Türkiye, 12 yılda işte bu kadar orman kaybetti

AngryPenguin

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
8 Haziran 2012
5.378
1.437
İnternet bağlantısı olan herkesi dünyanın herhangi bir yerindeki ormanların gözcüsü haline getiren programın ilk raporu yayınlandı. Raporda Türkiye'nin son 12 yılda kaybettiği orman miktarı da yer aldı.

Doğal Kaynaklar Enstitüsü liderliğinde Google, BM Çevre Programı, BM Küresel Çevre Programı ve 40'tan fazla ortağın bulunduğu bir konsorsiyum, uydu verileri diğer bilgilerle derlenen Küresel Orman Takip ve Uyarı Sistemi kapsamında Ocak 2000-Aralık 2012 tarihlerine ilişkin bir rapor yayımladı. Bu raporda, Türkiye 'de net orman kaybının 164 bin 222 hektar olduğu tespit edildi.
Küresel Orman Takip ve Uyarı Sistemi verilerine göre Türkiye, son 12 yılda 164 bin 222 dekar ormanını kaybetti. Bu alan Kayseri büyüklüğünde bir alan. En çok orman kaybının olduğu iller Antalya ve İstanbul oldu..

KAYSERİ BÜYÜKLÜĞÜNDE ORMAN KAYBOLDU
Bu tarihler arasında Türkiye çapında 342 bin 571 hektar orman kaybı olduğu, yine aynı sürede 178 bin 349 hektarlık alanın ormanlaştırıldığı belirtildi. Sonuçta ortaya çıkan 164 bin 222 hektarlık net orman kaybı miktarı, Kayseri ilinin yaklaşık yüzölçümüne denk geliyor.

DÜNYADA EN ÇOK KAYIP BREZİLYA'DA

Ormanların dünya çapında, özellikle yüksek tür çeşitliliğine sahip tropik ülkelerdeki kaybının hızla devam ettiğine işaret eden Utah Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi ve Kars KuzeyDoğa Derneği Başkanı Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu, 'dünya orman raporu'na ilişkin şunları söyledi:
"Dünya çapında sadece 2012 yılında 20.8 milyon hektar orman yok oldu. Bu da Türkiye yüzölçümünün dörtte birinden daha fazla bir alan. Dünyada orman kaybının en çok yaşandığı bölgeler, ne yazık ki yüzbinlerce canlı türünün yaşadığı Brezilya, Güneydoğu Asya ve Orta Afrika'nın tropik ormanları."

TÜRKİYE'DE EN ÇOK KAYIP BU İLLERDE

Türkiye'de yaygın ağaçlandırma çalışmalarına rağmen kontrolsüz şehirleşme, turizm, otoyol, maden ve diğer yapılaşma projeleri yüzünden 2000 yılından bu yana gerçekleşen en çok orman kaybının Antalya ve İstanbul'da olduğunu, bu iki ili Adana, Mersin, Muğla ve Yozgat'ın izlediğini kaydetti.

İSTANBUL'DAKİ ÜÇ PROJE
Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu, raporda net orman kazancının ise en çok Çanakkale'de gerçekleştiğinin görüldüğünü belirterek, "Orman artışının gerçekleştiği diğer bölgeler arasında Kırklareli, Tekirdağ ve İstanbul'un batısı göze çarpıyor. Ama ne yazık ki İstanbul'un su havzasının çoğunu oluşturan bu ormanların önemli bir kısmı, yapılması planlanan 3'üncü havaalanı, 3'üncü köprü ve Kanal İstanbul projeleriyle yok edilecek" diye konuştu.

