‘Seni başkan yaptırmayacağız’dan ‘Seni başkan yapacağız’a
27/12/2015 19:53
LEVENT GÜLTEKİN
HDP’nin Türkiyelileşme projesi akamete uğradı. Hatta tümüyle çöktü.
Peki niçin böyle oldu? Kabahat kimde? HDP kendisine umut bağlayan bir kesimi hayal kırıklığına mı uğrattı? “Bunlar Türkiyelileşemez, başka hesapları var” diyenler haklı mı çıktılar?..
Türkiye’de bu tür işler şöyle yürüyor: İdeolojik siyaset güden partiler, kurumlar; büyümek, gelişmek için daha demokrat, daha özgürlükçü çizgiye gelme amacıyla değişim iradesi beyan ediyorlar
Fakat bu değişim çabaları bir türlü nihayete ermiyor.
Çünkü bu tür partilerin ideolojik siyasetinden şikayet eden kesimler, değişim çabalarının önündeki en büyük engel haline geliyor.
Nasıl mı? Anlatayım.
Türkiye’de herkes birbirinin kötülüğünden besleniyor. Kendine ancak‘öteki’ gördüğü kesimin başarısızlığı sayesinde alan açabiliyor.
Bu nedenle herkes birbirini aşağı çekmek, diğerinin, büyümesini engellemek için elinden geleni yapıyor.
“Ben değişiyorum. Artık demokrat ve özgürlükçü çizgide siyaset yapacağım” diyene “Hayır sen değişemezsin, senin asıl niyetin başka. Takiyye yapıyorsun, ilk fırsatta eski haline döneceksin”diyerek değişim çabasının önüne set çekiyorlar.
Kuşkuyla bakıyor, itiraz ediyorlar. Ve asla desteklemiyorlar. Bu süreçte yaptığı iyi şeyleri görmezden gelip, demokratlaşma sürecine uymayan söz ve davranışları büyütüyorlar.
Mesela değişim çabasında olan parti sözcüleri on cümle ediyor, cümlelerinden ikisi tabanı mutlu etmek üzere söylenmiş, sekizi yeni çizgiyi destekliyor.
Fakat bu sekiz olumlu cümleyi görmezden gelip, olumsuz iki cümleyi bahane ederek manşetlerden, köşelerden olmadık hakaretlerle adeta değişime savaş açıyorlar.
Olumlu cümlelerle de “Bakın davayı satıyorlar” diyerek, değişen partilerin tabanlarını kışkırtıyorlar. Ve sonunda, değişmeye çabalayan parti, daha güvenli gördüğü eski çizgisine dönmek durumunda kalıyor.
Tam da bu engeli koyanlar bu sefer de “Biz dememiş miydik bunlar değişemez. Bunların derdi başka” diyerek utanmadan, haklı çıkan insan pozu veriyorlar.
AK Parti güvenli gördüğü eski mahallesine döndü
Bunu daha önce AK Parti’nin Türkiyelileşme sürecinde de yaşadık.
AK Parti, “Biz artık muhafazakar demokratız. İnanç eksenli siyaseti bırakıyoruz” dediğinde AK Parti muhalifleri inanmadılar.
Sabah akşam AK Parti sözcülerinin değişim çabasına ters düşen bazı söz ve davranışlarını manşetlere çekip, hakaret ettiler. Yetmedi, muhtıra verdiler. Yetmedi, partiye kapatma davası açtılar.
Ve tüm bu engelleme çabalarının, kuşkulu yaklaşımların neticesinde AK Parti kendisi için daha güvenli gördüğü eski mahallesine döndü.
İşte eski Türkiye kodamanlarının AK Parti’ye yaptığı kötülüğü, düşmanlığı bu sefer AK Parti, HDP’ye yaptı. HDP barışçı, bütünlükçü, özgürlükçü çizgiye geldikçe, iktidar çevreleri bu çabaya adeta savaş açtılar.
Tabanı mutlu etmek için söylenen bir kaç cümleyi olabildiğince büyüttüler. Parti teşkilatlarını ateşe verdiler. Medya ambargosu uyguladılar, uygulattılar. Adeta yeni çizgisiyle HDP’ye siyasette alan bırakmadılar.
Ve tüm bu engelleme çabalarına PKK’nın da verdiği katkı meseleyi daha da büyüttü ve HDP eski çizgisine geri dönmek durumunda kaldı.
“Bu tür engeller olmasaydı hem AK Parti, hem de HDP mutlaka değişir, demokrat olurlardı” demiyorum. Çünkü bir günde demokrat olunmuyor. Hepimizin geçmişi, alışkanlıkları, duyguları ve mahalle hassasiyetleri var.
