• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Siz Ne Tür Bir İlişki Mirası Devraldınız?

nurcan71

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
Miras denince akla ilk gelen mal, mülk, para oluyor. Oysa gerçek miras dokuz aylık ana rahmi döneminde ve 0-6 yaş arasında devraldığımız psiko-duygusal miraslar. Bunlar ilk etapta gözle görülmediği, elle tutulmadığı için onları yok sayıyoruz ama geçen yıllarla beraber bir bir bilinç yüzeyine çıkmaya başlıyorlar.

Bugün yaşadığımız birçok problemin kökeni bu ilişki mirasına dayanıyor. Bu öyle bir miras ki, kimimiz adına kader diyoruz kimimiz kör talih.

Ana rahmine düştüğümüz andan itibaren miras devri başlıyor. Ebeveynlerin duyguları doğrudan bebeğe geçerek aralarındaki ömür boyu sürecek ilişkilerin temelini atıyor. Ebeveynler arasında aşk var mı yoksa bebek bir kaza kurşunu olarak ya da istem dışı bir beraberliğin ürünü olarak mı doğacak, her iki ebeveyn de bebeği istiyor mu, oğlan veya kız olmasının önemi var mı, tüm bunlar ebeveynlerin enerjilerini etkilerken bebeğin duygusal gelişimini de doğrudan şekillendiriyor. Doğumdan sonra miras devri daha da hızlanıyor. Anne baba arasındaki ilişki ve çocuğun anne babasıyla olan ilişkisi gelecekte çocuğun geliştireceği tüm ilişkilerin temel kalıplarını oluşturuyor. Çocuk dış dünyayla ve başkalarıyla olan ilişkileri anne babayı modelleyerek ediniyor. Çocuk 0-6 yaş arasında izliyor, dinliyor, öğreniyor ve öğrendikleriyle de çekirdek inançlarını oluşturuyor. O yaşlarda hissettiği güvensizlik, yetersizlik, değersizlik, reddedilme korkusu vb duygular ona ömrü boyunca eşlik ediyor ve bir yetişkin olduğunda neden tekrar tekrar benzer ilişkileri hayatına çektiğini bir türlü anlayamıyor. Çocuklar sevmeyi ebeveynlerinin öğrendiği gibi öğreniyor ve deneyimleyecekleri her ilişkiye çocukluğun duygusal gözlükleriyle bakıyor. Ne çok insan hayatını bu gözlükleri çıkarmadan geçiriyor ve devraldığı ilişki mirasından özgürleşemeden bu dünyaya veda ediyor. Çoğu insan ilişki mirasının gücünü hiç anlayamadığı için otomatik olarak bir sonraki nesle aktarıyor. Onlar, bizi ömür boyu takip eden gölgelerimiz haline dönüşüyor. Birçok insan bu duruma kader deyip geçiyor, oysa kaderimizi değiştirmek bizim elimizde. Bu değişikliği yapabilmek için öncelikle mevcut durumumuzu olduğu gibi kabul etmemiz gerekiyor, çünkü kabul etmediğimiz bir şey bizde değişim isteği yaratamaz. Bu yolculuk kendimizi yakından tanımakla başlıyor. Bu her zaman tek başımıza yapabileceğimiz bir yolculuk değil, süreç içerisinde ihtiyaç duydukça bazı kaynaklardan destek alabiliriz. Başkalarıyla yaşadığımız ilişkilerden yararlanabiliriz mesela, onlar bize kocaman birer ayna tutuyor, özellikle de ikili ilişkilerimiz. İnsanlarla sıkça hangi konularda anlaşmazlık yaşıyoruz, partnerimizde sinir olduğumuz özellikler neler, gün boyu zihnimizden ne tür düşünceler geçiyor, tüm bunlar bize ipuçları veriyor. Objektif değerlendirmelerine güvendiğimiz yakınlarımızdan kendimiz hakkında geri bildirim isteyebiliriz. Örneğin, “Tıpkı annen gibi davranıyorsun” lafı bile bize bir dünya ipucu sunar. Bu konulara ışık tutan kitaplar okuyabilir, seminerlere ve eğitimlere katılabiliriz. Yeter ki devraldığımız mirasımızla yüzleşmek isteyelim, yeter ki kendimizi tanımak isteyelim.

