• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Tezgahın farkında değil misiniz

okypete

Nirvana
Kayıtlı Üye
28 Mart 2008
84.873
40.718
698


Tezgahın farkında değil misiniz



19.06.2014 02:23


Tam bir akıl tutulması yaşıyor Türkiye, kısa geleceğini göremiyor ve ne olursa olsun başındaki diktatör özentili Recep Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak istiyor. Ne olursa olsun. Gelecek olanın kimliğinin hiçbir önemi yok. AKP’nin kurucularındanmış, Erdoğan-Gül desteğiyle İK֒nün genel sekterliğine gelmiş, İİT ile devam etmiş... Daha bir yığın olumlamalar, destekler. Cemaat televizyonlarında bangır bangır CHP/MHP koalisyonunun yeni cumhurbaşkanı yüceltiliyor, parlatılıyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kişiliği tartışılıyor, nasıl bir insan olduğu irdeleniyor, karısının başının açıklığından söz ediliyor, Atatürk’e bakışı didik didik ediliyor ve derin bir soluk alıyor herkes: Sanıldığı gibi bir adam değilmiş. Aydın bir İslam bilgini, ölçülü, nazik, iyi eğitimli vb.
Oysa diyor ki dünkü bir programda İhsanoğlu, “Fransa için Napoleon ne ise, Türkiye için Atatürk de odur.”
Karşılaştırmaya bakar mısınız? Napoleon kimdi? Yayılmacı, despot, acımasız bir diktatördü. Fransızlar bile sevmez ve benimsemez Napoleon’u.
“Bak, Atatürk’ü Napoleon’a benzetti. Bu adam iyi adam...”
‘MESELE KİŞİLİĞİ DEĞİL’
İş İhsanoğlu’nun kişiliğinde bitiyor olsaydı, bu satırların yazarı da dahil olmak üzere, hiçbir muhalifin sesi çıkmazdı. Kişilik olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu insanlık katının en üstünde bir yerlere de koyabilirsiniz ve oraya koyduğunuz camdan heykelini ömrünüzün sonuna kadar da izleyebilirsiniz.
Hitler’in bina işlerine bakan, Führer Bunker’i inşa eden (Hitler’in saklandığı ve intihar ettiği sığınak) ve Silahlanma Bakanı Albert Speer, Hitler’in politikalarından bazılarına itiraz ediyordu. Hatta Hitler’in sığınağına, kendi inşa ettiği kanallardan zehirli gaz göndermeyi bile planlamıştı. Hitler’den nefret ediyor diye bu adamı Hitler yerine başa geçirmek Alman halkının gönlünden hiç geçmedi, zira Speer’in Hitler’den nefret ediyor olması, onun Nazi olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
Mesele onun kişiliği değil, anlayamıyor musunuz? Mesele ideolojisi, devlete bakışı ve İslam kurallarını en az Erdoğan kadar benimsemesi.
Mesele “denize düşen yılana sarılır” meselesi. Mesele a2’ nin kare kökünün alınması. Şimdilik elimizde diktatörlüğe soyunan ve bu konuda hiç taviz vermeden ilerleyen bir Erdoğan var ve onun karşı konamaz hırsını dengelemek için “daha ılımlı” olduğu sanılan biriyle değiştirmek hedefleniyor.
‘TEZGAHIN FARKINDA DEĞİL MİSİNİZ?’
Küçük bir soru: Ekmeleddin İhsanoğlu Erdoğan ile girdiği yarışı kaybederse ne olacak? İhsanoğlu’nun siyasi tarihimizde yeri adaylığıyla kalacak da, İhsanoğlu bir kenara çekilip, “kader böyleymiş, buraya kadarmış” mı diyecek?
Tezgahın farkında değil misiniz? CHP ve MHP’nin de ortak olduğu bu tuzakta hedef Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı ve ardından devlet başkanlığına oturtulması, İhsanoğlu’nun da teselli edilerek AKP’nin başına getirilmesi (bu planda belki tek sorun İhsanoğlu’nun 71 yaşında olması).
Plan nasıl ama? Böyle bir durumda ne düşünür yüce Türk liberalleri? Erdoğan’a rakip ve onunla çatışan bir Başbakan yarattı CHP-MHP... Helal olsun! Ama icraat hiç de öyle olmayacak, göreceksiniz.
Sırf Erdoğan olmasın da kim olursa olsun yaklaşımı, yakın Türk tarihinin her aşamasında hüsranla bitmedi mi? Terör dursun da nasıl durursa dursun diye alkışlarla Kenan Evren’i başımıza getirmedik mi? İsmet İnönü gitsin de kim gelirse gelsin diye Ecevit’i, Deniz Baykal gitsin de kim gelirse gelsin diye Kılıçdaroğlu’nu başa getirmedik mi?
Bütün yazılanlar, çizilenler dedikodu düzeyinde ilerliyor ve ifrata kaçıldığı bile oluyor. Her şey tartışılıyor, ama meselenin özüne asla girilmiyor.
Uzatmayayım: Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi Recep Tayyip Erdoğan’ın önünü keser ya da kesmez. Meseleye böyle bakıldığında iş aritmetik hesabına terk ediliyor demektir. Bize de deniyor ki, “Mursi mi, Sisi mi, tercihinizi ona göre yapın.”
İslami model için eğitilmi ve yetiştirilmiş, bu konuda da bir çok çalışması bulunan, bu kimliğini reddetmediği gibi, daha da pekiştiren bir cumhurbaşkanı adayı çıkartıyorsunuz Erdoğan’ın karşısına. Kapalı bir kutu. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda nasıl bir tavır alacağı konusunda elinizde hiçbir ipucu yok, ama “ehveni şer” mantığı devreye giriyor.
‘GÜL’ÜN ‘NOTERLİĞİNDEN’ FARKLI BİR TAVIR SERGİLER Mİ?’
İnanıyor musunuz ki, İslam ideolojisini bu kadar içten benimsemiş bir kişinin Abdullah Gül’ün “noterliğinden” daha farklı bir tavır sergileyecek? Keşke o kadarla kalsa, diyeceğimiz günler de yakındır. Daha da ileri gidecek ve eğer Erdoğan başbakan olarak devam ederse, ya da Başbakan olarak partinin başına birini atarsa, İhsanoğlu onunla tam bir uyum içinde çalışacaktır. Tersi, eşyanın tabiatına aykırıdır.
Sanırsınız ki, Erdoğan gidiyor, yerine Chavez’in “oğullarından” biri oturuyor. Türkiye kabuk değiştiriyor, ileri bir hamle yapıyor ve Türkiye’yi hem İslam ideolojisinden, hem Erdoğan’dan hem de radikal AKP’den kurtarıyor.
Yok böyle bir şey.
Ayrıca Ekmeleddin beyin cumhurbaşkanı olması da çok olası görünmüyor.
Bu arada CHP içinde dün meydana gelen, hatta istifaların gelebileceğinin de konuşulduğu hareketlenmenin tamamen durduğunu da belirtmek zorundayım. Yirmi milletvekili çıkıp bir başka aday gösterecekti güya, ama Haluk Koç’un yaptığı konuşma ve parti içinde muhaliflere gönderilen mesajlar, “bu işi sürdürmeye kalkarsanız parti de ihraç mekanizmasını işletir” tehditiyle tamamen kontrol altına alınmış durumda.
‘UMUTSUZ BİR KAVŞAĞA DOĞRU İLERLİYORUZ’
Şu aşamada CHP’nin parti içindeki muhalefetinin bir aday çıkarması söz konusu değil. Ayrıca bu muhalif grup, kendilerine “hain” damgası vurulacağından da dehşetli korkuyor. “Tam Erdoğan’ı indirecektik aşağı, işte bu adamlar...”
Türkiye, alıştığı ve nasıl mücadele edeceğini artık öğrendiği Tayyip Erdoğan’ı siyaset sahnesinin dışına itmeye çalışırken, daha büyük bir tehlikenin geldiğinin de farkında değil.
Tıpkı 17 Aralık miladından sonra Erdoğan’ın gidişine alkış tutup, Fethullah Gülen’in gelişini sevinçle karşılamaya hazır Türkiye tabolsu var önümüzde. Gönderilmek isteneni biliyoruz, ya geleni? Biliyoruz diyenler ne kadar biliyor?
Kırıntılardan siyaset legosu üretmeye çalışıyoruz, parçalar uymuyor, ama biz yine de üst üste koymaya devam ediyoruz.
Umutsuz bir kavşağa doğru hızla ilerliyoruz. Araba devrildiğinde kavşağı suçlayacağımız da kesin, şimdiden onun provaları yapılıyor bile.
Mümtaz İdil
Odatv.com




