Barış Terkoğlu'nun yazısıyla 'yolsuzluk operasyonu'na bir de buradan bakın...
Görülüyor ki Türkiye'de yolsuzluk çetesiyle hukuksuzluk çetesi kavgası yeni iktidarın rengini verecek.
Zira hükümetle cemaat arasındaki savaşta cemaatin milisleri yani polisler ve savcılar devrede.
Kapıdaki yeni düşman hükümet.
Kapıdaki yeni düşman cemaat.
Durum böyle olunca ister istemez "biz bunu bir yerlerden hatırlıyoruz" diyoruz.
Neyi mi?
Sabah baskınlarını, daha sorgu başlamadan yapılan sızdırmaları, peşin peşin yargılamaları.
Nerede mi?
Elbette zirveye çıktığı Ergenekon, Balyoz, Odatv, Devrimci Karargah, KCK, Şike ve hatta Cüppeli Ahmet operasyonlarında.
Hatırlayın bu usuller orada bir kural haline gelmişti.
O zaman cemaat medyasıyla hükümet medyası yanyana, ev aramalarındaki mektuplardan fotoğraflara kadar her şeyi güzel güzel servis ediyordu.
Hatırlayın "Yargıtay'ı Vuracaklardı" manşetine neden olan belge aramalarda dahi bulunmadan bizzat Savcı Mehmet Ali Pekgüzel tarafından dosyaya konmuş ve ardından Taraf'a servis edilmişti.
Ya da Şike operasyonunu hatırlayın.
Günlerce süren medya bombardımanında Aziz Yıldırım'ın poliste çekildiği fotoğraf dahil, hemen her şey basına servis ediliyordu.
O zaman da cemaat medyasıyla hükümet medyası kardeş kardeş sızıntıları yayınlamıştı.
Ya da Cübbeli Ahmet Hoca'ya yapılan operasyonu hatırlayın...
Birlikte olduğu iddia edilen kadınları geçtik, evinin görüntüleri dahi daha gözaltındayken paylaşılmıştı.
O zaman da hükümetle cemaat can ciğer kuzu sarmasıydı.
Ya İzmir casusluk davasındaki kadınların fotoğrafları, seks hikayeleri, fotoğraflar? Bir amiralin 14 yaşındaki kızının evine konan gizli kamera sızdırmaları?
O zaman da beraberdiler.
Peki KCK avukatlar operasyonunda gözaltından servis edilen o fotoğraf sonradan piknikte çekilmiş çıkmamış mıydı?
CEMAATİN İMZASI
Şimdi sıra birbirlerini yemeye geldi.
Hukuksuzluk sonunda tuttuğu eli yakıyor.
Cemaat aracılığıyla karşıtlarını tasfiye eden iktidar bugün cemaatin hedefinde.
Bu sayede "bir yerlerden hatırlıyoruz" dediğimiz o görüntüleri bir kez daha gördük. İçişleri Bakanı'nın oğlunun odasındaki para sayma makineleri daha sorgu başlamadan basına servis edildi.
Bakınız; bu servis özetle, cemaatin operasyona imzasıdır. Cemaat sofistike katiller gibi işlediği bir cinayete daha imza atmıştır.
Nitekim Bülent Arınç "devletin içindeki illegal örgüt" diyerek cemaatin adını koydu.
Ve cemaat operasyonuna uğrayan mağdurların diliyle "basına servis, masumiyet karinesi, soruşturmanın gizliliği" ifadelerini kullandı. Bakanların çocuklarının gözaltına alındığını televizyondan öğrenmesinin hüznünden söz etti.
ULAN HEPİNİZ ORADAYDINIZ BE
İyi de aynı usullerle aynı şekilde operasyonlar sürdürülürken bunları siz desteklemiyor muydunuz?
Taa Avrupa Parlementosu'na giderek "kitaptan bomba olur" açıklaması yapan Erdoğan değil miydi? Askerlerden çıktığı iddia edilen belgelere bakıp "İyi ki bu orduyla savaşa girmemişiz" diye dalga geçen bizzat siz değil miydiniz?
Gezi direnişinde öldürülen çocukları sizin çocuklarınızı yaratandan başka bir Tanrı mı yarattı?
"Polisimiz destan yazdı", "ben bu davanın savcısıyım" ya da "Türkiye'nin bağırsakları temizleniyor" açıklamalarınız hala kulaklarımızda.
Yarın sızdırma haberlerden sonra gururu için intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın ölümünün 4. yıldönümü.
Bugün onun gözlerine utanmadan bakabiliyor musunuz?
Savunmasını bile yapamadan ölen İlhan Selçuk'u, Türkan Saylan'ı, Abdulkerim Kırcı'yı, Kaşif Kozinoğlu'nu, Kuddusi Okkır'ı, Erhan Göksel'i hatırlatmıyoruz bile.
Elbette bugüne kadar yapılan hukuksuzluklara ortak olduğunuz için "size de aynısı yapılsın" demiyoruz.
Sadece Başbakan Erdoğan'dan alıntılarsak "Ulan hepiniz oradaydınız be!"
Barış Terkoğlu-Odatv