Siz ne tür bir ilişki mirası devraldınız? İlişkide terk eden misiniz, terk edilen mi? Yoksa katlanan mı? Yaşadığınız hayat gerçekten sizin mi? Gerçek anlamda sevdiğinizi ve sevildiğinizi hissedebiliyor musunuz? Parayla olan ilişki kalıbınızı kimden devraldınız? Hayat sizin için ne ifade ediyor, keyif mi eziyet mi? Onunla savaşıyor musunuz, sevişiyor musunuz? İkili ilişkilerde neleri tekrar tekrar yaşıyorsunuz? Bu soruların her biri kendimizi tanıma yolcuğunda ve ilişki mirasımızdan özgürleşme yolunda bizim yolumuzu aydınlatabilecek rehberler.

Ayrıca bu konuda okuyabileceğiniz birçok kitap var, bunlardan bazıları şunlar:

Gölgenin Sırrı – Debbie Ford
Geçmiş Şimdi Olduğunda – Dr. David Richo
Duygusal Yüzleşme – Michael Sky
Dünya Hızla Değişiyor Ya Sen? – Neale Donald Walsch
Özsaygı – Saim Koç – Nil Gün
Beyaz Atlı Kurbağalar – Saim Koç
Geçmişin Gölgeleri – Nil Gün

Bu kitapları okurken kendi ilişki mirasımızı keşif yolculuğuna çıkabilir, kaderimizi değiştirmek için önemli adımlar atabiliriz. Ve en önemlisi, bu yolculuktan keyif almayı seçebiliriz
 
Bu konu derin .. anlatmaya baslasak sonu gelmez herhalde. Son zamanlarda ben de bunun analizini yapmakla mesguldum Yani neyi neden yapiyorum , insanlarla iliskilerim nasil ve neden hersey donup dolasip cocuklugumda evde hissettiklerimde dugumleniyor. Bu konu uzerinde calismaya karar verdim. Bir sekilde cocuklukta beynimize, kalbimize islemis yanlis dusuncelerden kurtulmaya calismak.
 
Süpersin...bu tur konulara arastırça kendini sebebleri nedenleri daha iyi anlayacak ve bazı şeyler daha güzel anlayacaksın buda sana ayrı bir güç verecek ne işter insanoğlu bence ANLAŞİLMAK İSTER
 
Süpersin...bu tur konulara arastırça kendini sebebleri nedenleri daha iyi anlayacak ve bazı şeyler daha güzel anlayacaksın buda sana ayrı bir güç verecek ne işter insanoğlu bence ANLAŞİLMAK İSTER
Resmine bakinca sormaktan kendimi alikoyamadim.. Astrlojiyle mi ilgileniyorsun?
 
evet canım ben yaşam koçu ve aynı zamanda astrologum ilgi alanım geniş metafizk kuantum bilinaltı vsvsvs klasık kova burcuyum ben
 
evet canım ben yaşam koçu ve aynı zamanda astrologum ilgi alanım geniş metafizk kuantum bilinaltı vsvsvs klasık kova burcuyum ben
Insan bazi seyleri farkinda olmadan kendine cekiyor demek ki. Son iki aydir tamamiyle astrolojiye sardim.. oyle olunca da algida secicilik oluyor sanirim.. kadinlar klubunde astrolg karsina cikiyor :) kendimi analize baslayinca , dedim bakalim burcum , gezegenler beni nasil etkiliyormus.. :)
 
Harika harika herşey ondan kaynaklanıyor ....süper..
Kendinden once baskalarina oncelik verince insan baskalari icin yasamaya basliyor ve zamanla devamli kendi enerjinden vermekten bir muddet sonra vericek birsey kalmiyor. Bir de icsel korkularindan dolayi ayni kisir dongude yasiyorsun.. yeni bir adim atma korkusu oluyor.
 