 
Karşılaştırmaya bakar mısınız? Napoleon kimdi? Yayılmacı, despot, acımasız bir diktatördü. Fransızlar bile sevmez ve benimsemez Napoleon’u.
“Bak, Atatürk’ü Napoleon’a benzetti. Bu adam iyi adam...



Bunu diyene kahkahalarla gülerim ben
 
Son düzenleme:
Muhafazakar halini elbette biliyoruz bazı çıkarımları da Atatürk tanımlamalarına uygun değil ancak laiklik adına yaptığı şeylerde var, katılımları var. Ayrıca önceden Akp kesiminde olabilir ancak sonradan özellikle Erdoğan ile ters düştüğünü de biliyoruz. Hatta Erdoğan'ın meydanlardan laf dediğini de biliyoruz bu kişiye. Bence başa geçtiğinde onların kararlarını onayacağını, onların istediği gibi bir tavır sergileyeceğini sanmıyorum.

Ancak başka bir taraftan da chp ve MHP ye öncesinde bir yakınlığı yok, hatta Yılmaz Özdil'in bugün bir yazısı vardı oğlunu evlendirmiş Ekmeleddin bey ve sadece akp liler davetliymiş hatta Beşir Atalay'ı kapıya kadar uğurladığı görülmüş madem bu kadar chp MHP ye aday gösterilecek kadar yakındı neden onlardan kimse çağrılmadı diye. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak olur mu bilemem ama tanınmayan ve denenmemişi denemek açısından iyi olabilir ancak Gül ve Erdoğan izinden gidecekse de tehlikeli olabilir bazı şeyleri yaşayıp görmek lazım ama ben kendi adıma ne Erdoğan gibi siyasi kimliği açık olan hesapları olan çıkarları için makam isteyen birini, ne artık son derece pasif ve Akp gölgesinde kalmış Gül'ü istemiyorum ve denenmesini istiyorum. Tamamen gelişmişliğe, laikliğe, Atatürk değerlerine kapalı bir insan olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca Gül gibi Erdoğan ortamı gererken çocuklar ölürken ortalık karışırken sessiz kalıp seyirci olacağını sanmıyorum aynı kulvarda iki insanın birbirine destek olacağını zannetmem. Dediğim gibi parti değil ülke yararını düşünen biri olarak Başbakan aday olmasa bile kim gelirse gelsin zaten Erdoğan kuklası olacak gölgesinde kalacak o yüzden oy kullanmamak protesto etmek bence aynı düzeni elimizle getirmek olur oysa bu insanı baştan yargılamakta haksızlık olur.
 
Tezgahın farkındayız... Hem de çok iyi...
Kimse Atatürk'e bu şekilde alttan alttan giydiremez hele Ekmeleddin diye ne olduğu belirsiz biri hiç. :51:
 
ne olursa olsun ben asla tasvip etmiyorum. erdoğana zıt diye aynı mantalitede birini istemem. oy kullanmayacağım.
 
