Söyletme Beni Aşk – I
Bir çoğumuzun başvurduğu can simidi gibidir yalan..Acil durumda kırınız panosu..Hepimiz yalandan nefret ettiğimizi söyleriz..Hepimiz bu eylemin çok çirkin bir şey olduğunu anlatırız birbirimize..Oysa şeytani bir cazibesi vardır yalanın..Bu cazibeye kapılmadan, yalan söylemenin verdiği muzafferiyetlerin hazzını yaşamadan kaçımız dosdoğru bir hayatın temsilcisi olarak kendimizi tanımlayabiliriz ki?
Yemek içmek hatta nefes alıp vermek kadar büyük bir ihtiyaçtır yalan.
İnsan ruhunun temel ihtiyaç maddelerinden biri.Doğru yer ve zamanda kullanıldığında ve akıllıca uygulandığında mutluluğun anahtarıdır.Yalan sizi
iyi bir kariyer sahibi yapar bazen, politikanın zirvesine taşır.Başınız belaya girdiğinde cezadan yırtmanın en doğru davranış biçimidir yalan söylemek.İyi bir koca, iyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir sevgili olmak istiyorsanız, önce iyi bir yalancı olmayı öğrenmeniz gerekir.
Yalan söylemek iyi bir sevgili olabilmenin birinci şartıdır….
Sanırım buraya kadar yazılanlar hiç birimizin hoşuna gitmedi..Kimimiz
eşini ilk aldattığı geceyi düşündü, kimimiz iş yerinden ayağını kaydırıp
müdür koltuğundan ettiği insanın sonra ki düştüğü durumları.Kimimiz
Allah rızası için topladığı yardım paralarının cami duvarlarına değil de
evinin kat kaloriferi masraflarına aktarıldığı ve şimdi buna tövbe ettiği
o huzur ve ibadet dolu geceyi getirdi aklına.Yine de ben, yalan söylemenin hayatımızda vazgeçilmez olduğu konusunda ısrar ediyorum..
Şimdi düşünelim bakalım, yalan olmasaydı nice olurdu halimiz…
İşin içine aşk girince akan sular duruyor efendim..Sevdiğinizi düşündüğünüz kişi sizden ne kadar etkilenirse kafanızda canlandırdığınız paylaşım süreci o kadar uzun ömürlü olur..Onu ne kadar etkilemişseniz, o kadar affedilme ayrıcalığınız vardır…Size ne kadar hayranlık duyuyorsa, o kadar vazgeçilmez bir değer taşırsınız..Bu düşünce sizi otomatik olarak “Farklı olmak” eylem ve düşüncesine taşır..Siz hiç kimsenin yapmadığını yapmalı, hiç kimsenin söylemediğini söylemeli, ona hiç kimsenin yaşatmadığını yaşatmalısınız..
Siz ne kadar sıradanlaşırsanız, aşkınız o kadar vasat bir hal alacak demektir..İşte bu detay, sizi iyi bir yalancı yapacak, bu konuda ne kadar
meziyet sahibi olursanız o kadar vazgeçilmez bir sevgili olarak vitrinde tutacaktır…
Şimdi bir an için, aynı eylem ve fiil zincirlemesiyle hareket eden karşı tarafın, yani sevgilinizin aklından geçenleri duyabildiğinizi düşünün..Elbette böyle
bir şansımız yok bu yüzden bunu hayali bir senaryo ile düşüneceğiz..Ama
ya böyle bir şansınız olsaydı? Bunu gerçekten ister miydiniz?
“Canım kalkalım mı artık, biraz başım ağrıyor da…”
(Off Sedat..Çok tatlısın ama kusura bakma iyice baydın artık..)
“Elbette canım.Niye daha önce söylemedin? ”
(Ne baş ağrısı be? Hay senin başına..Nerden çıktı bu?)
“Seni üzmek istemedim.Önemli değil, biraz yatarsam geçer..”
(Kafamı böyle salak konularla şişireceğine biraz daha aktif olmayı denesen?)
“Hay Allah ağrı kesici de yok, istersen bekle biraz hemen bakıp geleyim? ”
(Lan resmen yan çiziyor.Oğlum bi şeyler yap..düşün hadi..düşün düşün! !)