tabiki insan kendısını geri besleyemezler sorunlar depresyon bıkkınlık vb sorunlar cıkıyor bırde bence en kotusu karsındakı de sana saygı duymuyor sen deger vermeyınce onlarda deger vermıyor.alıyorlar sureklı enerjini ve sen farkında olmadan kısır döngünün içinde dönüp duruyorsun
 
tabiki insan kendısını geri besleyemezler sorunlar depresyon bıkkınlık vb sorunlar cıkıyor bırde bence en kotusu karsındakı de sana saygı duymuyor sen deger vermeyınce onlarda deger vermıyor.alıyorlar sureklı enerjini ve sen farkında olmadan kısır döngünün içinde dönüp duruyorsun
bazi seyleri degistirmek cesaret gerektiriyor .. iste orada da gecmisten gelen ogretilenler yada hissettirilen duygular isin icine giriyor. Ama en sonunda anlamis oldum yani biraz gec oldu ama anlamis oldum.. Ama bazen de diyorum belki herseyi simdi anlamam gerekiyordu yani yasadigim sure icinde ufak ufak dersler beni bu seviyeye anca getirebildi. Onemli olan bilincli dusunmek hayata bilicle bakmak.. sanki artik perde arkasindan degil de perdeyi acip bakmak gibi.
 
son zamanlarda bu başak burclarını daha cok sevıyorum detaycılar verımlıler eee toprak verımliler..memnun oldum
 
Miras denince akla ilk gelen mal, mülk, para oluyor. Oysa gerçek miras dokuz aylık ana rahmi döneminde ve 0-6 yaş arasında devraldığımız psiko-duygusal miraslar. Bunlar ilk etapta gözle görülmediği, elle tutulmadığı için onları yok sayıyoruz ama geçen yıllarla beraber bir bir bilinç yüzeyine çıkmaya başlıyorlar.

Bugün yaşadığımız birçok problemin kökeni bu ilişki mirasına dayanıyor. Bu öyle bir miras ki, kimimiz adına kader diyoruz kimimiz kör talih.