MESELE KİŞİLİĞİ DEĞİL’
İş İhsanoğlu’nun kişiliğinde bitiyor olsaydı, bu satırların yazarı da dahil olmak üzere, hiçbir muhalifin sesi çıkmazdı. Kişilik olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu insanlık katının en üstünde bir yerlere de koyabilirsiniz ve oraya koyduğunuz camdan heykelini ömrünüzün sonuna kadar da izleyebilirsiniz.
Hitler’in bina işlerine bakan, Führer Bunker’i inşa eden (Hitler’in saklandığı ve intihar ettiği sığınak) ve Silahlanma Bakanı Albert Speer, Hitler’in politikalarından bazılarına itiraz ediyordu. Hatta Hitler’in sığınağına, kendi inşa ettiği kanallardan zehirli gaz göndermeyi bile planlamıştı. Hitler’den nefret ediyor diye bu adamı Hitler yerine başa geçirmek Alman halkının gönlünden hiç geçmedi, zira Speer’in Hitler’den nefret ediyor olması, onun Nazi olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
Mesele onun kişiliği değil, anlayamıyor musunuz? Mesele ideolojisi, devlete bakışı ve İslam kurallarını en az Erdoğan kadar benimsemesi.

Ne kadar yüzeysel ve anlamsız bir benzetme..
İslam dini üzerine çalışmış bir bilim adamı olması Erdoğan ın ideolojisini benimsediğini mi gösteriyor?
Erdoğan ı biz islami bakış açısı için mi eleştiriyoruz?
Keşke gerçekte islam dinine hakim olsa da insanları,ayrıştırmaktan,kul hakkı yemekten,ayrımcılık yapmaktan vazgeçse.
Kendi adıma beni rahatsız eden en önemli unsurlar bu AKP ve Erdoğanda...
Burda EKMeleddin İhsanoğlunu savunacak değilim,çünkü yeterince tanımıyorum.
Tanınmadığı için adaylığı eleştirilebilir,ama İslam üzerine çalışmış bir bilim adamı ve AKP kurucularından olması hükümetin şakşakçılığını yapacağı anlamına gelmez.
AKP nin kurulmasına katkı sağlamış tanıdığım değerli bir bilim adamı var,o kadar uzak ki şu benzetmelere.
Zaten AKP nin yanlışlarını görüp ayrılan insanlar bunlar.
İşte bu yazıyı yazan gibi insanların önyargısı yüzünden biz bugün bu durumdayız..
İslam dedin mi,çarşaflı dedin mi,imam hatip dedin mi,ilahiyat dedin mi hepsinin arap ülkelerine özenen insanlar olduğunu düşünüp onlara önyargılı yaklaşmamızdan.
Ne oldu?
O kadar doldu ki bu insanlar,başörtüsü yasağını kaldırdı diye sırf Erdoğan a sarıldılar..
Çünkü artık o önyargılı insanlardan güçlü hissediyorlar kendilerini.
Bugünlerin asıl mimarı bu zihniyet işte.

Velhasılkelam,hertürlü eleştiriyi makul bulabilirm,araştırır ,soruştururum,ama her İslam bilginini AKP zihniyetli diye yaftalamayı kabul edemem....
 


