- 12 Temmuz 2006
- 35.025
- 30.395
- 60
İnsanlığın gelişimine baktığımızda en uygar toplulukların kadınlarına verdiği değerle de ölçüldüğünü görüyoruz. Kadınlarımız, analarımız, bacılarımız, eşlerimiz. Evde eş yolda yoldaş olan kadınlarımız. Tarihimizin şanlı sayfalarındaki kadınlarımız. Kimi zaman sırtında top mermisi taşıyan , kimi zaman cephe gerisinde askerlerimizin yaralarını temizleyen kadınlarımız. Sadece cephe gerisinde mi? Elinde Baltasıyla , orağıyla düşmana karşı gözünü kırpmadan hücum eden kadınlarımız. Fatmalarımız, Seherlerimiz, Ayşelerimiz ve daha binlerce isimsiz kahramanlarımız.
Tarık B. Ziyad komutasındaki İslam ordularındaki Kadınlarımız, Kırım Savaşı’ndaki ,93 Harbi’ndeki Kurtuluş Savaşındaki Kadınlarımız Sizleri Unutmamak , unutturmamak adına yaptıklarımız…
Tarihimizde iz bırakan eşsiz cesaret örneği gösteren kadınlarımız hayatımızın gurur kaynağı olmaya devam edecek .
***
Namık Kemal ‘in yazılarından anladığımız kadarıyla bir Kürt Kızı nişanlısının arkasına düşerek gönüllü nefer yazılmış, Kars’ a kadar gelmiş ve burada şehit olmuştur. Namık Kemal bu durumla ilgili
“Cenazesini gözlerimle gördüm, Çünkü o zaman Kars’ taydım” demiştir.
***
93 Harbinde Akçaabat ilçesinde Sargana Deresi’ne çıkan Rus kuvvetleri o çevre haklı tarafından geri püskürtülmüştür. Moskof’ un geri püskürtülmesinde ellerindeki baltayla düşmana karşı koyan kadınlarımızın etkisi unutulmamalıdır. Oradaki Kahramanlarımızdan ikisinin ismi Rukiye Abla ve Pümpür kızı Ayşe’dir .
Rukiye Abla’nın zikir dilinde
Askerin önünde balta belinde
“Şehit olur!” diyor cenkte vuruşan
Kadınlar vermeyin düşmana aman
Pümpür kızı Ayşe aman vermiyor
Düşmana kaçmaya zaman vermiyor
Göreler şaşırıp yolun açıyor
Moskoflar elinden aman diliyor
Akıbet Moskof’un serildi leşi
Yıkıldı kalası, kesildi başı
Dindi müminlerin gözünün yaşı
Güldürün yüzünü ehli imanın
***
Yine 93 Harbi’nde Ruslar 4 kasım 1877 de Deveboyu mevkiinde bulunan Muhtar Paşa komutasında bulunan Osmanlı kuvvetlerine taarruz etmiş bunun sonucunda Türk kuvvetleri Erzurum’a çekilmiştir. 9 Kasımda Ruslar Erzurum’ a çekilen Aziziye Tabyasına hücum etmişlerdir.
8/9 Kasım gecesi Müezzin Abdullah Efendi , Ayos Paşa Camii minaresinde düşmanın Aziziye Tabyasını ele geçirdiğini anlatmış “Eli silah tutan koşsun” diye halka seslenmiştir.
Kocası ona sen evde kal çocuğa bak demişse de o çocuğunu Allah’a emanet edip kalabalıkla birlikte henüz gençliğinin baharında savaşa katılmış, kardeşi Hasan’ın şehit düştüğünü gözleriyle görmüştür. İşte bu Halk kahramanı ananın Adı “Nene Hatun” ‘dur. Kadere bakın ki üç oğlundan en büyüğü Nazım’ ı ve onun küçüğünü 1.Dünya Savaşı’nda şehit vermiştir.
