Taşeron doktor, mühendis, gazeteci geliyor!

AngryPenguin

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
8 Haziran 2012
5.378
1.437
Soma'da 301 işçinin ölümü ile sonuçlanan taşeron uygulaması çalışma hayatının tümüne yayılıyor. Hükümet asıl işin tamamını taşerona havale eden düzenleme hazırladı ve 'patronların bunu tercih etmeyeceğini' savunuyor ama taşeronluğu tamamen yasaklamaya da yanaşmıyor.
Ekonomi yönetiminin hazırladığı yasa taslağı kabul edilirse, Türkiye'de çalışma hayatı alt üst olacak. Maliye, Hazine ve Çalışma Bakanlığı'nın birlikte hazırladığı taslak, kamu ve özel tüm iş yerlerinde asıl işlerde 'taşeron' işçi çalıştırmanın önünü açıyor. Hürriyet'ten Aysel Alp'in haberine göre, İş Kanunu'nun ikinci maddesinde yapılması öngörülen değişiklikle, patronlar asıl işlerini de 'taşeron işçilere' yaptırabilecek. Böylece fabrikada, hastanede, medya sektöründe 'taşeron' işçi, doktor, hemşire, gazeteci çalıştırmak mümkün hale gelebilecek.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Başkanlığında yapılan ve Maliye Bakanı, Çalışma Bakanı ile ilgili bürokratların katıldığı Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda son şekli verildi.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, hem kamu hem de özel sektörde daha çok istismarın engellenmesine yönelik bir düzenleme yaptıklarını belirtmekle birlikte, İş Kanunu ikinci maddedeki değişikliklerin kamu ve özel sektörde taşeronun önünü açtığı ileri sürüldü.

Taslağın 5.maddesi, Mevcut İş Kanunu'nun 2.maddesinin 8,9 ve 10.fıkralarını değiştirilmesini öngörüyor. Mevcut İş Kanunu'nun 2.maddesi 'tanımlar' başlığını taşıyor ve 7.fıkrası da taşeron yani 'alt işverenlik' ilişkisini düzenliyor. Bir şirketin, iş yerinde 'taşeron işçi' çalıştırabilmesi için üç şart yani 'işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirmesi' aranıyor.

İşte taslak, bu fıkradan sonra gelen üç fıkranın değiştirilmesini öngörüyor. Mevcut 8.fıkra,bir patronun yasaya aykırı olarak asıl işini, taşeron işçiye yaptırdığının ortaya çıkması halinde o işçiyi kadrosuna almakla yükümlü kılıyor.

PARASINI ÖDE, TAŞERON ÇALIŞTIR
Oysa taslak, bu hükmü değiştiriyor ve "Yedinci fıkra hükümlerine aykırı olarak alt işverene iş verilmesi veya asıl işveren işçilerinin hakları kısıtlanmak suretiyle alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi hallerinde alt işverenin işçilerine ödenecek ücret ve diğer sosyal haklar asıl işverenin emsal işçisine ödenen ücret ve sosyal haklardan daha az olamaz" deniliyor. Yani yasaya aykırı olarak taşeron çalıştıran işveren, asıl işçinin maaşı kadar ücret ödemesi halinde taşeron çalıştırmaya devam edebilecek.

TEKSTİL FABRİKASINDA, TAŞERON TEKSTİLCİ
Bu yasa taslağı, bakanlar kurulu tarafından imzalanıp, Meclis'e gönderilirse ve orada da kabul edilirse, bir tekstil fabrikasında, kadrolu tekstil işçilerinin yanında taşeron tekstil işçileri de çalıştırılabilecek. Bunun tek şartı maaş ve sosyal hakların aynı olması olacak. Böylece Türkiye'de otomotiv, tekstil, çimento, inşaat, kimya, metal, makine yani akla gelen tüm sektörlerde patronlar, mevcut işçilerinin yanında aynı işi yapan 'taşeron işçiler' çalıştırabilecek. Ya da asıl işin tamamı bir taşeron firmaya verilebilecek.