YABAN HAYATI KORİDORU ÜMİT VERİCİ
2000 yılından bu yana Türkiye'de yılda ortalama Kilis kadar bir alanın ormansızlaştığının bu raporda gösterildiğini dile getiren Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu, şunları kaydetti:
"Bu raporun en ümit verici tarafı, KuzeyDoğa Derneği olarak 2008 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı'na önerdiğimiz ve Bakan Veysel Eroğlu tarafından kabul edilip projelendirilen 'Türkiye'nin İlk Yaban Hayatı Koridoru'ndaki ormanları da kapsıyor. Kars-Erzurum-Artvin-Ardahan-Gürcistan sınırı arasındaki 162 km uzunluğunda ve 28 bin 543 hektar büyüklüğünde bir alandaki ormanlar 'muhafaza ormanı' olarak korunacak. Bu alandaki birbirinden kopuk orman parçaları, 2 bin 500 hektarın 4.5 milyon ağaçla ağaçlandırmasıyla birbirine bağlanacak. Raporda Kars, Erzurum ve Ardahan illeri kısımlarındaki orman örtüsünün 2000 yılından bu yana arttığı görülüyor. Bu ümit verici gelişme, Türkiye'nin ilk yaban hayatı koridorunun gerçekleştirilmesi için bu bölgenin ne kadar uygun olduğunu gösteriyor." (ANTALYA/DHA)

SİZ NASIL BEKÇİ OLABİLİRSİNİZ?

‘http://www.globalforestwatch.org/’ adresine girdiğinizde, interaktif harita üzerinde istediğiniz bölgeyi işaretleyerek o bölgede son 12 yılda oluşan orman kaybıyla ilgili bilgi alabilirsiniz

http://www.radikal.com.tr/cevre/turkiye_12_yilda_iste_bu_kadar_orman_kaybetti-1178570
 
Türkiye'de son 12 yılda İNŞAAT SEKTÖRÜ akıl almaz bir şekilde büyüdü zaten.. Yazık günah.. 12 yıl sonra da oksijen alamayacağız sanırım..
 
Bu konuyu daha genel ele almak gerektiğini, yıllarla sınırlamanın, sorumluluğun hepsini siyasilere yüklemenin yanlış olduğunu düşünüyorum.

1970'li yılların İstanbul'unu eski Türk filmlerinde görmek mümkün, çoğu bahçe içinde müstakil evler ve yemyeşil bir İstanbul.
Göçler, nüfus artışıyla kalabalıklaşan İstanbul'da bahçeli müstakil evlerin yerini apartmanlar, rezidanslar, siteler aldı.
Yıllar yılı ağaçlar kesilip duruyor, sadece inşaat sektöründekiler değil, halkta ağaçları kesip durdu, kimi ısınmak, kimi manzarasını kapatıyor diye, kimi de ev yapmak için.

Piknik yapmaya gittik, burda mangal yapmak yasaktır tabelalarını görmezden geldik, bir güzel mangalımızı yakıp keyfimize baktık sonra o yanan mangal ateşini döküverdik ağaç diplerine ormanları böyle böyle kül ettik, ormanları kül ederken içinde yaşayan kurdu kuşu da mahfettik, kimi yanarak can verdi, kimi yuvasız kaldı.

Osmanlı zamanından kalma ağaçlarımız vardı, yüzlerce yıllık ağaçlar, özellikle padişahların saraylarının yolunda çokça görürdünüz bu ağaçları, av köşklerinin yolu ağaçlıdır, görürdünüz diyorum çünkü birçoğu hastalık geldi denip kesildi, hastalık gelmeden önlem alınmadı.

Böyle bakınca tek sorumlu siyasiler mi? Bence değil, insanoğlunun bencilliği de sorumlu, birgün bir damla suya, bir dalın gölgesine muhtaç olacağız, o zaman belki kafamıza dank edecek ama iş işten geçecek.

Ne yapmak gerekir? Bir inşaat firmasına inşaat izni verirken ağaçlandırma şartı getirilmesi gerekir, site mi yapıyor, apartman mı? O alanın etrafını ağaçlandırma şartı koyarsınız, bilmem kaç metrekare alan olursa şu kadar ağaç, bilmem kaç metrekare alan olursa bu kadar ağaç diye bir standarta bağlarsınız, evini kendi yapacaklara da aynı prosedür uygulanır, devlet arazilerindeki ağaçları kesip izinsiz ev yapmaya kalkanlara çok ağır para cezaları koyarsınız, orman yakmak insan öldürmekle eş değer cezalar gerektirmeli, devlet bünyesindeki tüm ağaçlar ziraat mühendisleri tarafından her 6 ayda bir kontrol edilmeli ve hastalanmamaları için önlemler alınmalı.

