E
EU1
Ziyaretçi
-
- Konu Sahibi EU1
- #1
Görünenin ardındaki görünmeyeni yani ruhsal yönümüzü yüzyıllardır görmezden gelen gezegen sakinlerimiz bu eksiğini büyük bir gerilimle tamamlamaya çalışıyor.
Sevgi, şefkat, paylaşım, yardımlaşma ve dayanışmayı unuttuğumuz için uyarıcı senaryolarla; ‘önce insan’ olduğumuzu anımsamaya çalışıyoruz.. Ne kadar gelişmiş bir teknolojiye sahip olursak olalım, ruhsal yasaların işleyişine öncelik tanımadığımız sürece de bu yıkım devam edeceğe benzer. Ruhsal tıkanıklıkların aşılmasının tek çaresi sarsıcı ve şok edici olaylarla gerilimler yaşamak olmamalı!
Sevgi, şefkat, paylaşım, yardımlaşma, dayanışma, dostluk, kardeşlik, birlik duygusuna ne oldu?
Sevgiyle, yumuşaklık, uyum ve esneklikle de pek çok şeyi aşabilir ve değişim yaşayabiliriz. Yeniden yapılanma için yıkımın bu kadar sert ve maddi düzeyde olması da gerekmiyor. Binlerce yıldır oluşturduğumuz değerleri tamamen yok etmeye çalışarak bir yere varamayız ki! Tüm o değer yargıları da bizleri bugünlere taşıdıkları için kıymetli ve gerekli.
Sadece zarif ve yumuşak bir biçimde enerjinin seviyesini esneklik ve uyumla yükseltmemiz de mümkündür. Tüm karşılaştıklarımızı sert ve katı bir şekle sokmak bizim seçimimiz oluyor, ister istemez.
" Bizler kendi yeni dünyalarımızı oluşturanlarız. "
Değişim bizim dışımızda tüm hızıyla zaten sürüyor. Uyanık, esnek ve uyumlu bir zihinle, günlük yaşamda karşılaştığımız sıradan gibi gözüken olayların, gizli dilini çözmek aslında hiç de zor değil. Sadece biraz dikkat gerektiriyor.
‘Aaa bu olay çok zorlayıcı, nereden çıktı, hiç sevmedim, yapmayacağım işte’ demek yerine, biraz daha yumuşak ve esnek bir şekilde, yüreğimizdeki şefkat ve merhameti önce kendimize uygulayarak, ‘sevmedim, ama madem beni zorluyor, öyleyse, dur bakayım bu olay benden ne istiyor, hangi yanımı değiştirmeye yarayacak, bir araştırayım’ diyebilmek zaten gerçek bir esneklik ve uyum çalışmasıdır ve günlük yaşamın sıradan, yatay olayları arasında kaybolmayı engeller.
Günlük yaşamdan kaçmadan, her olayla iç içe ama daha yukarıdan, kartal bakışı ile dikeyde yaşayan bir gözlemci olmak ve yaşama dikey bir bakış açısı ile katılmak, insan onuruna ne de yakışır değil mi ?!...
Uyum ve esneklik
Bireysel gelişim adına yapılacak uyum ve esneklik çalışmaları; dikey plan çalışmalarının bir bölümü olmasının yansıra, aynı zamanda bizlerin tekamül/evrim planında da ana bir hedeftir. İçinde bulunduğumuz her türlü şart ve koşula uyumlanabilmek demek zaten dikey durmak demektir.Yani ruhsal değerlere bağlı ve bir teslimiyet hali içinde olmak daha da ötesi yüksek bir anlayış demektir.
Nedir dikeyde yaşamak?
Dikey yaşamak;dünya yani madde tesirleriyle değil de evrenin kozmik tesirleriyle beslenmek ve varolmak demektir.Yani ruhsallığa açık olmak,yüzünü ruhsal dünyaya dönmek, ruhsallığı unutmadan çalışmak ve ruhsallıktan beslenmek demektir. Daha açıkçası, bize en büyük hazzı ve mutluluğu veren şeylerin; şan, şöhret, para, madde hırsı, sahip olmak tutkusu olmaması demektir.
