Almanya’da Nazi görüşlü ve aşırı sağ görüşlü insanların Türkleri ve Yahudileri sevmemelerinin sebebini Almanlar bile şimdiye kadar anlayamamışlardır.
Bu düşmanlığın sebeplerine bakıldığı zaman 2. Dünya Savaşı’nın öncesinde Yahudi düşmanlığını tetikleyen sebeplerin aynısını şu anki Almanya’da görürsünüz. Çünkü o zamanlarda Alman Musevileri Avrupa’nın en ileri gelen insanlarıydı. Ekonomi onların elindeydi, kültürel faaliyetlerde onların üzerine sanatçı yoktu. Albert Einstein, yazar Berthold Brecht, Thomas Mann, psikolog Sigmund Freud gibi önemli şahsiyetler çıkarmışlardı. Bu insanlar o zamanın Avrupası’nda ve bütün dünyada tanınan kişiliklerdi. Bütün fakültelerde toplam olarak 850 tane Yahudi kökenli Alman profesör vardı. Bu insanların hayatları Adolf Hitler başa geldikten sonra temelinden değişti ve çoğu toplama kamplarında öldürüldü.
Şu anki Almanya’da da bizim vatandaşlarımız artık çöpçü Ali veyahut işçi Mustafa değil de, bir işadamı, sanatçı, ustabaşı, hukukçu gibi meslekleri sürdürüyorlar.
1960’ların başlarında ağırlıklı olarak İç Anadolu’dan Almanya’ya işçi olarak giden ilk gurbetçilerimiz o zamanın şartlarında dil bilmemek ve vasıfsız işçi olmanın zorluklarını çekiyorlardı. Sonraki jenerasyonlarda bu kademe kademe değişmiştir. Nasıl diyeceksiniz?
Bu insanlarımız kendilerini serbest mesleklere atarak, Almanya’da günümüze kadar birçok başarılara vesile olmuşlardır.
Şu an Almanya’da serbest meslekle uğraşan 60 bine yakın Türk işvereni vardır. Bunların sağladığı istihdam sayısı ise toplam olarak 320 bindir. Yaptıkları cirolar ise AB üyesi ülkelerden Luxemburg, Litvanya, Slovenya, Letonya, Kıbrıs Cumhuriyeti, Belçika, Slovakya’dan fazladır; tam tamına 70 milyar eurodur. Düşünün, bu devasa ciroların Alman hükümetine kazandırdığı vergileri. Bunların yan sanayilerini de göz önüne alırsak bu miktara 15 milyar euro daha eklememiz lazım.
Nazi partilerinin bu devasa finans ve işletme gücüne karşı tavırları da aynı 1930’ların Almanyası’ndaki siyasi zihniyettir. Çünkü onlar bu çıkışa köstek olmak istiyorlar ve bunun son bulması için bu firmalara karşı önlemler alınmasından yanalar. Sebep olarak da, Made in Germany damgasının arkasında Alman firmalarının olmasını ve bunu Türk kökenli şirketlerin kullanmamasını gösteriyorlar.
Sanatta ve kültürel faaliyetlerde de vatandaşlarımız son senelerde çok başarılı oldular. Fatih Akın gibi Türk kökenli bir yönetmenin başarısı, Almanya’da birçok Almanı bile şaşırtmıştı. Çünkü uzun zamandır Alman film camiası uluslararası yarışmalarda başarı elde edemiyordu.
Okuma oranı da Almanya’da yaşayan ve oranın vatandaşlığına geçen vatandaşlarımızda yükselmiştir.
1960’h yıllarda Alman üniversitelerinde 1500 Türk öğrenci varken, bu 1970’lerde 4 bine, 1980’lerde 6 bine, 1990’larda 12 bine ve 2000’li yıllarda ise 25 bine çıkmıştır. Bu gurur duyacağımız bir tablodur.
Mesleklerde ise ağırlıklı olarak tıp, hukuk ve mühendislik bölümleri vatandaşlarımız tarafından tercih edilmektedir.
Sanat okullarında da durum aynıdır. Şu an Almanya’da doğup orada sanat okulunu bitirmeyen Türk gençlerine az rastlarsınız.
Bütün bunlar ırkçı aşırı sağcı Nazilere ve onların yoldaşlarına Almanya’nın geleceğini tehdit edecek bir sorun olduğunun işaretini vermekte. Çünkü şu an Almanya’da yaşayan 2.6 milyon vatandaşımızın çoğunluğu Alman vatandaşı olmuş ve seçimlerde oy verme hakkı kazanmışlardır. Birçok Türk kökenli parlamenter Alman federal parlamentosunda, eyalet parlamentolarında ve AB parlamentosunda Alman milletvekili olarak vekil olmuşlardır. Bu da tabii birçok aşırı sağcı Almanı ve Nazi partilerini bir Türk kompleksine düşürmüştür.
