- 12 Temmuz 2006
- 35.023
- 30.394
- 60
Bugün müzik tarihimizin iki usta sanatçısının ölüm yıldönümü. Müzeyyen Saenar ve Cem Karaca dinleyicilerince anılıyor.
1932 tarihli “Ümitlerim Hep Kırıldı”dan, Şarap Gibi’ye, 1975’te dinlediğimiz “Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim”e kadar onlarca şarkıyla dinleyenleriyle buluşan Senar’ı 76 yıllık sanat hayatının ardından yitirdik.
1918 doğumlu Müzeyyen Senar, müzik eğitimine, Anadolu Musiki Cemiyeti’nde, kemençe üstadı Kemal Niyazi Seyhun Bey ve udi Hayriye Hanım gözetiminde başladı. Güçlü bir sese sahip olan Senar’ın ünü yayıldıkça, hafız Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Lemi Atlı, Mustafa Nafiz Irmak gibi devrin önemli üstatları da ona dersler verdi, zamanın sevilen şarkılarının yanı sıra, kendi bestelerini de söylemesine yardımcı oldu.
1938 yılında Ankara Radyosu’nun ilk yayınlarına katıldı ve 1941 yılına dek radyo aracılığıyla dinleyicileri ile buluşmayı sürdürdü.
SENAR, 1998 YILINDA DEVLET SANATÇISI SEÇİLDİ
1998 yılında Müzeyyen Senar ile Bir Ömre Bedel albümünü çıkardı. Bu albümde Sezen Aksu’dan Nilüfer’e, Nükhet Duru’dan Ajda Pekkan’a, Tarkan ve Şebnem Ferah gibi isimlerin olduğu bir çalışma yaptı ve son albümü olarak En Son Okuduklarım 2001 albümünü yaptı. 1998 yılında Devlet Sanatçısı seçilen Senar, 2004 yılında Sezen Aksu tarafından düzenlenilen ve sanatçı dostlarınında katıldığı gecede 72.sanat yılını kutladı.
26 Eylül 2006 tarihinde İzmir’deki evinde fenalaşan sanatçının beyin enfarktüsü geçirmesinin ardından yıllar süren tedavilerden sonra Senar’ın sesini kaybettiği açıklandı. Sesini kaybettiğini bilmeyen Müzeyyen Senar 97 yıllık uzun bir ömürden sonra, dinleyenlerinin alkışları arasından aramızdan ayrıldı.
ÇOCUKLUĞUMUZUN CESUR KADINI
Müzeyyen Senar’ı İzmir’in tepelerine konumlanmış bahçeli gecekondumuzun yaz akşamlarından hatırlıyorum. Hiç unutmam annemin bana onu anlatışını; “Müzeyyen Senar sahnede şarkısını söylerken içer rakısını, şarkı biter bitmez son yudumunu alır fırlatır kadehini” demişti. Babamın evdeki rakı masasına yanaşmayan annemin onu cesur bir kadın olarak gördüğünü sezmiştim de rakı masasından uzak duruşunu yıllar sonra anlamıştım.
Biz büyüdükçe o sahnelerden uzaklaştı. Hastalıklarla boğuştu. Canlı canlı izleyemediğimiz Senar’ı yıllar sonra Fatih Akın’ın “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” filminde gördük. Yine elinde kadehi vardı, omuzlarını sallaya sallaya, “diva” ihtişamıyla söylüyordu:
“Sofular haram demişler bu aşkın şarabına
Ben doldurur ben içerim, günah benim kime ne
Haydar Haydar, günah benim kime ne...”
İKİ EFSANEYİ BULUŞTURAN ŞARKI
Müzeyyen Senar’ın ağzından nerdeyse hiç düşmeyen bu şarkı, O’nunla ölüm yıldönümleri aynı olan Cem Karaca’nın da dilinden düşmez.
Eski bir gazete bilgisine göre 1971 yılında tanışır Cem Karaca ile Müzeyyen Senar.
O güne kadar birbirleri ile tanışmayan ikili izmir havalimanı bekleme salonunda karşılaşıyorlar. Uzun süre birbirlerini süzen ikili oyuncu Hüseyin Baradan’ın araya girmesi ile tanışırlar. Klasik tanışma faslının ardından Müzeyyen Senar konuyu müziğe getirip :
“Ben senin yaptığın müziği kendi zevkime uygun bulmuyorum. Ama yeni akımın öncüsü olarak çok şeyler yaptın. Çabaların takdir topluyor..” diyor.
“Bende klasik türk musikisi fikrine karşıyım” diye söze başlayan Cem Karaca şöyle devam ediyor.
“Müziğimiz şark ezgisinden kurtarılmalıdır. Anadolunun özü karıştırılmalı, bu özde gizli değerler ortaya çıkarılmalıdır.Ben bunu yapmaya çalışıyorum. Ulusal Türk musikisinin yeniden diriltilmesi için gayret sarfediyorum. Ancak sanat zevki olarak sizden aldığım feyzide inkar edemem. Ama bu demek değildirki ağdalı ve belli kalıplardan kurtulamamış klasik Türk musikisini seviyorum… Bundan sonrada seveceğimi sanmıyorum.”
İkili biraz gergin geçen bu kısa sohbetin ardından Hüseyin Baradan’ın objektifine poz verip ayrılır.
