- 28 Şubat 2007
- 842
- 7
- 55
Kadın, ölmek üzere olan kız arkadaşına bakar deniz kenarında otururken. Artık birlikte yapabilecekleri şeylerin sonuna gelmişlerdir.
Birlikte alışveriş yapmayacaklar, dertleşemeyecekler, birbirlerini kıskanamayacaklardır artık... Zamana engel olamamanın acısı ile tutar arkadaşının elini. Fonda o güzelim şarkı vardır... "Sen kanatlarımın arasındaki rüzgârdın / Sen olmak istediğim herşeydin..." Her seyredişimde sızlatır burnumu bu sahne. "Salak mıyım ben?" derim kendime ama ne bileyim, yine de içlenirim izlerken.
Kız arkadaşlarla...
Çok sevdiğim arkadaşlarımı düşünürüm. Hayranlıkla kıskançlık arasında gidip gelen bakışlarımızı, konuşmalarımızı anımsarım. Çocukken "Berna'nın pembe kazağı ya da Elif'in simli çantası" ne kadar önemliydi. Aynısından ama mutlaka aynısından istenirdi. Aynı şarkılar, aynı şarkıcılar, aynı yakışıklılar beğenilirdi. Aynı kitap okunur, aynı başarıya özenilirdi.
Bugün arkadaşlıklarım ciddi paylaşımlar üzerine kurulu. Aynı şarkıcıyı, aynı yakışıklıyı beğenmesek de aynı kitabı okumasak ve hatta aynı partilere oy vermesek bile birlikte bir şey yapabilmenin hazzı sürüklüyor şimdi bizi...
Çocukken olmak istediklerimizi bile birbirimizin hayallerinden ödünç alırdık.Neden bilmiyorum ama sanki lisede ve üniversitede okurken daha bir tutkunduk "aynı şeyi" tutmaya. Dün bir lisedeydim. Nişantaşı Nuri Akın Lisesi öğrencileri 2002 yılının bir değerlendirmesini yapmışlar.
Bin öğrenci oy kullanmış geçtiğimiz yılın en iyilerini seçmek için. Kullandıkları oylar "aynı" isimlere gitmiş belli ki, çığlıklar ve coşkulu bir sevinçle karşıladılar o isimleri. Alkışları ve o isimleri çağıran sesleri öyle güzeldi ki...
Yıldızlı pekiyi!..
Onları seyrettim. Lise üçüncü sınıfta iken olmak istediğimin neresindeyim şimdi diye düşündüm... Tam ortasındayım galiba... Arkadaşlarım, arkadaşım olsun istediklerim, şarkılarını ezberlediklerim, yazdıklarını okuduklarım, hayatlarını izlediklerim...
Hiç de uzak değilmiş aslında "olmak istediğimiz herşey..." Oysa öyle uzak görünürdü ki bana.
Türkiye'nin dört bir yanından çağrılar alıyorum şimdi. Üniversitelerden, liselerden... Her birinizin çağrısına elimden geldiğince kulak vermeye çalışacağımı bilin. Geleceğimi de...
Bazen kendimi pek fena hissederim. Bir anlamı yokmuş bütün bu yaptıklarımın, beyhudeymiş gibi gelir tüm uğraşım. Hemen anlaşılır zaten... Açık ediveririm yazdıklarımda, kelimelerimde.
Ama... Bir an gelir ve bir "anlamı" olur her şeyin.
Salı gecesi İstanbul'da Yüz bin kişinin oy kullandığı bir anket sonucunda ilk kitap Hayat Güzeldir için ve çarşamba sabahı bin genç liselinin tercihiyle VATAN gazetesindeki köşe Hayat Güzeldir için yıldızlı pekiyi verildi bana... Çok sevindim ben buna... Darısı bu hayali kuran bütün genç arkadaşlarımın başına...
iclal aydin
Birlikte alışveriş yapmayacaklar, dertleşemeyecekler, birbirlerini kıskanamayacaklardır artık... Zamana engel olamamanın acısı ile tutar arkadaşının elini. Fonda o güzelim şarkı vardır... "Sen kanatlarımın arasındaki rüzgârdın / Sen olmak istediğim herşeydin..." Her seyredişimde sızlatır burnumu bu sahne. "Salak mıyım ben?" derim kendime ama ne bileyim, yine de içlenirim izlerken.
Kız arkadaşlarla...
Çok sevdiğim arkadaşlarımı düşünürüm. Hayranlıkla kıskançlık arasında gidip gelen bakışlarımızı, konuşmalarımızı anımsarım. Çocukken "Berna'nın pembe kazağı ya da Elif'in simli çantası" ne kadar önemliydi. Aynısından ama mutlaka aynısından istenirdi. Aynı şarkılar, aynı şarkıcılar, aynı yakışıklılar beğenilirdi. Aynı kitap okunur, aynı başarıya özenilirdi.
Bugün arkadaşlıklarım ciddi paylaşımlar üzerine kurulu. Aynı şarkıcıyı, aynı yakışıklıyı beğenmesek de aynı kitabı okumasak ve hatta aynı partilere oy vermesek bile birlikte bir şey yapabilmenin hazzı sürüklüyor şimdi bizi...
Çocukken olmak istediklerimizi bile birbirimizin hayallerinden ödünç alırdık.Neden bilmiyorum ama sanki lisede ve üniversitede okurken daha bir tutkunduk "aynı şeyi" tutmaya. Dün bir lisedeydim. Nişantaşı Nuri Akın Lisesi öğrencileri 2002 yılının bir değerlendirmesini yapmışlar.
Bin öğrenci oy kullanmış geçtiğimiz yılın en iyilerini seçmek için. Kullandıkları oylar "aynı" isimlere gitmiş belli ki, çığlıklar ve coşkulu bir sevinçle karşıladılar o isimleri. Alkışları ve o isimleri çağıran sesleri öyle güzeldi ki...
Yıldızlı pekiyi!..
Onları seyrettim. Lise üçüncü sınıfta iken olmak istediğimin neresindeyim şimdi diye düşündüm... Tam ortasındayım galiba... Arkadaşlarım, arkadaşım olsun istediklerim, şarkılarını ezberlediklerim, yazdıklarını okuduklarım, hayatlarını izlediklerim...
Hiç de uzak değilmiş aslında "olmak istediğimiz herşey..." Oysa öyle uzak görünürdü ki bana.
Türkiye'nin dört bir yanından çağrılar alıyorum şimdi. Üniversitelerden, liselerden... Her birinizin çağrısına elimden geldiğince kulak vermeye çalışacağımı bilin. Geleceğimi de...
Bazen kendimi pek fena hissederim. Bir anlamı yokmuş bütün bu yaptıklarımın, beyhudeymiş gibi gelir tüm uğraşım. Hemen anlaşılır zaten... Açık ediveririm yazdıklarımda, kelimelerimde.
Ama... Bir an gelir ve bir "anlamı" olur her şeyin.
Salı gecesi İstanbul'da Yüz bin kişinin oy kullandığı bir anket sonucunda ilk kitap Hayat Güzeldir için ve çarşamba sabahı bin genç liselinin tercihiyle VATAN gazetesindeki köşe Hayat Güzeldir için yıldızlı pekiyi verildi bana... Çok sevindim ben buna... Darısı bu hayali kuran bütün genç arkadaşlarımın başına...
iclal aydin