Nene Hatun , Aziziye Tabyasında’ki kahramanlığı dolayısıyla üçüncü ordu tarafından kendine tahsis edilen Erzurum’ un Kars Kapısı’ndaki Eminkurpu mahallesindeki evinde uzun yıllar yaşamış ve tutulduğu zatürre yüzünden 22 Mayıs 1955 ‘ te Erzurum Numune Hastanesi’nde hayata gözlerini yummuştur.Onun Ölümü üzerine Mithat Cemil Nene Hatun’a başlıklı şiirini yayınlamıştır.
Bazan ne kadar benzemiyor kendine insan
Erkek acaba kimdir? Eğer sende kadınsan
Ruhun adı olmaz: Ne kadınsın ne de kızsın;
Bir dane değilsin Nene Hatun, sayısızsın.
Evladı ölüm dersi alırken anasından
Hep anneler akmış Meriç’ inden, Tuna’sından.
Yurdumda şehit ülkesi vardır analardan
Kaç bin kişisin, git, ona sor Dumlupınar’dan.
Tarihi yapanlar, bağıran fırtınalardır;
Bazan da fakat sesleri çıkmaz analardır.
***
Başkumandan Ahmet Muhtar Paşa’ nın anlattıklarına göre “Erzurumlu bir çok kadının muharebe eden askere çamaşır sepetiyle ekmek, peynir, zeytin, bazıları da testilerle su getirdiğini , onlara cesaret verici sözler söylediğini” öğreniyoruz.
Kara Fatma Erzurumlu bir Osmanlı kadınıdır. Düşmen ordusu Erzurum’u kuşattığı zaman Kara Fatma Kadın, Aziziye Tabyasındaki Osmanlı askeriyle beraberdi. Askere su, yiyecek getiren, askerin yaralılarını omuzunda taşıyan yaralarını saran bir Osmanlı anası idi.
“Hücum ile zorla Osmanlı elinden tabya alınmaz olduğunu anlayan düşman hile yoluna sapmış ve gece yarısı , askerlerimizin koğuşu yakınına bir nefer sokarak tüfek attırıp koğuşun lambasını söndürmüş ve askerlerimizi sabaha kadar birbirini düşman zannıyla birbirine kırdırdıktan sonra, gelip rahatça tabyayı zapt etmiştir: fakat bu acıya dayanamayan öç almak derdine düşen Kara Fatma hemen Erzurum’ a dönmüş orada boş bulabildiği çoluk-çocuk , ihtiyar Osmanlıları başına toplamış. Tüfek yokmuş; evlerinden balta, satır aldırtmış. Topladığı bir avuç Osmanlıyı önüne katarak Aziziye Tabyasına hücum etmiş. Düşmanın gülle, kuşun yağmurları Fatma Kadın ‘ a yüz çevirtmemiş ve girdiği tabyada doğramadık düşman bırakmamış. Tabyayı ceset yığını altında tekrar zapt ile şehitlerin intikamını almıştı.”
Erzurum’ un Kara Fatma’sının kahramanlığı Faruk Nafiz Çamlıbel’in bir şiirine İlham olmuştur.
Açlarla güreşmeği büyük bir zafer sayan
Kafkasya- dağlarında çığ gibi yuvarlanan
Düşman üç ay içinde girmişti Erzurum’a
Canlar dayanmıyordu bu uğursuz duruma…
El-oğlu geziyordu sevinçle Erzurum’da
Dağları biz yarattık gibi hepsi kurumda
Hepsi de mala, cana , namusa el atıyor,
Türk Gözüne bu haller diken gibi batıyor.
Bir gün geldi dayandı kemiğe artık bıçak,
Türkler dedi, “bu işin sonu neye varacak;”
“Bizler kuzulaşınca, düşman köpekleşiyor”
“Durmadan, dinlenmeden bağrımızı deşiyor…”
Köpeğin karşısına Türk- oğlu Kurt olmalı,
Türk yurdu yeryüzünde Türklere yurt olmalı!
Kendine geldi herkes bu düşünceyle birden
Dünkü yufka yürekler bugün halis demirden
Kara Fatma adında bir kız çıktı meydana
Ya aslandır ya kaplan, onu doğuran ana!
