Lamı cimi yok! Kimse bana laf anlatmaya kalkmasın. Ben kararımı verdim, ötesi yok. Ne fırıldak tekerlek, ne yanar döner ampül ne de henüz icad bile edilmemiş olan antimadde reaktörü. Tarihin gelmiş en büyük icadı, su böreğidir!
Olur mu öyle saçma şey demeyin. İçli köfte var, kuymak var, zeytinyağlı dolma var, kuyu kebabı var demeyin. Su böreğini tek geçerim. Nasıl bulunup bu güne geldiğini de merak ediyorum doğrusu. Önce buğdaydan unu, sonra undan hamuru bulacaksınız. Bu hamuru bakınca karşısını göterecek kıvamda incecik açacaksınız. Sonra bu kıldan ince yufkaları kırmadan yırtmadan suda haşlayacaksınız. Tepsiye özenle dizeceksiniz. Yağı gezdirip üstünde içine döşeyeceksiniz peyniri, maydonozla karıp. Ya da kıymayı kavurup ekleyeceksiniz. Bu hamurun içine taş koysanız yenir ki!
Sonra vereceksiniz ateşe! Nar gibi kıpkırımız kızaracak. Yakmayacaksınız ama çiğ de olmayacak. Kıtır kıtır gevrek olacak üstü, ama kuru kuru olmayacak. Tepsiyi alıp keseceksiniz. Önce köşelerini yemek lazım. En güzel tarafı köşeleridir. Kıtır kıtır. Tarif değil teknolojidir bu, yemek değil sanat eseridir. Yanında da çayı demlediniz mi toklar bile aç olur ki , açların psikolojisini anlatacak edebi yetenekler bende mevcut değil.
Şimdi kimse bana gelip eloğlunun boy boy çeşit çeşit icatlarını savunmasın! Hiçbirinin su böreğinin yanında esamesi okunmaz. Düşünün bir kere. Dünyanın pek çok yerinde milyarca insan bir kez bile su böreği yiyemeden yaşayıp ölüyor! Fakir ülkeler bir tarafa da medeniyetin beşiği, zenginlikler bolluklar deryası ülkelere ne demeli! Sen kalk kişi başına 25.000 USD’lik ekonomi yap ama bir Allah’ın kulu bir dilim su böreği yememiş olsun! Ne kibrit çöpünden robot yapan Japonlar, ne motor uzmanı Almanlar ne de silikon vadisinin Amerikası bu lezzeti tanımıyor. Çipleri, robotlarıyla yaşarlarken üstü vıcık vıcık ketçaplı hamburger yiyorlar. Yosun, denizanası menülerini burada ağzıma bile alamıyorum. Yaman çelişki bu değil de nedir? Ne yapayım ben öyle zenginliği.
Sonra kesme çorba var. Yoğurtlu çorbanın – ki çorbaların şahıdır çok saygı duyarım kendisine- integralidir. Öyle muhteşemdir. Kıtır kıtır incecik kızarmış hamur, içinde özenle pişirilmiş köftecikler. Onlar aya gitmiş olabilir ama bizim mutfağımızda Mr.Spak’ı bile aşka getirecek ne güzellikler var. Hakkını vermek lazım. Ben böyle mutluyum. Meydan okuyan varsa bir tepsi su böreği ile tüm icatlara karşı durmaya da hazırım.
Afiyet Şeker olsun.
alinti
Olur mu öyle saçma şey demeyin. İçli köfte var, kuymak var, zeytinyağlı dolma var, kuyu kebabı var demeyin. Su böreğini tek geçerim. Nasıl bulunup bu güne geldiğini de merak ediyorum doğrusu. Önce buğdaydan unu, sonra undan hamuru bulacaksınız. Bu hamuru bakınca karşısını göterecek kıvamda incecik açacaksınız. Sonra bu kıldan ince yufkaları kırmadan yırtmadan suda haşlayacaksınız. Tepsiye özenle dizeceksiniz. Yağı gezdirip üstünde içine döşeyeceksiniz peyniri, maydonozla karıp. Ya da kıymayı kavurup ekleyeceksiniz. Bu hamurun içine taş koysanız yenir ki!
Sonra vereceksiniz ateşe! Nar gibi kıpkırımız kızaracak. Yakmayacaksınız ama çiğ de olmayacak. Kıtır kıtır gevrek olacak üstü, ama kuru kuru olmayacak. Tepsiyi alıp keseceksiniz. Önce köşelerini yemek lazım. En güzel tarafı köşeleridir. Kıtır kıtır. Tarif değil teknolojidir bu, yemek değil sanat eseridir. Yanında da çayı demlediniz mi toklar bile aç olur ki , açların psikolojisini anlatacak edebi yetenekler bende mevcut değil.
Şimdi kimse bana gelip eloğlunun boy boy çeşit çeşit icatlarını savunmasın! Hiçbirinin su böreğinin yanında esamesi okunmaz. Düşünün bir kere. Dünyanın pek çok yerinde milyarca insan bir kez bile su böreği yiyemeden yaşayıp ölüyor! Fakir ülkeler bir tarafa da medeniyetin beşiği, zenginlikler bolluklar deryası ülkelere ne demeli! Sen kalk kişi başına 25.000 USD’lik ekonomi yap ama bir Allah’ın kulu bir dilim su böreği yememiş olsun! Ne kibrit çöpünden robot yapan Japonlar, ne motor uzmanı Almanlar ne de silikon vadisinin Amerikası bu lezzeti tanımıyor. Çipleri, robotlarıyla yaşarlarken üstü vıcık vıcık ketçaplı hamburger yiyorlar. Yosun, denizanası menülerini burada ağzıma bile alamıyorum. Yaman çelişki bu değil de nedir? Ne yapayım ben öyle zenginliği.
Sonra kesme çorba var. Yoğurtlu çorbanın – ki çorbaların şahıdır çok saygı duyarım kendisine- integralidir. Öyle muhteşemdir. Kıtır kıtır incecik kızarmış hamur, içinde özenle pişirilmiş köftecikler. Onlar aya gitmiş olabilir ama bizim mutfağımızda Mr.Spak’ı bile aşka getirecek ne güzellikler var. Hakkını vermek lazım. Ben böyle mutluyum. Meydan okuyan varsa bir tepsi su böreği ile tüm icatlara karşı durmaya da hazırım.
Afiyet Şeker olsun.
alinti