- 12 Temmuz 2006
- 35.016
- 30.372
- 60
Selülit, hemen her kadının derdi olan bir yağ dokusu dejenerasyonu olup dolaşım bozukluğu ve kadınlık hormonlarına bağlı olarak oluşur. Selülitli cilt, iki parmak arasında kıstırıldığında portakal kabuğu gibi bir görünüm alır.
Selülitin oluşumu ile ilgili birçok teori öne sürülüyor. Bunlardan, en kayda değer olanı ise hormonlar tarafından yapıldığını öne süren görüştür.
Yeni doğan bebekte vücudun her yerindeki yağ dokusu eş kalınlıkta olup yaşla birlikte cinsiyet hormonları ve ACTH hormonunun etkisiyle, cinse bağlı olarak vücudun bazı yerlerinde ya azalır ya da tümüyle kaybolur. Bazı yerlerinde ise artarak kalınlaşır.
Erişkin kadınlarda yağ en fazla meme, baldır, kalça çevresi, kalça ön bölümünde toplanır.
Selülitik infiltrasyon, vücudun yapısal olarak kadınlığa doğru adım attığı, kalçaların ve bacakların üst kısımlarının kalınlaştığı ergenlik çağından itibaren oluşur. Yani selüliti bir ikincil cinsellik karakteri olarak kabul edebiliriz.
Neler etkiler
Ancak bu oluşumu arttıran veya en azından etkileyen kilo alımı, doğum yapma sayısının artışı, stres, endokrin bozukluklar, doğum kontrol hapları, veno-lenfatik dolaşım bozuklukları, hareket azlığı, sigara, alkol, yanlış beslenme alışkanlığı gibi başka faktörler de vardır.
Artan yaşla beraber deri ve bağ dokusunun elastikiyetini kaybetmesiyle de selülit görünümü artar. Fazla kilolar ise tabloyu ağırlaştırır.
Zayıflardaki selülit
Selülitin zayıf kadınlarda da görülmesi, onun genel yağlanmadan farklı olarak değerlendirilmesi gerektiğini gösterir. Bu hastalığın tıptaki adı “Hidrolipodistrofi”dir. Kişiden kişiye farklılık göstermesinde hormonal farklılıklar kadar, beslenme şekli ve egzersiz alışkanlıkları arasındaki farklılıklar da rol oynar.
Yağ hücreleri
Erkeklerin çoğu elma yapısında olup, yağlarını mide, kalp ve bağırsaklarının etrafında depolamaya eğilimlidirler. Kadınlar ise armut yapısında olup yağlarını aşağılarda, kalça ve üst bacakta depolarlar.
Her yağ hücresinin yüzeyinde reseptör diye bilinen mikroskobik nesneler vardır ve yağın depolanmasıyla yağ hücresinden çıkmasını bu reseptörler kontrol eder.
Bunları, açılıp kapanan ve yağ hücrelerine yağ göndermek veya onlardan yağ çekmek suretiyle vücuttaki bazı kimyasal habercilere cevap veren küçük kapılar olarak düşünebiliriz.
Neden vücudun altı
Araştırmalar birkaç reseptör tipi olduğunu göstermiştir. Bazıları yağın depolanmasını, bazıları da yağın yağ hücrelerinden salıverilmesini kontrol eder. Yağ depolayan (alfa2) ve salıveren (beta) reseptörlerinin vücudumuzdaki dağılımı yağı nerede depoladığımızı etkiler.Yapılan araştırmalara göre kadınların çoğunda vücudun alt kısmında, kalça ve dizlerde her yağ salan reseptör başına 6 yağ depolayan reseptör vardır. Vücudun üst kısmında ise durum tam tersinedir.
Selülite eğilimli bu bölgelerdeki yağ hücreleri daha çok yağ-oburdur ve bu yüzden yağ depolamaya vücudun diğer yerlerindeki yağ hücrelerinden daha çok hazırdırlar.
Örneğin; 7 kilo yağ alacaksak, bunun 6 kilosu vücudun alt kısmında, 1 kilosu üst kısmında toplanacaktır. Tersine eğer 7 kilo kaybedersek, bunun yalnız 1 kilosunu vücudun alt kısmından, 6 kilosunu da üst kısmından kaybederiz.
Kadınlarda bu kilo alıp verme ne kadar çok tekrarlanırsa, vücut o kadar armut şeklini alır..
Selülit diyetinin ana hatları
Eğer vücudumuzun görüntüsünün selülitle bozulmasını istemiyorsak, bazı önlemler almamız gerekir. Bunların başında da yiyecek ve içeceklerimize özen göstermek gelir. Bu önlemleri şöyle sıralayabiliriz:
Tuz ve yağ alımı kontrol edilmeli ve mümkün olduğu kadar bitkisel yağlar tercih edilmeli. Ve her durumda yağlar az kullanılmalı.
Bunun yanı sıra, şeker kullanımı da azaltılmalı. Alkol alımı günde bir bardak kırmızı şarapla sınırlanmalı.
Kahve fazla içildiğinde küçük kan damarlarının daralmasına neden olacağından selülit oluşumunu kolaylaştırır. Bu nedenle kahve mümkün olduğunca az tüketilmelidir.
Beslenmeye bol miktarda salata ve taze sebze eklenmelidir.
Yemek ve meyva arasında en az 2 saat geçmelidir. Beraber yendiğinde yağ emilimi artabilir.
Tedavi yöntemleri
Cerrahi tedavi: Lipo-suction veya lipo-aspirasyon.
Tıbbı tedavi: Mezoterapi, Selulolilipoliz, Mezo-eloktroliz.
Bu arada korunmak için, yukarıda sayılan tedavilere ilave olarak her zaman uygun ve bilinçli egzersiz çok önemlidir...
