- 12 Kasım 2014
- 37
- 30
- 53
Tekâmül, kelime anlamı olarak ‘olgunlaşma, gelişme, evrim’ gibi anlamlara gelmektedir. Tekâmülün, ruhsal literatürde anlamı ise; Ruhun insani kâmil seviyesine ulaşması için geçirdiği aşamalar ve olgunlaşma sürecidir.
Yani tekâmül, var olan Öz’e ruhun geri dönme sürecinde ruhun kademeli olarak gelişmesidir. Bu süreçte her ruhun dünyadaki temel gayesi ve arzusu tekâmül etmek, en nihayetinde nihai evrensel bilince ulaşmaktır.
Ruhumuzun derinindeki bu gayeyi fark etmemiş olsak da, içten içe hepimiz dünyevi olaylarla başımıza gelenlerin tekâmülümüzün bir parçası olduğunu biliriz. Tekâmül etmek, ruhsal vakalardan çok dünyevi sınamalar ve dersler ile gerçekleşir. Haliyle hayatta hepimiz, aslında cezanın veya ödülün olmadığını sadece öğrenilecek derslerin olduğunu biliriz. Eğer hayatımızı iyice gözlemlersek sürekli başımıza gelen olayların arkasında almadığımız dersler olduğunu görürüz. O dersi alana kadar bu zincir sürecektir. Lakin öğrenmemiz gerekeni öğrenip ruhumuzu tekâmül ettirdiğimizde, kısır döngü kırılacak ve bir daha benzer deneyimler yaşamadan yeni deneyimlere yelken açacağızdır.
İşte bu noktada aslında hepimiz Dünyada an be an geliştiğimizin farkına sezgisel olarak ulaşırız. Ama hepimizin kendimize sorduğu ve içerisinde küçük bir sitem barındıran bir soru vardır; ‘Tekâmülün neresindeyim?’
Aslında bunun net bir cevabını vermek mümkün değildir. Zira her insanın hayat yolu ve tekâmülü kişiye özgüdür. Yani ne kadar insan varsa, o kadar farklı tekâmül süreci vardır. Bu yüzden birbirimizle benzer deneyimler yaşasak hatta bazı sorunları omuz omuza aşsak da, yine de bu yolda kendi ruhumuz ile baş başa olduğumuzu biliriz. Bu yüzden ‘Tekâmülün neresindeyim?’ sorusunun cevabını her insanın kendi keşfetmesi elzemdir. Zira tekâmül sürecinin en büyük sırrı, herhangi keskin bir kuralı olmamasıdır. Yine de eski bilgeler ve ermişler bize tekâmül sürecinin neresinde olduğumuz ilgili bazı bilgiler verebilirler. Bu bahsedilen erdemleri kazanmak, tekamül sürecinin en önemli aşamalarını geçmek anlamına gelmektedir.
Yani tekâmül, var olan Öz’e ruhun geri dönme sürecinde ruhun kademeli olarak gelişmesidir. Bu süreçte her ruhun dünyadaki temel gayesi ve arzusu tekâmül etmek, en nihayetinde nihai evrensel bilince ulaşmaktır.
Ruhumuzun derinindeki bu gayeyi fark etmemiş olsak da, içten içe hepimiz dünyevi olaylarla başımıza gelenlerin tekâmülümüzün bir parçası olduğunu biliriz. Tekâmül etmek, ruhsal vakalardan çok dünyevi sınamalar ve dersler ile gerçekleşir. Haliyle hayatta hepimiz, aslında cezanın veya ödülün olmadığını sadece öğrenilecek derslerin olduğunu biliriz. Eğer hayatımızı iyice gözlemlersek sürekli başımıza gelen olayların arkasında almadığımız dersler olduğunu görürüz. O dersi alana kadar bu zincir sürecektir. Lakin öğrenmemiz gerekeni öğrenip ruhumuzu tekâmül ettirdiğimizde, kısır döngü kırılacak ve bir daha benzer deneyimler yaşamadan yeni deneyimlere yelken açacağızdır.
İşte bu noktada aslında hepimiz Dünyada an be an geliştiğimizin farkına sezgisel olarak ulaşırız. Ama hepimizin kendimize sorduğu ve içerisinde küçük bir sitem barındıran bir soru vardır; ‘Tekâmülün neresindeyim?’
Aslında bunun net bir cevabını vermek mümkün değildir. Zira her insanın hayat yolu ve tekâmülü kişiye özgüdür. Yani ne kadar insan varsa, o kadar farklı tekâmül süreci vardır. Bu yüzden birbirimizle benzer deneyimler yaşasak hatta bazı sorunları omuz omuza aşsak da, yine de bu yolda kendi ruhumuz ile baş başa olduğumuzu biliriz. Bu yüzden ‘Tekâmülün neresindeyim?’ sorusunun cevabını her insanın kendi keşfetmesi elzemdir. Zira tekâmül sürecinin en büyük sırrı, herhangi keskin bir kuralı olmamasıdır. Yine de eski bilgeler ve ermişler bize tekâmül sürecinin neresinde olduğumuz ilgili bazı bilgiler verebilirler. Bu bahsedilen erdemleri kazanmak, tekamül sürecinin en önemli aşamalarını geçmek anlamına gelmektedir.