Simidin arasında somonun ne işi var!
Şimdi düşünüyorum da Simit’i sokak tablalarından, arabalarından ve simit fırınlarından çıkararak bir dükkanın içine sokmak kabul edelim başarılı bir buluştu. Başkanlık Sarayımızın olmadığı yıllarda yeni bir marka yaratırken simit arkasına sarayı eklemek de öncü bir buluşmuş.
Simit Sarayı Londra’da açtığı ilk mağazasıyla da tekrar gündeme geldi. 2015 sonuna dek yurt içi ve yurt dışında toplam 457 mağazaya ulaşmayı hedefliyorlarmış.
Eminim yakın bir gelecekte hedefledikleri gibi global bir marka olacaklardır. Ancak bir kaç yıl önce New York’ta açtıkları ilk şubelerini gördüğümde hayal kırıklığına uğramıştım. Kimliksiz ne sattığı belli olmayan, karmakarışık bir yerdi.
Basın bültenlerinde yazdıkları Londra mönüsüne baktığımda da aynı şeyleri hissettim. Nutellalı, somon fümeli, avakodolu, tunalı simitler, börekler, poğaçalar, dürümler, pideler, pizzalar, ev tipi tatlılar, kurabiyeler, pastalar ve çorbalar ne isterseniz var.
Ben isterdim ki simit somonla sunulacağına kaşar peynirimiz ya da tulumla sunulsun. Pide olsun, dürüm olsun, poğaça olsun hatta lahmacun bile olsun ama pizza olmasın. Onun zaten en iyisini İtalyanlar yapıyor.
Büyüme hedefleri tabii ki çok sevindirici ancak bana göre 60 ürün çok fazla. Özellikle yurt dışındaki simit saraylarının biraz sadeleşmesinde sunumuyla geleneksel simit ruhunu yansıtmasında yarar var. Yenilik güzeldir ama geleneksel kültürünü yaşatmak da önemli, hatta simide vefa borcudur...