Dr. Günnur Önarslan Pedersen
Kozmetik Dermatolog
İstanbul Cerrahi Hastanesi
Selülitin oluşumu ile ilgili birçok teori öne sürülüyor. Bunlardan, en kayda değer olanı ise hormonlar tarafından yapıldığını öne süren görüştür.
Yeni doğan bebekte vücudun her yerindeki yağ dokusu eş kalınlıkta olup yaşla birlikte cinsiyet hormonları ve ACTH hormonunun etkisiyle, cinse bağlı olarak vücudun bazı yerlerinde ya azalır ya da tümüyle kaybolur. Bazı yerlerinde ise artarak kalınlaşır.
Erişkin kadınlarda yağ en fazla meme, baldır, kalça çevresi, kalça ön bölümünde toplanır.
Selülitik infiltrasyon, vücudun yapısal olarak kadınlığa doğru adım attığı, kalçaların ve bacakların üst kısımlarının kalınlaştığı ergenlik çağından itibaren oluşur. Yani selüliti bir ikincil cinsellik karakteri olarak kabul edebiliriz.
Neler etkiler
Ancak bu oluşumu arttıran veya en azından etkileyen kilo alımı, doğum yapma sayısının artışı, stres, endokrin bozukluklar, doğum kontrol hapları, veno-lenfatik dolaşım bozuklukları, hareket azlığı, sigara, alkol, yanlış beslenme alışkanlığı gibi başka faktörler de vardır.
Artan yaşla beraber deri ve bağ dokusunun elastikiyetini kaybetmesiyle de selülit görünümü artar. Fazla kilolar ise tabloyu ağırlaştırır.
Zayıflardaki selülit
Selülitin zayıf kadınlarda da görülmesi, onun genel yağlanmadan farklı olarak değerlendirilmesi gerektiğini gösterir. Bu hastalığın tıptaki adı “Hidrolipodistrofi”dir. Kişiden kişiye farklılık göstermesinde hormonal farklılıklar kadar, beslenme şekli ve egzersiz alışkanlıkları arasındaki farklılıklar da rol oynar.
Yağ hücreleri
Erkeklerin çoğu elma yapısında olup, yağlarını mide, kalp ve bağırsaklarının etrafında depolamaya eğilimlidirler. Kadınlar ise armut yapısında olup yağlarını aşağılarda, kalça ve üst bacakta depolarlar.
Her yağ hücresinin yüzeyinde reseptör diye bilinen mikroskobik nesneler vardır ve yağın depolanmasıyla yağ hücresinden çıkmasını bu reseptörler kontrol eder.
Bunları, açılıp kapanan ve yağ hücrelerine yağ göndermek veya onlardan yağ çekmek suretiyle vücuttaki bazı kimyasal habercilere cevap veren küçük kapılar olarak düşünebiliriz.
Neden vücudun altı
Araştırmalar birkaç reseptör tipi olduğunu göstermiştir. Bazıları yağın depolanmasını, bazıları da yağın yağ hücrelerinden salıverilmesini kontrol eder. Yağ depolayan (alfa2) ve salıveren (beta) reseptörlerinin vücudumuzdaki dağılımı yağı nerede depoladığımızı etkiler.Yapılan araştırmalara göre kadınların çoğunda vücudun alt kısmında, kalça ve dizlerde her yağ salan reseptör başına 6 yağ depolayan reseptör vardır. Vücudun üst kısmında ise durum tam tersinedir.
Selülite eğilimli bu bölgelerdeki yağ hücreleri daha çok yağ-oburdur ve bu yüzden yağ depolamaya vücudun diğer yerlerindeki yağ hücrelerinden daha çok hazırdırlar.
Örneğin; 7 kilo yağ alacaksak, bunun 6 kilosu vücudun alt kısmında, 1 kilosu üst kısmında toplanacaktır. Tersine eğer 7 kilo kaybedersek, bunun yalnız 1 kilosunu vücudun alt kısmından, 6 kilosunu da üst kısmından kaybederiz.
Kadınlarda bu kilo alıp verme ne kadar çok tekrarlanırsa, vücut o kadar armut şeklini alır..
Selülit diyetinin ana hatları
Eğer vücudumuzun görüntüsünün selülitle bozulmasını istemiyorsak, bazı önlemler almamız gerekir. Bunların başında da yiyecek ve içeceklerimize özen göstermek gelir. Bu önlemleri şöyle sıralayabiliriz:
Tuz ve yağ alımı kontrol edilmeli ve mümkün olduğu kadar bitkisel yağlar tercih edilmeli. Ve her durumda yağlar az kullanılmalı.
Bunun yanı sıra, şeker kullanımı da azaltılmalı. Alkol alımı günde bir bardak kırmızı şarapla sınırlanmalı.
Kahve fazla içildiğinde küçük kan damarlarının daralmasına neden olacağından selülit oluşumunu kolaylaştırır. Bu nedenle kahve mümkün olduğunca az tüketilmelidir.
Beslenmeye bol miktarda salata ve taze sebze eklenmelidir.
Yemek ve meyva arasında en az 2 saat geçmelidir. Beraber yendiğinde yağ emilimi artabilir.
Tedavi yöntemleri
Cerrahi tedavi: Lipo-suction veya lipo-aspirasyon.
Tıbbı tedavi: Mezoterapi, Selulolilipoliz, Mezo-eloktroliz.
Bu arada korunmak için, yukarıda sayılan tedavilere ilave olarak her zaman uygun ve bilinçli egzersiz çok önemlidir...
Dr. Günnur Önarslan Pedersen
Kozmetik Dermatolog
İstanbul Cerrahi Hastanesi