Ana rahmine düştüğümüz andan itibaren miras devri başlıyor. Ebeveynlerin duyguları doğrudan bebeğe geçerek aralarındaki ömür boyu sürecek ilişkilerin temelini atıyor. Ebeveynler arasında aşk var mı yoksa bebek bir kaza kurşunu olarak ya da istem dışı bir beraberliğin ürünü olarak mı doğacak, her iki ebeveyn de bebeği istiyor mu, oğlan veya kız olmasının önemi var mı, tüm bunlar ebeveynlerin enerjilerini etkilerken bebeğin duygusal gelişimini de doğrudan şekillendiriyor. Doğumdan sonra miras devri daha da hızlanıyor. Anne baba arasındaki ilişki ve çocuğun anne babasıyla olan ilişkisi gelecekte çocuğun geliştireceği tüm ilişkilerin temel kalıplarını oluşturuyor. Çocuk dış dünyayla ve başkalarıyla olan ilişkileri anne babayı modelleyerek ediniyor. Çocuk 0-6 yaş arasında izliyor, dinliyor, öğreniyor ve öğrendikleriyle de çekirdek inançlarını oluşturuyor. O yaşlarda hissettiği güvensizlik, yetersizlik, değersizlik, reddedilme korkusu vb duygular ona ömrü boyunca eşlik ediyor ve bir yetişkin olduğunda neden tekrar tekrar benzer ilişkileri hayatına çektiğini bir türlü anlayamıyor. Çocuklar sevmeyi ebeveynlerinin öğrendiği gibi öğreniyor ve deneyimleyecekleri her ilişkiye çocukluğun duygusal gözlükleriyle bakıyor. Ne çok insan hayatını bu gözlükleri çıkarmadan geçiriyor ve devraldığı ilişki mirasından özgürleşemeden bu dünyaya veda ediyor. Çoğu insan ilişki mirasının gücünü hiç anlayamadığı için otomatik olarak bir sonraki nesle aktarıyor. Onlar, bizi ömür boyu takip eden gölgelerimiz haline dönüşüyor. Birçok insan bu duruma kader deyip geçiyor, oysa kaderimizi değiştirmek bizim elimizde. Bu değişikliği yapabilmek için öncelikle mevcut durumumuzu olduğu gibi kabul etmemiz gerekiyor, çünkü kabul etmediğimiz bir şey bizde değişim isteği yaratamaz. Bu yolculuk kendimizi yakından tanımakla başlıyor. Bu her zaman tek başımıza yapabileceğimiz bir yolculuk değil, süreç içerisinde ihtiyaç duydukça bazı kaynaklardan destek alabiliriz. Başkalarıyla yaşadığımız ilişkilerden yararlanabiliriz mesela, onlar bize kocaman birer ayna tutuyor, özellikle de ikili ilişkilerimiz. İnsanlarla sıkça hangi konularda anlaşmazlık yaşıyoruz, partnerimizde sinir olduğumuz özellikler neler, gün boyu zihnimizden ne tür düşünceler geçiyor, tüm bunlar bize ipuçları veriyor. Objektif değerlendirmelerine güvendiğimiz yakınlarımızdan kendimiz hakkında geri bildirim isteyebiliriz. Örneğin, “Tıpkı annen gibi davranıyorsun” lafı bile bize bir dünya ipucu sunar. Bu konulara ışık tutan kitaplar okuyabilir, seminerlere ve eğitimlere katılabiliriz. Yeter ki devraldığımız mirasımızla yüzleşmek isteyelim, yeter ki kendimizi tanımak isteyelim.

Siz ne tür bir ilişki mirası devraldınız? İlişkide terk eden misiniz, terk edilen mi? Yoksa katlanan mı? Yaşadığınız hayat gerçekten sizin mi? Gerçek anlamda sevdiğinizi ve sevildiğinizi hissedebiliyor musunuz? Parayla olan ilişki kalıbınızı kimden devraldınız? Hayat sizin için ne ifade ediyor, keyif mi eziyet mi? Onunla savaşıyor musunuz, sevişiyor musunuz? İkili ilişkilerde neleri tekrar tekrar yaşıyorsunuz? Bu soruların her biri kendimizi tanıma yolcuğunda ve ilişki mirasımızdan özgürleşme yolunda bizim yolumuzu aydınlatabilecek rehberler.

Ayrıca bu konuda okuyabileceğiniz birçok kitap var, bunlardan bazıları şunlar:

Gölgenin Sırrı – Debbie Ford
Geçmiş Şimdi Olduğunda – Dr. David Richo
Duygusal Yüzleşme – Michael Sky
Dünya Hızla Değişiyor Ya Sen? – Neale Donald Walsch
Özsaygı – Saim Koç – Nil Gün
Beyaz Atlı Kurbağalar – Saim Koç
Geçmişin Gölgeleri – Nil Gün

okurken beni anlattınız resmen.. annemle babam geçinemiyor küçüklüğümden beri. babam kötü biri. evine bizlere ilgisiz. ben çocukken de böyleydi. onların çok kavgasına şahit oldum. babam ben daha küçücükken gözlerimin önünde annemi çok kötü dövüyordu.. hatırlamak bile istemiyorum o günleri. sevgi eksikliği hissediyorum hayatımda. sanırım erkek arkadaşımı da bu yüzden kaybettim. ona bir türlü güvenemedi. beni sevmediğini düşünüyordum. beni aldattığını falan. hırçındım ona karşı. ve sonunda da terketti beni. ben nasıl kurtulucam bu durumdan yardım edin nolur? tekrar birini seversem bu yüzden kaybetmek istemiyorum. :(
 
Back
X