Simdiki Aklim Olsaydi ....

A

aylacım

Ziyaretçi
  • Konu Sahibi aylacım
  • #1
ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI


Yaşamımızın bazı bölümlerinde her birimiz hatta kendim de dahil olmak üzere kimbilir kaç kez istemeyerek yaptığımız hatalar, yanlışlıklar veyahut da değerlendiremeyip kaçırdığımız sayısız fırsatların ardından derin bir “Ahhh” çekerek “ ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI, O ZAMAN BUNU HİÇ BÖYLE YAPAR MIYDIM?” demişizdir.

Oysa yüzyıllardır yaşamış ve yaşamakta olan insanoğlunun yaptığı hatalar, değerlendirilemeyip kaçırdığı fırsatlar her zaman her konuda ufak tefek farklılıklarla hemen hemen hep aynı doğrultuda olmuş, yaşanan olaylar bir diğeri hatta ondan sonrakiler tarafından da görülmüş veya duyulmuş, yine bu olayların neticelerinin neler getirebileceği açıkça ispatlanmış olmasına rağmen aynı hatalar, aynı yanlışlıklar , yine aynı şekilde insan nesli tarafından tekrarlanmışlar ve hala da tekrarlanmaktadırlar nedense.

Bu konuyu ve bunun nedenlerini düşünürken kendi kendime şunları sordum.

NİÇİN başkalarının daha önceden yapmış oldukları hata ve yanlışlıklardan ötürü, yine o kişilerin duydukları pişmanlıklarını, pişmanlık duydukları konularda ise bizlerin de aynı hataya düşmememiz için bize yaptıkları uyarılarını, verdikleri nasihat ve öğütlerini o an anlayamıyor, anlamak istemiyor veyahut da değerlendiremiyoruz?

NİÇİN bizden öncekiler tarafından yaşanarak kanıtlanmış, neticelerinin neler olacağı açıkça belli olan bir çok gerçekleri görmüş veya duymuş olmamıza rağmen bunları bile bile kulak arkası ederek, “ bu olay bir zamanlar birilerini üzmüşse beni de üzecek değil ya” der ve yaptığımızın en doğru olduğunu düşündükten, sonunda yine onlar gibi aynı pişmanlığı, aynı acı ve üzüntüyü yaşadıktan sonra, aklımız başımıza gelir, kendimize kızar ve bu kez de biz karşımızdakine aynı öğütleri vermeye başlarız.

Kendi kendime sorduğum bu sorulara, yine kendim kendimce doğru bulduğum yanıtları verdiğimi zannediyorum.

İnsan olarak çeşitli konularda yapmış olduğumuz hatalarımız, yanılgılarımız , sonradan duyduğumuz pişmanlıklarımız ne yazık ki, yapmak istediğimiz her şeyin sonucunu o an düşünmeden ve de o işin hesabını yapmadan vermiş olduğumuz kararlarımızın neticesinde meydana geldiğine inanıyorum.

Kendimizce verdiğimiz bazı kararlarımızın doğruluğuna bizleri yüzde yüz inandıran duygu ve düşüncelerimiz, çoğunlukla gençlik yıllarımızdaki tecrübesizliklerimizden kaynaklanıyor olsa da, yaş ne olursa olsun , eğer yaşamımızda bize tecrübe kazandıracak herhangi bir olay veya olaylar la karşılaşmamışsak, yabancısı olduğumuz konularda yine de yanlış adımlar atabiliyor, yanılgılara uğrayabiliyor hatta sonucunun bize zarar verebileceği yanlışlıkları da yapıyoruz ne yazık ki.

Bir başkası tarafından daha önceden yapılmış olan bir hatanın veya yanlışlığın neticesi, o kişi tarafından ne kadar ispat edici, ibret verici olursa olsun başkaları tarafından asla dikkate alınmıyor. Ancak kişiler aynı hata ve yanlışlıkları kendileri yapıp da, bunların neticesinde üzüldükten , pişmanlık duyduktan sonra, yaptıklarının bir hata olduğunu anlayabiliyor ve zamanında ona verilen nasihat, öğütlerin ne derece doğru ve de ders verici nitelikte olduğuna da ancak o zaman kanaat getirebiliyorlar nedense.