'MADENCİ, DOKTOR, MÜHENDİS... HERKES TAŞERON'

Yıllardır kamu ve özel sektörde çalışan taşeron işçilerle ilgili yüzlerce davaya bakan, bu konuda yayınlanmış tebliğleri bulunan ve sendikalara da hukuki danışmanlık yapan Avukat Dr. Murat Özveri, 14 maddelik yasa taslağının çalışma hayatında 'sil baştan' değişiklikler içerdiğine dikkat çekerek, özellikle 5. maddenin işçiler açısından büyük sıkıntı yaratacağını ileri sürdü. Patronların, yıllardır 'taşeron çalıştırma' şartlarının değiştirilerek, asıl işlerin de taşerona verilmesi talepleri olduğunu anımsatan Özveri, bu maddeyle patronların taleplerinin yerine getirildiğini söyledi.

Özveri, "Bu hüküm yasalaşırsa, bir iş yerinde patron, asıl işçinin maaşını vererek sonsuza kadar taşeron işçi çalıştırabilecek. Yani emsal ücreti ödediği sürece taşeron çalıştırabilecek. Örneğin, asıl işi kömür çıkarmak olan patron, madende taşeron maden işçisi çalıştırabilecek. Hangi şartla, kendi işçisinin maaşını ödemek şartıyla. Bu düzenleme sadece özel sektörü de ilgilendirmiyor. Kamuda da devlet asıl işini, taşerona yaptırabilecek. Örneğin, bir hastane, asıl işi hasta bakmak. Yani hemşire, doktor, röntgenciyi taşeron olarak şuanda çalıştıramaz. Ama bu düzenleme çıktıktan sonra kendi kadrolu doktorunun ücretini ödemek şartıyla taşeron doktor da hemşire de röntgenci de çalıştırabilecek" dedi.

'AMACIMIZ TAŞERONUN ÖNÜNÜ KESMEK'

Çalışma Bakanlığı bürokratları ise hazırlanan taslağın taşeronu yaygınlaştırmak değil, önünü kesmek olduğunu belirterek, 5.maddedeki düzenlemenin özelde de 'taşeron' çalıştırmayı ortadan kaldıracağını savundular. Bakanlık yetkilileri, "Bir patron aynı maaşı verdikten sonra asıl işini neden taşerona versin ki? Kendi işletmesinde tek söz sahibi olacakken, maliyeti düşük olmayan taşeron firmayı oraya niye soksun" diye sordular.
http://www.radikal.com.tr/ekonomi/taseron_doktor_muhendis_gazeteci_geliyor-1194069
 
Çok ilginç ki aynı kurumda çalışan kuruma ait çaycı baya yüksek maaş alırken, taşeron olarak gelen çaycı asgari ücret alıyor. Aslında aynı işi yapıyorlar. Bu haksızlık nereye kadar gidecek?
Devlet kendi çıkarı dahilinde olan şeylere hemen yasa getiriyor. Bundan 10 yıl önce maaşların banka aracılığıyla alınması zorunlu değildi. Patron adam herkesi asgari ücretli gösterebiliyordu. Hal böyle olunca devlet gelir vergisi kesemiyordu. Hemen bütçesini arttırmak için bir kanun çıkardı, “maaşlar banka kanalıyla alınacak” diye. Sözüm ona çalışanların haklarını koruyacak. Ancak demiyor ki gelir vergilerine gözümü diktim diye. Madem taşeronu desteklemiyorsun çıkar bir kanun sil iş hayatından.
 
Taşeronluğun önü falan kesilmez, aksine daha çok çalışma olanağı bulacaklar.
Temizlik hizmetleri, özel güvenlik, bebek / yaşlı bakım hizmetleri yıllardır taşeron sistemle çalışan sektörlerdir.