Avm, şu vm bu vm mi yapılacak ağaçlandırsınlar etrafını, kestim biçtim inşaatı diktim mantığı bitmeli artık.
Ormanları, ağaçları canımız gibi korumak bizim boynumuzun borcu, birgün ülkeler bozkır alanlar gibi olacak ne gölge bir yer, ne içecek su kalacak, o gün çocuklarımızın, torunlarımızın, torunlarımızın çocukları mezarıma gelip sövsün istemiyorum ben.

Zaten var olan önlemler içinde sıkı denetimler yapılmalı, bildiğim kadarıyle zeytin ağacı kesmek yasak ama yasaklara uymayanlar oluyor, bazen yol kenarlarında kesilmiş zeytin ağaçları görüyorum, insanların bahçelerine diktiği ağaçlar bile kayıt altında olmalı, ziraat mühendisleri ara ara ziyaretler yapmalı, eğer kişi keyfiyeti ağaç kesmişse ceza yazılmalı, hiçbir çıkar yolu yok, ağaç ilaçlamayla alınan önlemlerle kurtulamıyorsa denetleyen ziraat mühendisi izni ve gözetiminde kesilmeli.

Orman, ağaç, hayvanlar konusunda çok ağır yaptırımlar olması gerektiğini savunan biriyim, çevremde ağaçları kesip yerine beton yığınlarını diktiklerini birde katlettikleri ağaçların yerine ağaç dikmediklerini görüntü kirliliği yaptıklarını gördükçe sinirleniyorum, inşaat kalıntılarını oraya buraya dökmek yasak ama gidin orman içlerini görün moloz, çimento yığınıyla dolu, birileri denetlemekle yetkiliyse şayet işlerini tam yapsınlar, görsünler artık şu katliamları.

Yıllardır fabrikalar atıklarını denize, göle, akarsulara akıttı, sularımızı mahfettiler, ormanlarımızın içi çöp, moloz yığını, yakılan ormanları hiç saymıyorum bile, insanların kurusunda manzaram açılsın diye kestiği veya dibine çamaşır suyu döktüğü ağaçları da söylemiyorum.

Sadece bizim yaşama ve barınma hakkımız var gibi düşünüp bencilce davranmalarımız yüzünden birçok orman, akarsu, göl yok oldu. Hayvanlar bizim yüzümüzden evsiz kaldı, karnını doyurmak, barınmak için mecburen etrafa dağıldılar, aman yabani hayvan deyip onları da bir güzel öldürüyoruz, ormanı kesip evi yapan biziz onlar bizim evimizi başımıza yıkmadılar, biz yıktık.


Denetimsizlikler yüzünden katliamlar yaşandı, biz bunlar için önlem alacağımıza hala ağaç kesiyoruz, hala göl kurutuyoruz, helal olsun bize:KK9:
 
Bu konuyu daha genel ele almak gerektiğini, yıllarla sınırlamanın, sorumluluğun hepsini siyasilere yüklemeninde yanlış olduğunu düşünüyorum.

1970'li yılların İstanbul'unu eski Türk filmlerinde görmek mümkün, çoğu bahçe içinde müstakil evler ve yemyeşil bir İstanbul.
Göçler, nüfus artışıyla kalabalıklaşan İstanbul'da bahçeli müstakil evlerin yerini apartmanlar, rezidans'lar, siteler aldı.
Yıllar yılı ağaçlar kesilip duruyor, sadece inşaat sektöründekiler değil, halkta ağaçları kesip durdu, kimi ısınmak, kimi manzarasını kapatıyor diye, kimi de ev yapmak için.