Bugün müziğimizin efsane isimlerinden Müzeyyen Senar’ın ilk ölüm yıldönümğ Cem Karaca’nın ise 12'nci ölüm yıldönümü. Her iki ustayı da özlemle anıyoruz.
http://www.evrensel.net/haber/27209...em-karaca-ve-muzeyyen-senari-ozlemle-aniyoruz
1932 tarihli “Ümitlerim Hep Kırıldı”dan, Şarap Gibi’ye, 1975’te dinlediğimiz “Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim”e kadar onlarca şarkıyla dinleyenleriyle buluşan Senar’ı 76 yıllık sanat hayatının ardından yitirdik.
1918 doğumlu Müzeyyen Senar, müzik eğitimine, Anadolu Musiki Cemiyeti’nde, kemençe üstadı Kemal Niyazi Seyhun Bey ve udi Hayriye Hanım gözetiminde başladı. Güçlü bir sese sahip olan Senar’ın ünü yayıldıkça, hafız Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Lemi Atlı, Mustafa Nafiz Irmak gibi devrin önemli üstatları da ona dersler verdi, zamanın sevilen şarkılarının yanı sıra, kendi bestelerini de söylemesine yardımcı oldu.
1938 yılında Ankara Radyosu’nun ilk yayınlarına katıldı ve 1941 yılına dek radyo aracılığıyla dinleyicileri ile buluşmayı sürdürdü.
SENAR, 1998 YILINDA DEVLET SANATÇISI SEÇİLDİ
1998 yılında Müzeyyen Senar ile Bir Ömre Bedel albümünü çıkardı. Bu albümde Sezen Aksu’dan Nilüfer’e, Nükhet Duru’dan Ajda Pekkan’a, Tarkan ve Şebnem Ferah gibi isimlerin olduğu bir çalışma yaptı ve son albümü olarak En Son Okuduklarım 2001 albümünü yaptı. 1998 yılında Devlet Sanatçısı seçilen Senar, 2004 yılında Sezen Aksu tarafından düzenlenilen ve sanatçı dostlarınında katıldığı gecede 72.sanat yılını kutladı.
26 Eylül 2006 tarihinde İzmir’deki evinde fenalaşan sanatçının beyin enfarktüsü geçirmesinin ardından yıllar süren tedavilerden sonra Senar’ın sesini kaybettiği açıklandı. Sesini kaybettiğini bilmeyen Müzeyyen Senar 97 yıllık uzun bir ömürden sonra, dinleyenlerinin alkışları arasından aramızdan ayrıldı.
ÇOCUKLUĞUMUZUN CESUR KADINI
Müzeyyen Senar’ı İzmir’in tepelerine konumlanmış bahçeli gecekondumuzun yaz akşamlarından hatırlıyorum. Hiç unutmam annemin bana onu anlatışını; “Müzeyyen Senar sahnede şarkısını söylerken içer rakısını, şarkı biter bitmez son yudumunu alır fırlatır kadehini” demişti. Babamın evdeki rakı masasına yanaşmayan annemin onu cesur bir kadın olarak gördüğünü sezmiştim de rakı masasından uzak duruşunu yıllar sonra anlamıştım.
Biz büyüdükçe o sahnelerden uzaklaştı. Hastalıklarla boğuştu. Canlı canlı izleyemediğimiz Senar’ı yıllar sonra Fatih Akın’ın “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” filminde gördük. Yine elinde kadehi vardı, omuzlarını sallaya sallaya, “diva” ihtişamıyla söylüyordu:
“Sofular haram demişler bu aşkın şarabına
Ben doldurur ben içerim, günah benim kime ne
Haydar Haydar, günah benim kime ne...”
İKİ EFSANEYİ BULUŞTURAN ŞARKI
Müzeyyen Senar’ın ağzından nerdeyse hiç düşmeyen bu şarkı, O’nunla ölüm yıldönümleri aynı olan Cem Karaca’nın da dilinden düşmez.
Eski bir gazete bilgisine göre 1971 yılında tanışır Cem Karaca ile Müzeyyen Senar.
O güne kadar birbirleri ile tanışmayan ikili izmir havalimanı bekleme salonunda karşılaşıyorlar. Uzun süre birbirlerini süzen ikili oyuncu Hüseyin Baradan’ın araya girmesi ile tanışırlar. Klasik tanışma faslının ardından Müzeyyen Senar konuyu müziğe getirip :
“Ben senin yaptığın müziği kendi zevkime uygun bulmuyorum. Ama yeni akımın öncüsü olarak çok şeyler yaptın. Çabaların takdir topluyor..” diyor.
“Bende klasik türk musikisi fikrine karşıyım” diye söze başlayan Cem Karaca şöyle devam ediyor.
“Müziğimiz şark ezgisinden kurtarılmalıdır. Anadolunun özü karıştırılmalı, bu özde gizli değerler ortaya çıkarılmalıdır.Ben bunu yapmaya çalışıyorum. Ulusal Türk musikisinin yeniden diriltilmesi için gayret sarfediyorum. Ancak sanat zevki olarak sizden aldığım feyzide inkar edemem. Ama bu demek değildirki ağdalı ve belli kalıplardan kurtulamamış klasik Türk musikisini seviyorum… Bundan sonrada seveceğimi sanmıyorum.”
İkili biraz gergin geçen bu kısa sohbetin ardından Hüseyin Baradan’ın objektifine poz verip ayrılır.
Bugün müziğimizin efsane isimlerinden Müzeyyen Senar’ın ilk ölüm yıldönümğ Cem Karaca’nın ise 12'nci ölüm yıldönümü. Her iki ustayı da özlemle anıyoruz.
http://www.evrensel.net/haber/27209...em-karaca-ve-muzeyyen-senari-ozlemle-aniyoruz