Sen Daha Çocuktun
1980 yılı öncesiyle de sonrasıyla da bir karanlığa işaret eder bu coğrafyada yaşayanların zihinlerinde. Bir tür milat olduğu söylenir, yazılır; anlamaya çalışırız. Nasıl bir milattır ki bu iki tarafı da birbirinden karanlıktır? Madalyonun iki yüzü de birbirinden kötü olabilir mi?
Dönemin kahramanları mahkemelerde, karakollarda, dağlarda, sürgünlerde onca karanlıkla hesaplaşmak zorunda kaldılar. Etkileri toplumun dokusunu geri dönülmez bir biçimde değişikliğe uğrattı ama
zaman öyle çabuk gündelik yaşamı tarihe dönüştürdü ki, şimdilerde o günlere dair yaþananları çok uzakta kalmış bir kabus gibi hatırlamakta zorlanıyoruz. Belki de hatırlamak istemiyoruz. Çünkü günü yaşamamız
gerekli: Önümüze çıkardığı yeni sorunlarla boğuşmamız gerekli.
Üstelik insan denilen varlık çok çabuk bozulan biyolojik bir malzemeden oluşmuş: 1980’de yirmili yaþlarında olanlar şimdi kırklı yaşlarında, yaşamlarının orta yerinde başka birileri olarak yaşıyorlar.
Turan Parlak’ın Sen Daha Çocuktun adlı romanı seksen sonrasında tutuklanıp idama mahkum edilen bir gencin yaþamından ayrıntılı kesitler sunarken hapisane, askerlik ve aile kurumlarını mercek altına alıyor. Yirminci yüzyılın son yıllarında bu coðrafyada muhalif bir gencin
sancılı büyüme sürecine tanık olurken ister istemez yaşamın ne kadar dönemeçli olduğunu fark ediyorsunuz. Kesintisiz bir macera olarak okunabilen bu romanda anlatılanlar o karanlık miladı günümüze ustaca taşıyor ve kendimize bazı şeyleri yeniden sormamızı sağlıyor.
Link Silinmiştir.
1980 yılı öncesiyle de sonrasıyla da bir karanlığa işaret eder bu coğrafyada yaşayanların zihinlerinde. Bir tür milat olduğu söylenir, yazılır; anlamaya çalışırız. Nasıl bir milattır ki bu iki tarafı da birbirinden karanlıktır? Madalyonun iki yüzü de birbirinden kötü olabilir mi?
Dönemin kahramanları mahkemelerde, karakollarda, dağlarda, sürgünlerde onca karanlıkla hesaplaşmak zorunda kaldılar. Etkileri toplumun dokusunu geri dönülmez bir biçimde değişikliğe uğrattı ama
zaman öyle çabuk gündelik yaşamı tarihe dönüştürdü ki, şimdilerde o günlere dair yaþananları çok uzakta kalmış bir kabus gibi hatırlamakta zorlanıyoruz. Belki de hatırlamak istemiyoruz. Çünkü günü yaşamamız
gerekli: Önümüze çıkardığı yeni sorunlarla boğuşmamız gerekli.
Üstelik insan denilen varlık çok çabuk bozulan biyolojik bir malzemeden oluşmuş: 1980’de yirmili yaþlarında olanlar şimdi kırklı yaşlarında, yaşamlarının orta yerinde başka birileri olarak yaşıyorlar.
Turan Parlak’ın Sen Daha Çocuktun adlı romanı seksen sonrasında tutuklanıp idama mahkum edilen bir gencin yaþamından ayrıntılı kesitler sunarken hapisane, askerlik ve aile kurumlarını mercek altına alıyor. Yirminci yüzyılın son yıllarında bu coðrafyada muhalif bir gencin
sancılı büyüme sürecine tanık olurken ister istemez yaşamın ne kadar dönemeçli olduğunu fark ediyorsunuz. Kesintisiz bir macera olarak okunabilen bu romanda anlatılanlar o karanlık miladı günümüze ustaca taşıyor ve kendimize bazı şeyleri yeniden sormamızı sağlıyor.
Link Silinmiştir.