Kılıç gibi ortaya fırlattı gövdesini
Çağırdı Türk olanı, Yükselterek sesini
“Hey dullar, ihtiyarlar, çocuklar, nişanlılar!
Sınırlarda döğüştü gürbüz delikanlılar
Sizler rahat ediniz evinizde diyerek…
Böyle günde onları tek bırakmak mı gerek
Onların kanı var da yok mu sizin kanınız
Kadınlar, ihtiyarlar, çocuklar toplanınız
Toplanınız ki bugün ana, baba günüdür,
Düşmanlarla boy ölçmek, Türker’in düğünüdür.
Erzurum’u görenler yabancı bir yer sanır
Onu böyle görünce hangi yürek dayanır
Gençler gitti aylarca düşmanlarla döğüştü
Onlar yorgun düşünce sıra sizlere düştü
Hadi, hazırlanınız alçaklarla güreşe
Ya devlet başa konur, ya kuzgun leşe!
Ayaklandı ansızın bunu duyan duymayan
Köylü, şehirli, herkes yollara düştü yayan
Kiminde bir odun var en zorlu silah diye
Kiminde bir kaya, düşmanlara hediye
Bilenmemiş bir balta, bir kadının elinde
Sonra paslı bir bıçak, bir genç kızın belinde
Herkesin elinde var silahtan başka bir şey…
O ne korkunç alaydı, doğrusu, hep gibi hey!
Ağızlar bir cehennem gözler ateş çanağı
Toprağı sarsıyordu bir gürültü sağnağı
En başta er bakışlı , Türk Kızı Kara Fatma…
Türk Kızı! de yetişir lafı fazla uzatma
İşte bu korkunç alay o gün yola düzeldi
Ner’ de düşman gördüyse boğaz boğaza geldi:
Kimi aldı düşmanın bir sopayla canını
Kimi savaş yolunda sebil etti kanını
Ne topa kulak asan, ne tüfekten kaçan var
Bu amansız hücumla püskürtüldü canavar
Can havliyle aradı sığınacak bir delik
Alçak bize kazdırttı mezarını üstelik!
Halk zafere kavuştu hemen o kanlı günde
O şanlı Aziziye Tabyasının önünde
Anlaşılan Türk- oğlu silahsız olsa bile
Silahlı düşmanını boğar geçer eliyle!
Tarık B. Ziyad komutasındaki İslam ordularındaki Kadınlarımız, Kırım Savaşı’ndaki ,93 Harbi’ndeki Kurtuluş Savaşındaki Kadınlarımız Sizleri Unutmamak , unutturmamak adına yaptıklarımız…
Tarihimizde iz bırakan eşsiz cesaret örneği gösteren kadınlarımız hayatımızın gurur kaynağı olmaya devam edecek .
***
Namık Kemal ‘in yazılarından anladığımız kadarıyla bir Kürt Kızı nişanlısının arkasına düşerek gönüllü nefer yazılmış, Kars’ a kadar gelmiş ve burada şehit olmuştur. Namık Kemal bu durumla ilgili
“Cenazesini gözlerimle gördüm, Çünkü o zaman Kars’ taydım” demiştir.
***
93 Harbinde Akçaabat ilçesinde Sargana Deresi’ne çıkan Rus kuvvetleri o çevre haklı tarafından geri püskürtülmüştür. Moskof’ un geri püskürtülmesinde ellerindeki baltayla düşmana karşı koyan kadınlarımızın etkisi unutulmamalıdır. Oradaki Kahramanlarımızdan ikisinin ismi Rukiye Abla ve Pümpür kızı Ayşe’dir .