Burası Türkiye, olacakları öngörmek için kahin olmaya gerek yok, taşeron firmalar kurulur, bu firmalara firmanın faaliyet alanlarına göre elemanlar alınır, tekstil fabrikasına eleman mı lazım taşeron firmalar teklif verir, en iyi teklifi veren firma fabrikaya elemanlarını yerleştirir, o arada eğer taşeron firmadan gelecek elemanlara fabrikada çalışanlardan daha az maaş ödenecekse varolan işçiler işten çıkarılır, bir sürü çalışan mağdur olur, işsiz kalır, fabrikanın hertürlü işine gelir çünkü fabrika taşeron firmaya her ay ödeyeceği parayı bilir, sgk yok, her ay işçilere maaş derdi yok, taşeronlar yolladıkları elemanların sigortasını ve maaşlarını kendi öder.


Bakınız Özel güvenlik şirketleri, güvenlik elemanları alırlar, bir komplekse, siteye o elemanları yerleştirirler, aylık sgk ödemeleri maaşları güvenlik şirketi tarafından ödenir, çalışanlar x sitenin güvenliği olur ama üstlerindeki üniformalar y güvenlik şirketinindir.
Sorumlulukta y güvenliğe aittir.
 
301 garibin yaşamdan kopartılması ile yüreğimiz beter karadır bu sıralar efendiler.
Ece Ayhan’ın “şiirimiz karadır abiler” dediği gibi…
Gerçi, gün yirmi dört saat ve benim ülkemde her gün en az üç işçi yine yaşamdan kopartılır.
Bir seferde yüz günde ölen gittiği vakit mi daha çok kara olur yürekler?
Acının ölüm karşısında şiddeti farklı mı olur?
İşte bu durum yürekler kadar kara vicdanları da koyuyor ortaya.
Çok alışmışız değil mi insan ölümüne.
Hele işçi ise, hele garip ise zaten ölümü de garip olur değil mi garip adamın.
Çabuk unutulur.
En sıradan bulduğumuz, çok alışkın olduğumuzdur.
Bu bizim saf gerçeğimiz, bu kez “algı yönetimine” dahi ihtiyaç yok.
Hesap sormayız çünkü.
Devlet öldürmüştür oysa o insanları.
Kimse hatırlatmaz; “daha dün üç işçi ölmüştü, ne oldu bu gün de öldü” demez kimse.
Neyin hesabını sorduk ki, her gün düzenli ölen üç işçimizin, Afyon’da bedenleri parçalan 25 askerimizin, Tuzla’da yanarak ölenlerin, Ostim’deki patlamada ölenlerin, Uludere’de üzerine bomba yağdırılanların, gölde kayıkta mahsur kalıp donanların, servis aracında devrilip ölenlerin, komutan denize atla emri vermediği için yan yatan gemide ölen askerlerin mi hesabını sorduk sanki.
Şimdi şok sayı 301 garibin, garip ölümü karşımıza dikilince başladık kıpırdanmaya.
Rakamlar korkunç.
ILO sözleşmeleri imzalanmıyor, iş güvenliği yasalarına girmeye hiç gerek yok.
“Ha bir gayret taşeron işçiler için beklenen yasa tasarısı çıksın hadi” denmiş anlaşılan.

Bir taşeron işçi yasası ile hafiften başlamalı denmiş anlaşılan…
Dün basına yansıyan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine’nin ortaklaşa hazırladıkları mevzuatta değişiklik öngören yasa taslağı incelendiği vakit tasarının, 301 madencimizin ardından hiç de beklenen ağırlık ve içerikte olmadığı görülüyor.
Hatta…
Yoruma açık, pek çok boşluk ile yine patronların ceplerinin daha fazla düşünülmüş olduğu hissini doğuruyor gibi.