Piknik yapmaya gittik, burda mangal yapmak yasaktır tabelalarını görmezden geldik, bir güzel mangalımızı yakıp keyfimize baktık sonra o yanan mangal ateşini döküverdik ağaç diplerine ormanları böyle böyle kül ettik, ormanları kül ederken içinde yaşayan kurdu kuşu da mahfettik, kimi yanarak can verdi, kimi yuvasız kaldı.

Osmanlı zamanından kalma ağaçlarımız vardı, yüzlerce yıllık ağaçlar, özellikle padişahların saraylarının yolunda çokça görürdünüz bu ağaçları, av köşklerinin yolu ağaçlıdır, görürdünüz diyorum çünkü birçoğu hastalık geldi denip kesildi, hastalık gelmeden önlem alınmadı.

Böyle bakınca tek sorumlu siyasiler mi? Bence değil, insanoğlunun bencilliği de sorumlu, birgün bir damla suya, bir dalın gölgesine muhtaç olacağız, o zaman belki kafamıza dank edecek ama iş işten geçecek.

Ne yapmak gerekir? Bir inşaat firmasına inşaat izni verirken ağaçlandırma şartı getirilmesi gerekir, site mi yapıyor, apartman mı? O alanın etrafını ağaçlandırma şartı koyarsınız, bilmem kaç metrekare alan olursa şu kadar ağaç, bilmem kaç metrekare alan olursa bu kadar ağaç diye bir standarta bağlarsınız, evini kendi yapacaklara da aynı prosedür uygulanır, devlet arazilerindeki ağaçları kesip izinsiz ev yapmaya kalkanlara çok ağır para cezaları koyarsınız, orman yakmak insan öldürmekle eş değer cezalar gerektirmeli, devlet bünyesindeki tüm ağaçlar ziraat mühendisleri tarafından her 6 ayda bir kontrol edilmeli ve hastalanmamaları için önlemler alınmalı.

Zaten var olan önlemler içinde sıkı denetimler yapılmalı, bildiğim kadarıyle zeytin ağacı kesmek yasak ama yasaklara uymayanlar oluyor, bazen yol kenarlarında kesilmiş zeytin ağaçları görüyorum, insanların bahçelerine diktiği ağaçlar bile kayıt altında olmalı, ziraat mühendisleri ara ara ziyaretler yapmalı, eğer kişi keyfiyeti ağaç kesimişse ceza yazılmalı, hiçbir çıkar yolu yok, ağaç ilaçlamayla alınan önlemlerle kurtulamıyorsa denetleyen ziraat mühendisi izni ve gözetiminde kesilmeli.

Orman, ağaç, hayvanlar konusunda çok ağır yaptırımlar olması gerektiğini savunan biriyim, çevremde ağaçları kesip yerine beton yığınlarını diktiklerini birde katlettikleri ağaçların yerine ağaç dikmediklerini görüntü kirliliği yaptıklarını gördükçe sinirleniyorum, inşaat kalıntılarını oraya buraya dökmek yasak ama gidin orman içlerini görün moloz, çimento yığınıyla dolu, birileri denetlemekle yetkiliyse şayet işlerini tam yapsınlar, görsünler artık şu katliamları.

Yıllardır fabrikalar atıklarını denize, göle, akarsulara akıttı, sularımızı mahfettiler, ormanlarımızın için çöp, moloz yığını, yakılan ormanları hiç saymıyorum bile, insanların kurusunda manzaram açılsın diye kestiği veya dibine çamaşır suyu döktüğü ağaçları da söylemiyorum.

Sadece bizim yaşama ve barınma hakkımız var gibi düşünüp bencilce davranmalarımız yüzünden birçok orman, akarsu, göl yok oldu. Hayvanlar bizim yüzümüzden evsiz kaldı, karnını doyurmak, barınmak için mecburen etrafa dağıldılar, aman yabani hayvan deyip onları da bir güzel öldürüyoruz, ormanı kesip evi yapan biziz onlar bizim evimizi başımıza yıkmadılar, biz yıktık.