“Yo hayır..hiç gerek yok..evde var zaten..Gidince hemen alır yatarım..”
(..ıçmışım ilacına..Yahu adam, biraz bak yaa..Bak! Bu kadın ne istiyor?)
“Peki canım.Kalkalım hemen hadi..Evine kadar bırakayım o zaman izin ver..”
(Ben seni iyi ederdim ama, neyse..Lan nasıl söylenir..Armut değil ki bu abla ver ordan 2 kilo falan diyesin..Ah Sibel..Kudurtuyorsun beni..Deli ediyorsun..)
“Ay hiç zahmet etmeseydin..Kendim giderdim ben…”
(Eve kadar ha? Dur bakalım, teklif mi bu şimdi..Ya şunu dümdüz söylesen ne olur sanki, mum ışığı, şarap, ahhhh aşk…
“O nasıl söz Sibel? Elbette bırakacağım..Bu durumda seni yalnız bırakamam..”
(Hadi oğlum..Bastır bastır..kartal goool goool goool..Vazgeçme devam….)
“Peki sen bilirsin..Hadi gidelim…”
(Hadi sana bir şans daha..Bak Sedat, bunu da anlamazsan seni asrın aptalı ilan edicem bilesin..Kadınım ben kadın hooop! Benim de duygularım var..
Hayatımız cafelerde heba olup gidecek..)
Arada ki ayıp sözleri atladık elbette..Şimdi yalansız konuşmak nelere sebep olurdu az çok anlaşılabildi mi efendim? Hikayemize devam edelim, bakalım yalan söylemek bize ne kazandırıyormuş..
“Ay Sedat..Gerçekten çok naziksin..Zahmet oldu sana..Tatlım ya, saat de geç oldu.Eve gitmen 1 saati bulur..Hava da soğuk..”
(Başımız da ağrıyor dedik ama, yalanımız çıkacak ortaya..Amaan ne yapayım ya..Başka türlü anlayacak gibi değil bu da..)
“Önemi yok güzelim..ben bakarım başımın çaresine..Ama bütün gece aklım sende kalacak şimdi..”
(Ne demek önemi yok.Ne demek önemi yokkk! Salak herif..Kibarlığın sırası mı şimdi.Neyse söyledin artık..Son anda kıvırdık ama?)
(İmdaaaat! Biri yardım etsin..Anlamıyo yaaa..Anlamıyo..Adam resmen gidecek..Yaa, ben başım ağrıyo diyom, kalbim sancıyo yaa..gel işte gellllll! !)
“Ay hava gerçekten çok soğuk..istersen gel bi nescafe yapayım yukarıda..İç ısın biraz, sonra gidersin..Olur mu? ”
(Goooooooool! ! ! ! Allaaaaah! İşte bu sayın seyirciler..İşte bu! ! ! olay bu yaaa!)
“Bilmem ki, rahatsız etmiş olmayayım..Bu durumda yani, rahatsızsın da biraz..”
“Ay o kadardan ölmez insan, bi şey olmaz..Hem soğuk iyi geldi sanırım..Gel hadi gel yoksa donacağız burada..”
(Salak…
“Tamam..Seni kıracak değilim ya..Hadi gidelim..”
(Rayda rinna rayda rinna rinanayyyyyyyyyyy!)
Gecenin çok ilerlemiş saatleri..
“Sedat..”
“Efendim canım…”
“Sana aşığım ben…”
“Ben de sana..Hem de deliler gibi..”
-Son-
Yalan söylemek aşık yapar insanı..Yalan söylemek mutlu yorgunlukların
eskiz çalışmalarıdır..Kim yalan söylemedim derse, o aşık olmamış kişidir..Her kim yalan söylemekten nefret ediyorum derse, onun bu ülkede siyasi hayatı başlamadan sona ermiş demektir..Yalan söylemek doğru başlangıçların yanlış anlatılma sanatıdır hayatın içinde..
Peki ya dürüst olmak? Peki ya etik? Peki ya güven?
Bunca yalanın içinde hangimiz güvenli kalabiliriz ki?
Aşk efendim…Mutluluk yolunda risk almak demektir..Risksiz aşk olmaz…
Bu konuları da diğer yazılarımızda işleyelim…Şimdilik hoşça kalın..
Mutlu aşklar……
Uğur Deniz Ülkegül