Öncelikle iş akdi sona eren işçinin hak araması daha zorlaşıyor.
Hukuk usulü hükümlerine göre alacak miktarının tam hesaplanması teknik bilgiyi gerektiren konularda dava değerini aşağıda tutup az bir masraf ile dava açmak imkânı var iken, tasarıdaki kabule göre bu kez alacağın tam olarak hesaplanmasının istenmesi işçiyi zora koşmak olduğu gibi daha çok masraf yapmasına da neden olacaktır.
Yine eskiden dava açma süresi iş akdinin sona ermesinden sonra 5 yıl iken, bu kez 1 yıl içinde dava açılması istenmekle bu kadar kısa süreli bir zamanaşımı ile hak arayan işçinin değil yine patronun gözetildiği görülmektedir.

Sözde kurtulmak istenen taşeronluk artık yasal bir müessese haline geliyor.
Mevcut iş yasamızda taşeron işçiyi çalıştırmak için üç şart aranmaktadır; “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirmesi”.
Yine mevcut yasada “bir patronun yasaya aykırı olarak asıl işini, taşeron işçiye yaptırdığının ortaya çıkması halinde o işçiyi kadrosuna almakla” yükümlü kılıyor.
Bakıyoruz yeni taslak bu hükmü değiştiriyor "Yedinci fıkra hükümlerine aykırı olarak alt işverene iş verilmesi veya asıl işveren işçilerinin hakları kısıtlanmak suretiyle alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi hallerinde alt işverenin işçilerine ödenecek ücret ve diğer sosyal haklar asıl işverenin emsal işçisine ödenen ücret ve sosyal haklardan daha az olamaz" deniliyor.
Yani yasaya aykırı olarak taşeron çalıştıran işveren, asıl işçinin maaşı kadar ücret ödemesi halinde taşeron çalıştırmaya devam edebilecek.
İsterse asıl işçisi yanında uzmanlık şartı aramadan taşeron işçiyi de çalıştırabilecek.
Eskiden kadroya alınma imkânı var iken şimdi “al aynı maaşı taşeronsun taşeron kal” zihniyeti yasallaşıyor.
Patronların yıllardır tercihi taşeron işçi çalıştırmaktır.
Bu hüküm yasalaştığı vakit tam da patronun dileği gerçek olacak; asıl işçinin maaşını vererek sonsuza kadar taşeron işçi çalıştırabilecek.
Bize sunulan işte taşeron işçiye de “emsal ücret” uygulaması getiriliyor, daha ne olsun!
Bundan böyle asıl işi kömür çıkarmak olan patron, madende taşeron maden işçisi çalıştırabilecek.
Hangi şartla, kendi işçisinin maaşını ödemek şartıyla. Aynı kolaylık kamuya da geliyor doğal olarak.
Başrol oyuncusu devlet de asıl işini, taşerona yaptırabilecek.
Bundan sonra asıl işi hasta bakmak olan hastane örneğin, kadrolu doktorunun ücretini ödemek şartıyla kadroya almadan taşeron doktor da hemşire de röntgenci de çalıştırabilecek.
Bu maddeye yapılan açıklama; “taşeron işçiye de emsal ücret garantisi sağlandı”. “Hem ayrıca cebini düşündüğümüz patron aynı ücreti verdikten sonra neden taşeron işçi çalıştırsın değil mi”?
Harika bir açılım hani.
Taşeron işçi çalıştırmayı doğrudan kaldırmak yerine caydırıcı yöntemler ile önlemeye çalışmak.
Ne de “zor” bizim işimiz değil mi?
Taşeronluğun gerekliliği işverenin asıl işinde çalışmaması ve sadece uzmanlık gerektiren işlerde çalıştırılması değil miydi?
Ama fiilen zaten uygulanmıyor, taşeron asıl işte çalıştırılıyordu.
Yasa fiilen dolanırken şimdi “emsal ücret” yutturmacası ile yasallaşmış oluyor.