Gerçek bir dikey yaşam uygulaması neticesinde zaten geleceğimiz nokta maddi planın tesirlerinden etkilenmediğiniz nokta olacaktır.Bir manada gerçekleri gördüğümüz şuurumuzun giderek ve giderek daha açık olacağı noktadır. Şimdi buraya doğru ilerlerken; her varlık kendi planı dahilinde uyum ve esneklik çalışmaları yapar. Zaten yeryüzüne gelmemizin de manası budur. Burada içinde bulunduğumuz şart ve koşullara uyumlanarak esnemek, bakışımızı yükseltmek, kalıplarımızı kırmak, giderek yükselerek incelmek, büyümek, genişlemek.Ve en nihayetinde evrensel bir bakışa sahip olabilmek. İşte insanoğlunun gerçek amacı…
Sevgi, şefkat, paylaşım, yardımlaşma ve dayanışmayı unuttuğumuz için uyarıcı senaryolarla; ‘önce insan’ olduğumuzu anımsamaya çalışıyoruz.. Ne kadar gelişmiş bir teknolojiye sahip olursak olalım, ruhsal yasaların işleyişine öncelik tanımadığımız sürece de bu yıkım devam edeceğe benzer. Ruhsal tıkanıklıkların aşılmasının tek çaresi sarsıcı ve şok edici olaylarla gerilimler yaşamak olmamalı!
Sevgi, şefkat, paylaşım, yardımlaşma, dayanışma, dostluk, kardeşlik, birlik duygusuna ne oldu?
Sevgiyle, yumuşaklık, uyum ve esneklikle de pek çok şeyi aşabilir ve değişim yaşayabiliriz. Yeniden yapılanma için yıkımın bu kadar sert ve maddi düzeyde olması da gerekmiyor. Binlerce yıldır oluşturduğumuz değerleri tamamen yok etmeye çalışarak bir yere varamayız ki! Tüm o değer yargıları da bizleri bugünlere taşıdıkları için kıymetli ve gerekli.
Sadece zarif ve yumuşak bir biçimde enerjinin seviyesini esneklik ve uyumla yükseltmemiz de mümkündür. Tüm karşılaştıklarımızı sert ve katı bir şekle sokmak bizim seçimimiz oluyor, ister istemez.
" Bizler kendi yeni dünyalarımızı oluşturanlarız. "
Değişim bizim dışımızda tüm hızıyla zaten sürüyor. Uyanık, esnek ve uyumlu bir zihinle, günlük yaşamda karşılaştığımız sıradan gibi gözüken olayların, gizli dilini çözmek aslında hiç de zor değil. Sadece biraz dikkat gerektiriyor.
‘Aaa bu olay çok zorlayıcı, nereden çıktı, hiç sevmedim, yapmayacağım işte’ demek yerine, biraz daha yumuşak ve esnek bir şekilde, yüreğimizdeki şefkat ve merhameti önce kendimize uygulayarak, ‘sevmedim, ama madem beni zorluyor, öyleyse, dur bakayım bu olay benden ne istiyor, hangi yanımı değiştirmeye yarayacak, bir araştırayım’ diyebilmek zaten gerçek bir esneklik ve uyum çalışmasıdır ve günlük yaşamın sıradan, yatay olayları arasında kaybolmayı engeller.
Günlük yaşamdan kaçmadan, her olayla iç içe ama daha yukarıdan, kartal bakışı ile dikeyde yaşayan bir gözlemci olmak ve yaşama dikey bir bakış açısı ile katılmak, insan onuruna ne de yakışır değil mi ?!...
Uyum ve esneklik
Bireysel gelişim adına yapılacak uyum ve esneklik çalışmaları; dikey plan çalışmalarının bir bölümü olmasının yansıra, aynı zamanda bizlerin tekamül/evrim planında da ana bir hedeftir. İçinde bulunduğumuz her türlü şart ve koşula uyumlanabilmek demek zaten dikey durmak demektir.Yani ruhsal değerlere bağlı ve bir teslimiyet hali içinde olmak daha da ötesi yüksek bir anlayış demektir.
Nedir dikeyde yaşamak?
Dikey yaşamak;dünya yani madde tesirleriyle değil de evrenin kozmik tesirleriyle beslenmek ve varolmak demektir.Yani ruhsallığa açık olmak,yüzünü ruhsal dünyaya dönmek, ruhsallığı unutmadan çalışmak ve ruhsallıktan beslenmek demektir. Daha açıkçası, bize en büyük hazzı ve mutluluğu veren şeylerin; şan, şöhret, para, madde hırsı, sahip olmak tutkusu olmaması demektir.
Gerçek bir dikey yaşam uygulaması neticesinde zaten geleceğimiz nokta maddi planın tesirlerinden etkilenmediğiniz nokta olacaktır.Bir manada gerçekleri gördüğümüz şuurumuzun giderek ve giderek daha açık olacağı noktadır. Şimdi buraya doğru ilerlerken; her varlık kendi planı dahilinde uyum ve esneklik çalışmaları yapar. Zaten yeryüzüne gelmemizin de manası budur. Burada içinde bulunduğumuz şart ve koşullara uyumlanarak esnemek, bakışımızı yükseltmek, kalıplarımızı kırmak, giderek yükselerek incelmek, büyümek, genişlemek.Ve en nihayetinde evrensel bir bakışa sahip olabilmek. İşte insanoğlunun gerçek amacı…