Soner Yalçın
syalcin@sozcu.com.tr

19 Haziran 2014

Diğer Yazıları


print-icon.png




1969’da Michael Rohan adında bir Avusturyalı’nın Mescid-i Aksa‘yı kundaklamaya kalkıp Selahaddin-i Eyyubi’ye ait olduğuna inanılan mihrabı yakmasına tepki olarak İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) kuruldu, açıklaması palavradır. Bu olay Hitler‘in Reichstag/Alman meclis binasını yaktırıp suçu muhalefetin üzerine atmasına benzemektedir.
İKÖ, Arap milliyetçiliğine ve solcularına karşı kurulan; referansını şeriattan alan bir yapıdır. Tamamen Suudi Arabistan kontrolündedir. Dolayısıyla ABD gölgesindedir.
Bu köşede hep yazıyorum; Türkiye’de bir olay gerçekleştiğinde hemen kafanızı dünyaya çevireceksiniz; dünyada neler oluyor, bakacaksınız.
1969’da Arap ulusçuluğuna karşı İKÖ kurulurken Türkiye’de ne oldu:
1969 kongresinde Alpaslan Türkeş, “CKMP” adını “MHP” olarak değiştirdi. “Bozkurt” sembolü, “Üç Hilal”e dönüştürdü. “Türkçü” yerine “milliyetçi” adı kullanılmaya başladı; “Türkçüler Derneği” lağvedildi; “Milliyetçiler Derneği” kuruldu. “Tanrı Türkü Korusun” sloganı yerini “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın” sloganı aldı! Partinin “Türk-İslamcı” yeni siyasal çizgiye karşı çıkan üniversite öğrencisi Ali Balseven gibi Türkçüler öldürüldü.
Ve:
Bu yeni siyasal çizgiyi savunan bir dönemin Türkçü isimlerin başında gelen; “yoldaşlarım” dediği solcularla birlikte dergiler çıkaran Fethi Tevetoğlu, İKÖ genel sekreter yardımcılığına getiriliverdi! İK֒nün, Ekonomik, İdari ve Mali İşleri’nden sorumluydu. Bir dönem, emperyalizmi baş düşman olarak değerlendiren Tevetoğlu, artık ABD bayrağını eline alıp poz vermekten geri durmuyordu. “Yoldaşlığı” unutmuştu; o artık Komünizmle Mücadele Derneği kurucusuydu.
Ekmeleddin İhsanoğlu ise Türkeş’in Arapça tercümanı ve fahri danışmanıydı. İlişkinin “çimentosu” İKÖ idi; yani Suudi Arabistan, yani ABD, yani CIA’cı İslam!
İKÖ sanıldığının aksine Erbakan‘dan çok Türkeş‘e yakındı…
Damat Ekmel Bey
Ekmel Bey’in MHP’liliği damatlığından ileri gelir!
Türk Ocakları başkanlığı yapmış, sümerolog Prof. Dr. Emin Bilgiç‘in damadıdır.
Yıl, 1968. Hititler ile Mısırlıların ilişkisi konusunda konferans vermek için Kahire’ye giden Prof. Bilgiç kendilerine yardımcı olan, baba dostunun oğlu Ekmel Bey’i sevdi. Bu yakınlıkta hemşehri ilişkisi de vardı; Bilgiç’in kayınpederi Yozgat DP Milletvekili Niyazi Ünal Alçılı ile Ekmel Bey uzaktan akrabaydı.
2 yıl sonra…
27 yaşındaki Ekmel Bey annesi Seniye Hanım’la Türkiye’ye döndü. Babası İhsan Efendi, Cumhuriyet ilanından sonra Mısır’a gitti; yakın çevresi (Mehmet Akif, Ali Ulvi Kurucu, Ali Yakup Cenkçiler, Saraç kardeşler vs.) yıllar içinde Türkiye’ye dönerken, eski Şeyhülislam Mustafa Sabri ve kendisi nedense ısrarla doğduğu topraklara dönmediler. İhsan Efendi 1961’de vefat etti ve; Türk düşmanı, Cumhuriyet devrimleri karşıtı hocası Mustafa Sabri’nin yanına defnedildi.
Kahire doğumlu Ekmel Bey, “vatan hasretine dayanamayıp” döndüğünü söylüyor.
Döndükten hemen sonra, Prof. Bilgiç’in kızı Nazife Füsun (d. 1951) evlendi.
Bilgiçler Nakşibendi‘dir; tıpkı içinde İhsan Efendi’nin de bulunduğu Kahire’deki Türkiye karşıtı diaspora gibi…
Bilgiç ailesi politikayla da iç içeydi; Emin Bilgiç’in kardeşlerinden avukat Said Bilgiç DP milletvekiliydi; Yassıada’da yargılandı. Dr. Saadettin Bilgiç ise AP kurucusu ve milletvekiliydi; partinin hep muhafazakar kanadında yer aldı. (Oğlu Sadi Bilgiç AKP milletvekilidir.)
Prof. Bilgiç 1970’li yıllarda Rıfkı Danışman‘ın Kültür Bakanlığı’nda müsteşarlığını yaptı. (Babası Sakıp Danışman, F. Gülen’i etkileyen hocasıydı;
Erzurum müftüsüydü.)
1983’te siyasi partiler kurulurken Türkeş, MHP yerine kurulacak partinin başına geçmesi için yıllardır ailece görüştükleri, yakın dostu Prof. Bilgiç’e genel başkanlık teklifinde bulundu. Bilgiç, 67 yaşında olduğunu ileri sürerek kabul etmedi.
İç güveysi Ekmel Bey MHP’ye yakındı. Ama…
“Hangi MHP”nin adayıydı?..
Bu kimin “çatısı”
Artık biliyoruz:
Bahçeli, Çankaya Köşkü’ne çıktı. Gül‘den “Ekmel Bey” adını aldı. Bunu Kılıçdaroğlu‘na götürdü. Ve Kılıçdaroğlu, kendi adaylarıymış gibi “Ekmel Bey” adını Bahçeli’ye sundu. İkili 20 dakika sonra “biz anlaştık” diye çıktılar. Peki…
Ekmel Bey 10 yıl yürüttüğü İKÖ genel sekreterliğinden niye ayrıldı?
20 Kasım 2013’te gazetecilerin, “Başka bir konuda görev alacak mısınız? Bundan sonra ne yapacaksınız?” sorusuna, “Biraz dinleneceğim. Ondan sonra, bir takım teklifler var. Onları değerlendireceğim” yanıtını verdi. Teklifler neydi acaba?
Bu yanıttan bir ay önce…
Gül, Kral Abdullah‘ın davetlisi olarak 13-17 Ekim tarihleri arasında resmi olarak hac farizasını yerine getirmek üzere Suudi Arabistan‘a gitti. Mısır’daki darbeyi desteklediği için Erdoğan’ın sert çıkışlarda bulunması iki ülke arasındaki ilişkileri gerginleştirmişti ve bu nedenle Kral’ın daveti anlamlıydı.
Ziyaretin son gününde Cidde’de Gül adaşı Kral Abdullah ile görüştü.
Peki “çatı” adayının açıklamasından kısa bir süre önce neler oldu?
İK֒nün “patronu” Suudi Arabistan, -Erdoğan’ın sıcak baktığı- Mısır’daki İhvan-ı Müslimin‘i, Suriye’deki muhalif cephelerden biri olan Nusra Cephesi’ni ve Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)‘i terör örgütü ilan etti.
Suudi Arabistan, -Erdoğan’ın sıcak ilişkiler içindeki olduğu- Katar‘dan İhvan-ı Müslimin’e destek verdiği için elçisini çekti.
Suudi Arabistan, Türkiye’deki istihbarat bürosunu kapattı. Ve…
Suudi Arabistan, -yıllarca Ekmel Bey ile birlikte çalışmış- Dışişleri Bakanlığı’nın İK֒den sorumlu Genel Müdürü Adil bin Sirac Mirdad’ı Ankara’ya büyükelçi atadı.
Baş döndürücü değişiklikler… Gel de sorma:
CHP’li ve MHP’li kardeşlerim!
Siz kimin “çatı”sından bahsediyorsunuz!..
NOT: SA, Suudi Arabistan’dır.





 


