- 18 Temmuz 2013
- 504
- 212
- 83
- Konu Sahibi Mathilda50
- #1
Merhaba arkadaşlar..
Dün siyasal bi kitap okuyordum belki okuyan vardır : Gülünün Solduğu Akşam.(68 kuşağını anlatıyor) Kitapda bir yer dikkatimi çekti.İşkenceler.Sonra araştırmaya başladım bu insanlığından utandıran işkenceleri.Sizinle de paylaşmak istiyorum düşüncelerinizi merak ediyorum. Önce kitapda okuduğum işkence Falaka.Ama nasıl falaka..Falaka diyince kulağa pek sert gelmiyor demi.Olay şu 20 dk falaka 10 dk hücrede yürüt 10 dk ayakları tuzlu suya bas.Bu sabahdan akşama kadar sürüyor.İrfan Uçar şöyle anlatmış Erdal Öz'e 'Ayaklarımdan kanlar dizime kadar akıyordu sonra ayağıma baktım ayaklarıma kızılcık sopalarıyla vurmalarından ayağımın derileri çorabımın yırtık yerlerinden sarkıyordu!Ben konuşmadıkça polisler daha da sinirleniyorlardı üç adam vardı hücrede biri vuruyor öbürü yorulunca alıyor sopayı,diğeride sopadaki kanları sıyırıyordu.'.Başka işkencelerden de bahsetmek istiyorum bu kitapda okuduğum dışında..
Celalettin Can anlatıyor:
bulunduğum barakaya bir kız getirdiler ve kızı soymaya
başlar başlamaz beni yan barakaya aldılar. o kızın
siyasi bir yanı yoktu. aranan sol görüşlü iki akrabası
yemek yemek için bu kızın evine gitmişler. beni
sorgulayan 7-8 kişilik özel grup, cinsel arzularını
tatmin etmek için ona günlerce tecavüz ettiler. 'abi
kurtar beni!' diye feryat ediyordu.
ona tecavüz edenlerin, "solcularda namus olduğunu
bilmiyorduk, kız bakireymiş" dediklerini duymuştum.
bunu duyduktan sonra askıda patlayan omzunuzun,
yırtılan bacağınızın ya da kesik tabanlarınıza tuz
basmalarının sizin için bir anlamı olmuyor...
12 Eylül den sonra yapılan işkenceler(12 eylül iddianamesinden alınmıştır):
Pislik yedirme: her havalandırmanın ortasında bir lağım çukuru vardı. lağım suları ve insan pislikleri burada toplanırdı. tutuklulara bu çukurdan avuç avuç pislik alıp yemeleri istenirdi.
Köpek saldırtma: tutuklu çırılçıplak soyulur, kurt köpeği üzerine saldırtılırdı. köpeğin ilk kaptığı yer bacak arası olurdu.
Zincir: 20-25 metre uzunluğundaki zincirin uçları iki tutuklunun boynuna bağlanır, tutuklular sırt sırta verdirilerek ters yönde hızla itilir. tutuklu tek ayağından zincire bağlanır, bu zincir yüksek bir yere asılır, tutuklu bayılıncaya kadar askıda kalırdı.
Ayakta bekletme: bu yöntem cezaevinde her gün geçerliydi. sabah saat 05'den akşam 17-19'a kadar tutukluların oturması yasaktı.
lağım suyuna sokma: tecrit bölümünün alt katındaki bazı tuvaletlerin delikleri tıkanır. hücrelerin pisliği ve lağım suları burada biriktirilir, diz boyu kadar oluşturulan pisliğin içine tutuklu atılır ve pislik yedirilirdi.
Konuşma yasağı: koğuş içindeki iki kişinin birbiriyle konuşması, tutuklunu gülmesi ve düşünür gibi görünmesi yasaktı. böyle bir suçu işleyen tutuklulara yukarıdaki işkence yöntemleri uygulanırdı.
işeme: havalandırmada bir tutuklunun yere yatması istenir, diğer tutuklulara, yerde yatan tutuklunun yüzüne işemesi istenirdi.
Gece baskını: nöbetçi subay ve gardiyanlar, gece geç saatte tutukluların koğuşuna girerek, uyku sırasında tutuklulara cop veya kalaslarla dayak atarlardı.
Ve daha birçoğu...Bu ne Allah aşkına gözyaşlarımı tutamıyorum insanlığımdan utanıyorum.Güncel bi konu olarak Suriye işkence fotoğrafları var tabii.Ama ben düşünmezdim ki benim güzel ülkemde böyle şeyler yapılmış.Bir çok insan var hala o günlerin izlerini vücudunda taşıyan.Siyasi görüş için bunları yapmak akıl alır iş değil insanlık dramı utanç verici ben o günleri yaşamadım ama görünen köy kılavuz istemez yaşanan şeyleri okuyoruz annemden babamdan duyuyorum Allah'ımmm dua ediyorum bu işkenceleri yapanlar benim ülkeme o kara günleri yaşatanlar kahrolsun..
