- 12 Temmuz 2006
- 2.280
- 60
- 47
Suskunlugu bilir misin?
Bir anda hayattan kopup nefis bir sessizlik senfoninin ortasında buluvermek kendini...
Suskunlukları bilir misin?.. Ansızın kesilen konusmaların ardından kulaklarının nasıl da uğuldadığını?..
Solukları duyarsın sadece... Kelimelerin eksik kaldığı anlarda susar insan...
Seni öylesine seviyorum ki; bunu kelimelerle ifade edemiyorum ve susuyorum. Gözlerime bak anlarsın!
Oradan bir pencere açıyorum, senden bana dogru; süzülebilirsin içeri istersen...
ve penceremi açtıktan sonra susuyorum... Susuyorum, duyarsın!..
Aslında ne çok sey söylenir susmalarda... Gerçek kendin olursun; tüm elbiselerinden yoksun çırılçıplak,
aynen savunmasız bir bebek gibi... Aracı kullanmadan, kelimelerin bencilligine yakalanmadan...
Susarsın...
Bosluga konusursun susarak...
Düsünceler on-ikiden vurur o zaman; tellere dokunmadan, havayı kullanmadan...
Böyle susmalarda bulursun bir çok sorunun cevabını... Ve belki de kendini tanırsın.
Hatta o müthis soru var ya, "ask nedir?"
Onun bile cevabını bulabilirsin ama ifade edemezsin, susarsın!..
Bilirim acı verir bazen susmak... Konuşmak istersin; kelimeler bogazına dügümlenir.
Her sey bitmistir aslında...
Ne kelimeler ne de suskunluk bir ise yarar artık.
Zalim acı saplanmıstır en derine; duyulan sadece iç çekislerdir artık...
Bir de; dilinin ucuna hücum eden ve dudak kalesine çarparak bozguna ugrayan kelimeler...
Gözyası da suskunlugun meyvesidir. Dokunur acının üzerine; ılık, tuzlu bir ilaç gibi...
Önce yakar, belki de acıyı azdırır. Ya sonra?..
Uyusur kasılan gözlerin... Oradan kalbine damlar susan sesin...
Sessizce, kimsesizce aglarsın; duyarlarsa gelirler ve beni yalnızlıgımla ayırırlar diye korkarsın,
hıçkırıklarını bogarsın, susarsın!..
Susarsın... Susarsın ama!!! Anlamsız sesleri duyumsamaya baslarsın bu sefer de...
Bütün enstrümanlar vardır ama sef yoktur. Kelimeler pesi sıra çıkar, cümleler kurulur tumturaklı, anlamsız...
Anlam yüklemeye çalıstıgın her cümle, bir öncekini daha da anlamsız hale getirmeye baslamıştır bile...
sefsiz bir orkestradan bas döndüren bir senfoni bekleyemezsin ki!.. Sonra anlamsızlıkları sıralayıp,
onlara sahte anlam elbiseleri giydirmeye baslarsın; rüküs olurlar.
Cımbızla ararsın içlerinden anlamlı kelimeleri seçmek için...
Karanlık bir odada bulmaya çalıstıgın bir ısık; göremezsin...
Cam kırıkları gibi beynine saplanan kıymık kelimeler; kanatır, hissedemezsin...
Yaslar hücum eder gözpınarlarına, aslayamazsın!..
Ayna yazılar vardır; ruhuna çevrilmis... Bakmayı bilebilirsen kıymetli kelimeler...
En kuytu köselerinde yapacagın bir gezinti kendine bile itiraf edemediklerini çıkarıverir günyüzüne...
Karanlıga günes açar ve sersemce fikirlerin yere basmaya baslar.
İste o zaman...
Ne suskunlugun anlamı, ne seslerin karmasası kalır.
Sadece, "beyazın üstüne siyah"..