Denetimsizlikler yüzünden katliamlar yaşandı, biz bunlar için önlem alacağımıza hala ağaç kesiyoruz, hala göl kurutuyoruz, helal olsun bize:KK9:

Katılıyorum doğayı katleden biz insanlarız fakat denetim konusunda da sizin de belirttiğiniz gibi devlete büyük iş düşmektedir. Biz insanlar olarak çevremiz konusunda doğal yollardan sorumluluk sahibi olamıyorsak devletin bazı durumları yasaklaması, kontrol altına alması, denetlemesi gerekir. Fakat benim gördüğüm bırakın kontrolü denetlemeyi yaptırımları, kendi eliyle, doğayı şehirleşme adına katlediyor, katletmeye yeltenen "varlıklı" kişilere de göz yumuyor. Bizim birey olarak yaptığımız zararların yanında onların yaptıkları daha büyük çaplı olduğu için daha kısa sürede etkisini gösteriyor. Yani biz bunca insan toplanıp belki de onların verdikleri/verilmesine vesile oldukları zararlar kadar zarar veremiyoruz.
 
Katılıyorum doğayı katleden biz insanlarız fakat denetim konusunda da sizin de belirttiğiniz gibi devlete büyük iş düşmektedir. Biz insanlar olarak çevremiz konusunda doğal yollardan sorumluluk sahibi olamıyorsak devletin bazı durumları yasaklaması, kontrol altına alması, denetlemesi gerekir. Fakat benim gördüğüm bırakın kontrolü denetlemeyi yaptırımları, kendi eliyle, doğayı şehirleşme adına katlediyor, katletmeye yeltenen "varlıklı" kişilere de göz yumuyor. Bizim birey olarak yaptığımız zararların yanında onların yaptıkları daha büyük çaplı olduğu için daha kısa sürede etkisini gösteriyor. Yani biz bunca insan toplanıp belki de onların verdikleri/verilmesine vesile oldukları zararlar kadar zarar veremiyoruz.

Doğrudur, denetimsizliklerden, yaptırımların, bir takım yönetmeliklerin kağıt üstünde kalmasından şikayetçiyim bende.
Şu savunmayı da asla haklı bulmuyorum: - Efendim ağaçları kestik ama yerine şu kadar ağaç diktik.
O yapılacak, bu yapılacak, şu olacak diye diye dünyanın ormanı yok oldu malesef:KK50:
Bunu yapmanın başka başka yolları vardır mutlaka, bunu ben bilemem ama işin ehli insanlar bilir, bir ağaç kolay büyümüyor, ki düşünün koca ağacı kesenler minicik bir fidanı hayli hayli yok eder.

Birgün bir ağacın küçücük bir dalına bile muhtaç olacak hale geleceğiz. Sorun bunla da bitmiyor, ormanlar yabani hayvanların barınma yeri, bir ormana girdiğinizde orda yaban domuzu da görürsünüz sincapta, bu hayvanların barınakları da yok oluyor, sonra bir bakıyorsunuz hayvanlar evlerin arasına dalmış, e ne yapsın o fukaracıklar, evlerini yok etmişiz. Birde patır patır vuruyorlar bu hayvanları, epey bir önce haberlerdeydi sanırım, bir Karadeniz köyünde, yanılmıyorsam balık çiftliğiydi, ayılar gelip balık yiyorlarmış, köylüler hayvanlara dokunmuyordu, balık çifliği sahiplerinden biri çok güzel konuşmuştu: biz onların evlerine kurduk çiftlikleri, onların yerini işgal ettik, birkaç balık yiyorlar diye onları katledemeyiz, bir havuzu onlar için gözden çıkardık.

Böyle insanları ayakta alkışlarım işte.
 
Yazık, çok yazık..1 ağaç günde kaç kişinin oksijen ihtiyacını sağlıyor..
Ağaç ta bir candır. Katledilen bu toprakların hesabı bir gün sorulacaktır...

Önemli olan yollar, avmler, inşaatlar..Orman da neymiş dimi?
 
X