- 12 Temmuz 2006
- 643
- 9
- 49
Uygarlığın insan sağlığına en zararlı etkilerinden biri stres olarak adlandırılan fiziksel bir durumdur. Aslında, stres vücudun kendi doğal fiziksel, duygusal yada zihinsel dengesini bozan herhangi bir şeye karşı gösterdiği normal tepkidir. Stres hayatın normal bir olgusu olmasına rağmen, kontrol edilememesi yada uzun zaman periyotları boyunca süregelmesi sağlığı ciddi bir şekilde etkiler.
Herkes her gün stresle karşı karşıyadır. Pek çok insanın stres deyince karşılaştıkları olumsuz şeyleri anlamasına karşın stresin kendisi ne iyi ne de kötüdür, stres duruma özgü olmayan, nötr bir şeydir. Stres içten ya da dıştan kaynaklanabilir ve her zaman da hoş olmayan bir şeyden kaynaklanmak zorunda değildir. Strese o anda kaynaklık eden özel etkene stresör adı verilmektedir. Stresörler sevilen birinin feci bir şekilde ölümü gibi korkunç ya da dramatik olabilecekleri gibi evlilik yada terfi gibi istenen, pozitif olaylarda olabilirler. Stresörler ayrıca, bir ilişkide hissedilen suçluluk, kızgınlık gibi içsel, ya da doğal bir afet gibi dışsal olabilir. Stresörlerin bir fiziksel egzersiz veya ağır iş gibi gerçek bir fiziksel bir kaynağı da bulunabilir veya stresörler kaygı gibi, büyük ölçüde zihinsel olabilir.
Stresin kaynak ve sebebi her ne olursa olsun vücudumuz strese fiziksel olarak aynı tepkiyi verir ve belirli bir miktar stres de günlük hayatın zorlukları ile başa çıkabilecek kadar aktif halde bulunmamızı sağlamak için gereklidir. Ancak, uzun süreli ve kontrol edilemez olduğunda stresin tehlikeli sonuçları olabilir.
Fiziksel açıdan, vücut strese standart ve tahmin edilebilir bir şekilde tepki verir. Bu otomatik süreç insan ve hayvanlarda acil ve ani hayati tehditlerle başa çıkmak için evrilen “savaş yada kaç” tepkisidir. Bir stres ortaya çıktığında beyin anında bir takım nöral uyaranlar alır ve bu uyaranlar da “sempatik sinir sistemi” tarafından yürütülen bir dizi otomatik faaliyeti başlatır. Tepki zinciri adrenal ve pituit bezlerine uyaranlar gönderen beynin “hipotalamus” adlı bölgesinin uyarılması ile başlar.
Vücut biyokimyası anında vücudun tüm kaynaklarını savaşmak yada kaçmak için kullanılabileceği bir moda geçer. Vücudun roket yakıtı olan adrenalinin adrenal bezlerden salgılanmasıyla kalp atım hızı ve kan akışı her hücreye daha fazla oksijen sağlamak için artar. Pituit bezi doğal bir ağrı kesici olan endorfinin de dahil olduğu bir takım hormonlar salgılayarak vücudun normalde yapamayacağı bazı şeyleri yapabilmesini sağlar. Böylece, stresör tanımlandığı anda kalp ve solumun hızlanır, göz bebekleri daha fazla ışık almak ve daha iyi görmek için büyür, terleme artar, sindirim yavaşlar, vücut alarma geçer ve geçici olarak ağrı ve acıyı hissetmez olur. Bu olaylar dizisi kişilere bir yırtıcı hayvandan kaçmak yada bir savaşa, kavgaya girmek yada bir saldırıyı atlatmak gibi durumlarda kendilerin koruyabilmeleri için gerekli kaynakları sağlar.
Stresle ilgili asıl sorun da bu noktada ortaya çıkmaktadır. Stres bir acil durum tepkisi olduğu ve vücudun sınırlı kaynaklarının normalden fazla kullanılmasını sağladığı için stresör ortadan kalktıktan sonra vücudun harcadığı kaynakları yerine koyabilmesi için normal haline dönmesi, dinlenmesi gerekmektedir. Eğer stres birkaç saat yada birkaç gün gibi kısa süreli bir stresse vücut kendini kısa sürede zararlı bir etkiye maruz kalmadan toparlar. Ancak stres kronik yada uzun süreli ise vücut direnci etkilenmeye başlar ve hastalıklara daha kolay yakalanmaya başlarız. Modern hayatın tehditlerine beynimiz fiziksel tehditlermişçesine cevap verdiği için kişi sürekli bir alarm ve gerginlik durumu içerisinde kalmakta ve kendini toparlayacak fırsatı bulamamaktadır. Bu nedenle stresle başa çıkabilmeyi yada en azında stres seviyemizi azaltabilmeyi öğrenmek önemlidir.
Stresle başa çıkmayı öğrenmenin kısa vadede ki yararları kişiye hayatı üzerinde kontrolü olduğu duygusunu vermesi, daha rahat bir ruh hali sağlaması ve daha sağlıklı hissedilmesidir. Uzun vadeli yararları ise daha güçlü bir bağışıklık sistemine, daha iyi bir hormonal dengeye sahip olmak ve kalp hastalıkları ve kanser gibi ciddi hayati hastalıklara yakalanma riskinin azalmasıdır.