Soner Yalçın
syalcin@sozcu.com.tr

19 Haziran 2014

Diğer Yazıları


print-icon.png




1969’da Michael Rohan adında bir Avusturyalı’nın Mescid-i Aksa‘yı kundaklamaya kalkıp Selahaddin-i Eyyubi’ye ait olduğuna inanılan mihrabı yakmasına tepki olarak İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) kuruldu, açıklaması palavradır. Bu olay Hitler‘in Reichstag/Alman meclis binasını yaktırıp suçu muhalefetin üzerine atmasına benzemektedir.
İKÖ, Arap milliyetçiliğine ve solcularına karşı kurulan; referansını şeriattan alan bir yapıdır. Tamamen Suudi Arabistan kontrolündedir. Dolayısıyla ABD gölgesindedir.
Bu köşede hep yazıyorum; Türkiye’de bir olay gerçekleştiğinde hemen kafanızı dünyaya çevireceksiniz; dünyada neler oluyor, bakacaksınız.
1969’da Arap ulusçuluğuna karşı İKÖ kurulurken Türkiye’de ne oldu:
1969 kongresinde Alpaslan Türkeş, “CKMP” adını “MHP” olarak değiştirdi. “Bozkurt” sembolü, “Üç Hilal”e dönüştürdü. “Türkçü” yerine “milliyetçi” adı kullanılmaya başladı; “Türkçüler Derneği” lağvedildi; “Milliyetçiler Derneği” kuruldu. “Tanrı Türkü Korusun” sloganı yerini “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın” sloganı aldı! Partinin “Türk-İslamcı” yeni siyasal çizgiye karşı çıkan üniversite öğrencisi Ali Balseven gibi Türkçüler öldürüldü.
Ve:
Bu yeni siyasal çizgiyi savunan bir dönemin Türkçü isimlerin başında gelen; “yoldaşlarım” dediği solcularla birlikte dergiler çıkaran Fethi Tevetoğlu, İKÖ genel sekreter yardımcılığına getiriliverdi! İK֒nün, Ekonomik, İdari ve Mali İşleri’nden sorumluydu. Bir dönem, emperyalizmi baş düşman olarak değerlendiren Tevetoğlu, artık ABD bayrağını eline alıp poz vermekten geri durmuyordu. “Yoldaşlığı” unutmuştu; o artık Komünizmle Mücadele Derneği kurucusuydu.
Ekmeleddin İhsanoğlu ise Türkeş’in Arapça tercümanı ve fahri danışmanıydı. İlişkinin “çimentosu” İKÖ idi; yani Suudi Arabistan, yani ABD, yani CIA’cı İslam!
İKÖ sanıldığının aksine Erbakan‘dan çok Türkeş‘e yakındı…
Damat Ekmel Bey
Ekmel Bey’in MHP’liliği damatlığından ileri gelir!
Türk Ocakları başkanlığı yapmış, sümerolog Prof. Dr. Emin Bilgiç‘in damadıdır.
Yıl, 1968. Hititler ile Mısırlıların ilişkisi konusunda konferans vermek için Kahire’ye giden Prof. Bilgiç kendilerine yardımcı olan, baba dostunun oğlu Ekmel Bey’i sevdi. Bu yakınlıkta hemşehri ilişkisi de vardı; Bilgiç’in kayınpederi Yozgat DP Milletvekili Niyazi Ünal Alçılı ile Ekmel Bey uzaktan akrabaydı.
2 yıl sonra…
27 yaşındaki Ekmel Bey annesi Seniye Hanım’la Türkiye’ye döndü. Babası İhsan Efendi, Cumhuriyet ilanından sonra Mısır’a gitti; yakın çevresi (Mehmet Akif, Ali Ulvi Kurucu, Ali Yakup Cenkçiler, Saraç kardeşler vs.) yıllar içinde Türkiye’ye dönerken, eski Şeyhülislam Mustafa Sabri ve kendisi nedense ısrarla doğduğu topraklara dönmediler. İhsan Efendi 1961’de vefat etti ve; Türk düşmanı, Cumhuriyet devrimleri karşıtı hocası Mustafa Sabri’nin yanına defnedildi.
Kahire doğumlu Ekmel Bey, “vatan hasretine dayanamayıp” döndüğünü söylüyor.
Döndükten hemen sonra, Prof. Bilgiç’in kızı Nazife Füsun (d. 1951) evlendi.
Bilgiçler Nakşibendi‘dir; tıpkı içinde İhsan Efendi’nin de bulunduğu Kahire’deki Türkiye karşıtı diaspora gibi…
Bilgiç ailesi politikayla da iç içeydi; Emin Bilgiç’in kardeşlerinden avukat Said Bilgiç DP milletvekiliydi; Yassıada’da yargılandı. Dr. Saadettin Bilgiç ise AP kurucusu ve milletvekiliydi; partinin hep muhafazakar kanadında yer aldı. (Oğlu Sadi Bilgiç AKP milletvekilidir.)
Prof. Bilgiç 1970’li yıllarda Rıfkı Danışman‘ın Kültür Bakanlığı’nda müsteşarlığını yaptı. (Babası Sakıp Danışman, F. Gülen’i etkileyen hocasıydı;
Erzurum müftüsüydü.)
1983’te siyasi partiler kurulurken Türkeş, MHP yerine kurulacak partinin başına geçmesi için yıllardır ailece görüştükleri, yakın dostu Prof. Bilgiç’e genel başkanlık teklifinde bulundu. Bilgiç, 67 yaşında olduğunu ileri sürerek kabul etmedi.
İç güveysi Ekmel Bey MHP’ye yakındı. Ama…
“Hangi MHP”nin adayıydı?..
Bu kimin “çatısı”
Artık biliyoruz:
Bahçeli, Çankaya Köşkü’ne çıktı. Gül‘den “Ekmel Bey” adını aldı. Bunu Kılıçdaroğlu‘na götürdü. Ve Kılıçdaroğlu, kendi adaylarıymış gibi “Ekmel Bey” adını Bahçeli’ye sundu. İkili 20 dakika sonra “biz anlaştık” diye çıktılar. Peki…
Ekmel Bey 10 yıl yürüttüğü İKÖ genel sekreterliğinden niye ayrıldı?
20 Kasım 2013’te gazetecilerin, “Başka bir konuda görev alacak mısınız? Bundan sonra ne yapacaksınız?” sorusuna, “Biraz dinleneceğim. Ondan sonra, bir takım teklifler var. Onları değerlendireceğim” yanıtını verdi. Teklifler neydi acaba?
Bu yanıttan bir ay önce…
Gül, Kral Abdullah‘ın davetlisi olarak 13-17 Ekim tarihleri arasında resmi olarak hac farizasını yerine getirmek üzere Suudi Arabistan‘a gitti. Mısır’daki darbeyi desteklediği için Erdoğan’ın sert çıkışlarda bulunması iki ülke arasındaki ilişkileri gerginleştirmişti ve bu nedenle Kral’ın daveti anlamlıydı.
Ziyaretin son gününde Cidde’de Gül adaşı Kral Abdullah ile görüştü.
Peki “çatı” adayının açıklamasından kısa bir süre önce neler oldu?
İK֒nün “patronu” Suudi Arabistan, -Erdoğan’ın sıcak baktığı- Mısır’daki İhvan-ı Müslimin‘i, Suriye’deki muhalif cephelerden biri olan Nusra Cephesi’ni ve Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)‘i terör örgütü ilan etti.
Suudi Arabistan, -Erdoğan’ın sıcak ilişkiler içindeki olduğu- Katar‘dan İhvan-ı Müslimin’e destek verdiği için elçisini çekti.
Suudi Arabistan, Türkiye’deki istihbarat bürosunu kapattı. Ve…
Suudi Arabistan, -yıllarca Ekmel Bey ile birlikte çalışmış- Dışişleri Bakanlığı’nın İK֒den sorumlu Genel Müdürü Adil bin Sirac Mirdad’ı Ankara’ya büyükelçi atadı.
Baş döndürücü değişiklikler… Gel de sorma:
CHP’li ve MHP’li kardeşlerim!
Siz kimin “çatı”sından bahsediyorsunuz!..
NOT: SA, Suudi Arabistan’dır.