Üstelik ülkede demokrasi kültürü yok. Öğrenerek, yaşayarak, tecrübe ederek demokrat olmaya çalışıyoruz. Bundan dolayı “Desteklenseydi sonuç böyle olmayabilirdi” diyorum.
Peki tek suçlu bu engeli çıkaranlar mı? Elbette hayır. Bu direnci aşacak siyasi zeka eksikliği de ciddi bir etken.
HDP, toplumsal desteği de arkasına alarak tüm engellere rağmen bu çabasını sürdürebilirdi. Daha akıllıca bir politikayla hem iktidar çevrelerine hem PKK’ya direnebilirdi. Fakat ne yazık ki bu aklı, basireti, liderliği sergileyemediler.
Ve ne yazık ki iktidar hırsına kapılmış Erdoğan ve çevresi, bir türlü demokrat ve özgürlükçü olamayan kimi fosilleşmiş ulusalcılar, şiddetten, silahtan başka yol bilmeyen PKK ve ürkek, hesaplı davranan kimi HDP’li siyasetçiler el birliğiyle HDP’nin Türkiyelileşme projesini çökerttiler.
Çatışmacı siyasetten medet umanlar Erdoğan’ın can simidi
Peki bundan sonra ne olacak?
Türkiyelileşmeye çalışan HDP’nin en dikkat çeken sloganı, Erdoğan’a söyledikleri “Seni başkan yaptırmayacağız” cümlesiydi. Evet Türkiyelileşen HDP, Erdoğan’ın başkanlığının, hatta AK Parti’nin tek başına iktidarının önündeki en önemli engeldi.
HDP’nin Türkiyelileşmesi Türkiye’nin ve Kürtlerin lehine, Erdoğan’ın ve silahla yol almak isteyen kimi PKK liderlerin ise aleyhineydi. Erdoğan ve çevresi bunu gördüğü için var güçleriyle bu değişimi engellediler. Fakat meselenin en ilginç yanı PKK’nın Erdoğan’a bu çabasında verdiği destek.
Çatışmacı siyasetten medet uman Erdoğan’ın adeta can simidi oldular.
Peki şimdi ne oluyor?
Şimdi Suriye’deki Kürtlerin çıkarını her şeyin önüne koyan, silahla çatışmayla özerlik alma çabasına giren Kürt siyasi hareketi adeta Erdoğan’ın başkan olmasının yolunu açıyor. Hatta açmakla kalmıyor başkanlığı altın tepside sunuyor.
Çünkü Suriye’de olup bitenler, ardından silahla özerklik talebi, toplumun çok büyük bir kesiminde ülke bölünüyor endişesi yarattı. Ülke bölünüyor korkusuna kapılmış bir toplum için geriye kalan her şey teferruattır.
Yolsuzluk iddiaları da, anti demokratik uygulamalar da, medyaya baskı da, ekonomideki bozulma da kimsenin umurunda olmaz.
Herkesin tek bir gündemi var: Ülke bölünecek mi bölünmeyecek mi?
Herkes için bedeli ağır olacak bir süreç yaşıyoruz
Öyle ki bu endişeye kapılanların arasında eminim ki HDP’ye oy veren Kürtlerin oranı da az değil. Mesela bir erken seçim olsa HDP’nin barajı aşamayacağını MHP’nin de ciddi oy kaybedeceğini herkes görüyor. Ve çıkacak tablonun ne olacağını hepimiz az çok tahmin edebiliyoruz.
Ortadoğu’daki gelişmeler, Suriye’nin, Irak’ın başına gelenlerden sonra bölünme korkusu daha da büyüdü. Bu korku sadece toplumu değil, medyayı, yargıyı, askeri, iş dünyasını, muhalefet partilerini… Hepsini teslim aldı.
“Ülke bölünüyorken” Erdoğan’a muhalefet etmek demek bölünmeye çanak tutmak anlamına geliyor. Çünkü böyle bir algı yaratıldı. Yani Erdoğan’ın çatışmacı siyasetini boşa çıkaramayan ve kargaşadan kendine küçük bir pay kapmaya çalışan Kürt hareketi bu politikasıyla ülkeyi bütünüyle Erdoğan’a teslim etti.
Tüm bunların sonunda PKK hayal ettiğini, Erdoğan ise başkanlığı alır mı bilmiyorum ama herkes için bedeli ağır olacak bir süreç yaşıyoruz.
Ne ilginç bir durum değil mi?
En nefret ettiğiniz, bütün kötülüklerin kaynağı gördüğünüz biriyle veyahut yapıyla mücadele ediyorsunuz fakat benimsediğiniz mücadele yöntemi en çok onun işine yarıyor.