Taşeron yetmedi, taşeronun taşeronu dönemi başlıyor.
Taslak ile Kamu İhale Sözleşmeler Kanunun 8.maddesine eklenen fıkrada “Yüklenicinin veya alt yüklenicinin sözleşme konusu işlerde çalıştırdığı işçilerini kapsayan toplu pazarlık süreci, “asıl işverenin üye olması ve yüklenici veya alt yüklenicinin yetkilendirilmesi” kaydıyla ilgili kamu işveren sendikası tarafından 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmeleri'ne göre belirlenen ücret sosyal haklardan kaynaklanan bedel artışı kadar idarece fiyat farkı ödenir” kabulü ile bundan böyle taşeronun taşeronu döneminin başladığını anlıyoruz.

Kanun maddesine dikkat edilirse “taşeronun taşeronu” sürprizine ilaveten “asıl işverenin sendikasına üyelik” koşulunun ücret farkının ödenmesinde şart koşulmuş olması da bir diğer yenilikçi sürpriz olmakta bize.
Alt işverenlerin de alt işverenlere iş verebileceği kabul edilirse bu firmalarda sendikal örgütlenme olanaksız hale gelecektir.
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ocak 2014 istatistiklerine göre 11 milyon 600 bin 554 işçiden yalnızca 1 milyon 96 bin 540′ı sendikalı.
Bu da sigortalı çalışan emekçilerin yüzde 10’unun dahi sendikalı olmadığını gösteriyor.
Öte yandan sendikalarda örgütlenen, üyelikleri yol sayılınca dava açıp kazanan binlerce taşeron işçinin sendika hakkının yine yok sayılması da bu sonuçlarda etkili.
Taşeron işçilerin e-devlet üzerinden örgütlenme hakkı, aynı işkolunu ve aynı işyerini paylaştıkları çalışma arkadaşlarından farklı işkollarında gösterilerek engellenirken noter tasdiki ile yapılan üyelikler de yine bu hatalı bildirimler gerekçe gösterilerek yok sayılıyor.
Türkiye’de kadrolularda zor olan örgütlenme taşeron işçilerde imkânsız seviyelere varırken, yeni tasarı yasalaştığı vakit taşeronun taşeronuna bağlı çalışacak işçiler için sendikalaşma artık tam bir rüya alemi olacaktır.

Taşeron işçinin kıdem tazminatı da başka bir hayal.
Torba yasa tartışmalarında, kamuda ihale sürelerinin 3 yıla çıkartılacağı, böylelikle işçilerin yıllık izin hakkından faydalanabilecekleri ve kıdem tazminatına hak kazanacakları yönünde haberler sızdırılıyordu.
Taslak incelendiğinde, 3 yıl süreyle yapılacak ihaleyle işi üstlenen firmanın, kamudan aldığı işi başka taşeronlara vermesi durumunda, ihale 3 yıl süreyle bir firmaya verilse bile, ihaleyi alan firma işi 1'er yıllık sürelerle başka firmalara devrettiği takdirde işçiler yine yıllık izin ve kıdem tazminatına hak kazanamayacak.
Türkiye’de 2.5 milyona yakın taşeron işçi bulunmakta. İş kazalarının %90 na yakını taşeron olan iş yerlerinde meydana gelmekte iken daha da vahimi 301 can göz göre öldürülmüş iken düşünülen bu yasa tasarısına inanamıyorum.
Tekrar tekrar okudum, elbette henüz yasallaşmadı ama tasarı olarak düşünülmesine dahi inanamıyorum.
Tamam bilirim benim ülkemde insanlar durmadan ölür, hesap sorulmaz, çabuk unutulur. Bir yeni gün yeni ölümler yaşanır.
Kimse sormaz niye işçilerinizi korumuyorsunuz?
İnanamıyorum, bunca acı, bunca gözyaşı, babasız kalan 432 evlat sonrası bu mudur tasarladığınız yasa?
Bilirim insanlar durmadan ölür ve aldıran pek olmaz ama bu kadarı da çok fazla.
Kara vicdanlar, beter kara efendiler…

Figen Albuga Çalıkuşu
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…