İşte bunlar mantıklı senaryolar...
Abdullah Gül ve Ekmeleddin İhsanoğlunun İngilterenin Amerikaya ajan yetiştirdiği iddia edilen Exeter Üniversitesinden olması da enteresandır..
Bu durum neyle açıklanabilir o zaman;
Bu ülkenin,iktidarı da muhalefetide Amerikanın sözünden çıkmıyor..
Belki bu da hesaplanmıştır kimbilir?
Belki Amerikanın amacı Erdoğanla çalışmaya devam etmektir,muhalefet ona göre aday göstermiştir.:31::31:
 
Ne kadar yüzeysel ve anlamsız bir benzetme..
İslam dini üzerine çalışmış bir bilim adamı olması Erdoğan ın ideolojisini benimsediğini mi gösteriyor?
Erdoğan ı biz islami bakış açısı için mi eleştiriyoruz?
Keşke gerçekte islam dinine hakim olsa da insanları,ayrıştırmaktan,kul hakkı yemekten,ayrımcılık yapmaktan vazgeçse.
Kendi adıma beni rahatsız eden en önemli unsurlar bu AKP ve Erdoğanda...
Burda EKMeleddin İhsanoğlunu savunacak değilim,çünkü yeterince tanımıyorum.
Tanınmadığı için adaylığı eleştirilebilir,ama İslam üzerine çalışmış bir bilim adamı ve AKP kurucularından olması hükümetin şakşakçılığını yapacağı anlamına gelmez.
AKP nin kurulmasına katkı sağlamış tanıdığım değerli bir bilim adamı var,o kadar uzak ki şu benzetmelere.
Zaten AKP nin yanlışlarını görüp ayrılan insanlar bunlar.
İşte bu yazıyı yazan gibi insanların önyargısı yüzünden biz bugün bu durumdayız..
İslam dedin mi,çarşaflı dedin mi,imam hatip dedin mi,ilahiyat dedin mi hepsinin arap ülkelerine özenen insanlar olduğunu düşünüp onlara önyargılı yaklaşmamızdan.
Ne oldu?
O kadar doldu ki bu insanlar,başörtüsü yasağını kaldırdı diye sırf Erdoğan a sarıldılar..
Çünkü artık o önyargılı insanlardan güçlü hissediyorlar kendilerini.
Bugünlerin asıl mimarı bu zihniyet işte.

Velhasılkelam,hertürlü eleştiriyi makul bulabilirm,araştırır ,soruştururum,ama her İslam bilginini AKP zihniyetli diye yaftalamayı kabul edemem....

Burada dedikleri Atatürk'ün ilahlaştırılmasına karşıyım demesi, Napolyona filan benzetilmesi yani burada da bariz Atatürk düşmanlığı var deniyor. Ama ben öyle düşünmüyorum gerçekten öyle düşünsem gerçekten oy kullanmam hatta o güne tatil planımız var erken rezervasyon yaptırdık 9 ağustos gecesi tura gideceğiz seçim günü tatilde olucaz ama ben arabayla gidelim sabah oyumuzu kullanıp diyorum yine de ne olursa olsun oyumuzu kullanıp denemek tarafındayım zaten bizim elimizde o kişiyi tekrar seçmemek. Ama bu insan zaten akp nin yaptığı şeyleri görüp ayrılan bir insan, Erdoğan ile aralarının bozuk olduğu belli ideolojisinin o şekilde laikliğe ve Atatürk ile çatışma şeklinde olduğu izlenimi almadım zaten biyografisi okunursa da anlaşılacaktır birçok yerden okudum.Mesela;

Bilim tarihi çalışmalarının yanısıra Hamid, Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Nazım Hikmet gibi şairlerin eserlerini Arapça’ya çevirerek Türk kültürünü Araplar’a tanıtmaya çalıştı;[3] Türk yazarlarından hikayeler içeren bir antoloji hazırladı (1970).

984'te İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne girerek profesör oldu. Bu üniversitede Bilim Tarihi Anabilim Dalı’nı kurdu. Üniversite ve IRCICA’daki görevlerinin yanısıra Türk Bilim Tarihi Kurumu'nun başkanlığı ve İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi Müze ve Dokümantasyon Merkezi müdürlüğü görevlerinde bulundu.

Yani ben denenen ve memnun olmadığımız bu gidişatı cumhurbaşkanlığında da sürdüreceğinden emin olduğumuz birini tekrar seçmek ya da oy kullanmayarak seçtirmek yerine en azından bu kişiye şans tanınmasında yanayım hiç kimseyi tanımadan bilmeden icraatlarını görmeden yargılayamayız. Sonuç olarak rey bizim elimizde görev süresi dolunca seçmemek bizim elimizdeki Atatürk ve Cumhuriyet konusundaki hassasiyetim diğer konularda yazdıklarımda bellidir. Ama asla sırf Akp kazanamasın da kim olursa olsun diye oy vermiyorum. Denemek görmek istediğim için tanımak istediğim için oyumu kullanıcam.
 