Nasıl oluyor bu?
Sizin aklınız alıyor mu?
27/12/2015 19:53
HDP’nin Türkiyelileşme projesi akamete uğradı. Hatta tümüyle çöktü.
Peki niçin böyle oldu? Kabahat kimde? HDP kendisine umut bağlayan bir kesimi hayal kırıklığına mı uğrattı? “Bunlar Türkiyelileşemez, başka hesapları var” diyenler haklı mı çıktılar?..
Türkiye’de bu tür işler şöyle yürüyor: İdeolojik siyaset güden partiler, kurumlar; büyümek, gelişmek için daha demokrat, daha özgürlükçü çizgiye gelme amacıyla değişim iradesi beyan ediyorlar
Fakat bu değişim çabaları bir türlü nihayete ermiyor.
Çünkü bu tür partilerin ideolojik siyasetinden şikayet eden kesimler, değişim çabalarının önündeki en büyük engel haline geliyor.
Nasıl mı? Anlatayım.
Türkiye’de herkes birbirinin kötülüğünden besleniyor. Kendine ancak‘öteki’ gördüğü kesimin başarısızlığı sayesinde alan açabiliyor.
Bu nedenle herkes birbirini aşağı çekmek, diğerinin, büyümesini engellemek için elinden geleni yapıyor.
“Ben değişiyorum. Artık demokrat ve özgürlükçü çizgide siyaset yapacağım” diyene “Hayır sen değişemezsin, senin asıl niyetin başka. Takiyye yapıyorsun, ilk fırsatta eski haline döneceksin”diyerek değişim çabasının önüne set çekiyorlar.
Kuşkuyla bakıyor, itiraz ediyorlar. Ve asla desteklemiyorlar. Bu süreçte yaptığı iyi şeyleri görmezden gelip, demokratlaşma sürecine uymayan söz ve davranışları büyütüyorlar.
Mesela değişim çabasında olan parti sözcüleri on cümle ediyor, cümlelerinden ikisi tabanı mutlu etmek üzere söylenmiş, sekizi yeni çizgiyi destekliyor.
Fakat bu sekiz olumlu cümleyi görmezden gelip, olumsuz iki cümleyi bahane ederek manşetlerden, köşelerden olmadık hakaretlerle adeta değişime savaş açıyorlar.
Olumlu cümlelerle de “Bakın davayı satıyorlar” diyerek, değişen partilerin tabanlarını kışkırtıyorlar. Ve sonunda, değişmeye çabalayan parti, daha güvenli gördüğü eski çizgisine dönmek durumunda kalıyor.
Tam da bu engeli koyanlar bu sefer de “Biz dememiş miydik bunlar değişemez. Bunların derdi başka” diyerek utanmadan, haklı çıkan insan pozu veriyorlar.
AK Parti güvenli gördüğü eski mahallesine döndü
Bunu daha önce AK Parti’nin Türkiyelileşme sürecinde de yaşadık.
AK Parti, “Biz artık muhafazakar demokratız. İnanç eksenli siyaseti bırakıyoruz” dediğinde AK Parti muhalifleri inanmadılar.
Sabah akşam AK Parti sözcülerinin değişim çabasına ters düşen bazı söz ve davranışlarını manşetlere çekip, hakaret ettiler. Yetmedi, muhtıra verdiler. Yetmedi, partiye kapatma davası açtılar.
Ve tüm bu engelleme çabalarının, kuşkulu yaklaşımların neticesinde AK Parti kendisi için daha güvenli gördüğü eski mahallesine döndü.
İşte eski Türkiye kodamanlarının AK Parti’ye yaptığı kötülüğü, düşmanlığı bu sefer AK Parti, HDP’ye yaptı. HDP barışçı, bütünlükçü, özgürlükçü çizgiye geldikçe, iktidar çevreleri bu çabaya adeta savaş açtılar.
Tabanı mutlu etmek için söylenen bir kaç cümleyi olabildiğince büyüttüler. Parti teşkilatlarını ateşe verdiler. Medya ambargosu uyguladılar, uygulattılar. Adeta yeni çizgisiyle HDP’ye siyasette alan bırakmadılar.
Ve tüm bu engelleme çabalarına PKK’nın da verdiği katkı meseleyi daha da büyüttü ve HDP eski çizgisine geri dönmek durumunda kaldı.
“Bu tür engeller olmasaydı hem AK Parti, hem de HDP mutlaka değişir, demokrat olurlardı” demiyorum. Çünkü bir günde demokrat olunmuyor. Hepimizin geçmişi, alışkanlıkları, duyguları ve mahalle hassasiyetleri var.