Rukiye Abla’nın zikir dilinde
Askerin önünde balta belinde
“Şehit olur!” diyor cenkte vuruşan
Kadınlar vermeyin düşmana aman
Pümpür kızı Ayşe aman vermiyor
Düşmana kaçmaya zaman vermiyor
Göreler şaşırıp yolun açıyor
Moskoflar elinden aman diliyor
Akıbet Moskof’un serildi leşi
Yıkıldı kalası, kesildi başı
Dindi müminlerin gözünün yaşı
Güldürün yüzünü ehli imanın
***
Yine 93 Harbi’nde Ruslar 4 kasım 1877 de Deveboyu mevkiinde bulunan Muhtar Paşa komutasında bulunan Osmanlı kuvvetlerine taarruz etmiş bunun sonucunda Türk kuvvetleri Erzurum’a çekilmiştir. 9 Kasımda Ruslar Erzurum’ a çekilen Aziziye Tabyasına hücum etmişlerdir.
8/9 Kasım gecesi Müezzin Abdullah Efendi , Ayos Paşa Camii minaresinde düşmanın Aziziye Tabyasını ele geçirdiğini anlatmış “Eli silah tutan koşsun” diye halka seslenmiştir.
Kocası ona sen evde kal çocuğa bak demişse de o çocuğunu Allah’a emanet edip kalabalıkla birlikte henüz gençliğinin baharında savaşa katılmış, kardeşi Hasan’ın şehit düştüğünü gözleriyle görmüştür. İşte bu Halk kahramanı ananın Adı “Nene Hatun” ‘dur. Kadere bakın ki üç oğlundan en büyüğü Nazım’ ı ve onun küçüğünü 1.Dünya Savaşı’nda şehit vermiştir.
Nene Hatun , Aziziye Tabyasında’ki kahramanlığı dolayısıyla üçüncü ordu tarafından kendine tahsis edilen Erzurum’ un Kars Kapısı’ndaki Eminkurpu mahallesindeki evinde uzun yıllar yaşamış ve tutulduğu zatürre yüzünden 22 Mayıs 1955 ‘ te Erzurum Numune Hastanesi’nde hayata gözlerini yummuştur.Onun Ölümü üzerine Mithat Cemil Nene Hatun’a başlıklı şiirini yayınlamıştır.
Bazan ne kadar benzemiyor kendine insan
Erkek acaba kimdir? Eğer sende kadınsan
Ruhun adı olmaz: Ne kadınsın ne de kızsın;
Bir dane değilsin Nene Hatun, sayısızsın.
Evladı ölüm dersi alırken anasından
Hep anneler akmış Meriç’ inden, Tuna’sından.
Yurdumda şehit ülkesi vardır analardan
Kaç bin kişisin, git, ona sor Dumlupınar’dan.
Tarihi yapanlar, bağıran fırtınalardır;
Bazan da fakat sesleri çıkmaz analardır.
***
Başkumandan Ahmet Muhtar Paşa’ nın anlattıklarına göre “Erzurumlu bir çok kadının muharebe eden askere çamaşır sepetiyle ekmek, peynir, zeytin, bazıları da testilerle su getirdiğini , onlara cesaret verici sözler söylediğini” öğreniyoruz.
Kara Fatma Erzurumlu bir Osmanlı kadınıdır. Düşmen ordusu Erzurum’u kuşattığı zaman Kara Fatma Kadın, Aziziye Tabyasındaki Osmanlı askeriyle beraberdi. Askere su, yiyecek getiren, askerin yaralılarını omuzunda taşıyan yaralarını saran bir Osmanlı anası idi.
“Hücum ile zorla Osmanlı elinden tabya alınmaz olduğunu anlayan düşman hile yoluna sapmış ve gece yarısı , askerlerimizin koğuşu yakınına bir nefer sokarak tüfek attırıp koğuşun lambasını söndürmüş ve askerlerimizi sabaha kadar birbirini düşman zannıyla birbirine kırdırdıktan sonra, gelip rahatça tabyayı zapt etmiştir: fakat bu acıya dayanamayan öç almak derdine düşen Kara Fatma hemen Erzurum’ a dönmüş orada boş bulabildiği çoluk-çocuk , ihtiyar Osmanlıları başına toplamış. Tüfek yokmuş; evlerinden balta, satır aldırtmış. Topladığı bir avuç Osmanlıyı önüne katarak Aziziye Tabyasına hücum etmiş. Düşmanın gülle, kuşun yağmurları Fatma Kadın ‘ a yüz çevirtmemiş ve girdiği tabyada doğramadık düşman bırakmamış. Tabyayı ceset yığını altında tekrar zapt ile şehitlerin intikamını almıştı.”