Burada dedikleri Atatürk'ün ilahlaştırılmasına karşıyım demesi, Napolyona filan benzetilmesi yani burada da bariz Atatürk düşmanlığı var deniyor. Ama ben öyle düşünmüyorum gerçekten öyle düşünsem gerçekten oy kullanmam hatta o güne tatil planımız var erken rezervasyon yaptırdık 9 ağustos gecesi tura gideceğiz seçim günü tatilde olucaz ama ben arabayla gidelim sabah oyumuzu kullanıp diyorum yine de ne olursa olsun oyumuzu kullanıp denemek tarafındayım zaten bizim elimizde o kişiyi tekrar seçmemek. Ama bu insan zaten akp nin yaptığı şeyleri görüp ayrılan bir insan, Erdoğan ile aralarının bozuk olduğu belli ideolojisinin o şekilde laikliğe ve Atatürk ile çatışma şeklinde olduğu izlenimi almadım zaten biyografisi okunursa da anlaşılacaktır birçok yerden okudum.Mesela;

Bilim tarihi çalışmalarının yanısıra Hamid, Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Nazım Hikmet gibi şairlerin eserlerini Arapça’ya çevirerek Türk kültürünü Araplar’a tanıtmaya çalıştı;[3] Türk yazarlarından hikayeler içeren bir antoloji hazırladı (1970).

984'te İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne girerek profesör oldu. Bu üniversitede Bilim Tarihi Anabilim Dalı’nı kurdu. Üniversite ve IRCICA’daki görevlerinin yanısıra Türk Bilim Tarihi Kurumu'nun başkanlığı ve İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi Müze ve Dokümantasyon Merkezi müdürlüğü görevlerinde bulundu.

Yani ben denenen ve memnun olmadığımız bu gidişatı cumhurbaşkanlığında da sürdüreceğinden emin olduğumuz birini tekrar seçmek ya da oy kullanmayarak seçtirmek yerine en azından bu kişiye şans tanınmasında yanayım hiç kimseyi tanımadan bilmeden icraatlarını görmeden yargılayamayız. Sonuç olarak rey bizim elimizde görev süresi dolunca seçmemek bizim elimizdeki Atatürk ve Cumhuriyet konusundaki hassasiyetim diğer konularda yazdıklarımda bellidir. Ama asla sırf Akp kazanamasın da kim olursa olsun diye oy vermiyorum. Denemek görmek istediğim için tanımak istediğim için oyumu kullanıcam.

2 günde gördüğüm kadarıyla bende Atatürk düşmanı olduğunu düşünmüyorum..
Henüz oy vermeye karar vermiş değilim,her yazıyı,bilgiyi okuyup süzgeçten geçiriyoruz,2 günde bir insanı yere göğe sığdıramamakta ,AKP şakşakçısı ilan etmekte yanlış zaten.
Ama önyargısız yaklaşmakta fayda var.Dediğin gibi çok güzel çalışmaları var adamın.
Önümüzde 2 ay var,bakalım daha neler yaşayıp göreceğiz.
 
Günlerdir Cumhurbaşkanı adayıyla ilgili konu ve yorumları okuyorum, henüz olumlu ya da olumsuz bir fikrim yok, fikir yürütmem için erken olduğunu düşünüyorum, şu andaki nötr halimle sorsanız oy vermeye gitmek istemiyorum, seçimlere kadar öven köşe yazıları da olacaktır, yıpratmaya çalışanda olacaktır.

Yalnız ne olursa olsun bazı yazıları acımasız buluyorum, Ekmeleddin beyi zamanında kendilerine yakın bulanlar o mevkiye getirilsin diye çaba sarf edenler karşılarında aday olarak görünce ismiyle bile dalga geçecek kadar fena bir siyasi dile sahipler.

Siyaset artık mecliste olsun, vatandaş arasında olsun dalga geçme, karalama, kötüleme olarak algılanmaya başladı, daha doğrusu maalesef meclisteki temsilcilerimiz böyle bir algı oluşturdu, ne kadar kötülersen o kadar iyi siyasetçisin düşüncesi son bulmadığı sürece insanlar kutuplaşmaya, kararsızlar çoğalmaya devam edecektir.
 
Okypete şaşırttın beni, adam yerme amaçlı bir benzetme yapmamış ki 'Fransa için Napolyon, ABD için George Washington neyse Türkiye için de Atatürk odur.' demiş. Bakalım ortak özelliklerine Napolyon Fransız devrim generalı ve Fransa cumhuriyetinin ilk başkanıdır, Washington Amerikan bağımsızlık savaşını verip, seçilen ilk başkandır, Atatürk ise hepimizin bildiği gibi Türkiye cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanı ve Anadolunun bağımsızlık mücadelesini bağlatan adamdır.

Gayet makul bir benzetme yapmış adam, diğer ülkeler kurucularını putlaştırmamışsa,onların liderlerinin sevilmeyen yönleri varsa ne yapabilir ki? Gayet demokratik bir imajı var bence. 1991 yılında son derece demokratik ve özgürlükçü bir anayasa taslağının hazırlanmasında da büyük rol oynamış.
 
Gündemdeki isim olan İhsanoğlu’na dün hem adaylığını hem de bu eleştirileri nasıl değerlendirdiğini Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer'e anlattı. İhsanoğlu'nun açıklamaları şöyle:

'ATATÜRK'Ü İNKAR TÜRK TARİHİNİ İNKARDIR'
“Bu tür değerlendirmelere çok üzülüyorum. Lütfen bunu yapan arkadaşlarımız geçmişime baksın. Türkiye Cumhuriyeti kurumlarında, hatta adında bizzat Atatürk yazılı kurullarda üstlendiğim görevlere baksınlar. Atatürk’ü, Cumhuriyet realitesini ve kazanımlarını inkâr etmek tamamen yanlıştır.
Atatürk istiklal mücadelesinin kahramanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak tüm Türk milletinin gönlünde yer etmiş mümtaz bir şahsiyettir. Bunun aksini söylemek tarihin realitesine yakışmayan bir tutum olur. Fransa için Napolyon, ABD için George Washington neyse Türkiye için de Atatürk odur.”