Dün siyasal bi kitap okuyordum belki okuyan vardır : Gülünün Solduğu Akşam.(68 kuşağını anlatıyor) Kitapda bir yer dikkatimi çekti.İşkenceler.Sonra araştırmaya başladım bu insanlığından utandıran işkenceleri.Sizinle de paylaşmak istiyorum düşüncelerinizi merak ediyorum. Önce kitapda okuduğum işkence Falaka.Ama nasıl falaka..Falaka diyince kulağa pek sert gelmiyor demi.Olay şu 20 dk falaka 10 dk hücrede yürüt 10 dk ayakları tuzlu suya bas.Bu sabahdan akşama kadar sürüyor.İrfan Uçar şöyle anlatmış Erdal Öz'e 'Ayaklarımdan kanlar dizime kadar akıyordu sonra ayağıma baktım ayaklarıma kızılcık sopalarıyla vurmalarından ayağımın derileri çorabımın yırtık yerlerinden sarkıyordu!Ben konuşmadıkça polisler daha da sinirleniyorlardı üç adam vardı hücrede biri vuruyor öbürü yorulunca alıyor sopayı,diğeride sopadaki kanları sıyırıyordu.'.Başka işkencelerden de bahsetmek istiyorum bu kitapda okuduğum dışında..
Celalettin Can anlatıyor:
bulunduğum barakaya bir kız getirdiler ve kızı soymaya
başlar başlamaz beni yan barakaya aldılar. o kızın
siyasi bir yanı yoktu. aranan sol görüşlü iki akrabası
yemek yemek için bu kızın evine gitmişler. beni
sorgulayan 7-8 kişilik özel grup, cinsel arzularını
tatmin etmek için ona günlerce tecavüz ettiler. 'abi
kurtar beni!' diye feryat ediyordu.
ona tecavüz edenlerin, "solcularda namus olduğunu
bilmiyorduk, kız bakireymiş" dediklerini duymuştum.
bunu duyduktan sonra askıda patlayan omzunuzun,
yırtılan bacağınızın ya da kesik tabanlarınıza tuz
basmalarının sizin için bir anlamı olmuyor...
12 Eylül den sonra yapılan işkenceler(12 eylül iddianamesinden alınmıştır):
Pislik yedirme: her havalandırmanın ortasında bir lağım çukuru vardı. lağım suları ve insan pislikleri burada toplanırdı. tutuklulara bu çukurdan avuç avuç pislik alıp yemeleri istenirdi.
Köpek saldırtma: tutuklu çırılçıplak soyulur, kurt köpeği üzerine saldırtılırdı. köpeğin ilk kaptığı yer bacak arası olurdu.
Zincir: 20-25 metre uzunluğundaki zincirin uçları iki tutuklunun boynuna bağlanır, tutuklular sırt sırta verdirilerek ters yönde hızla itilir. tutuklu tek ayağından zincire bağlanır, bu zincir yüksek bir yere asılır, tutuklu bayılıncaya kadar askıda kalırdı.
Ayakta bekletme: bu yöntem cezaevinde her gün geçerliydi. sabah saat 05'den akşam 17-19'a kadar tutukluların oturması yasaktı.
lağım suyuna sokma: tecrit bölümünün alt katındaki bazı tuvaletlerin delikleri tıkanır. hücrelerin pisliği ve lağım suları burada biriktirilir, diz boyu kadar oluşturulan pisliğin içine tutuklu atılır ve pislik yedirilirdi.
Konuşma yasağı: koğuş içindeki iki kişinin birbiriyle konuşması, tutuklunu gülmesi ve düşünür gibi görünmesi yasaktı. böyle bir suçu işleyen tutuklulara yukarıdaki işkence yöntemleri uygulanırdı.
işeme: havalandırmada bir tutuklunun yere yatması istenir, diğer tutuklulara, yerde yatan tutuklunun yüzüne işemesi istenirdi.
Gece baskını: nöbetçi subay ve gardiyanlar, gece geç saatte tutukluların koğuşuna girerek, uyku sırasında tutuklulara cop veya kalaslarla dayak atarlardı.
Ve daha birçoğu...Bu ne Allah aşkına gözyaşlarımı tutamıyorum insanlığımdan utanıyorum.Güncel bi konu olarak Suriye işkence fotoğrafları var tabii.Ama ben düşünmezdim ki benim güzel ülkemde böyle şeyler yapılmış.Bir çok insan var hala o günlerin izlerini vücudunda taşıyan.Siyasi görüş için bunları yapmak akıl alır iş değil insanlık dramı utanç verici ben o günleri yaşamadım ama görünen köy kılavuz istemez yaşanan şeyleri okuyoruz annemden babamdan duyuyorum Allah'ımmm dua ediyorum bu işkenceleri yapanlar benim ülkeme o kara günleri yaşatanlar kahrolsun..
Son düzenleme: