer alıyor. Dilinizin kurumasını önlemek ve tükürük salgısını artırmak için bol bol su tüketin. Ayrıca dişlerinizin tüm yüzeylerini ve dilinizin sırtını , günde 3 kez, 3 dakika boyunca özenle fırçalamalı, sonrasında da diş ipi kullanmalısınız. Alkolü sınırlı tüketmeli ve içiyorsanız sigarayı da hemen bırakmalısınız. Diş hekiminizden randevu almayı da unutmayın. Çünkü diş taşlarınızın temizlenmesi, çürüklerinizin veya diş eti hastalığınızın tedavi edilmesi gerekebilir. Ağız kokusu hala geçmezse, diğer nedenlerin araştırılması için farklı branşlarda detaylı bir muayeneden geçmeyi ihmal etmeyin.
2. OTURDUĞUNUZDA CANINIZ YANINIYOR
Oldukça yaygın bir hastalık olan hemoroid, makatta kanama ve şişlik, ödem, kızarıklık, akıntı, kaşıntı ve ağrı gibi yakınmalara neden olarak bizi zor durumda bırakabiliyor. Hemen herkeste birinci dereceden dördüncü dereceye kadar hemoroid olduğu biliniyor. Ancak bu hastalığın patolojik olarak ortaya çıkması için tetikleyici bazı unsurlar gerekiyor ki bunların başında yaşam tarzımız geliyor.
Nedenleri neler?
Egzersizden uzak, hareketsiz bir yaşam sürmek, hatalı beslenme nedeniyle sürekli kabızlık çekmek veya tuvalette fazla zaman geçirmek, uzun süre ayakta durmak ya da aşırı güç gerektiren bir meslek sahibi olmak ve hamilelik, hemoroidin en yaygın nedenlerinden. Ancak hemoroidde en önemli sebep ise genetik faktörler.
Nasıl kurtulabilirsiniz?
Anadolu Sağlık Merkezi'nden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Tuncay Çelenk, hemoroidden yakınıyor veya kabızlık sorunu yaşıyorsanız, sıvı ve posalı besin alımını artırmanız gerektiğine dikkat çekiyor. Bunun için de her gün ortalama 8 bardak su içmeli ve 25 gram kadar posalı besin tüketmelisiniz. Stres vücudunuzun direncini kıran bir etken olduğu için gergin ortamlardan da kaçının. Antiseptik ılık suyla doldurduğunuz küvetin içinde 10 dakika oturmanız, ağrı ve kaşıntının hafiflemesine katkıda bulunabiliyor. Hemoroid birinci veya ikinci derecede ise doktorunuz size cerrahi tedavi önermeyebilir, ilaç tedavisi yeterli gelebilir. Bazı kremler şişliklerin küçülmesinde etkili olabilirken, kas gevşetici ve spazm çözücü etkiye sahip olanlar da ağrı ve kaşınma gibi yakınmalarınızın hafiflemesini sağlayabiliyor. Ancak kremlerinizi düzenli kullanmanıza rağmen 10 gün içinde bir iyileşme olmamış, kanama veya ağrı yakınmaları gerilememişse tekrar doktorunuza başvurun. Bu durumda kolonoskopi yöntemi ile altta 'rektal kanser' gibi ciddi bir sorun olup olmadığının netleştirilmesi çok önemli. Kanama, şişlik ve enfeksiyon oluşmuşsa, medikal tedaviden sonra cerrahi tedavinin devreye girmesi gerekiyor. Geliştirilen cerrahi metodlar (longo metodu, infrared koagülasyon, hemoroidal arter ligasyonu, lazer) sayesinde hemoroid artık herhangi bir cerrahi kesi olmaksızın tedavi edilebilir hastalıklar arasında yer alıyor.
(alıntıdır)