NE REDDEDELİM NE KUTSAYALIM

“Türkiye’de Atatürk meselesi gündeme geldiğinde yapılan şu: Bir kesim onu yargılıyor ve tamamen reddediyor. Bir kesim ise yarı Tanrı misali kutsuyor. Ne kutsamalı ne de reddetmeliyiz. Türkiye’nin bu tartışmaları çoktan aşmış olması lazım. Cumhuriyet’in 100. yılında tarihimizi objektif ve rasyonel olarak ele alabilmeliyiz.”

AMACIMIZ DAHA İYİ DEMOKRASİ OLMALI
“Türkiye artık modern bir toplum haline döndü. Demokrasisini daha iyi noktaya çıkarmak için büyük çaba içinde. Ben de günümüz meselelerini bu çerçeve içinde ele almanın en doğru yaklaşım olduğuna inanıyorum.”

DİN VE SİYASET BİRBİRİNE KARIŞTIRILMAMALI
İslami bir gelenekten geldiği için İhsanoğlu’na “laiklik” konusunda da eleştiriler yöneltildiğini gözlemliyoruz. Kendisine bu konudaki tereddütleri aktardığımızda, “Yeni Yüzyılda İslam Dünyası” isimli kitabının önsözüne de aldığı şu ifadelerle yanıt verdi:
“Din-siyaset ilişkisi düzenlenmesi gereken bir alandır. Bu ikisi arasındaki sınırın tayininde hep problemler olmuştur. Siyasi güçlerin din üzerinde baskı kurmaması gerekir. Benzer şekilde siyaset üzerinde din adına bir baskı da kurulmamalı. Bu durumların her ikisinin de başarısızlıkla neticelendiği örnekler hem İslam hem de dünya tarihinde mevcuttur.”

ANADOLU DENİNCE GÖZÜMÜZ PARLAR
İhsanoğlu ile kısa görüşmemizde, Kahire’ye uzanan ailesi hakkında da konuştuk. Adaylığı açıklandıktan sonra babası İhsan İhsanoğlu’na yönelik eleştirilerin de geldiğini öğrenince üzülmüş. Sadece, “Babam da benim gibi siyasete uzak durmak isteyen bir kişiydi. İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif’in en yakın arkadaşıdır babam. En güvendiği insanlardan biridir. Ülkesini seven, Anadolu’yu duyunca gözü parlayan biriydi babam” demekle yetindi.

HAMAMA GİREN TERLER
İhsanoğlu ile ilgili en merak edilen konu, AKP ’nin olası Cumhurbaşkanı adayı Başbakan Tayyip Erdoğan karşısında nasıl bir kampanya yürüteceği konusu. Yakında Ankara ve İstanbul’da siyasi partiler ve basını kapsayan bir görüşmeler turuna çıkacak. Ardından yurt gezileri gündeme gelecek. “45 günlük bu yoğun tempoya hazır mısınız?” sorumuza kendine güvenen bir yanıtla karşılık verdi: “Hamama giren terler!”

Bahçeli: O da siyaseti öğrenecek
Dün hem CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hem de MHP lideri Devlet Bahçeli partilerinin grup toplantılarında ortak adayları İhsanoğlu’nu tabanlarına tanıtan konuşmalar yaptılar. Bahçeli partiler arasındaki “uzlaşmanın” önemini vurgularken Kılıçdaroğlu ise çıkardıkları adayın Cumhuriyet değerleri ile sorunu bulunmadığının altını çizdi.
Bahçeli ile Meclis’ten ayrılışı sırasında kısa bir sohbet fırsatı yakaladık. “Ortak adayınızın siyaset dışından gelmesi bir dezavantaj oluşturacak mı?” sorumuza şu karşılığı verdi:
“Burada, milletvekilliği seçimlerinden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelenlerde daha evvelden bir siyasi kimlik var mıydı? Yoktu. Öğrenecek kendisi de demek ki.”

Bahçeli diğer sorularımıza ise şu yanıtları verdi:
Soru: Siyasi tarihimizde bir ilk yaşanacak ve MHP ile CHP beraber kampanya yürütecek. Bu nasıl olacak?

- O gibi konular henüz tam olarak gündemde değil. Önümüzdeki günlerde şekillenecek.
Soru: Siz MHP olarak neler yapacaksınız?

- Üzerimize düşen her şeyi yapacağız. İlk defa uygulamada olduğu için burada yeni yeni deneyimler de kazanacağız. Ama sonuç almak için her türlü gayreti göstereceğiz.

Soru: SP ve BBP ile de konuştunuz mu?
- Onlarla görüşüyoruz zaten.

Soru: Destek verdiler mi?
- ‘Yetkili organlarımızda görüşülecek, ondan sonra düşüncelerimizi açıklayacağız’ diyorlar.

Soru: CHP içinde İhsanoğlu ismine itirazlar var. Çalkantı var. Bu durum süreci sıkıntıya sokar mı?
- Bilemiyorum, tabii biz Cumhuriyet Halk Partisi’nin iç meselesiyle ilgilenmiyoruz. İnşallah Ekmeleddin Bey’le hayırlı sonuçlar olacak, öyle inanıyorum.

Soru: Hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı bu konuya hiç girmediler. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
- İki gün evvel ‘Fazla konuşmayınız’ diye bir telkinim olmuştu, acaba o mu tesir etti dersiniz
 
Kendisi hakkında henüz benim de bir fikrim yok ama ölçüp tartmak için yeterli zaman mevcut kafama yatmazsa oy kullanmayabilirim:ssz: Kadın aday istiyordum aslında ben ya :24:
 
Parrdonda napolyon kendin i imparator ilan etmistir. Hatta esi josephine e eliyle tac giydirmistir.sondrrece hirsli biriidir.
Atatürkle kiyaslanamaz
 
Back