Erzurum’ un Kara Fatma’sının kahramanlığı Faruk Nafiz Çamlıbel’in bir şiirine İlham olmuştur.
Açlarla güreşmeği büyük bir zafer sayan
Kafkasya- dağlarında çığ gibi yuvarlanan
Düşman üç ay içinde girmişti Erzurum’a
Canlar dayanmıyordu bu uğursuz duruma…
El-oğlu geziyordu sevinçle Erzurum’da
Dağları biz yarattık gibi hepsi kurumda
Hepsi de mala, cana , namusa el atıyor,
Türk Gözüne bu haller diken gibi batıyor.
Bir gün geldi dayandı kemiğe artık bıçak,
Türkler dedi, “bu işin sonu neye varacak;”
“Bizler kuzulaşınca, düşman köpekleşiyor”
“Durmadan, dinlenmeden bağrımızı deşiyor…”
Köpeğin karşısına Türk- oğlu Kurt olmalı,
Türk yurdu yeryüzünde Türklere yurt olmalı!
Kendine geldi herkes bu düşünceyle birden
Dünkü yufka yürekler bugün halis demirden
Kara Fatma adında bir kız çıktı meydana
Ya aslandır ya kaplan, onu doğuran ana!
Kılıç gibi ortaya fırlattı gövdesini
Çağırdı Türk olanı, Yükselterek sesini
“Hey dullar, ihtiyarlar, çocuklar, nişanlılar!
Sınırlarda döğüştü gürbüz delikanlılar
Sizler rahat ediniz evinizde diyerek…
Böyle günde onları tek bırakmak mı gerek
Onların kanı var da yok mu sizin kanınız
Kadınlar, ihtiyarlar, çocuklar toplanınız
Toplanınız ki bugün ana, baba günüdür,
Düşmanlarla boy ölçmek, Türker’in düğünüdür.
Erzurum’u görenler yabancı bir yer sanır
Onu böyle görünce hangi yürek dayanır
Gençler gitti aylarca düşmanlarla döğüştü
Onlar yorgun düşünce sıra sizlere düştü
Hadi, hazırlanınız alçaklarla güreşe
Ya devlet başa konur, ya kuzgun leşe!
Ayaklandı ansızın bunu duyan duymayan
Köylü, şehirli, herkes yollara düştü yayan
Kiminde bir odun var en zorlu silah diye
Kiminde bir kaya, düşmanlara hediye
Bilenmemiş bir balta, bir kadının elinde
Sonra paslı bir bıçak, bir genç kızın belinde
Herkesin elinde var silahtan başka bir şey…
O ne korkunç alaydı, doğrusu, hep gibi hey!
Ağızlar bir cehennem gözler ateş çanağı
Toprağı sarsıyordu bir gürültü sağnağı
En başta er bakışlı , Türk Kızı Kara Fatma…
Türk Kızı! de yetişir lafı fazla uzatma
İşte bu korkunç alay o gün yola düzeldi
Ner’ de düşman gördüyse boğaz boğaza geldi:
Kimi aldı düşmanın bir sopayla canını
Kimi savaş yolunda sebil etti kanını
Ne topa kulak asan, ne tüfekten kaçan var
Bu amansız hücumla püskürtüldü canavar
Can havliyle aradı sığınacak bir delik
Alçak bize kazdırttı mezarını üstelik!
Halk zafere kavuştu hemen o kanlı günde
O şanlı Aziziye Tabyasının önünde
Anlaşılan Türk- oğlu silahsız olsa bile
Silahlı düşmanını boğar geçer eliyle!