Vatandaşlarımızın Almanya’ya yaptıkları yatırımlar ise son 20 senede 150 milyar euro civarında. Düşünün, 100 bine yakın Türkün orada evi var. Bunun Alman finans sektörüne katkısına hiçbir zaman paha biçilemez.
Almanya’da Tübingen Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmada, 2025 yılında Almanya’da dört milyon Türk kökenli Alman vatandaşı olacağı ve 150 bine yakın işverenin 1 milyon insana istihdam sağlayacağına dair sonuca vardılar.
Almanya’da doğum oranları çok düşük olduğu için Alman nüfusunun 2025 yılında 75 milyona düşeceğini ve bunun Alman ekonomisine ileride büyük sorunlar açabileceğini Almanlar da biliyor. Bu soruna şimdiden önlem alınması için, federal hükümet yeni yabancılar yasasında değişiklik yaparak yurtdışından kalifiye elemanlar getirmeye başladılar.
Irkçı Almanların korktuğu da zaten budur. Çünkü çocuk üretmeyen bir milletin sonunda yabancı ırklarla eşleşerek ari ırkın ileride sonunu getireceği kanaatindeler. Onlar için en üstün ırk kendi ırklarıdır ve bunu da her zaman ideolojilerinde açıklamışlardır.
İşsizliğin sebebini de her zaman orada yaşayan vatandaşlarımızda bulmuşlardır. Almanya’da aşırı sağ partilerin üyelerine baktığımızda akademisyen seviyede insan az bulursunuz. Çoğu işsiz, işsizlik parasıyla ve sosyal yardımla geçinen insanlardır. Bu ırkçılık onların bir kompleksi olarak da görünebilir, çünkü kendi memleketlerinde bir şey olamamanın ve anti sosyal yaşamın onlara verdiği tutum onları aşırı sağcı Nazilerin önüne atıyor. Bunun büyük bir sorun olduğunu Alman siyasetçiler de biliyorlar ve bu duruma karşı önlemler alınıyor ama bu her zaman yeterli olmuyor.
Nazi partileri eğer ileride aynı 2. Dünya Savaşı’nın öncesindeki gibi başa gelirlerse, orada yaşayan vatandaşlarımızın ciddi problemleri olacak. Buna bizim siyasetçilerimizin de el atmaları lazım.
Dini kültürümüz de birçok Almana ters düşüyor. Hele 11 Eylül olaylarından sonra bu daha da sertleşmeye başladı. Bütün büyük Alman şehirlerinde diyanet işlerimizin camileri vardır. Bunların dışında Kaplancıların, Süleymancıların ve Milli Birlikçilerin camilerini de eklersek, vatandaşlarımızın 2000’e yakın resmi ve gayri resmi ibadet yerleri vardır. Din özgürlüğü olduğu için orada sorun yaşanmıyor ama birçok Nazi partisinin belediye temsilciliklerinde encümenleri var. Bunlar da genellikle bu tip dinsel faaliyetlere karşıdır ve bunun terör gruplarının ve aşırı radikal dincilerin buluşma noktaları olduğunu her seferinde dile getirirler.
Anlayacağınız 2000 yıllarının demokrat Almanyasında yaşayan vatandaşlarımızın yaşama imkânlarını ve haklarını kısıtlamak isteyen bu aşırı sağcı Naziler ve partileri, bize ileride de çok sorunlar yaşatacaklar. Çünkü bu düşmanlık yavaş yavaş boyutlarını aşmaya başlamıştır. Bunu 90’lı yılların ortalarında yaşadık. Türklerin yaşadıkları yerlerin Naziler tarafından kundaklanıp birçok vatandaşımızın öldürülmesi ve birçok Türk kültür merkezlerine yapılan kalleşçe saldırılar bunun ne boyutlara gittiğinin göstergesidir.
İleride bir Türk kökenli Almanın bakan veya başbakan olma ihtimalini hiçbir zaman göz ardı etmememiz lazım. Bu insanları her zaman bu tip Nazilerden korumamız da bizim milli açıdan menfaatlerimizden biri olmalıdır. Çünkü biz onlara sahip çıkarsak, onların ileride yapacağı lobi çalışmalarıyla milletimizin imajının düzeleceği kanaatindeyim.
(İsmail Hakki Altuntaş)