iki gündür eşim sürekli olarak aradı ve ben açmadım. mesajlar attı. cevap vermedim. en son dün gece açtım telefonu boş bulunarak. napıyosun, çocuk nasıl filan dedi. yarın gelicem, gelecek misin dedi. ben de hayır dedim. neden dedi. düşüneceğimi söyledim. tutuştu..
neyi düşünecekmişim. ben gelmezsem çocuğu almaya geleceğini söyledi. ben de asla vermem dedim. bu kez çocuğumu benden neden ayırıyosun, buna hakkın yok dedi. ben de bu duruma gelmemizin suçlusu sensin, yıkıp döktüklerini toparlamaktan, sürekli ota çöpe azar işitmekten ben benden gittim dedim. sen beni çocuk için arıyosun. bunun için arıyosan hiç arama dedim. çocuk için aramıyorum dedi. ama '' senin için arıyorum'' diyemedi.
bana ne dedi biliyor musunuz? ne kadar komik ya! o çaydanlığı neden kaldırmışım. ( geçen hafta bir çaydanlık krizi yaşamıştık ama son kavga bu değildi.) dedim ki benim sorunum ne çaydanlık, ne unutulan priz kapağı.. benim sorunum sensin dedim, senin ters tavırların.. her şeye gerilmen, her şeyden tartışma çıkarman dedim. ama asla kabul etmiyor. sinir uçlarıma dokunuyorsun diyor. sinir uçlarının her tarafta olduğunu, dokunmamanın, ona batmamanın mümkün olmadığını söyledim. detaylara girdikçe, ben telefonu kapatmak istediğimi, zaten başımın ağrıdığını, sorunumuzun onun sinirli yapısı olduğunu, bu şekilde çözemeyeceğimizi söyledim..
neden konuşmayı benim istediğim şekilde sürdürüyormuşuz, ben melek miymişim, o ben istedim diye ev almış, ( sanki sadece kendisi ödüyor. hiç birikim yapabilen birisi olmadığından kayınvalidem ve ben ev almak konusunda ısrarcıydık.) ben neden uzakmışım. çünkü dedim, ben sana ne zaman güler yüz göstersem sen geldiğinde ne zaman sana sarılsam, beni herhangi bir sebeple azarladın.senin stres topunmuşum gibi davrandın. sen benim doğum yaptığım günde bile beni tersledin defalarca ve o günden beri hiç değişmedin. elimi tutmayalı ne kadar zaman oldu hatırlıyor musun dedim( ben sarılıp uyumak istediğimde bunu bunaldığı için kabul etmiyordu. sadece sarılıp sonra arkasını dönüp yatıyordu.).. evlilik sadece cinsellik değil, madem kızdığın şeyler var ben seni 100 defa konuşmaya çağırdığımda neden kabul etmedin, sorunumuz varsa çözelim dedim. gecelerce ağladım umurunda bile olmadı.neden beni senelerdir yalnız bıraktın dedim. senin sevginden ne kadar zaman boyu şüphe duydum haberin var mı dedim. neden bu kadar sinirlisin dediğimde bana, tabiatım böyle n’apayım dedi. öyle bişey yok dedim.sinirliyim, böyle de devam ederim diye bişey olamaz. ben ömrümü seninle mücadele ederek geçirmek istemiyorum dedim. ben sinir hastası oldum, ne zaman neye kızacaksın, acaba kimlerin yanında beni tersleyeceksin diye el içine çıkmaktan korkar oldum dedim. sustu.
en son sordu yine. yarın gelecek misin, gel dedi. ( ama hala bana senin gelmeni istiyorum, daha dikkatli olacağım filan demedi) neyse uzun bir konuşmadan sonra tek şartla gelirim dedim. kendine çeki düzen ver, oturup karşılıklı konuşalım ve aile danışmanına gidelim dedim.(zaten gerekliyse onlar psikiyatrik tedavi öneriyor.benim ihtiyacım varsa bana da önerirler.) konuşuruz ama aile danışmanı için söz vermiyorum hatta gitmem dedi. ne yapacakmış sanki , iki konuşma yapınca her şey düzelecek miymiş. internetten okuyup öğrendiklerimle, takıntılarımla psikiyatrik tedavi mi görecekmiş. gidip te düzelen onca insan var, biliyorum dediğimde. her şeyi sen biliyosun zaten dedi. ne kaybedeceğini sordum. tatmin edici bir cevap alamadım..
he bu arada kapatmadan önce ağladı. oğlum biz kapıyı çarpıp çıktığımızda ağlamış mıymış. ben de doğruyu söyleyip ağlamadığını söyledim. parka götürüp oynattığımı söyledim. hala ve hala sadece oğlumu düşündüğünü söyledim..düşünmesin miymiş, ya tamam da ben neciyim kardeşim. kimim ben ya! benim içimdeki fırtınaları neden sormuyosun be adam..
velhasıl bugün gelecek. eve geçicez ama konuşmak için. benden yapmamı istediğin ne varsa söyle dedim. ama yine çaydanlığa, priz kapağına, ota çöpe takılacağına eminim. ve ben bu detaylara takılmaktan çok sıkıldım. ne yapacağımı bilmiyorum. nasıl ikna edebileceğimi de..