B
busra_tuna
Ziyaretçi
- Konu Sahibi busra_tuna
- #1
Şimdi daha iyi anlıyorum ki, hayat iki kelimeden ibaretmiş… On üç büyüleyici harften. Dokunaklı iki sözcükten. Artık daha da anlamsızlaşıyor yaşam… Daralıyor dünyam, kilit vuruyorum ağzıma. Yitiriyorum diğer sözcükleri, teker- teker savuruyorum denize. Ağzımda iki kelime bağdaş kuruyor sadece... Büyüyorlar, büyüdükçe anlam kazanıyorlar… Her yerde, her şeyde bu sözcükleri savunuyorum. İncinsinler, tılsımlarını yitirsinler istemiyorum.
Hayatım “Seni seviyorum” sözcükleri ile sevdalı baharları yaşıyor. Zulmün otağından sıyrılıp, mavi denizlere selam duruyorum. Ne gözyaşı var ne hicran. Mimozaları alıyorum ellerime, derdimin dermanı sevgilimi alıyorum kollarıma. Ve uzanıyoruz boylu boyuna sevdanın yaylasına. Doruklarında soluklandığımız kırmızı dağlar meskendir artık bize…
Bir çocuğun ilk sözcüğü anlamlaştırdığı noktada duruyoruz. Annelerimizin ilk dokunuşlarını hissediyoruz iliklerimizde. Babalarımızın bizi ilk kucaklaması geliyor yanımıza. İlk kavgamız, ilk aşklarımız geliyor aklımıza. Gülüyoruz, ağlıyoruz. Yaşam bir kez daha anlam kazanıyor…
Hürriyetini yitirmiş halklar gibi, sahipsiziz belki. Ama halkım gibi umut doluyuz yarınlara dair. Sevdalıyız bağımsızlığa. İşkence odaları, zindanlar, yitirilen canlar düşüyor yüreğimize. Ve mavi düşler kuruyoruz. İki taş atıyoruz geceye. Haykırıyoruz içimizdekileri-umarsızca. Tükürüyoruz yüzüne karanlığın, bize yadigar acılarımızı savuruyoruz yıldızlara. Ve aydınlık oluyor birden yer-gök. Doğanın en alımlı en sevdalı renkleriyle bezeniyor her bir taraf.
Demiştim, her şey yitirdi anlamını. Ne siyah vurgunlar kaldı yüreğimizde, ne de kırmızı acılarımız. Tükettik biz zulmü. Bir ben kaldım ortasında yaşamın, bir de sevdiğim. Ve iki tılsımlı sözcük. Canım, sevdiğim, yüreğim; “Seni” en az kendi özgürlüğümü sever gibi “Seviyorum”…
Hayatım “Seni seviyorum” sözcükleri ile sevdalı baharları yaşıyor. Zulmün otağından sıyrılıp, mavi denizlere selam duruyorum. Ne gözyaşı var ne hicran. Mimozaları alıyorum ellerime, derdimin dermanı sevgilimi alıyorum kollarıma. Ve uzanıyoruz boylu boyuna sevdanın yaylasına. Doruklarında soluklandığımız kırmızı dağlar meskendir artık bize…
Bir çocuğun ilk sözcüğü anlamlaştırdığı noktada duruyoruz. Annelerimizin ilk dokunuşlarını hissediyoruz iliklerimizde. Babalarımızın bizi ilk kucaklaması geliyor yanımıza. İlk kavgamız, ilk aşklarımız geliyor aklımıza. Gülüyoruz, ağlıyoruz. Yaşam bir kez daha anlam kazanıyor…
Hürriyetini yitirmiş halklar gibi, sahipsiziz belki. Ama halkım gibi umut doluyuz yarınlara dair. Sevdalıyız bağımsızlığa. İşkence odaları, zindanlar, yitirilen canlar düşüyor yüreğimize. Ve mavi düşler kuruyoruz. İki taş atıyoruz geceye. Haykırıyoruz içimizdekileri-umarsızca. Tükürüyoruz yüzüne karanlığın, bize yadigar acılarımızı savuruyoruz yıldızlara. Ve aydınlık oluyor birden yer-gök. Doğanın en alımlı en sevdalı renkleriyle bezeniyor her bir taraf.
Demiştim, her şey yitirdi anlamını. Ne siyah vurgunlar kaldı yüreğimizde, ne de kırmızı acılarımız. Tükettik biz zulmü. Bir ben kaldım ortasında yaşamın, bir de sevdiğim. Ve iki tılsımlı sözcük. Canım, sevdiğim, yüreğim; “Seni” en az kendi özgürlüğümü sever gibi “Seviyorum”…