Üstelik ülkede demokrasi kültürü yok. Öğrenerek, yaşayarak, tecrübe ederek demokrat olmaya çalışıyoruz. Bundan dolayı “Desteklenseydi sonuç böyle olmayabilirdi” diyorum.
Peki tek suçlu bu engeli çıkaranlar mı? Elbette hayır. Bu direnci aşacak siyasi zeka eksikliği de ciddi bir etken.
HDP, toplumsal desteği de arkasına alarak tüm engellere rağmen bu çabasını sürdürebilirdi. Daha akıllıca bir politikayla hem iktidar çevrelerine hem PKK’ya direnebilirdi. Fakat ne yazık ki bu aklı, basireti, liderliği sergileyemediler.
Ve ne yazık ki iktidar hırsına kapılmış Erdoğan ve çevresi, bir türlü demokrat ve özgürlükçü olamayan kimi fosilleşmiş ulusalcılar, şiddetten, silahtan başka yol bilmeyen PKK ve ürkek, hesaplı davranan kimi HDP’li siyasetçiler el birliğiyle HDP’nin Türkiyelileşme projesini çökerttiler.
Çatışmacı siyasetten medet umanlar Erdoğan’ın can simidi
Peki bundan sonra ne olacak?
Türkiyelileşmeye çalışan HDP’nin en dikkat çeken sloganı, Erdoğan’a söyledikleri “Seni başkan yaptırmayacağız” cümlesiydi. Evet Türkiyelileşen HDP, Erdoğan’ın başkanlığının, hatta AK Parti’nin tek başına iktidarının önündeki en önemli engeldi.
HDP’nin Türkiyelileşmesi Türkiye’nin ve Kürtlerin lehine, Erdoğan’ın ve silahla yol almak isteyen kimi PKK liderlerin ise aleyhineydi. Erdoğan ve çevresi bunu gördüğü için var güçleriyle bu değişimi engellediler. Fakat meselenin en ilginç yanı PKK’nın Erdoğan’a bu çabasında verdiği destek.
Çatışmacı siyasetten medet uman Erdoğan’ın adeta can simidi oldular.
Peki şimdi ne oluyor?
Şimdi Suriye’deki Kürtlerin çıkarını her şeyin önüne koyan, silahla çatışmayla özerlik alma çabasına giren Kürt siyasi hareketi adeta Erdoğan’ın başkan olmasının yolunu açıyor. Hatta açmakla kalmıyor başkanlığı altın tepside sunuyor.
Çünkü Suriye’de olup bitenler, ardından silahla özerklik talebi, toplumun çok büyük bir kesiminde ülke bölünüyor endişesi yarattı. Ülke bölünüyor korkusuna kapılmış bir toplum için geriye kalan her şey teferruattır.
Yolsuzluk iddiaları da, anti demokratik uygulamalar da, medyaya baskı da, ekonomideki bozulma da kimsenin umurunda olmaz.
Herkesin tek bir gündemi var: Ülke bölünecek mi bölünmeyecek mi?
Herkes için bedeli ağır olacak bir süreç yaşıyoruz
Öyle ki bu endişeye kapılanların arasında eminim ki HDP’ye oy veren Kürtlerin oranı da az değil. Mesela bir erken seçim olsa HDP’nin barajı aşamayacağını MHP’nin de ciddi oy kaybedeceğini herkes görüyor. Ve çıkacak tablonun ne olacağını hepimiz az çok tahmin edebiliyoruz.
Ortadoğu’daki gelişmeler, Suriye’nin, Irak’ın başına gelenlerden sonra bölünme korkusu daha da büyüdü. Bu korku sadece toplumu değil, medyayı, yargıyı, askeri, iş dünyasını, muhalefet partilerini… Hepsini teslim aldı.
“Ülke bölünüyorken” Erdoğan’a muhalefet etmek demek bölünmeye çanak tutmak anlamına geliyor. Çünkü böyle bir algı yaratıldı. Yani Erdoğan’ın çatışmacı siyasetini boşa çıkaramayan ve kargaşadan kendine küçük bir pay kapmaya çalışan Kürt hareketi bu politikasıyla ülkeyi bütünüyle Erdoğan’a teslim etti.
Tüm bunların sonunda PKK hayal ettiğini, Erdoğan ise başkanlığı alır mı bilmiyorum ama herkes için bedeli ağır olacak bir süreç yaşıyoruz.
Ne ilginç bir durum değil mi?
En nefret ettiğiniz, bütün kötülüklerin kaynağı gördüğünüz biriyle veyahut yapıyla mücadele ediyorsunuz fakat benimsediğiniz mücadele yöntemi en çok onun işine yarıyor.
Nasıl oluyor bu?
Sizin aklınız alıyor mu?