Demek ki insanoğlu başkalarının yaşadığı olayların onlara verdiği acı, üzüntü ve hüsranları görerek, duyarak tecrübe sahibi olamıyor ve olgunlaşamıyor. Kişinin tecrübe sahibi olabilmesi, olgunlaşabilmesi için, aynı hatayı yapması, aynı acıyı, üzüntüyü ve hüsranı hatta pişmanlığı kendisinde yaşaması gerekiyor ki, bu da bu yaşamda insanoğlunun değiştiremeyeceği bazı kaidelerden birisidir diye düşünüyorum.

Yalnız bu konunun gönül meselelerini pek içermediğine inanıyorum.
Çünkü, insan aşk ve sevgide ne kadar acı çekmiş, yanılgıya uğramış olsa, hatta mantığı buna ne kadar isyan etse bile, kişi hangi yaşta olursa olsun, kendisine söz geçiremediği gibi, kendi kalbinin esiri, hatta kuklası olabiliyor. Böyle bir durumda, ne mantık, ne tecrübeler, ne olgunluk işe yaramıyor maalesef. İşte bu da, insana hayat veren, onu yaşatan kalbin diğer insafsız yüzü.

Edinilen bunca tecrübelerden, yanılgı ve üzüntülerden sonra, insanın olgunlaşması da çok uzun bir zamana malolduğu gibi, o insanın hayatından da manen çok şeyler alıp götürmektedir. .

Bazen düşünüyorum da: GENÇLİK VARKEN TECRÜBE YOK. TECRÜBELERİN İSE RUHUMUZA GETİRDİĞİ OLGUNLUKTA DA GENÇLİK YOK.
Eğer gençlik ve tecrübe bir arada olmuş olsaydı, o zaman deli dolu yaşanan bir gençlik olamazdı öyle değil mi?
Belli bir zaman sonra , mantığın hakimiyet kurduğu ve biz insanlara hükmettiği o olgunlukta da artık bundan böyle her şeyin en iyisini, en doğrusunu yapmaya hazır olduğumuz, neyin faydalı, neyin zararlı olabileceğini kavramaya başladığımız ve bunları uygulayarak tatbikata geçireceğimiz zaman da ÖMÜR YOK. Çünkü artık olgunlaşan yorgun ruh bedeni terketme sabırsızlığını gösterecektir.

Neticede şunu belirtmek istiyorum.

Gençlik ve güzellik geçici olup, değerlerinin zamanında bilinmesi gereken bir servettir. Tecrübe ve olgunluk ise, bizden sonrakilere bırakabileceğimiz ve onların da ancak, belli bir zaman sonra kıymet ve önemini anlayabilecekleri en değerli ve de nesilden nesile devam edecek olan bir mirastır.

Gençliğin hakimi, kısa vadelerle değişebilen duygu ve düşünceler olup, olgunluğun ki ise, tecrübelerin geliştirdiği mantıktır diye düşünüyorum ve diyorum ki:


Güvenme gençliğe, güzelliğe yanıltır
Gelip geçici duygular şaşırtır insanı
Her hata davet eder bir karanlığı
Unutma sakın!!!!!!!
Yaşarsın o karanlıkta pişmanlığı
.
Çalınca günün birinde senin de kapını
Yaşlı ruhundaki tecrübe ve olgunluk saltanatı
Düşünür, güler geçersin bir an yaptıklarına
Belki bir merhaba dersin
seni olgunlaştıran hatalarına
Eğer vaktin olursa!!!!!
 
  • Konu Sahibi aylacım
  • #2
keşkelerimiz hiç olmasa
ama oluyor malesef...
 
X