Stres ve stresin yarattığı negatif etkiler değişik terapi yöntemleri kullanılarak azaltılabilmektedir. Başarı ile uygulandığında farklı yöntemlerin her biri stresin etkilerini azaltabilmekte ve zararlarını ortadan kaldırabilmektedir. Herhangi bir terapi yöntemini seçmeden önce kötü ve sağlıksız stresi iyi olandan ayırabiliyor olmak önemlidi
Herkes her gün stresle karşı karşıyadır. Pek çok insanın stres deyince karşılaştıkları olumsuz şeyleri anlamasına karşın stresin kendisi ne iyi ne de kötüdür, stres duruma özgü olmayan, nötr bir şeydir. Stres içten ya da dıştan kaynaklanabilir ve her zaman da hoş olmayan bir şeyden kaynaklanmak zorunda değildir. Strese o anda kaynaklık eden özel etkene stresör adı verilmektedir. Stresörler sevilen birinin feci bir şekilde ölümü gibi korkunç ya da dramatik olabilecekleri gibi evlilik yada terfi gibi istenen, pozitif olaylarda olabilirler. Stresörler ayrıca, bir ilişkide hissedilen suçluluk, kızgınlık gibi içsel, ya da doğal bir afet gibi dışsal olabilir. Stresörlerin bir fiziksel egzersiz veya ağır iş gibi gerçek bir fiziksel bir kaynağı da bulunabilir veya stresörler kaygı gibi, büyük ölçüde zihinsel olabilir.
Stresin kaynak ve sebebi her ne olursa olsun vücudumuz strese fiziksel olarak aynı tepkiyi verir ve belirli bir miktar stres de günlük hayatın zorlukları ile başa çıkabilecek kadar aktif halde bulunmamızı sağlamak için gereklidir. Ancak, uzun süreli ve kontrol edilemez olduğunda stresin tehlikeli sonuçları olabilir.
Fiziksel açıdan, vücut strese standart ve tahmin edilebilir bir şekilde tepki verir. Bu otomatik süreç insan ve hayvanlarda acil ve ani hayati tehditlerle başa çıkmak için evrilen “savaş yada kaç” tepkisidir. Bir stres ortaya çıktığında beyin anında bir takım nöral uyaranlar alır ve bu uyaranlar da “sempatik sinir sistemi” tarafından yürütülen bir dizi otomatik faaliyeti başlatır. Tepki zinciri adrenal ve pituit bezlerine uyaranlar gönderen beynin “hipotalamus” adlı bölgesinin uyarılması ile başlar.
Vücut biyokimyası anında vücudun tüm kaynaklarını savaşmak yada kaçmak için kullanılabileceği bir moda geçer. Vücudun roket yakıtı olan adrenalinin adrenal bezlerden salgılanmasıyla kalp atım hızı ve kan akışı her hücreye daha fazla oksijen sağlamak için artar. Pituit bezi doğal bir ağrı kesici olan endorfinin de dahil olduğu bir takım hormonlar salgılayarak vücudun normalde yapamayacağı bazı şeyleri yapabilmesini sağlar. Böylece, stresör tanımlandığı anda kalp ve solumun hızlanır, göz bebekleri daha fazla ışık almak ve daha iyi görmek için büyür, terleme artar, sindirim yavaşlar, vücut alarma geçer ve geçici olarak ağrı ve acıyı hissetmez olur. Bu olaylar dizisi kişilere bir yırtıcı hayvandan kaçmak yada bir savaşa, kavgaya girmek yada bir saldırıyı atlatmak gibi durumlarda kendilerin koruyabilmeleri için gerekli kaynakları sağlar.
Stresle ilgili asıl sorun da bu noktada ortaya çıkmaktadır. Stres bir acil durum tepkisi olduğu ve vücudun sınırlı kaynaklarının normalden fazla kullanılmasını sağladığı için stresör ortadan kalktıktan sonra vücudun harcadığı kaynakları yerine koyabilmesi için normal haline dönmesi, dinlenmesi gerekmektedir. Eğer stres birkaç saat yada birkaç gün gibi kısa süreli bir stresse vücut kendini kısa sürede zararlı bir etkiye maruz kalmadan toparlar. Ancak stres kronik yada uzun süreli ise vücut direnci etkilenmeye başlar ve hastalıklara daha kolay yakalanmaya başlarız. Modern hayatın tehditlerine beynimiz fiziksel tehditlermişçesine cevap verdiği için kişi sürekli bir alarm ve gerginlik durumu içerisinde kalmakta ve kendini toparlayacak fırsatı bulamamaktadır. Bu nedenle stresle başa çıkabilmeyi yada en azında stres seviyemizi azaltabilmeyi öğrenmek önemlidir.
Stresle başa çıkmayı öğrenmenin kısa vadede ki yararları kişiye hayatı üzerinde kontrolü olduğu duygusunu vermesi, daha rahat bir ruh hali sağlaması ve daha sağlıklı hissedilmesidir. Uzun vadeli yararları ise daha güçlü bir bağışıklık sistemine, daha iyi bir hormonal dengeye sahip olmak ve kalp hastalıkları ve kanser gibi ciddi hayati hastalıklara yakalanma riskinin azalmasıdır.
Stres ve stresin yarattığı negatif etkiler değişik terapi yöntemleri kullanılarak azaltılabilmektedir. Başarı ile uygulandığında farklı yöntemlerin her biri stresin etkilerini azaltabilmekte ve zararlarını ortadan kaldırabilmektedir. Herhangi bir terapi yöntemini seçmeden önce kötü ve sağlıksız stresi iyi olandan ayırabiliyor olmak önemlidi